Babacan: Lafa gelince Sayın Erdoğan 'Benim alanım ekonomi' diye övünüyor, görüyoruz alanını

Babacan: Lafa gelince Sayın Erdoğan 'Benim alanım ekonomi' diye övünüyor, görüyoruz alanını 2021-03-24 07:53:17 - 2022-03-20 17:33:49    
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Lafa gelince Sayın Erdoğan 'Benim alanım ekonomi' diye övünüyor. Görüyoruz alanını. Kurumları şamar oğlanına çevirdiniz. Birikmiş rezervleri sattınız, yedek akçesini harcadınız, Merkez Bankası'nı borca batırdınız. Varlık Fonu bile gırtlağına kadar borca battı. Faiz yakın tarihin en yüksek seviyesinde" dedi.

Mersin'de partisinin 1. Olağan Silifke İlçe Kongresi'nde konuşan Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi lideri Babacan, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın faiz ve enflasyon konusundaki ifadelerini eleştirdi. Merkez Bankası hesaplarının aydınlatılması çağrısında bulunan Babacan şu ifadeleri kullandı:

Buraya gelmeden bir taksi durağındaydık. Bir şoför arkadaşımız, eve gitmeden eşini arayıp, 'Çocukları yatır da geleyim' dediğini söyledi. Ülkenin onurlu, çalışan insanlarının durumu bu. Bir de ihaleleri paylaşan, lüks harcamaları yapabilen insanlara bakıyorsunuz. Ahlaklı insanların maddi durumunun bu kadar zayıfladığı, ahlaki ilkeleri gevşek olanların zenginleştiği bir dönem hiçbir zaman yaşanmamıştı. Adalet bu değil, vicdan bu değil.

'Kara günler için biriktirdiğimiz rezervi de yedek akçeyi de tükettiler'

Bu milletin alın terini damla damla biriktirdik. Niçin? Kara günler için. Atasözümüz var, ak akçe kara gün içindir, diye. Merkez Bankası'nın döviz rezervi de yedek akçesi de kara gün için. Taraflı cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verip Merkez Bankası'nın 130 milyar dolarlık rezervini sata sata yok ettiler, bir yandan da piyasadan döviz borçlandılar. Merkez Bankası'nı borçlu bir kurum haline getirdiler.
Bizim dönemimizde Merkez Bankası'nın bütün müdahaleleri açıktır, şeffaftır. Hâlâ kayıtlarda. Biz ayrıldıktan sonra hiçbir şeyi açıklamadılar. Doğru hesaptan kaçar mı? Karanlıkta yanlış işler yapılır ama aydınlıkta zor olur. Merkez Bankası'nın hesaplarını aydınlatın.

'Sayın Erdoğan tertemiz devlet görevlilerinden helallik istemeli'

Görevi bıraktığımda Merkez Bankası'nın politika faizi yüzde 7,5'tu. Bu faizi uygulayan Merkez Bankası başkanını ve o dönemin bürokratlarını vatana ihanetle suçladılar. Sayın Erdoğan'ın o tertemiz, pırıl pırıl devlet görevlilerinden en azından bir helallik istemesi lazım.
Akraba bakanı milletvekili listesine koymadan önce çok söyledik, bu yanlış dedik. Böyle yakın akrabalar partide eş zamanlı olarak böyle görevlerde olmamalı, dedik. Dinlemedi. Milletvekilliğiyle hızını alamadı, bakan yaptı. İsterse dünyanın en başarılı insanı olsun, ne olursa olsun yanlış. Hangi ülkede yaşansa o ülkenin başını derde sokar.

'Kurumları şamar oğlanına çevirdiniz'

Lafa gelince Sayın Erdoğan 'Benim alanım ekonomi' diye övünüyor. Görüyoruz alanını. Kurumları şamar oğlanına çevirdiniz. Ülkenin birikmiş tüm rezervlerini sattınız, yedek akçesini harcadınız, Merkez Bankası'nı borca batırdınız. Varlık Fonu bile gırtlağına kadar borca battı. Faiz yakın tarihin en yüksek seviyesinde. Sadece Merkez Bankası'nın gecelik, haftalık faizi değil. Dün hazinenin on yıllık borçlanma faizleri yüzde 19'u gördü. Bu ne demek? Bu kafaya giderlerse, finansal piyasalarda daha on sene bu faiz düşmeyecek demek. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi on yıllığına borçlanmak istese on yıl boyunca yüzde 19 faiz ödemek zorunda demek. Faiz de enflasyon da çift haneye çapa attı.

'Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yaptınız'

Yüksek faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Merkez Bankası'nın kur artmasın diye faizi yükseltmek zorunda kalması ne demektir? Bütün kötü yönetimin faturasını bu millete ödetmek demektir. Yüzde 19'u bu millet bunun için ödüyor. Bir de piyasaya sorun. Piyasadaki ticari faizler yüzde 22, 23, 24. Sanayici, küçük işletmeler bunu ödüyor. Kredi kartları ekstrenize 'aylık faiz arttı' diye geliyordur. Bunun bedelini bütün millet ödüyor. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman zengin ile fakir arasındaki uçurum böyle olmamıştı. Lüks otomobil satışlarına bakın. Bu krize rağmen onların satışlarında artış var.

'İstanbul Sözleşmesi'ni bir siyasi partiyi ittifaka katabilmek için tatlandırıcı olarak sunuyorlar'

Ayrılma kararını açıkladıkları sözleşmenin tam adı, 'Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi'. Bu sözleşme, kadınları her türlü şiddetten, aile içi şiddetten koruyacaksın, şiddete karşı her türlü önlemi alacaksın diyor. Bunun nesinden rahatsız oldunuz? Tüm dünya bu sözleşmeye 'İstanbul Sözleşmesi' diyor. Sanki bütün bu süreçte uyudular, akıllarına şimdi geldi. Siz hazırlayan ekiptesiniz. Madem kültürümüze aykırı, niye o gün imzaladınız, niye Meclis'ten geçirdiniz? Şimdi mi aklınıza geliyor? Bir başka siyasi partiyi iktidar ittifakına katabilmek için bunu tatlandırıcı olarak sunuyorlar. Yakından takip edenler görüyor.

ali babacan deva