Siyasi cinayetlerin Cumhuriyet’in ilk yıllarında da sonraki dönemlerde de yaşandığını yazan Dilipak, “Bizim 'terör olayı' dediğimiz bazı cinayetler de aslında siyasi cinayetler kategorisinde değerlendirilmiş olabilir. Kaset ve dosya operasyonları aslında bir itibar cinayetidir. Bu konuda medya tetikçileri kullanılır. Şimdi buna bir de troller eklendi. Bu işler bazen mafya havale edilir. Bazen bir ideolojinin militanına, bazen bir resmi kişiye ya da sıradan bir tetikçiye” diye yazdı.
Dilipak, “Siyasi Cinayetler!” başlıkla yazısına şöyle devam etti:
“Sahi bu siyasiler ne yapmaya çalışıyorlar? Ülkeyi mi kurtaracaklar ya da kendilerini mi kurtarmaya çalışıyorlar? Elleri ayakları boş değil, tuttukları iş değil. Birileri de onların gelmesini ya da gitmesini kendilerinin kurtuluş vesilesi ya da memleketin (Haşa) 'Beka' sorunu olarak görüyor. Gerçek şu ki, kurtarıcılardan kurtulmadan kurtuluş yok. Kurtuluş kişinin hak edişi ile ilgilidir. Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Değişmesi gereken biziz biz. Başımızdakilerin değişmesi değil. Asıl mesele başımızdakilerin değişip değişmemesi değil, bizim değişip değişmememiz ve bizim başımızdakilerin değişip değişmemesini kendimiz için dert edinip edinmediğimiz."