Uğur Çakırözer, Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
Cumhuriyet savcılarını göreve çağıran Çakırözer, “Başta yargıya çağrıda bulunuyorum ama Cumhuriyet gazetesinin bir yazarı, muhabiri, çalışanı, yöneticisinin başına gelebileceklerden, gereğini yapmayan herkes sorumludur. Bu nefret söylemine hepimiz karşı durmalıyız. Cumhuriyet’in ve diğer gazetelerin özgürlüğünü savunmalıyız” ifadelerini kullandı.
Basın özgürlüğüne yönelik tehditlerin her geçen gün derinleştiğini dile getiren Çakırözer, “İktidarın haberi, eleştiriyi suç olarak gören anlayışı kendisini sadece savcılıklarda, iddianamelerde, mahkemelerde göstermiyor. Yaratılan bu iklim her köşe basında, her sokakta, her alanda kendisini göstermekte. Geçtiğimiz yıl onlarca gazeteci sokak ortasında dayak yediler. Ama sorumluları cezalandırılmadı. Her bir cezasızlık yeni saldırıları doğurdu” dedi.
Çakırözer'in konuşmasından satır başları şöyle:
“Işık Kansu’nun bir yazısı gerekçe gösterilerek, 'hep birlikte toplanıp gazete önüne el bombası atalım’ deniyor. Cumhuriyet gazetesi 100 yıllık yayın hayatı boyunca her zaman aydınlığı, çağdaşlığı, Atatürk’ün yolunu savundu. Bu mücadelesinden dolayı Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Onat Kutlar Bahriye Üçok, Cavit Orhan Tütengil gibi yazarlarını terör saldırılarında kurban verdi. Şimdi bir yayın organı çıkıp açık açık canlı yayında ‘bombalansın’ diyebiliyor. Bu hedef göstermektir, bu tehdit etmektir, bu açıkça suçtur.
Şiddeti övmediği sürece, teröre teşvik etmediği sürece her türlü görüş ifade edilsin. Ama ‘gazetenin önüne el bombası atalım’ diyen bir düşünce ifade özgürlüğü değildir. Cumhuriyet gazetesi ve diğer bu tip tehditlerle karşı karşıya olan yayın organları bu tehditlere boyun eğmez. Burada yargının sorumluluğu vardır. Bu vahim aymazlığın sorumlularının cezalandırılması gerekir. Aksi halde Cumhuriyet Gazetesi’nin bir yazarı muhabiri, çalışanının, yöneticisinin başına gelebileceklerden, gereğini yapmayan herkes sorumludur. Başta yargıya çağrıda bulunuyorum. Ancak Cumhuriyet gazetesi ve diğer gazetelerin çalışanlarının, yazarlarının bu nefret söylemi karşısında korunması hepimizin ortak sorumluluğudur. Onların burnunun kanamamasını hep birlikte sağlamak zorundayız. Cumhuriyetin ve diğer gazetelerin
özgürlüğünü savunmalıyız.
Tıpkı Evrensel, Birgün ve Yeni Asya gazetelerinde olduğu gibi Cumhuriyet Gazetesi’nin de resmi ilan hakları ‘şu haberi yazdın, şu habere bu başlığı attın’ gibi gerekçelerle ilan hakları kesiliyor. Çünkü bu gazetelerin iktidarı eleştirmesinden, doğruları ve yapılan yanlışları; işsizliği, yoksulluğu yazmalarından rahatsızlar.
Bu gazeteleri susturmak istiyorlar. Basın İlan Kurumu’nun gelirleri halkımızın tamamının vergilerinden sağlanmaktadır. Bu kurumların yöneticileri maaşlarını vergilerden sağlamaktadır. Basın İlan Kurumu taraf tutmaktan vazgeçmelidir.
Ne Cumhuriyet, ne diğer gazeteler iktidardan gelen baskılara, tehditlere boyun eğmeyeceklerdir.
İktidar dışından gelen nefret söylemlerine karşı da tüm toplum kesimlerinin ayakta olması
gerekmektedir, hepimiz karşı durmalıyız. Eleştiri yapmak, muhalif yazı yazmak suç değildir.
Habercilik, gazetecilik suç değildir. Hiçbir gazete bu tip baskı ve tehditlerle susturamaz,
boyunduruk altına alınamaz. Basının sesi bu tip saldırılarla kesilemez. Halkın haber alma hakkını
savunan her gazetenin yaşamasını savunmalıyız. İfade ve basın özgürlüğünü yaşatmalıyız.”