Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde, Artvin'in Hopa ilçesine 31 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı ziyaret sırasında yaşanan olaylarda polis biber gazı kullanmış, öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Lokumcu’nun öldürülmesine ilişkin yargılamanın ikinci duruşması bugün, Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Mahkeme, Erol Darcan ve Taner Ballı’nın zorla getirilmesine karar verdi. Abdullah Aktaş ve Mehmet Yüksel’in duruşma salonunda dinlenmesi talebi ise reddedildi. Duruşma, 8 Nisan’a ertelendi.
Duruşmada neler yaşandı?
Duruşmayı Bianet'ten Evrim Kepenek takip etti. Kepenek'in aktardıkları şöyle:
Duruşmaya Metin Lokumcu’nun ailesi, avukatları ve sanıkların avukatları katıldı. Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Ahmet Kaya ve Ali Öztunç, Sol Parti PM Üyesi Alper Taş takip etti.
NOT: 6 Ocak 2020’de görülen ikinci duruşmada sanık olarak mahkemeye ifade veren dönemin Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ü., asıl sorumluların salonda olmadığını belirterek, emri verenin dönemin Hopa Kaymakamı olduğunu söylemişti.
Sanık Hopalıların kendisine saldırdığını iddia etti
Davada ilk olarak sanık Muhammed U. savunma yaptı. 2011’de Erzurum’da görevliyken bizi Artvin Hopa’ya yönlendirdiler. Gruba dağılması yönünde anons yapıldı. Arkadaşlarımızın üzerine inşaat malzemeleri atıldı. Grup dağılmadı, gruba müdahale ettik. Ben gruptan hiç kopmadım. Bireysel gaz kullanımı yapmadım. Püskürtücü kullandım. Onu 5-6 sıkım kullanabilirsiniz. Bana gaz konusunda eğitim verilmişti. Erol Darcan verdi bize gaz kullanma yetkisini.
Depodakiler bilir ne kadar gaz kullanıldığını ben bilemem. Size hangi gaz verilirse onu atarsanız. On tane alabiliyorsunuz. Bana tüfek verilmedi. Sadece model 5 verildi.
Metin Lokumcu’yu hatırlamıyorum. Çok hengame vardı. Ben kendi timim dışındakilerle hareket etmedim. Müdahalenin başında gaz bitti.”
Sanık avukatı: Beraat istiyorum
Mahkeme başkanının sorularına sanık U.'nun Bilmiyorum, hatırlamıyorum diye yanıt vermesi dikkat çekti.
Sanık savunmasının ardından avukatı savunma yaptı. Avukat, Bir ölüm olayı varsa ölüme neden olan kişi hakkında dava açılır. Buradaki gibi gaz kullanan herkese dava açılmaz.
Kendisi gaz kullanmadı zaten ama benim müvekkilimi de dava açıldı. Uzun mesafeden geldi duruşmalardan ayrı tutulsun. Müvekkilimin beraatini istiyorum.”
Daha sonra emekli emniyet müdürü sanık Muhsin A. konuştu.
Sanık: Emri kaymakam verdi
Armağan da suçlamaları kabul etmedi ve şöyle dedi:
Biz Sarp kapısına gittik sayın Başbakanı karşılamak üzere. Bana ‘sen de git bak’ dediler. Meydana gidip baktığımda AKP binasından polis memurlarının anons ettiğini duydum. Bu arada hastaneden de bilgi geldi, gerginlik var diye. ‘Biri ölmüş’ dediler. Ben Metin Lokumcu’yu görmedim, tanımıyorum kendisini. Bağırıp çağırması varmış Metin Lokumcu’nun. Öyle bir taş yağmuru vardı ki biz de oradan uzaklaştık. Hopa'da o kadar taş var mıydı bilmiyorum. Sürekli taş attılar. Ama ben olaylar olurken orda olmadığım için bilmiyorum anlatamıyorum. Gaz kullanma emrini Kaymakam verdi diye biliyorum.
Metin Lokumcu’nun ölümü beni de üzdü. Ben 35 yıllık görevimde bir kişiye tokat dahi vurmadım. Çünkü insan herkes insan. O yapılan ikazlar üç defa yapılmış. Orada bir hak hukuk vardı, dağılınsaydı daha güzel olmaz mıydı?
Daha sonra avukat Meriç Eyüboğlu konuştu. Siz olay tarihinde Artvin Emniyet Müdürü olarak bir yanıt verir misiniz? Gaz kullanımından il mi sorumlu ilçe mi sorumlu?”
Sanık avukatı bu soruya net yanıt veremedi. Sanığın avukatı, Müvekkilim olay yerinde yoktu emri de vermedi beraatini istiyoruz. Duruşmalarda vareste tutulmasını istiyoruz” dedi.
Polise taş atıldı mı?
