Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un konuğu olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde düzenlenen Habertürk canlı yayınında gündemi değerlendirdi. Sanatçı Gülşen'in tutuklanmasından Sedat Peker'in ifşalarına, 6'lı masanın cumhurbaşkanı adayından ekonomiye kadar birçok konuda açıklamalar yapan Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Gülşen'in sözlerini eleştirdik zaten. Kendisi de zaten özür diledi. Grup Başkanvekilimiz de imam hatiplerin önemli okullar olduğunu, orada iyi eğitim alındığını söyledi. Olayı saptırmak için çareler arıyorlar. O sözlerin yanlış olduğunu bizzat o sözleri dile getiren sanatçı söyledi mi? Evet söyledi. Ben hukukçu değilim.
Bütün hukukçular aşağı yukarı bunun tutuklanmaya neden olamayacağını söylediler. Siz belli çevrelerden talimat alırsanız. Ben hakim ve savcıların da dikkatli olmalarını söyledim. İmam hatip ve çevrelerinin gösterdiği duyarlıktan çok daha fazlasını biz gösteriyoruz. İmam hatipleri istismar konusu yapmak istiyorlar.
O çevrelere şunları söylemek isterim; Bakara-makara diye Kur'an'la dalga geçenler bu ülkenin savcısı, hakimi, Adalet Bakanı, HSK, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat ne yaptı? Kutsal kitabımızla dalga geçen kişiye ne yaptılar? Büyükelçi tayin etiler. Büyükelçi olarak atadılar. Bunların söyledikleri ne kadar samimi? İnancı, dinimizi, kitabımızı, imam hatipleri istismar ederler. Ne için?Bakara makara diye Kur'an ile dalga geçen bir insan için ne yaptılar.
Bu ülkenin savcısı, cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı buna ne yaptılar. İslam dünyasının ruhunu oluşturan kutsal kitabı hakkında dalga geçen kişiye ne yaptılar, büyükelçi olarak atadılar bunu. Bunların söyledikleri ne kadar samimi? Dinimizi, kitabımızı oy için istismar ederler. Talimatla görev yapan savcılara ben Cumhuriyet Savcısı demem. 2017'de bir değişiklik yapıldı. Puanı kaldırdılar, torpille bir sürü hakim ve savcı aldılar. Yargının çöktüğü yerde devlet çöker, devleti çökerttiler. Devletin dibine dinamit koydular.
Tutuklamanın iki amacı var, gündem değiştirmek ve imam hatiplere sadece kendilerinin sahip çıktığını söylemek için. Kendi tabanını konsolide etmek için. AK Parti'nin içinde vicdan sahibi insanlar var. Sanatçı özür de diledi, özür dilemek erdemliktir.
Sedat Peker açıklamalar yapıyor. Hangi savcı harekete geçti. İtiraf ediyor, biz beraber bunu yaptık diyor. Bir tane savcı yok mu. Kişi yer, zaman, saat, isim veriyor, daha ne versin. Bir de elinden tutup getirsin mi, bir tek yapmadığı o kaldı. Sedat Peker elinden tutup savcıya götürecek ve diyecek ki beyler suçluyu ben size getirdim.
Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiyi cumhuriyet savcısına bildireceğim dedi İçişleri Bakanı, neden bildirmedi. Acaba İçişleri Bakanı da bu suçun ortağı mı? Kim bu rüşvet alan adam. Siyaseti kirletiyorsun. Rüşvet alanı Bakan koruyor. Saray artık Türkiye'yi yönetemiyor, yönetemez zaten. Kimse kimsenin hakkında çıkıp rahat konuşamıyor. Gidin rüşvet alanı yakalayın, ben de ondan aldım diyecek. Peker'in iddialarının tamamı doğrudur, yaşamış zaten, bunu yaptık biz diyor.
Farklı düşündüğü için bir üniversite hocasını üniversiteden atıyorsanız zaten orası üniversite değildir, orada düşünce özgürlüğü yok demektir. Herkes bir kişi gibi düşünürse ülkede dünyada büyüme olmaz, aksi düşünce kadar değerli bir düşünce yoktur.
6 lider oturup karar verecek. Bu süreç gayet güzel işler. Hiç konuşulmadı. Yeri ve zamanı gelince konuşulacak tabi. Şu anda yayınladığımız bildiride seçeceğimiz cumhurbaşkanının niteliklerini sıraladık. Burada dayatma mantığıyla gitmek doğru değildir. Oturacağız, olgun insanlarız, ortak hedefimiz var.
Bu ülkede bozulan devlet çarkını yeniden düzeltmek, giden demokrasiyi geri getirmek, adaleti yeniden tesis etmek, işi ehline teslim etmek, vatandaşa hayat standardı sağlamak... Bunlarla ilgili kuralları belirlememiz lazım. Kamuoyunu ikna etmemiz lazım.
Cumhurbaşkanı gelip oturacak yerine, ama sonuçta bizim öngördüğümüz hedeflerin tümünün gerçekleşmesi gerekiyor. Önce bu hedefleri belirleyeceğiz. Cumhurbaşkanı olarak seçilecek kişinin 6 liderin belirlediği temel kuralları içselleştirmesi lazım. Cumhurbaşkanı sözleri verecek, altına imza atacak. 6 liderin çıkaracağı aday 13. cumhurbaşkanı olacak.
