MEHMET LÜFTÜ ÖZDEMİR YAZDI: BİR İNSANI ÖLDÜREN BÜTÜN BİR İNSANLIĞI ÖLDÜRMÜŞ GİBİDİR!

Canlarını Barışa Adayanlara..
Mehmet Lüftü Özdemir yazdı: Bir insanı öldüren bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Bile bile lades diyoruz. Evet, bile isteye Hakk yolunun yolcuları olduğumuzun altını çiziyoruz. İnsanları erdeme davet ederken bu çağda, tıpkı öncülerimiz gibi o bildik ve tanıdık sözle karşılaşıyoruz sürekli, önceki çağlarda yaşamış canların da karşılaştığı söz aşağı yukarı şöyleydi; ‘bunlar eskilerin masallarıdır..’ İnsanları, erdeme, paylaşmaya, dayanışmaya, sevgiye, merhamete ve barışa çağırmak, gözünü iktidar hırsı bürümüşlerce her daim ‘eskilerin masalları’ olmuştur..

 

Biz kendisine mal, mülk, bilgi, servet ve nüfuz verilenlere, yani tüm bunlara zorbaca el koyanlara, insanların ve tüm canlıların yaşam hakkını gasp edenlere asla itaat etmeyecek ve onlarla asla uzlaşmayacağız.

 

"Yalanlayanları tanıma, itaat etme onlara! İsterler ki yağcılık yapasında onlar da sana yağ çeksinler. Çokça yemin eden aşağılık âdi, küçük gören, dedikoducu, hayrı engelleyen, günahkâr zorba, kaba saba ve asalak... Mal ve oğullar sahibi diye karşısında ayetlerimiz okunurken "eskilerin masalları" diyor. Yakında onun burnunu yere sürteceğiz!" (Kur'an'ı Kerim; Kalem Suresi: 8-16)

 

İnsanlar paylaşsın, kula kulluk son bulsun, yalan söylemesin, insan öldürmesin, demek ‘eskilerin masalları’ndan bahsetmek oldu, öyle mi?

 

* * *

 

“Bir insanı öldüren bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir.” (Kur’an’ı Kerim: 5. Maide; 32)

 

Katlediliyoruz..

 

Kerbela, Reyhanlı, Gezi, Amed, Suruç, Ankara, Cizre, Silvan, Hakkari de katledildik.. Çarmıha gerildik, derimiz yüzüldü, meydanlar da asıldık.. Neden peki? Onlara eskilerin masallarından bahsettiğimiz için..

 

Habil’den bu yana katlediliyoruz..

 

Habil’e yapılan düşmanlık sadece iki insanın birbiri arasında olan düşmanlık değil tüm yeryüzünü ilgilendiren bir durumdur. Akrabalık yerini köleliğe, olmak duygusu yerini sahip olmak duygusuna, Hakk’ın nefesi nefse, eşitlik ayrılığa, güven sömürüye kurban edilmiş; kardeşlik kardeş katilliğine dönüşmüştür! İlk cinayet, ilk sömürü ilişkisi ve ilk kula kulluk Habil katledildikten sonra başlamıştır..

 

Suruç yolculuğu ve Ankara yürüyüşü, Allah’a kurban adamak gibiydi.. Adağımız, paylaşmak, dayanışmak, barış, sevgi ve merhametin ta kendisiydi ve biz tıpkı Habil’in Allah’a sunduğu adağın kabul edilmesi gibi; çağlar sonra Habil’in yani iyiliğin, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün peşinden / izinden giderek Hakk nefesinin üzerimize yüklediği sorumluluğu yerine getiriyorduk..

 

İhtiraslarını, sahip olmak duygusunu, özel mülkiyeti ve nefsini Allah’a sunan Kabil’in kurbanı kabul olmadığı için bizi nefsine kurban edip katletti…

 

Kabil ile başlayan şirk dini yani uygarlık sistemi; bilgiyi, serveti ve iktidarı tekelleştirmeye, insanların önce kendisini sonra da diğer insanları aldatmaya ve çıkar sağlamaya, kula kulluğa, baskı aracına, zulme, zorbalığa, sömürüyü kabullenme kaderciliğine, zalime aldanmaya, bencilliğe, taş kalpliliğe, vicdansızlığa, katilliğe, yalan söylemeye, Hakkı ve hakları ayaklar altına almaya, saltanata, rekabete, kapitalizme, faşizme, endüstriyalizme, doğayı talana, toplumsal cinsiyetçiliğe, özel mülkiyete, halkı aşağılamaya, güçsüzü horlamaya, öksüze ve yetime tekme atmaya, kişisel çıkar yolunda her şeyi ve herkesi ezmeye, kardeşin canına kıymaya ve Allah’ı kandırmaya dönüşmüştü.

