Kılıçdaroğlu: Okul bahçelerinde bonzai satılıyor!

Kemal Kılıçdaroğlu: ''Birayı bırak, artık okul bahçelerinde bonzai satılıyor''
Kılıçdaroğlu: Okul bahçelerinde bonzai satılıyor!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile görüştüğü toplantıda gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;

''Vatandaşa hesap veren bir iktidar saygın bir iktidardır. Vatandaş, hiç kimsenin etnik kimliği, yaşam tarzı yüzünden ötekileştirilmemesini ister.

Vatandaşa hesap veren bir iktidar saygın bir iktidardır. Vatandaş, hiç kimsenin etnik kimliği, yaşam tarzı yüzünden ötekileştirilmemesini ister. Eğer Anayasayla gelen birisi ben anayasayı tanımıyorum diyorsa, bir sivil darbenin altyapısı hazırlanıyordur. Yolsuzluk yapanların tırmandığı bir ülkede ahlaki yozlaşmaya dikkat çekeceğim.

Vatandaş akşam evine nasıl gideceğinin hesabını yapıyor, akşam evde tencere kaynayacak mı bunun hesabını yapıyor, vatandaş borç batağında.Vatandaş sinirleri bozulduğu için haberleri izlemiyor televizyonu kapatıyor.

2002'de Başbakanlık'ın önünde yazarkasa atıldı, o döneme nazarn çok büyük bir işsizlik oranı var. Her 4 üniversiteliden 1'i işsiz. Bu bizim sosyal yaramız, 6 milyondan fazla işsizimiz var. 2015 karşılıksız çek tutarı 27 milyar 300 milyon lira, ticaretin içinde bulunduğu açmazı düşünün. 2002'de protesto edilen çek tutarı 800 bin iken 2015'te 10 milyon liraya yükseldi. Esnafın ensesinde boza pişiriyorlar kimse korkudan sesini çıkaramıyor, hadi onlar korkuyor da esnaf odaları başkanları neden ses çıkarmıyor? Korku dağları egemen ama korkunun ecele faydası yok eğer öleceksek yiğitçe öleceğiz.

2002'de icra dairelerinde ki dosya sayısı 8 milyon iken 2015'te 23 milyon 800 bine yükseldi, her iki kişiden birinin dosyası var. 

Çiftçilerin 2002'de bankalara borcu: 5 milyar 200 milyon lira iken 2015'te 61 milyara yükseldi. 2 Trakya büyüklüğünde alan ekilip biçilmiyor, yeni politikalar yüzünden Türkiye saman ithal etmek zorunda kaldı. Bunların olduğu bir Türkiye'de ise ahlaki yozlaşma olur. Şimdi devleti soyanların hırsızlık yapanların devletin en tepelerine çıktığını biliyoruz, Türkiye'yi ilkel çağa çekiyorlar.

Uyuşturucu bağımlılığı 10 yaşına kadar düştü ama hala kalkmış diyor çocuklara bira veriliyor diye, birayı bırak artık okul bahçelerinde bonzai satılıyor! Gelecek kuşakları vaad ediyorsunuz ama önlem almıyorsunuz fakat bizim belediyelerimiz bu konuda çok büyük önlem aldı.

26 milyon kutu antidepresan satışı yapıldı, her 2 vatandaştan 1'i antidepresan kullanıyor. Sıfır terör diyip yola çıktılar her gün 1 şehit haberi alıyoruz. İktidar teröre yardım ve yataklık yapmıştır! İzlenilen yanlış politikalar yüzünden sadece komşularımızla değil tüm dünyayla aramız bozuldu. Cumhuriyet tarihinden beri ilk defa 5 ülkede büyükelçiliğimiz yok. Eğer bir ülkenin cumhurbaşkanı kalkıp bir ülkenin cumhurbaşkanı hakkında açıklama yapıyor, 10 dakika sonra o ülkenin basın sözcüsü kalkıp o açıklamaları yalanlıyor ve bu benim ağırıma gidiyor.

Verdiğim rakamlar bana ait değil, bunlar tamamen devlet kurumlarının rakamlarıdır. Baın özgürlüğü endeksi'nde 2002'de 99. sıradayken bugün 149. sıradayız ve biz basın özgürlüğü konusunda sınıfta kaldık. 7 milyon gazeteci işsiz, dün bir gazeteye daha kayyum atandı. O kararı veren hakim, hakim değil o siyasi organın elemanıdır.Diktatör bozuntu diyordu ki 'kadınla erkeği bir tutamazsınız'. 162 arasında 97. sıradaydık bugün ise Tanzanya, Uganda ve Zambiya bizim önümüzde. Yolsuzluk endeksinde 2003'te 53. sıradayken 2015'te 66. sıraya düştük. Hukukun üstünlüğü endeksinde 21 sıra gerileyip Tanzanya ve Zambiya'nın gerisine düşmüşüz. Bütün bunların sebebi olan tek bir sorun var. Türkiye, cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşıyor.

Devletle hükümet arasında fark vardır; devlet bakidir hükümet geçicidir. 14 yılda AKP polisiyle, hakimiyle şu an da bir devlet partisidir. Bizim mücadelemiz AKP devleti ile yapılan mücadeledir. Süreç bir partinin sorunu olmaktan çıkmış; insan haklarını, kadın haklarını savunan bütün kesimlerin sorunudur. Herkesi bu konuda göreve davet etmek benim vazifemdir.