Yolun başındayız. Daha seçim kararı alınmadı. Biz önce neler yapacağımız konularda görüş birliğine varmamız lazım. Ondan sonra ikinci aşama geliyor. Bir şeyi tersinden alıp önce yukarısını belirleyelim, sonra aşağılara gelelim derseniz bu iş olmaz. Alacağınız her kararı oturup, danışarak, tartışarak, uygar insanlar gibi kararları almanız lazım. Neyi nasıl yapacağınızı, hangi niteliklere sahip Cumhurbaşkanı olmalı, ona bakacağız.
Öyle bir liste olmadı. Hiç görüşülmedi. Bazı arkadaşlar yazıyorlar köşelerinde, olabilir. Görüşülmeyen bir konuda bizim görüş beyan etmemiz doğru değil. Devlet yönetimi sıradan olay değil. Hele bütün yetkilere sahip olan bir kişiye devleti teslim ettiniz. Bu büyük hataydı. Bir kişi herşeyi bilmez. 'Ben herşeyi biliyorum' diyen kişi aslında hiçbir şeyi bilmeyendir.
Devlet aklına sahip olacak, adalet, liyakati bilecek. Devlet içindeki ciddi kurumların nasıl çalışacağını bilecek. Bütün bunları bilmeyen kişileri getirip koyarsanız olmaz. Egosuna yenik düşmeyecek. Yetkiye sahip oldu, ne güzel seçildim, nereden çıktı bu 6'lı masa, benim imzam var. Biz devleti yeniden inşa edeceğiz.
Merkez Bankası'nın başına partili getirirseniz bunlardan ne farkınız kalır. İç ve dış finans çevrelerine güven veren kişiyi atamazsanız Merkez Bankası'nın görev yapacağınıza inanıyor musunuz? Rüşvet alan adamı büyükelçi atarsanız, güreşçiyi yönetim kuruluna tayin ederseniz, bunlardan ne farkınız kalır? 6'lı masa millet masasıdır. Hangi kişiye sorarsanız sorun, kendisini temsil eden bir kişiyi o masada görüyor.
6 lider, 6 parti bir araya gelip yeniden bütün kurumlarıyla adalet üzerine, demokrasinin bütün kurumları getirerek,yeniden inşa etmek zorundayız. Benim görüşüm, bütün temel kararları 6 lideri ortak alması lazım. Mesela Anayasa değişiklikler, Meclis iç tüzüğü değişiklikler.
Seçim öncesi ve sonrası bunu söylüyorum. Bu işi oturup, devlet yönetiminde pazarlık yapacağız değil. Hepimizin amacı demokrasiyi getirmek. 6 lider beraber oturacağız. Türkiye'nin temel konularında oturup, kararımızı alacağız. Göreceksiniz her şey sağlıklı saatin mekanizması gibi çalışacak.
Benim saygı duyduğum anket şirketleri var. Ama bunun yanında manipülatif sonuçları açıklayanlar da var. Bunu bize yine saygınlığı olan anket yöneticileri söylüyor. Ali mi, Veli mi önde, bu ayrı bir şey. Sorulacak sorunun niteliği, nasıl sorulduğu önemli. Ben anketör değilim. Bu işleri çok iyi bilen akademik dünyadan saygın insanlarla konuşuyoruz.
Necati hocamız vardı, sinemadan dağılan kişilere 'sinemayı seviyor musunuz' diye sorarsa yüzde 99 seviyoruz çıkar derdi. Bu örnek ta öğrencilikten hafızamın bir yerinde kalan örnek. 'Biz yapacağız' dersek 6'lı masa adına konuşma hakkım yok. Bizim yapacağımız belli, onlara 'biz yapacağız' diyoruz. Hasar Tespit Komisyonu, Kesin Hesap Komisyonu'nu kuracağımızı söyledik. Beraber karar aldıklarımızda 'biz' diyorum.
İkisi de değerli, ikisi de başarılı. Şimdi bakın, ikisi de görevini yapıyorlar, hiçbir itirazım yok. Halkın teveccühü var. Oylarını artırıyorlar. Biz 6'lı masadan diyoruz ki, 6 lider aday belirleyecek. Siz kimi seçersiniz diyorsunuz. Önümüze böyle bir şey gelmez. Benim gördüklerimi diğer liderler de görüyorlar. 6 lider de aynı duyarlıkları beraber koruyoruz.
Allah akıl fikir versin. Gerçekten bunlar devleti yönetemiyorlar, büyük acziyet içindeler. Köstebek bugün Yenişafak manşet almış. Benim en ciddi köstebeğim sarayda oturuyor, Erdoğan. Yaptığımız açıklamaları okusalar, buna ihtiyaç duymazlar. Tablo gereği zaten bu yapılmak zorunda. 3600, Taşeron işçiler, KHK'lılar, borçlar, EYT'leri yıllardır söylüyorum. Şimdi bunlar yapmak zorunda kalıyorlar. Kılıçdaroğlu söylüyorsa doğruyu söylüyor. Bunların tabanından da baskı geliyor. 'Sana oy verdim, bak Kılıçdaroğlu söylüyor' diyor. İl başkanı, ilçe başkanı her yerlerden telefon geliyor bunlara.
