Ulutaş, vatandaşların olası Marmara depremi için önlemlerini artırması gerektiğini belirtti. Marmara’da yaşanacak bir depremin ardından Marmara Denizi’nde tsunami de oluşabileceğini söyleyen Ulutaş, “Bir tsunami tehlikesi var Marmara’da. Eğer biz o tehlikeye karşı önlemler almazsak risk oluşturmuş oluyoruz. Dolayısıyla bu anlamda riski artırıp ya da azaltmak bizim elimizde. Marmara’da olası bir faylanma durumunda en kötü senaryoyu konuşacak olursak, biz doğrultu atımlı faylanmaların yaşanacağını düşünüyoruz. Bir deprem oluşacak olursa, öyle Japonya, Şili, Endonezya gibi değil orada yaşananlardan çok daha az tsunami dalgaları bekliyoruz. En kötü senaryolarımızda 1,5-2 metre yüksekliğinde bir tsunami dalgası bekliyoruz. Buradaki en önemli nokta, Marmara Denizi içerisinde oluşabilecek heyelanlardır. Bir depremin ardından bu heyelanlar tetiklenecek olursa, özellikle lokal bazda kıyılarımızda 3 ile 6 metre yüksekliğinde tsunami dalgaları görebiliriz. Ancak bu tüm Marmara bölgesinde değil, özellikle heyelanın oluştuğu alanlara yakın yerlerde 3 ile 6 metre yüksekliğinde bir tsunami dalgası görebiliriz. Bu anlamda Büyükçekmece, Yenikapı civarı, Yalova’ya yakın yerlerde Çınarcık’ta bir risk olabilir, bu alanlarda önlemler almamız gerekiyor” diye konuştu.
Marmara Denizi’nde yaşanabilecek tsunami sonrasında dalga boylarının Japonya’daki gibi yüksek seviyelerde olmayacağını söyleyen Ergin Ulutaş, “Özellikle eğimin düşük olduğu yerlerde önlemler almamız lazım, eğer kıyılarda eğim düşükse dalgalar içeriye daha çok girebilir. Bu konuda Japonya’da yapılmış önemli bir çalışma var. Tsunami dalgalarını Japonya’daki gibi büyük dev dalgalar şeklinde düşünmememiz gerekiyor. Türkiye’de yaşanabilecek bir tsunamide çok küçük dalgalar bekliyoruz. Fakat o dalgaların boyu değil, kıyıdan ne kadar içeriye girdiği önemlidir. Örneğin İstanbul için kıyıdan yaklaşık 300 metre girebilen bir dalga daha sonra geri çekilecek ve ciddi hasar oluşturacak. Örneğin 20 santimlik bir dalgayı düşünecek olursak, bu dalga öyle deniz kıyılarında gördüğümüz 20 santimlik dalgaların etkisi gibi değildir. Çünkü hacim değişikliğiyle geldiği için etkisi bir insanı ayakta tutamayacak boyutta olabilir. Dolayısıyla bu tür dalgalar bizler için büyük tehlikeler oluşturabilir” diye konuştu.
Yaşanabilecek depremlerin ardından Kandilli Rasathanesi’nde bulunan tsunami erken uyarı sistemlerinin hayati önem taşıdığını belirten Ulutaş, şöyle konuştu:
“Depreme hazır ülkeler, tsunamiyle ilgili çeşitli araştırmalar yapıyorlar ve halkı bu konuda bilinçlendiriyorlar. Bir depremin hemen ardından kıyıda bulunan insanlar tsunami olabileceğini biliyor ve buna göre daha yüksek yerlere çıkmaya çalışıyor ya da evlerinin üzerinde kalıyor. Hiçbir zaman aşağıya inip kıyıya doğru gitmiyorlar, çünkü biz deniz kenarında olan bir ülkeyiz bu nedenle buna dikkat etmemiz lazım. Daha yüksek bölgeleri tercih etmekte fayda var. Erken uyarı sistemleri bu anlamda çok önemli, Kandilli Rasathanesi tarafından bu erken uyarı sistemleri kuruldu. Bu erken uyarı sistemleri deprem olduktan hemen sonra dalgalar kıyıya ulaşmadan haber verebilirler. Deprem erken uyarıcı sistemi gibi değildir tsunami uyarıcı sistemi. Tsunami uyarı sisteminde biraz daha vaktimiz var. Çünkü deprem olduktan sonra oluşan dalganın kıyıya gelmesi süre alıyor. Marmara Denizi için en önemli şey şu, küçük bir deniz olduğumuz için depremden sonra tsunami dalgalarının kıyıya ulaşma süreci çok daha kısa. Örneğin Japonya’da 30-40 dakika sonra bir tsunami kıyılara ulaşıyorsa, bizde bu 5 ile 7 dakika arasında bazı yerlerde ise 10 dakika civarında oluyor. Dolayısıyla kısa bir süremiz var ve o sürede mümkün olduğu kadar önlem almamız gerekiyor.”