Eğer yargı birilerinin talimatıyla hareket ediyorsa, o ülkede yargı adalet dağıtamaz ve orada devlet yoktur! Ben anayasaya uymuyorum dediğiniz andan itibaren, hukuk devletini askıya aldınız demektir. 12 Eylül sonrası DGM'ler kuruldu, bir süre sonra Özel Yetkili Mahkeme oldu ama bu mahkemelerin ruhu değişmedi, birilerinden emir aldılar. Anayasa sayesinde yukarı çıkmış bir kişinin 'Ben anayasayı dinlemiyorum' demesinin anlamı nedir? Çok farklı bir kişilik!.. Hitler'in yaşantısıyla tıpa tıp aynı. 

Eğer bir ülkenin medyası özgür değilse, o toplumda özgür değildir. Beyefendi öyle istiyor diye bazı gazeteleri okumayacakmışız.. Bu TBMM Kurtuluş Savaşı'nı yönetmişken bugün Kabine'nin arka bahçesi haline geldi. Mecliste farklı düşüncelere ortam hazırlamak zorundayız. Yurtdışında yaşayan vatandaşların isteklerini Türkiye'de ki vatandaşlar dile getiriyor, niçin? Onların ağzı yok mu? Onlarda fikirlerini açıklayabilmeli. Düşünceyi beğenmeyebiliriz ama o kişinin düşüncesini açıklamasına ortam hazırlamalıyız. Aydınlar bir bildiri yayınladılar adeta idam sehpası gösterilecekti, düşünceyi eleştirebilir, kabul etmezsin ama yasaklayamazsın!

Meydanları eğer kapatırsanız, demokrasiye duvar örmüş oluyorsunuz. Herkes toplantı ve yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir, şimdi birisi bir yerlere gittiği zaman toplantı olur düşüncesiyle birileri gözaltına alınıyor. Darbeciler bile bunlardan iyidir! Madem demokrasi diyoruz; sendikalar, vakıflar bir araya gelmeliyiz. Üniversiteler şimdi lise altı eğitim veren kurumlar haline gelmiştir. Aynı düşünceden insanlar, sendikalar, dernekler bir araya gelemiyorlarsa o ülkede demokrasi olmaz. Bir ülkede ne kadar çok STK varsa, o ülkede demokrasi o kadar güçlüdür. Taşeron işçiler korkudan sendikalaşamıyor, bir sendikadan çıkılıp diğer sendikaya geçilmesi için adeta deveye hendek atlatılması gerekiyor.

Darbe yasalarının yürürlükte olduğu bir ülkede demokrasi yoktur. Bu ülkede siyasetçiye güvenilmiyor cevap olarak da nerede yolsuzluk olsa siyasetçi orada diyor vatandaş. Siyasi ahlak yasası muhakkak çıkmalı, siyaset kirden ayrılmalıdır. Güçlü bir sosyal devlet ise üzerinde anlaşmamız gereken önemli bir nokta daha. Yoksulluğun devlet tarafından giderilmesi vatandaşın bir hakkıdır fakat vatandaşın bundan haberi yok. Vatandaş bu anayasal hakkın farkında olmalı, bunu talep etmelidir. Vatandaş doğumundan ölümüne kadar kimseye el açmadan yaşamalıdır, sosyal devlet bunu gerektirir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'ni üreten Türkiye yaparsak, dünyada saygınlığımızı arttırırız. Türkiye bilgi toplumunu yakalamak zorundadır. Üreteceğiz ve hakla bölüşeceğiz yoksa bu bana bir yarar sağlamaz. Eğer biz sosyal devleti güçlü kılmazsak, toplumu aydınlatma yolunda önemli bir adım atmamış oluruz. Hepimizin karnı tok olursa, karnı aç olan Afrika'yı düşünürüz; insanoğlu böyledir.

Ayrıca bütün canlılara saygı duyan bir siyasi anlayışı getirmeliyiz. Çevreyi geliştirmek ve çevre kirlenmesini önlemek; devletin ve vatandaşın ödevidir. Taksim'de ağaç düşmanları, çevreyi düşünen gençlerin üstüne bütün polisini gönderdi. Cerattepe'de ormanı savunuyorlar. Bu hükümet devletin anasına küfür edeni sahiplendi. Anayasa'ya göre herkes kanun önünde eşittir, kadın ve erkekler kanuna göre aynı haklara sahiptir. Kadın ve erkek eşitliği konusunda ortak söylem geliştirmeliyiz. Çevreyi korumak sadece devletin görevi değildir, anayasa bu görevi vatandaşa da vermiştir.

15 gün sokağa çıkma yasağı olsa vatandaşlar ne yapar? Kürt sorunu'nun çözümü demokraside yatıyor, toplumsal uzlaşmayla bu sorun çözülebilir. Toplumsal barışın adresi parlamentodur. Ülkenin bir tarafı kan gölüne dönmüşse bu en çok terör örgütünün işine gelir, kan akıtmak terör örgütüne hizmet etmektir. Hiç kimseyi etnik kimliğinden, yaşantısından dolayı yadırgamayacak herkesi kucaklayacağız.

Türkiye'nin Suriye'de ki yanlış politikalarının bedelini insanlar Cilvegözü'nde, İstanbul'da, Ankara'da ödedi. Mustafa Kemal Atatürk ortadoğuda savaşmış fakat Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'ya bulaşmamıştır. Ortadoğu'ya sırtını dönmemiş ama Türkiye'yi Ortadoğu ülkesi halinede getirmemiştir. Dedik ki bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceksek, biz buna hazırız ve Anayasa'nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesine kesinlikle karşıyız. Neden ilk 4 maddeyi değiştirdiğinizi ben gayet iyi biliyorum. Biz parlamentoda olduğumuz sürece arzu ettikleri değişikliklerin hiçbirisini gerçekleştiremeyecekler. Biz dedim çünkü benim en büyük güvencem sizlersiniz..''