Körler artık görebilecek!

Yapılan yeni bir araştırmaya göre körlerin tekrar görmesi sağlanabilir.
Körler artık görebilecek!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Amerika'nın Sesi'nde yer alan habere göre bilim insanları, yaptıkları araştırmada insan beyninin ilerlemiş yaşlarda bile yeni bağlantılar oluşturma yeteneğinin bulunduğunu kanıtladıklarını söylüyor.

Bu yeni buluş, iki aşamalı bir araştırmanın sonucu.

2007’de yapılan ve çığır açan bu klinik araştırma da, Pennsylvania Üniversitesi’nden göz doktoru Jean Bennet, körlerin tekrar görmesini sağlayacak yeni bir gen tedavisi kullanmış.

Yapılan tedaviden iki yıl sonra, Dr. Bennet’in meslektaşı Manzar Ashtari de, kullanılmayan beyin bağlantılarının yeniden şekillendirilmesi ve canlandırılması hakkında ipuçları aramak için benzersiz bir deneyim şansı yakalamış. Sinirlerin belirli bir yaş sonrası tekrar canlandırılmasının mümkün olmadığı düşüncesi yaygın bir inanış. Ashtari bu inanışın aslında gerçeği yansıtmadığını ortaya çıkarmış.

Herhangi bir bilim insanına, körlerin görme fonksiyonu geri getirilebilir mi diye sorulduğunda, alacakları yanıt büyük bir ihtimalle, “Bu çok zor” olacaktır.

Doktor Bennet, insanlarda gen terapisi araştırması yapan ilk bilim insanlarından biri. Araştırma, “Leber’s congenital amaurosis” (Leber’in ırsi kısmi körlüğü) denen ve göz retinasında bir genetik hastalığa neden olan bir geni hedef aldı.

Hastalığa verilen bu isim, “göz deneylerinin babası” olarak anılan Alman fizikçi Theodor Leber’den geliyor. Theodor Leber, yaklaşık bir asır önce kısmi kör olarak doğan çocukların tespitini yapmanın yolunu buldu. “Doğuştanlık” çocukların kısmi görme bozukluğuyla doğması anlamına gelirken, Latince kelime olan “amaurosis”in tam kelime anlamı da "kör." LCA hastalarının görme kabiliyeti zamanla giderek daha da kötüleşiyor.

ÇALIŞMAYAN GEN DEĞİŞTİRİLECEK

Ulusal Göz Enstitüsü Direktörü Dr. Paul Sieving’e göre, “tedavinin anahtarı” LCA sorununun tek bir genden kaynaklanıyor olması.”

LCA körlük nedeninin, havuçta yaygın olarak bulunan A vitaminini 11-cis retinal’e çevirmede yardımcı olan tek bir genin kötü kopyasının olduğu biliniyor. Gözün arkasında bulunan ve ışığa duyarlı bir doku olan 11-cis retinal olmadan, retina beyne algıladığı ışığı gönderemiyor.

Benett’in görevi, LCA hastalarında görmeyen gözün retina hücrelerinde çalışmayan geni “çalışan” bir kopyasıyla değiştirmek.

Kendilerinin bir bakıma insan DNA’sı üzerinde oyun oynadığını söyleyen Bennet, “çalışan” gen kopyasını, kendi yarattığımız bir virüsle hastalıklı hücreye taşıdık” dedi.

Hastalar, bir ay sonra tedavinin faydalarını görmeye başlamış.

Bennet, yaşlı hastaların da daha iyi görebildiklerini söyledi. Kızımı oyun oynarken görebilmek benim için bir rüyaydı diyen 45 yaşındaki bir kadın, bu rüyasının nihayet gerçekleştiğini söyledi.

Sieving, görme özürlü yüzlerce hastayı Ulusal Göz Enstitüsü’nde gen tedavi yöntemiyle tedavi ettiğini söylüyor. Bu yöntemin uygulanmasının çok kolay olduğu zannedilse de Sieving, “Bu aslında çok karmaşık ve özel bir biyoloji” diyor. Sieving, bu araştırmanın konuyla ilgili yapılan araştırmaların öncüsü olduğunu söyledi.

Manzar Ashari gibi öncüler, insan beyni hakkında bilgi sınırımızın büyümesi için yeni yolları zorluyor.

Araştırmaya katılmayan Ulusal Göz Enstitüsü’nden göz nörolog uzmanı Cheri Wiggs, “Beynin, gelişme döneminde plastik gibi olduğunu biliyoruz” dedi. Wiggs ayrıca, bugün insanların çözmeye uğraştıkları sorunun, “Beynin zamanla ne kadar plastiğe dönüşebileceği ve bunun gerçekleşmesi için ne limitlerin ne kadar zorlanabileceği” olduğunu söylüyor.

Asthari’nin bu soruya yanıt bulabilmesi, Wiggs’in de söylediği gibi, araştırmaları boyunca sadece bir gözün genini “ilkeli ve dikkatli” bir biçimde araştırmaya yapmasına bağlı.

İki yıl süren çalışmalar sonunda MRI taraması yapan Ashtari, tedavi gören gözün tedavi görmeyen göze nazaran beyinle daha iyi bir iletişim içinde olup olmadığını görebilme fırsatı yakaladı.

Asthari ayrıca, LCA hastalarının beyin tomografilerini, normal gören kişilerin beyin tomografileriyle karşılaştırma yaparak aradaki farkı rahat bir şekilde görebildiğini söyledi.

GÖZ ÜZERİNE BÜYÜK ATILIM

Asthari, “tedavi edilmiş gözün beyinle girdiği iletişim yolu, normal gören insanların göz-beyin ilişkisiyle hemen hemen aynı. Tedavi edilmeyen gözün iletişimi ise çok zayıf ve kırılgan olmakla beraber hiç normale benzemiyor” dedi.

Asthari, bunun da uzun bir süre kullanılmamaktan kötüleşen sinirleri insan beyninin yeni bağlantılar kurarak yenileyebileceğini gösterdiğini söyledi.

Araştırmacılar, çalışmaları sonunda diğer göze de aynı gen tedavisini uyguladı. Yapılan tedaviye göz, ilk başta herhangi bir reaksiyon göstermedi. Ancak gözün ışığa reaksiyon göstermesini sağlayan Asthari, gözden gelen sinirsel reaksiyon için “beyinde parlayan güneş gibi” dedi.

Diğer hastalarda da bu sonuçları görmek, yeni buluşların insan ömrünü uzatıp ne kadar kaliteli hale dönüştürebileceği sorusuna bir cevap veriyor.

Araştırmanın bulguları, Science Translational Medicine dergisinde yayınlandı. Dr. Sieving bu keşfi, “gen terapisi ve göz üzerine büyük bir atılım” olarak niteledi.