İnsanlara ödemeyin niye denir? Bankaların bilançoları güzelleşsin diye. Kredi kartı, tüketici kartı borcu var. Bilançolar güzelleşsin diye alacaklarını satıyorlar varlık yönetim şirketlerine. Varlık yönetim şirketi haczi basıyor. Biz gelince zaten kaldıracağız, o yüzden ödemeyin diyoruz. Onlar merak ediyorlar; acaba Kılıçdaroğlu ne söyleyecek diye. Merak etsinler efendim. Vatandaşlar şunu bilsinler, CHP Genel Başkanı bu ülkede vatandaşı rahatlatmak için ne gerekiyorsa yapacaktır. Şunu da söyledim, dediklerimi yapın ağzımı açmayacağım dedim.
Benim söylemem onlara yarıyor. 1000 lira borcu olan adamın evine avukat gönderiyor, haczediyorsunuz. Bu devletin anayasasında Türkiye Cumhuriyeti devleti laik, sosyal, hukuk devletidir. Milyarları götürüyorlar, beytülmala el uzatıyorlar, gıkın çıkmıyor, 1000 TL borcu adamın evine avukat gönderiyorsunuz. Çiftçilerin bankalara ve tarım krediye borçları var. Faizleri niye silmiyorlar? Tarım kredi kooperatiflerinin mağazaları varmış, 30 kuruş, 50 kuruş indirim yapacaklarmış. Yüzde 500 zam yaptın. Fabrikanın sahibi tarım kredi kooperatifi. Çiftçiye 75 kuruş, 1 lira indirim yapacağım diyorsun. Git gübrede indirimi yap.
Anketler var yaptırdığımız var. Şimdi az bir parça AK Parti'nin üstündeyiz, daha da artacağız, bundan sonraki süreçlerde biraz daha iyi noktalara geleceğiz. Ekonomide hangi kararlar alınacağını, ilk yapacağımız işler açıkladı. Elbette ki 6 lider tabloyu biliyoruz. Seçimin biraz erken olmasını istememizin nedeni Türkiye'nin çok daha ağır koşullar altında kalmasın. Bu kafayla hiç düzeltemezler, her gün zam geliyor. Allah yardımcısı olsun fakirin fukaranın, kışı nasıl geçirecekler, onu da bilmiyorum.
Her partide çok iyi ekonomi kurmayları var. Zaman zaman biraraya geliyorlar. Önemli kararlar alıyoruz. 6 ayda bu ülkede vatandaşa bir nefes aldırırız. 3 ay desem doğru olmaz. Bu ülkenin insanının ferasetine, sağduyusuna güveniyorum. Neyi nasıl yapacağımızı bilgilendirirsek, halkı kandırmazsak, doğru neyse ifade edersek vatandaş desteğini bizden çekmez. Harcadığımız her kuruşun hesabını vatandaşa verirsek.
Faiz diyor değil mi? Nas var faiz olmaz diyor. Güzel Merkez Bankası faizini indirdiniz, en son 13 oldu politika faizi. Vatandaş vergisini ödeyemedi. Gecikme faizi yüzde 30'a çıktı. Vatandaşa gelince nas akıllarına gelmiyor. Vatandaşın devletten olan alacağı olabilir. Ona da yüzde 9 faiz uyguluyor. Bu kadar halk kandırılır mı?
Vatandaşa yüzde 30 faiz uyguluyorsun, 19'dan 30'a çıkarıyorsun, Merkez Bankası'nın politika faizini kimin için düşürdün? Bir avuç kazanan için. Kim kazanıyor? Yüzde 400 gelir elde eden bankalar kazanıyor. Göreceksiniz her şey saat gibi çalışacak. Her aşama kamuoyu bilgilendirilecek. Merkez Bankası, Hazine, bütçe. Dövizin nereden geldiği belli değil.
6 lider orada, bunlar belli zaten. 7'inci parti var mı? Yok. 7'inci partinin orada olduğunu söyleyen halka yalan söylüyor. Olmayan bir şeyi halkın önüne çıkıp da, oturduğun yere bak, Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ediyorsun, halka doğruları söylemiyorsun. Biz bütün partilerle görüşüyoruz. Bütün partilerle görüşen tek parti biziz.
Tarihin bize yüklediği misyon var. Gerçek anlamda demokrasinin gelmesi için mücadele eden partiyiz. Çok partili hayata geçtiğimizde DP kazanmıştır, İnönü anahtarı teslim edip yürüyerek gitmiştir. Bir parti sürekli iktidarda nasıl kalırım diye özel arayışın içine giriyorsa demokrasiye inanmıyor demektir.