Sanıkların ardından tanıkların beyanına geçildi. İlk olarak Hopa halkından Kamil Ustabaş konuştu. Ustabaş, 31 Mayıs’ta Hopa’da çevre örgütlerinin çağrısıyla basın açıklaması yapılacaktı Hopa’da. Henüz basın açıklaması saati gelmeden polis saldırısı gerçekleşmeye başladı. İnsanlar sağa sola kaçıştıkça oralara da gaz bombası atıldı.
Dükkanlara sığınan halka da gaz bombası atıldı. Bir kadın arkadaşımız başından yaralandı hastaneye kaldırıldı. Metin hocayı birebir tanıyorum.
Mahkeme başkanı, Polise taş atıldı mı?” diye sordu. Ustabaş, hayır” diye yanıt verdi. Ustabaş, o gün sabah saatinde duyduğu bir konuşmayı şöyle anlattı:
Sanırım bir polisti karşıdaki kişiye, ‘Küçük Küba’ya geldim, dağıtım döneceğiz’ dedi.”
Eyüboğlu, Gaz kullanımına dair bilgi alabilir miyiz?” diye sordu. Ustabaş, Tüm kent gaz altındaydı” diye yanıt verdi.
Sanık Avukatı Ustabaş’a, Sizin başka davanız var mı 2911’den” diye sorunca Ustabaş, Ben bu davada sanık değilim tanığım” diye yanıtladı.
Sanık avukatı Polisler nasıl yaralandı?” diye sordu. Ustabaş, Polisler nasıl yaralandı bilmiyorum duymadım dedi.
Ustabaş’ın ardından tanık Mustafa Özgüven konuştu.
Özgüven, Biz vatandaşlık görevimizi yapmak istedik. Polisleri sakinleştirmek istedik. Ancak engelleyemedik. Ben oradan şanslıyım sağlıklı çıktım. Çok aşırı bir gaz attılar ve onlarca insan yerde yatıyordu. Metin Lokumcu tek olmayabilirdi. Sokakta gezilmiyor, nefes alınmıyordu.”
Son fotoğrafımızdı
Sonra tanık Yalçın Kaptan konuştu. Biz taleplerimizi bildirmek amacıyla bir basın açıklaması yapılacaktı. Hepimizin bildiği bir süreç vardı. Biz o gün yoğun şiddet ve gaz bombasına maruz kaldık.
Sanık avukatı Kaptan’a, Kanuna uygun olarak yürütülen bir gösteriye müdahale etmez, kanunsa müdahale eder. Bunu biliyor muydunuz?”
Soruya Metin Lokumcu ailesinin avukatları itiraz etti. Heyet kabul etmedi.
Kaptan, Metin Hoca ile çok yakın ilişkileri olduğunu belirtti ve son fotoğrafı çektirdiklerini anlattı Taleplerimizi iletmek suç mu?” diye sordu.
Polis uyarmadı
Tanık Osman Zeki Yakut konuştu. Olay gerçekleştiği yerde bir dükkânı olduğunu anlatan Yakut, Olay oradaki Başbakanın Koruma Müdürü başlattı. Başbakanın Özel Koruma Müdürü çevik kuvvetin belinden silahı aldı hem polise hem halka küfür etti. Olay başlatmak için her şeyi yaptı. Polislere ‘bunlara su sıkın’ dedi. Araya giren insanlara fiziki ve gazla müdahale edildi. Ölüm haberi geldikten sonra polis daha sertleşti halk da gerildi. Metin abimize de defalarca gaz atıldı. Sonradan da vefat haberi geldi. Polisin bir uyarısı olmadı dedi.
Daha sonra tanıklardan Necdet Altunkaya konuştu.
31 Mayıs’ta Hopa’da kaos yaratıldı. Neden yaratıldı bilmiyorum. Metin Lokumcu’yu hastaneye götürürken ambulansa bile gaz sıktılar. Hopa halkına bir kasıtları vardı. Kapalı lokantalara, çay ocaklarına bile gaz attılar. Hopa halkına neden böyle bir kasıtları oldu, bilmiyorum.”
Küçük Moskava'ya ne olacak, görürsünüz
Sonrasında tanık Şenol Çevik konuştu. Çevik şunları söyledi:
Ben çevreciyim. O gün de Hopa’ya gitme kararımız vardı. Hopa Kaymakamı da bizim alanda olmamızı rica etti, biz de erkenden gittik.
Gittiğimde Hopa meydanında alanda seçim aracı vardı halaylar çekiliyordu. Arkadaşlarla buluştuk. Alana baktık. Sonra bir emniyet görevlisi, ‘Az sonra Küçük Moskava’ya ne olacak görürsünüz’ dedi. Anlamadım.
