Alçı, yazısında "Bugün Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten tutuklu olan Kabaş 2010 Türkiye’sinde yine tamamen Erdoğan iktidarının kontrolünde olan TRT’nin bir çalışanıydı. Yani şaşıracaksınız ama 12 Eylül 2010 konjonktüründe Sedef Kabaş, iktidar medyasının, kendi tabiriyle 'yandaş medya'nın bir mensubuydu" dedi.
Alçı, "Sedef Kabaş deyince bugün çok sert dille Kemalizmi ve ulusalcı ideolojiyi savunan bir kadın akla geliyor. Oysa aynı Kabaş çok uzun süre Kemalizmin sert muhalifi olan aydınların çizgisine yakın bir insandı" dedi.
Alçı, Kabaş'ın Ahmet Altan'ın "koyu hayranı" olduğunu söylerken, Sesli Düşünenler programını hatırlattı ve "Tamamen Anti-Kemalist bir aydın olan Ahmet Altan’a övgülerle dolu programlardır bunlar. Kemalizmin bu ülkedeki en sert muhalifi olan Ahmet Altan gibi aydınlara sempatisini çok açık ortaya koyan bir gazeteci olan Sedef Kabaş nasıl bugün militan derecede Kemalist ve ulusalcı bir kadın olarak algılanır? Ahmet Altan hayranlığından Uğur Dündar hayranlığına nasıl ve ne ara transfer olmuş olabilir?" ifadelerini kullandı.
Sedef Kabaş’ın tutuklanmasını doğru bulmadığını dile getiren Alçı, şöyle devam etti:
Kullandığı üslup çirkin de olsa hakaret katalog bir suç yani tutuklanmayı gerektiren bir suç olamaz.
İktidar medyasının tutuklanma yönündeki tüm argümanlarını okudum. Benim açımdan ikna edici değil. Sedef Kabaş’ın tahliye edilmesi gerektiğini, tutuklanmasının hukuka uygun olmadığını düşünüyorum. Ayrıca iktidarı destekleyen marjinal bir kısım medyada Kabaş’a özel hayatı üzerinden saldırılmasını çok çirkef ve çirkin buluyorum.
Öte yandan muhalefet medyasının anlattığı gibi '20 senedir Erdoğan iktidarına karşı savaşmış, Atatürkçülüğü inadına savunan bir savaşçıdır Sedef Kabaş' imajının da doğru olmadığını herhalde bu yazı ile ispatlamış bulunuyorum.
Sedef Kabaş’ın tahliye edilmesini yani çocuğuna ve özgürlüğüne kavuşmasını hep birlikte savunalım ama lütfen gerçekleri inkar etmeyelim. Kılavuzumuz hakikat olsun.