Millet seni istemiyor. Milletin oyuna saygı duyacaksın. İstanbul seçimlerinde yapmadıkları hile kalmadı. Aynı zarfın içine 4 oy pusulası koymuş. YSK 1'i sahte 3'ü doğrudur diyor. Bunlar koca koca hakimler, insan utanır. Ya hepsi sahte dersin, eyvallah deriz. Talimat aldılar, gereğini yaptılar. Ne oldu 13 binlik fark 800 bin oldu. Kim kazandı demokrasi ve halk. Kim kaybetti? Yalan söyleyenler, devletin, yargının bürokrasisini kullananlar, sarayın sözünden çıkmayanlar derslerini aldılar. Yapacağımız en önemli iş bu ülkeye ahlakı ve demokrasiyi getirmek.
HDP yok masada, doğru. Sayın Sancar'da biz orada yokuz dedi. Biz de o masada olmalıydık diye söylendi. 6 liderin görüşü böyle çıktı. Bir ittifak daha var. Orada da birden fazla parti bir araya geldi.
Seçimi birinci turda alacağız; tekrar etmeye kalkarlar, yine alırız. İstanbul'daki gibi olabilir, bunlar her şeyi yapmaya kalkarlar. Enteresan bir dünyaları var. Hayatımda bu kadar koltuk meraklısı bir insan görmedim. Koltuk insana bir şey vermez. Manevi dünyan, irfanın, bilgin, insana saygın sana bir şey verir. O nedenle lüks itibardır diyor. Aramızda siyahla beyaz kadar fark var.
AK Parti kayıp bin gün diyor, kabul etmek lazım, kendileri bin gün yok. Ekrem başkan metro inşaatları başlattı. Parasızlık demedim. Belediye başkanı arkadaşlarıma sakın şikayet etmedim, sizin göreviniz zorluğu aşmak, gereğini yapmak dedim. Dünyanın engelini çıkarıyorlar. İmza atılacak, metro yapılacak, para gelecek bekletiyorlar.
Yazıya aylarca cevap verilmiyor. Çevre Şehircilik Bakanlığı'nı kapatacağız. Çevre Bakanlığı olacak. Orada oturan bakan bizim Kargamış belediyesinin diyelim, oradaki parkı imara açabilir. Senin ne işin var orada. Bu yetki belediyelerde olur, orası denetler. Bütün büyük rantların merkezidir orası. 5'li çetenin de merkezidir orası.
Bütün o alanlar, askeriye ait yerler vardı İstanbul'da. Binlerce dönüm. Erdoğan 'buralar yeşil alan olacak' dedi hepimiz sevindik. Sonra imara açtılar. Çünkü para. Bizim bilmediğimizi sanıyorlar. İstanbul'da ne kadar fakir fukaranın hakkı alındıysa o parayı alıp iade edeceğim onlara.
Bir ara Mansur Başkan'a 'Çubu Barajı konserleri yapın' dedim. İnsanlar gelsin görsünler, Cumhuriyetin ilk barajı. Burada çok sayıda yeşil alan yapılıyor. Bütün engellemelere rağmen yapılıyor. Ama zorla rant elimizden gitti, mahvolduk vs. Para halkındır, hizmet halka verilecek.
Sanki biz hiçbir şeyi düşünmüyoruz, belediye başkanları ne yapıyor ne ediyor onları sürekli gözlüyoruz gibi bir şey yok. Belediye başkanlarımızdan aylık bilgiler geliyor, değerlendiriyoruz. Belediye başkanlarının dünya kadar işi var. Belediye başkanı acaba genel merkezlerden gelen talimatları mı yapıyorlar? Hayır, onun dışında her belde, belediyenin kendine özgü sorunları var. Kendi ekibiyle çalışırlar. Hiçbir zaman müdahale etmeyiz. İstediğimiz şu; biz sizin başarınızı istiyoruz. Başarılarınız aynı zamanda CHP'nin başarıları demektir.
Belediyeleri nasıl yönetiyorsak Türkiye'yi de aynı anlayışla yöneteceğiz. İmkanları yeteri kadar var mı? Hayır, bazı gelirleri kestiler. Covid döneminde yardım kampanyalarını yasakladılar. Bu engellerin hiçbirisi belediye başkanlarımızın görev yapmaları için engel değil. Ankara, İstanbul, Mersin, Eskişehir, Aydın'da bütün belediye başkanlarımızdan Kargamış'a, Iğdır'a kadar memnunuz. Belediye başkanlarımızla ilgili o bölgelerde özel çalışmalar yapıyoruz, gayet başarılı çıkıyorlar.
Parti olarak bizim görüşlerimiz var. İlk 1 hafta içerisinde tarım kredi ve bankalara olan çiftçi borçlarının faizini sileceğiz. Esnafın da esnaf kefalete olan borçların faizini sileceğiz. Süleyman Şah türbesini tekrar kendi topraklarımıza getireceğiz. Kendi toprağını nasıl bırakırsın, bayrağını nasıl indirirsin, türbeyi nasıl kaçırırsın, insan orada canını verir. Merkez Bankası başkanını, içeride ve dışarıda güven veren birisini getireceğiz.
Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacağız. Sorunların nasıl çözüleceğini anlatacağız. Bunların bir kısmına 6'lı masa evet dedi. Hasar Tespit Komisyonu kurmamız lazım. 6'lı masa Strateji Oluşturma ve Planlama Teşkilatı dendi, doğrudur. Her şeyden önemlisi yaptığımız her şeyin hesabını millete vereceğiz. Bir şeyi yapamadıysak niye yapamadığımızı anlatmamız lazım. Kahramanlık edebiyatına gerek yok.
Siz her kuruşun hesabını verirseniz kimse yolsuzluk yapamaz. Kur Korumalı Mevduat var. Merkez Bankası'nın yükü nedir? Kimse açıklamıyor, gizli. Hazine'den vergi yükünü öğreniyoruz. Ama dolardaki Merkez Bankası yükünü bilmiyoruz. Devlet gizlilik üzerine inşa edilmez. Devletin sırrı elbette olur. Biz MİT kalksın bütün bilgileri açıklasın demiyoruz. Bizim parti olarak düşündüğümüz yap işlet devlet, kamu özel işbirliği, bunların her birisi soygunların olduğu yer.
Bunların gerçek maliyetlerini bulup, kamulaştıracağız. Boğaziçi Köprüsü'nden kaça geçiyorsan buradan da o fiyata geçeceksin diyeceğiz. Kendine milliyim, yerliyim diyorsun, paran ABD doları. Bu nasıl milliyetçilik? Bugün bankaların mevduatı yüzde 60 ya Avro ya Dolar. Bunlar ne yerli ne milli. Bunlar tamamen bir avuç insana çalışıyor. Köprüyü yapıyorsun gelir garantisi veriyorsun. İhalede gelir garantisi olur mu?
Devlette devamlılık vardır, ahlak, erdem, bilgi üzerine vardır. Yolsuzluk üzerine devamlılık olur mu? O zaman hiçbir yolsuzluğu soruşturmayalım. Yap işlet devlette devlet niye garanti verir? İhale yapıyorsun. Adam 'ben burayı yapıp, işletip size devredeceğim' diyor. Gitsin yabancı bankaları teminat olarak alın, devlet olarak ben niye teminat vereyim. Garanti veriyorsun. Yapmışsın Kütahya Havaalanı'nı.
2 milyar dolara yapıyorsun, 50 milyar dolara garanti veriyorsun. Fakir fukaranın parasını veriyorsun. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yapıyorsun, hastane yapıyorsun, eyvallah yap. Kaça yaptın? Yok, ticari sır. Kamu özel işbirliğinde niye gelir garantisi vereyim? Hangi gerekçeyle. 2 milyar dolarlık işe 30 milyar garanti veriyorsunuz. Malı beraber götürürler. İngiltere'deki villaları, olayları bilmiyor muyuz? Söz verdim, o paraların tamamını Türkiye'ye getireceğim dedim.
Burada vakıf kuruyorsun, New York'ta kuruyorsun. Beyefendinin çocukları burada da orada da vakıf yöneticileri. Gönderen kim? Oğlum, alan kim? Kızım. Beni kandırabilirler mi? Sanki dünyayı bilmiyoruz, sanki devlette hiç çalışmadık. Kılıçdaroğlu 27,5 yıl devlette çalıştı, büyük kısmını Maliye Bakanlığı'nda çalıştı. Bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, saydamlık nedir hayatım bu alanlarda geçti.
Boğaziçi Üniversitesi'nde bir grup genç arkadaşla beraber çalışıyorlar. Takım çok iyi. Tek bir çocuk yatağa girmeyecek söylemi, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 102 dalı sözleşmesi var. 9 sigortayı Türkiye taahhüt etmiş. İşsizlik, Analık sigortası gibi. 9. sigorta dalı aile destekleri sigortası. 1971'de Türkiye taahhüt etmiş. 51 yıldır aile destekleri sigortası uygulanmıyor. Fakirden oy almak için, sana şunu vereyim bana oy ver, onlara kumaş, elbise, makarna, kömür dağıtayım, elektriğini keseyim, ondan sonra bana oy verin. 20 yıldır yoksul sayısını artırdılar ama 5'li çeteye bir şey demediler.
Biz aile destekleri sigortası getireceğiz. Kişinin onurunu koruyacağız. Bu sigorta herhangi prim toplamıyor, belli bölgelerde nasıl aile hekimleri varsa, sosyal hizmet uzmanları varsa, bilgileri topluyor. Ailenin elde ettiği gelir yeterli mi değil mi? Raporunu düzenliyor, sosyal devlet kadının banka hesabına yatırıyor parayı. Kadın gidecek aylığını alacak. Yeni çocuk olursa arttıracağız. Çocuğu üniversiteye gidiyorsa burs verilecek
Evde engelli varsa ailede kadının sosyal güvenlik primini devlet yatıracak. O da emekli olacak. Buna benzer pozisyonu yaratacağız. Devlet tek bir kanaldan yapacak. Eğer belediyeler, yani kamu işçi alırsa, personel alırsa önce bu ailelerin çocukları alınacak. Bu evlere düzenli bir gelir akışı olacak. Artık ailenin düzenli bir geliri olacak.