Bir binada iki pankart vardı. Dereler ve çay sorunuyla ilgili. Polisler koşa koşa gittiler ve onları indirmek istediler. Biraz sonra da yoğun bir gaz attılar. Sadece alana atmıyorlar. Tüm çay ocaklarına attılar. Otele de camı kırarak gaz attılar. Sonrasında Metin Hoca’yı kaybettikten sonra akşamında beni gözaltına aldılar. 5 gün gözaltında tutuldum.
Olayların ardından gözaltına alındığımız gece Metin Lokumcu'nun da adının listede olduğunu gördüm. Yine bir arkadaşımızın daha adı vardı ki o arkadaşımız olaylar sırasında Ankara'daydı. Demek ki listeler önceden hazırlanmıştı.
Son olarak tanık olarak Recep Demirci, konuştu. Çok sayıda boş kovanları savcılığa teslim ettim. Buna dair bir soruşturma açılmadı dedi.
Lokumcu Ailesi söz aldı ve Tanıkların beyanlarına dair söyleyecek birşey yok dedi.
Sanıklar mahkemeye gelmeli
Meriç Eyüboğlu Tanıkların anlattıkları bizim 11 yıldır anlattıklarımızı kanıtladı. Başbakan’ın ifadesi ile ‘Sokakta kimse kalmasın’ demesi ile her üç kişinin bulunduğu yere gaz atıldı.
1Görüntülerde bunlar var. Başbakanlık Özel Koruma Müdürü Mehmet Yüksel’in polislerin belinden silahı alıp ateşlemesi, çevik kuvvete şurada burada durun demesi bize Hopa’da özel şeyler planlandığını gösteriyor. Sizin mahkemenizde çok daha fazla yargılanan sorumlu olduğunu gösteriyor.
Avukatların, ailelerin, Hopa halkının farklı kentlerden geldiği bu davaya, sanıklar gelmedi. Sanıkların duruşmaya gelmesi gerekiyor. Çünkü tanıkların onları tanınması gerekiyor. Maddi gerçeğe ulaşmak istiyorsak sanıkların huzurda olması gerekir. Gelmeyen sanıklar yönünden de her zaman bir bahane bulunmasını da anlıyoruz.
Siz de anlamışsınızdır. Ama bizim bu kadar uzun yıllardır beklediğimiz mahkemeyi sonuçlandırmanız gerekiyor. İki isim halen mahkemenize ifade vermedi. Onlar başka yerde ifade vermek istiyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz onların tutuklanmasını istiyoruz. Siz tutuklama kararı vermezseniz biz bu kişileri kaç duruşma daha göremeyeceğiz belli değil.
Avukat Sercan Aran da dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Aktaş’ın da yargılanması gerektiğini söyledi. En azından bu aşamada tanık olarak davaya çağrılmasını istedi.
Altıncı kere buradayız
Duruşma sonrası avukat Meriç Eyüboğlu açıklama yaptı. Sanıkların birbirini suçladığını belirten Eyüboğu, şunları söyledi:
Altıncı kere buradayız, Trabzon’dayız. Yine hava açısından kötü olmayan günün sonunda karşınızdayız. Zaten içeriden çıktık. Gün boyu dostlarımız burada bizleri beklemeye devam ettiler. Küçücük bir salonda üstelik bir sırası tamamen aday hakimlerle doldurulmaya çalışmışken, oraya sıkışmaya çalıştık. O yüzden de gün boyu dışarıdan bekleyenlerin çilesi içeride acı çekenlerden daha çoktur herhalde. Onlara bir kez daha teşekkürler.
İçeriye giremeyenler çok merak etmesin. Her şey bildiğiniz gibi bütün taleplerimiz reddedildi. Bugün iki tane sanık polis gelmişti. Onlar da önceki sefer ifade verenler gibi bilmiyordu, görmüyordu, tanımıyordu, hatırlamıyordu. Biz hala aradan geçen bu kadar zamana, o dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü’nü, Artvin İl Emniyet Müdür yardımcısının ve Hopa İlçe Emniyet Müdürünün yani Artvin ve Hopa’nın Emniyet Müdürlüğü açısından en yetkili isimlerinin saatlerce ifadesini dinlediğimiz halde; o gün, 31 Mayıs 2011’de aslında kimin yetkili, kimin görevli olduğunu anlayamadık.
Çünkü herkes birbirini suçluyor. Herkes sorumluluğu diğerinin üzerine bırakıyor. İlçedekiler diyor ki, ildekilerin sorumluluğundaydı. İldekiler diyor ki, hayır Hopa ilçesindekilerin sorumluluğundaydı.
Şaşırtıcı mı? Değil. Polis yargılamasında hep karşılaştığımız bir şey mi? Evet. O yüzden de aslında dışarıda olanlar bir şey kaybetmedi. İçeride her şey bildiğimiz gibiydi diyorum.”