 

Habil’i ruh, barış, sevgi, merhamet, adalet, eşitlik, olmak duygusu, paylaşmak, eşitlik demektir ve bu söz günümüz Kabilleri için ‘eskilerin masalları’ olmaktadır..

 

İnsanlıktan bahsetmek demek, ruhta yoksul olmak demektir. Habil gibi paylaşmaya ve dayanışmaya açık olmaktır. Habil’in temsil ettiği din tevhid’dir. Bizim yolumuzda Habil’in yoludur.. Yani, İbrahimlerin, İsaların, Musaların, Muhammedlerin, Alilerin, Hüseynlerin, Spartacuslerin, Bedreddinlerin, Mansurların yoludur..

 

İsa yoldaş kalabalıkları görünce dağa çıktı! Sonra bir köşeye bir taşın üstüne oturup uzaklara daldı.. Sonra yanına yoldaşları geldi.. Onlara şöyle seslendi:

 

“Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Göklerin egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Onlar Tanrı'yı görecekler. Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin egemenliği onlarındır.” (Matta 5: 1-10)

 

* * *

 

"Biz ise o ülkede (yeryüzünde) ezilenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve Firavun'un (Kabil’in) yerine geçirmek istiyorduk." Kur'an'ı Kerim’in Kasas Suresi 5. Ayette dediği kimseler, ezilenler Habil’in çocuklarıdır. Yani Kabil karşısında ezilen, zulme uğrayan ve her şeyden mahrum bırakılan halkı temsil eder. Bu bağlamda Habil tarihte ezilen mustazafların yani ezilenlerin sembolüdür.

 

Kabil ölene kadar, yani içimizdeki ihtirasları kurban edip nefsimizi bilene kadar, sınıflar ve sınırlar ortadan kalkıncaya kadar sürecek olan mücadele de ‘Habil’in çocukları’ bir gün kazanacak! Kabil ölüp de, ‘Habil’in sistemi’ yeniden kurulana kadar bu mücadele devam edecektir. Hakk’ın nefesi olan Habili anlayış, kendisini Habil veya İslam üzerinden adlandırmasa dahi doğrudan Habilin safında görülür. Kim eşitlik, adalet, Hakk, hakikat, barış, sevgi ve merhamet yolundaysa Habil’in yolundadır ve yoldaşımızdır..

 

* * *

 

Yeryüzü bir gün cennete dönecek. Bir gün devrim yaşanacak. Bu devrim kaçınılmazdır. Kabil sisteminin sonu olacaktır! O zaman, bütün dünyada eşitlik gerçekleşecek, adalet temelleri üzerinde birlik ve kardeşlik sağlanacaktır. Tarihin kaçınılmaz gidişi bunun olacağını, bu büyük devrimin bir gün yaşanacağını bize göstermektedir. Habil’in çocukları, evrensel bir devrimi gerçekleştirecek, sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız ve saldırısız bir yeryüzü cennetinde tüm çocuklar özgürce ve eşitçe yaşayacaklar.

 

Zalimlere asla boyun eğmeyeceğiz! Tekrarlayın yoldaşlar, haykırın canlar:

 

Biz, siz vicdansızlara rağmen dünyayı cennete çevireceğiz ve bu idealimizden asla geri adım atmayacağız. Evladı Kerbelayım, Hüseyn’in başıyım; haksız duran gövdelere bakıyorum.. Her katliam Kerbeladır.. Zalimleri, Yezidleri ve zenginleri asla affetmeyeceğiz! Onları ateş dolu merhametimizle buluşturacağız! Yaşasın zalimler için cehennem! Başım Hüseyn’in başından aziz değil..