Bütün okullarda çocuk fakir de olabilir, varlıklı ailenin çocuğu da olabilir, yemek ihtiyaçları karşılanacak. Kantinciler bu işi yapacak. Beslenme uzmanları karar verecek. Bugün bazı belediyelerimiz bu işi yapıyorlar. Akşam ailelerin evlerine götürüyorlar, çantaları teslim ediyorlar. Çocuklar bu çantalarla okula gidiyorlar. Uzmanların belirledikleri yemekleri yiyorlar.
Bütün devletler önemli ve stratejik alanları kamunun gözünün önünde tutarlar. Türkiye 34 yıl sonra şeker ithal eden ülke haline geldi. Özelleştirdiğimiz şeker fabrikalarının toplamının elde ettiğimiz gelirden çok daha fazlasını 1 yılda ithal ettiğimiz şekere ödedik. Biz herşey devletin denetiminde, herşeyi devlet yapacak değil. Anadolu'nun içi boşaldı. Fabrika kalmadı.
Belli merkezler hariç Anadolu boşaldı. Türkiye'nin planlama açısından yeniden yapılması lazım. Erzurumlulara söz verdim. O bölgeyi üretim, besicilik açısından merkez yapacağız. Kars'ı, Ardahan'ı da içine alacak şekilde. Şanlıurfa'ya gittim. Bize büyükşehir belediye başkanlığını verin, bütün çiftçilere elektriği ücretsiz vereceğiz dedim. Dışarıdan doğalgaz, akaryakıt alıyorsun bedava. Allah'ın güneşi bedava. Panelleri kooperatif halinde yapacağız. Biz güneş santrallerini kuracağız. Çiftçiye bedava verecek, artan elektriği satacak.
Yabancı göçmenler asgari ücretin altında çalıştırılıyor. Bir anlamda kölelik düzeni var. Bir Bakan 'Bunlar giderse ekonomi çöker' dedi. Asgari ücretin yarısıyla köle sistemiyle insan çalıştırıyor, ihracatı bunun üzerinden yapıyoruz. Kölelik sistemi getirirseniz kimse sizden mal almaz. Bugün devleti yönetenler dünyadaki gelişmenin farkında değiller. Paris Anlaşması'nı imzaladılar belki para gelir diye. Niyetleri bile yoktu.
Türkiye gerçek anlamda AB'nin öngördüğü bütün standartları kendi ülkesine getiren, çağdaş, bilim üreten bir ülke haline getirmeliyiz. Bunlar varolan bütün birikimleri tükettiler. Satmadıkları hiçbir şey kalmadı. En son tank palet fabrikasını Katarlılara sattılar. En son vatandaşlığı satıyorlar. 1 hafta içinde yapacağımız işlerden biri tank palet fabrikasını orduya teslim etmek, askeri hastanelerin tamamını orduya teslim etmek. Dünyada askeri hastane olmayan tek devlet bizim devletimiz. Çatışmada yaralanan kişiyi tedaviyi askeri doktor yapar.
6 partiden sığınmacıların insani koşullarda ülkelerine dönmeyi herkes istiyor. Erdoğan istemedi mesela. Sonra ısrar olunca kamuoyu yoklaması sonucunda bir eğilim olunca biz de gönderelim dediler. Gönderemezler, göndermek istemezler. Suriyelileri köle gibi çalıştırmak istiyorlar. Irkçılık yapmadan, insani koşullarda bu insanları ülkelerine göndermeliyiz. Önce Türkiye ile Suriye büyükelçiliklerini açacağız. Buradan Suriyeliler gönderilecekse meşru organlarıyla olacaktır.
Putin söyledi 'görüşeceksin' dedi, tıpış tıpış gidip görüşecek. Ta baştan yanlış olduğunu söyledim Suriye politikasında. Hadi Emevi Camii'nde git cuma namazı kıl bakalım. 33 askerimiz şehit oldu. Vuran Rusya'ydı. Nefesi Putin'in orada aldın. Ne oldu? Kapıda seni bekletti. Bütün dünyaya gösterdi. Şehit olan bizim askerimiz. Sen oraya niye gittin? Birisi sana bilgi verecekse açar telefonu bilgi verir. Bir Suriye Konferansı düzenle dedim. Bir mektup yazdım, konferansı nasıl düzenlemesi gerektiğini oturup yazdık. Yapmadı, sonra biz düzenledik. Yine kıyameti kopardı. Şimdi Putin söyledi, selamı çaktı, 'niye görüşmeyelim' diyor.
En az 10 milyondur. Afgan, Suriyeli, Afrikalılar var. Afganistan'dan nasıl görüyorlar? 1000 küsur kilometrelik İran toprağını aşarak geliyorlar. Gittim sınıra kadar, Van'a. Nasıl geliyorlar diye sordum. Oradaki görevliler buradan geçmeleri mümkün değil, çünkü pasaport kontrolleri yapıyoruz dediler. Nasıl oluyor da insanlar akın akın geliyorlar? Bütün sınırlarda 'hudut namustur' yazar. Nasıl oldu da yolgeçen hanına döndü. Van Gölü'nde bir sürü insan öldü. Nasıl olup geçiyor? Çünkü insan kaçakçılığı var. Bugün parayı verip istediğiniz yerde kaçakçılar sizi istediğiniz yere getirir, götürür. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırı yol geçen hanı.
