Abdurrahman Dilipak’ın bugünkü (30 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
AK Parti Olağanüstü Kongresi sessiz-sedasız başladı ve bitti.. Oysa aylardır CHP ve MHP’de bir kongre sancısı yaşanıyor..
MHP kendi içinde mahkemelik oldu.. Ama artık yargı kararı ile kongre kaçınılmaz oldu..
MHP tüzüğüne göre olağanüstü kongre ile başkanlık değiştirmek mümkün değil.. Ya bu tüzük maddesi değişecek ya da Bahçeli istifa edecek..
Bahçeli ya tek aday olarak çıkacak ya da aday olmayacak. Aday olmayacaksa, yerine bir emanetçi bırakacak. Yani perde gerisinden kendisi yönetecek.. Bu aslında mevcut krizi çözmez. Emanetçi sistemi bu saatten sonra çözüm olmayacaktır..
Bahçeli kendi giderken rakiplerinin kafasını ezmek isteyebilir. Yani istediği yönetime getiremeyecekse, istemediklerini partiden tasfiye edebilir..
Bahçeli ne yaparsa yapsın MHP bölünmeye gidiyor.. muhalifler, muvafıklar ve arada kalanlar. Yani parti 3’e bölünmüş durumda. Arada kalanlar herhalde CHP ya da HDP’ye gidecek değil. Ya da yeni bir parti de çözüm olmayacak. Ya bağımsız kalarak siyasete veda edecekler ya da rotayı AK Parti’ye çevirecekler..
MHP’de en büyük grup hangisi olursa ötekisi buharlaşır.. Arada kalanlar 3. grubu oluşturacak. % 40+% 45+% 15=% 100. Burada hassas denge, arada kalanların nereye gideceği ile ilgili.. Bir kısmı bu gruplardan birine gitmez. Ama bir grup güçlünün yanına gider. Eğer arada kalanlar grup olarak hareket ederse, kimin yanına giderlerse gelecekte varlığını sürdürecek olan o gruptur.. Eğer bugün arada kalanlar, yarın gruplardan biri ile işbirliğine giderlerse, bu defa kaybeden kanattan AK Parti’ye geçişler olacaktır.. Yani bu kriz derinleştikçe, MHP’den AK Parti’ye geçiş kapısı açık kalacaktır..
Yeni ara seçim tartışmaları yaklaştıkça ve yargı süreci başlayınca CHP içinde kongre tartışmaları da hız kazanacaktır.. Zaten yargı sürecinde CHP parti yönetimi ve grubunda boşluklar oluşma ihtimali yüksek.. CHP kendini ister istemez kongre tartışmalarının içinde bulacaktır..
Zaten Kılıçdaroğlu, sosyolojik tabanı olmayan, arkasından ağlayacak kimsesi fazla olmayan “düşük profilli, “geçici” bir çözümdü.. “Daha uygun” birinin bulunması halinde geri çekilecekti. Ama CHP’nin bir denge noktası, sabitesi olmadığı için, her teklif, daha işin başında imkansız hale geldi. Geçici olarak düşünülen biri kalıcı hale geldi.
Kılıçdaroğlu’nun gitmesi konusunda kimsenin itirazı yok ama, yerine getirecekleri biri konusunda görüş birliği de yok. Zaten Kılıçdaroğlu o göreve getirilirken, zayıf bir kişilik olduğu için gönderilmesi kolay olacağından düşünülmüştü.
CHP böyle devam edemez. Öte yandan; Kılıçdaroğlu’nun yerine yeni bir isim gelirse, parti en az 3’e bölünür..
İşte tam da bu noktada Paralel hayaller devreye giriyor. CHP’den kopacak bir kanat var. MHP’den de böyle birileri var. HDP’de de dokunulmazlıklar çerçevesinde benzer bir kriz yaşanacak. Birileri bu süreçte HDP’den ayrılmayı düşünebilir.. AK Parti içinde de nereden baksan birkaç AKP’li Paralel çıkar.. Hem zaten kaset operasyonu ile para konuşunca susacak birkaç kişi daha, bu şartlarda Paralel yapı yeni bir siyasi oluşumla mecliste grup kurabilir.
Ara seçim sürecinde, hem AK Parti’ye gidecek isimler, hem de ara seçimde kazanılacak sandalyelerle AK Parti, bu yıl, parlamentoda anayasal çoğunluğa ulaşabilir.. Yıl sonuna gelmeden parlamentodaki grup sayısı 4’den 5’e çıkabilir.. Hatta 6’ya da çıkabilir.. HDP dağılırsa 3’e de düşebilir..
Yani, önümüzde asude günler yok. Siyasi gündem fırtınalı, sisli, çalkantılı..
Bölge de öyle, dünya da.. Muhalefet cephesindeki dağınıklığa inat iktidar cephesinde işler yolunda..
Önce MHP’de durum ne olacak onu görmemiz gerek.. CHP ve HDP’nin akıbeti yargı sürecinde belli olacak. Paralel Parti; CHP, MHP ve HDP’deki kongre sürecinde şekillenecek..
AK Parti’de Gül adı üzerinden spekülasyonlar üretenler vardı, olmadı. Sonra Arınç üzerinden aynı şeyi denediler, o da olmadı.. Son olarak Davutoğlu üzerinden parti içinde kriz çıkartmak isteyenlerin hevesleri kursaklarında kaldı..
Aslında bu saatten sonra Paralel yapının siyasi alanda varlık göstermesi mümkün değil. Basınları yok. Sermaye grupları ve STK’lar da sinmiş durumda. Halkın önüne çıkacak yüzleri de yok. Bu şartlarda kim bu sürekli şimşek toplayan şemsiyenin altına girmek ister ki.. Eğer diğer partilerdeki adamlarını ortak bir çatı altında toplayacak olursa, hep birlikte batabilirler.
İktidar kanadında sükûnet hakim. Yoğun çalışma temposu ile yoluna devam ediyor. Muhalefet ne yapacağını bilmiyor. Kendi içinde sorunlar yaşıyor. Gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiç bir rüzgâr fayda sağlamaz.
Sahi bu muhalefetçilik oynayan partilerin iktidarın yaptıklarına “hayır” demekten başka bildikleri bir muhalefet şekli yok mu?
AK Parti muhalefetsizliğin verdiği yalnızlık içinde yoluna tek başına devam etmek zorunda.
Selamve dua ile..