İktidar koalisyonuna yakın duran kimlik grupları Türkiye’nin demokratik işleyişinden oldukça memnunken, muhalefet koalisyonuna yakın duran kimliklerin Türkiye demokrasisine yönelik algıları oldukça düşüktür. Başka bir deyişle kendisini iktidarın bir parçası olarak gören toplumsal kesimler, Türkiye demokrasisinin kalitesinden memnunken, kendisini iktidarın parçası görmeyen toplumsal kesimlerde memnuniyet duygusu oldukça düşüktür.
Katılımcılara yönetime ilişkin kanaatleri sorulduğunda seçimler konusunda ciddi bir uzlaşma görülmekte ve katılımcıların yüzde 72,5’i “Türkiye’nin sorunlarını ancak seçimle iş başına gelmiş bir hükümetin çözebileceği”ni söylemektedir. Buna paralel bir şekilde, katılımcıların yüzde 78’i “Türkiye’deki sorunları ancak bir askeri rejim çözebilir” önermesine katılmamaktadır
Katılımcıların sadece yüzde 45,7’si “Batı ülkelerindeki demokratik kuralların Türkiye’ye uygun olduğu”nu düşünmektedir. Katılımcıların azımsanmayacak bir kısmı (%39) “Batı ülkelerindeki tüm demokratik kurallar, Türkiye’de de uygulanmalıdır” önermesine katılmamaktadır. “Devletin güvenliğinin haklardan önce geldiğini” söyleyen katılımcıların oranı yüzde 40,9’dur.
Katılımcıların yüzde 21,2’si “Türkiye’nin sorunlarını çözmek için kanun ve kuralların dışına çıkılabileceği”ni belirtmiştir. Katılımcıların yüzde 38,4’ü “güçlü bir liderin iş başında olmasının demokrasiden daha önemli olduğu”nu söylemiştir. Bu araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri yaşla demokratik tutum arasındaki ilişkidir. Yaş gruplarına göre demokratik tutumların nasıl değiştiğine bakıldığında gençlerin demokrasi karşıtı tutumları daha çok sahipleniyor oldukları görülmektedir. Seçimle gelmiş hükümetlere güven gençler arasında çok daha düşüktür.
Genç katılımcılar Türkiye’nin sorunlarını çözmek için kuralların ve kanunun dışına çıkılabilmesine daha fazla onay vermekte
Genç katılımcılar Türkiye’nin sorunlarını çözmek için kuralların ve kanunun dışına çıkılabilmesine daha fazla onay vermektedir. Hatta Türkiye’nin sorunlarını askeri bir rejimin çözebileceği konusunda en yüksek oran yine en genç nüfus arasındadır. Demokratik işleyişe yönelik tutum ve algıların siyasi parti kimliğine göre nasıl değiştiğine bakıldığında, Türkiye’de demokrasiye dair temel kutuplaşmanın siyasi parti kimliği üzerinden yaşandığı görülmektedir. Yukarıda verilen bütün önermelerde, Cumhur İttifakının iki ana partisi olan AKP ve MHP seçmenleri devletin güvenliğine en fazla vurgu yapan, liderin önemine en fazla işaret eden, gerekirse sorunları çözmek için kuralların dışına çıkılabileceğini en yüksek oranda söyleyen gruptur.
Yüzde 50'den fazlası Türkiye'nin en önemli sorunu "ekonomi" dedi
Katılımcıların yüzde 50,4’ü Türkiye’nin en önemli sorununun ekonomi olduğunu ifade ederken, yüzde 12,2 ile adaleti ikinci sorun olarak görmektedir. Terör, temel sorun sıralamasında geriye doğru gitmiş ve sadece yüzde 5,8 tarafından önemli bir sorun olarak ifade edilmiştir.