Zindaşti nasıl çıktı? Bastırdı parayı girdi milletvekili araya. Sezgin Baran Korkmaz nasıl gitti? İçişleri Bakanı en yukarıdan en aşağıya kadar oturduk karar verdik, sonunda çıkardık diyor yurt dışına. Şimdi ABD istedi diye çıkardıklarına pişman oldular. Korkmaz'ın malvarlığına haczi kim kaldırdı? Siz çetelere hizmet ediyorsunuz. İstiyorum bu konuda dava açsınlar çetelerin bütün dosyalarını savcının önüne koyalım, bakalım ne diyecekler?
Karşılıklı büyükelçilikleri açacağız, onların yolunu, evini, okulunu yapacağız. AB'den alacağımız fonlarla yapacağız. Parayı nereye harcadığımızı bildirirsek, şeffaf olursak. Yolu, okulu varsa, can ve mal güvenliğini sağlayacaksınız. Kıbrıs'taki gibi, yıllardır huzur var. Bizim Gaziantepli işadamlarımızın orada fabrikaları var. Onları yeniden çalıştırın diyeceğiz. Öyle otobüse bindirip bunları göndereceğiz olmaz. O Türkiye'nin saygınlığına zarar verir. Türkiye ırkçılık yapamaz.
Esad'la görüşmeye niye gitmeyeyim? İnşallah geleceğiz bütün sorunları çözeceğiz. Ortadoğu'da halklar bizim akrabalarımız. Niye kavga ediyoruz? Neden birbirimizi öldürüyoruz? Egemen güçler silah satsınlar diye. Türkiye niye bu tuzağa düşüyor? Erdoğan Obama'ya seslendi; beni neden yalnız bıraktınız dedi. Hiçbir emperyal güç elini yakmaz, maşa kullanır. Beyefendi Suriye'ye girdi, hadi buyrun bakalım.
Yabancı bir ülkenin askerlerinin terörle mücadele etmek için Türkiye'ye gelmesi için evet diyorlar mı, hayır mı diyorlar. Kendi ülkemde yabancı asker postalı görmek istemiyorum diyorsa hayır demeli. Bahçeli'ye sordum yabancı askerin Türkiye'ye gelmesine neden evet diyorsun dedim, cevap vermedi. Kendi ülkemde yabancı asker istemem.
Benim milliyetçiliğim vatan ve bayraktır. Kendi ülkemde yabancı asker istemiyorum. Bugüne kadar terörle mücadeleyi bu ülkenin polisi, askeri yaptı. Şehit olurken yabancılar mı var mı yanında? Türkiye'nin polisi, askeri terörle mücadele edemiyor mu ki yabancıyı isteyeceğiz? Bu ülkenin insanları terörle mücadele eder. BM kararı var. Uyarırsınız, kardeşim terörle ilgini kes diye.
Tezkerede hangi yabancı askeri terörle mücadele konusunda Türkiye'ye davet edeceksin diye sordum. Bu yabancı askerler konusu var tezkerede. AK Partililer geliyor, AK Partili gibi duran gazeteciler de geliyor. Onlara sorun, bu tezkereye hayır dedi, siz buna hangi gerekçelerle evet diyorsunuz. Medyanın en büyük eksiği bu.
Tezkereye CHP hayır dedi, demek ki teröre evet diyor. Yahu neden dedi? Terör kimden gelirse gelsin, insanlık bir suçudur, karşı durmak hepimizin ortak görevidir. Bütün dünya bunu bilsin, Türkiye ile terörle mücadelesi de meşrudur.
Doğu Akdeniz'de kazanım mı oldu? Olmayan kim orada? Türkiye ve KKTC. Yunanistan orada, Rum kesimi orada, Filistin orada, bu mudur kazanım? Biz niye gittin, niye barıştırdın demedik. Doğruya doğru, yanlışa yanlış. Trump ne dedi bak mal varlığını açıklarım dedi, papazı verdi. Böyle lider mi olur? Lider dediğiniz kişi 'malvarlığını açıkla' dediği anda, malvarlığımı açıklamazsanız namertsiniz der. Putin'in kapısında yalvaran sensin, 33 askerimi şehit oldu, bir şey diyemeyen sensin. Bunu bütün dünya biliyor, görüyor.
Veri madenciliği diye bir kavram var. Herhalde ilk sefer benden duyuyorlardır. Dünya kadar veri olur, onları kullanışlı hale getirilmesi özel çaba gerektirir. Bize YSK'dan veriler geliyor, bazıları yanlış. Örnek; 100 küsur yaşına gelmiş adam ilk kez oy kullanacak. Hepsini tespit ediyoruz. Arkadaşlarımızı gönderiyoruz böyle bir adam var mı, yok mu? Biz gelen hatalı bilgileri kendimizce tespit ediyoruz. YSK bizim verilere güveniyor ve hemen iptal ediyor.
O nedenle onların elindeki veriler yok, bizde var diyoruz. Elimizde bütün verilerini tamamıyla inceliyoruz. 6'lı masada bütün başkanlarla çalışıyoruz. Güçlü bir ekibimiz var. Bütün verileri değerlendiriyor. Sadece merkezde değil, illerde de. İsim gönderilmiş, soyadı yok mesela. Ham bilgiler partilere gönderiliyor. Ama veri madenciliğinin nasıl çalıştığını bildiğimiz için bütün bunların hepsini yapıyoruz.
Öteden beri bir algı vardı, CHP'de her kafadan ses çıkıyor diye. Şimdi bu bitti. Her birimiz Türkiye'nin nereye gittiğini görüyoruz. Tarihi sorumluluk bize düşüyor. Bu hedef bizim hedefimizin olmaktan çıktı 6'lı masanın, millet masasının hedefi oldu. Bir dönem Erdoğan 'Sivas'ın ötesine geçemezsiniz' diyor. Şimdi beyefendi oraya gidince devlet memurlarını çağırıyor, gelsinler kalabalık olsun diye.
Biz gidiyoruz, hatalarımızı söylüyoruz, yüzleşiyoruz, samimiyiz biz çünkü. Helalleşmeyi toplumsal algı, görev olarak düşünmek lazım. Hata insana özgü bir kavramdır. Bizler eksiğimiz olabilir. Aynı hatayı tekrar etmemek lazım. Farklı görüşler, kavgalar vardı. Şimdi bunların tamamı bitti. Yine kendi aramızda özgürce tartışıyoruz. Bir konu varsa artısını, eksisini düşünüyoruz. Proje açıklarken artısını eksisini alıyoruz.
Bunlar devleti işletme olarak gördüler, iflas ettirdiler. Merkez Bankası eksi, bütün dünya biliyor bunu. Biz devleti yönetmeye kararlıyız. Hasar Tespit Komisyonu devletin hasarlarını tespit edecek. Gelirimiz giderimiz, fonlarda ne kadar para var, kimse bilmiyor. Varlık Fonu ne yapıyor, kimse bilmiyor. Kültür Bakanlığı sanat eserlerinden para toplar. Paranın nereye harcandığı konusunda kimsenin bilgisi var mı? 2013'de bir rakam vermişler bir daha rakam yok
Milletvekillerinin sorularına cevap vermiyorsanız, yanlış yaptığınızın farkındasınız. Meclis Başkanı milletvekilinin soru önergesini 15 gün içinde cevap vermezse kıyametler koparması lazım. Bilgi Edinme Yasası'na göre istiyoruz, cevap veriyorlar, milletvekillerin soru önerge hakkı var, önce o hakkı kullanın diyorlar.
Gençler eğlenecek, bu insanların enerjilerini boşaltma hakkı, eğlenme hakkı var. Yasaklıyorlar. Neden korkuyorsunuz? Sanatçılar mahkeme koridorundan geçtiler. Türkiye'nin en önemli sanatçıları. Sanatçı aykırı insanlardır. Suyun, rüzgarın aksinedir. Nazım rüzgara karşı yürüyendir. Sanatçı şakşakçı değil. O dünyaya saygı duyacaksınız. Yasaklar doğru değil. Devletin görevi orada güvenliği sağlamaktır. Siz yasaklıyorsunuz, niçin? Korkudan. Bu gençler gönderecek onları, ben değil. 7 milyon 700 bin genç ilk kez oy kullanacak, bu beyleri gönderecek.
Helalleşmede düşündüğümden çok daha fazla onay aldım. Komşumuzun kimliğini, inancını sorgulamaya başladık, yaşam tarzını sorgulamaya başladık, sana ne bundan. Bunu sonlandıracağız. En sonunda bir grup muhafazakar geldi biz de sizinle helalleşelim, size haksızlık yaptık dediler.
Ben kul hakkı yiyen hariç herkese hakkımı helal ederim. Kişi beni beğenmeyebilir, düşüncelerimi yanlış görebilir, bütün bunlara saygılıyım. Ben her evde huzur olmasını dilerim. Siyasete girdiğim gün mal varlığımı internet sistemime koydum. Ama onlar öyle yapmıyorlar. Parayı itibar olarak gören insandan hayır gelmez.
Ekmeleddin Bey, Türkiye'nin en saygın insanlarından birisi. Adına yarışma yapılan kişi. İslam İşbirliği Örgütü'nde görev alırken kadın haklarını anlatan kişi. Ekmeleddin Bey'i anlatamadık. Zaman zaman kendisini arar 'Sayın Cumhurbaşkanım' diye hitap ederim. Bütün dünya, bilim çevrelerinin saygı duyduğu kişi. Kitaplarının referans olarak alındığı bir kişi.
6 lider kendi aralarında oturup konuşacak. Yeri gelir açıklanır. Seçeceğimiz Cumhurbaşkanı adayı Türkiye Cumhuriyeti devletinin 13. saygın Cumhurbaşkanı olacaktır. Devleti, ahlakı, liyakatı, adaleti bilen, kimseyi ötekileştirmeyen, herkesi kucaklayan, sosyal devleti savunan, fakirin fukaranın yanında olan, egemen güçlere özellikle mal varlığı dolayısıyla teslim olmayan, Türkiye'yi yönetin bir kişi olacaktır.