Türkiye’nin bölünmesinden korku duyduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 58
Katılımcıların yüzde 67,5’i mahkemeye düşerse haksızlığa uğrayacağını düşünmekte, yüzde 60,7’si Türkiye’de demokrasinin ortadan kalkmasından korktuğunu ifade etmektedir. Türkiye’nin bölünmesinden korku duyduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 58,3’tür
Katılımcıların yüzde 55,5’i özgürlüğünün kısıtlanacağından korkuyor
Katılımcıların yüzde 55,5’i özgürlüğünün kısıtlanacağından, katılımcıların yüzde 44,6’sı polise gittiğinde haksızlığa uğrayacağından korkmaktadır. Bulgular, toplumun demokrasinin geleceğiyle ilgili ve devlet kurumlarıyla ilişkisinde ciddi kaygılar taşıdığını ortaya koymaktadır. Türkiye’nin en önemli sorunu sorusuna verilen cevaplarda adaletin ikinci en önemli sorun olarak görülüşünü teyit eder şekilde, katılımcılar arasında en yüksek düzeyde paylaşılan kaygı mahkemelerle ilgilidir. Türkiye’de demokrasinin ortadan kaldırılmasına yönelik korkunun yüksekliği (%61) muhalefet açısından AKP iktidarına yönelik korkuyu, AKP seçmeni açısından da seçilmişlerin darbe vs gibi farklı yöntemlerle indirilebileceğine dair korkudan kaynaklanıyor olabilir. Bir diğer deyişle farklı nedenlerle de olsa Türkiye seçmenleri demokrasinin yitimine dair bir endişe duymaktadır. Türkiye’nin bölünmesinden duyulan korkunun yüksekliği (%58), Türkiye’de halen ciddi bir bölünme kaygısının varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu bulgu, beka siyasetinin hala iş yapabileceğini göstermektedir. Türkiye’nin hem dış güçler hem dış bağlantılı içerdeki güçler tarafından bölünebileceğine dair kaygı ortadan kalkmamıştır. Toplumun yarıdan fazlası (%52) “Türkiye’ye yönelik ciddi bir güvenlik tehdidinin var olduğunu” düşünmektedir. Kısacası Türkiye’de kurum ve kuralların işlemediğine dair yaygın bir kanı söz konusudur ve bu durum demokratik meşruiyetin yitimiyle yakından alakalıdır.
Katılımcıların yarısı, devletin doğru bilgiler vermediğini düşünüyor
Araştırma, Türkiye’de hem devlete hem de kurumlara güven oranlarının ortalama olarak çok düşük olduğunu göstermiştir. Katılımcıların yarısı, devletin doğru bilgiler vermediğini (%50) ve genellikle aldığı kararların doğru olmadığını (%50) düşünmektedir. Devletin aldığı kararlara ve verdiği bilgilere güven katılımcıların parti tercihlerinden doğrudan etkilenmektedir. İktidar blokunu oluşturan AKP ve MHP seçmeni, her iki başlıkta da devlete yüksek oranlarda güven duyarken, muhalefet partilerinin seçmeni oldukça düşük bir güven oranına sahip görünmektedir. Kurumlara Güven Türkiye’de en güvenilir olan kurumların ordu ve polis olduğu görülmektedir. Katılımcıların yüzde 70,2’si orduya, yüzde 61,3’ü ise polise güvendiklerini söylemiştir. Buradaki en önemli verilerden biri, cumhurbaşkanlığı makamının artık siyasi bir makam olarak algılanmaya başlamış olmasıdır. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM neredeyse aynı oranlarda (%42) güvene sahip görünmektedir.
Toplum artık Cumhurbaşkanını da Cumhurbaşkanlığı makamını da siyasi bir makam olarak görüyor
Araştırmaya göre, toplum artık Cumhurbaşkanını da Cumhurbaşkanlığı makamını da siyasi bir makam olarak görmekte, o nedenle de güven, partizan eğilimlerden çok etkilenmektedir. Katılımcılar, Cumhurbaşkanlığına benzer şekilde, Diyanet İşleri Başkanlığını da nesnel bir kuruluş olarak görmek yerine siyasi bir kuruluş olarak değerlendirmektedir. Türkiye’de en az güvenilir bulunan kurumlardan birisi ise yargıdır. Bu bulgu Türkiye’de ciddi bir adalet krizi yaşandığını ve adalete olan güvenin her grupta çok ciddi bir biçimde düşmüş olduğunu göstermektedir.