Partisinin grup toplantısında konuşan Buldan, iktidarı ekonomi üzerinden eleştirirken, "Hukuksuz bir şekilde hibe ettiğiniz elektrik ve dağıtımını geri kamulaştırın. Her hane için 250 kw'a kadar elektriği ücretsiz sağlayın. Doğalgaz, akaryakıt, iletişim gibi kalemlerde ÖTV'yi kaldırın. Yapılan tüm zamları geri alın. Alın size çözüm. Bunu yapacak ne cesaretiniz ne anlayışınız var. Temel gıdalarda KDV'yi yüzde 1'e indirdiler. Ortada büyük bir yangın var. Bunlar bardakla yangına su dökmekten başka işe yaramıyorlar" dedi.
Buldan'ın açıklamaları şöyle:
"Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu büyük çöküşün nedenlerini anlamak için yakın geçmişte yaşananları irdelemek gerek. Ülkeyi kuşatan açlık, yoksulluk, yolsuzluk, demokratik hakların ortadan kaldırılması, kayyım rejiminin yayılması, siyasi kumpaslar, mafya ve çeteler, Kürt sorunu de demokrasi sorununun çözümsüzlüğü olarak karşımızdadır. Bugün 15 Şubat, Orta Doğu'nun Kürt sorunun, Türkiye'nin gidişatını belirleyen, krizlerin de temellerinin atıldığı bir sürecin siyasal hafızalardaki dönüm noktası bir tarih. Sayın Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesiyle başlayan ve İmralı tecrit ve çözümsüzlük sisteminin kurulmasıyla devam eden sistemin üzerinden 23 yıl geçti. 23 yılda yaşanan gelişmeler, uluslararası komplo ve oyunların, Türkiye'yi ve Orta Doğu'yu kriz ve çatışma sarmalına sokma, Kürt sorununu kullanarak Türkiye'yi ekonomik ve siyasi olarak uluslararası sistemin ipoteği altına alma açısından amacına ulaştığını ortaya koyuyor. Sonuç büyük bir çöküş oldu.
Kürtler yeter ki söz sahibi olmasın diye uluslararası operasyonların bir parçası olmaktan geri durmayan yetersiz çözümsüzlük aklı tüm ülkeye ve halklara kaybettirdi. Türkiye'yi ekonomik olarak uluslararası güçlere bağımlı hale getirdiklerinin en güncel örneği, iktidarın sıcak para için bir gün Katar'ın bir gün Arap Emirlikleri'nin kapısını çalıyor olması. Oysa Türkiye'nin Kürt-Türk barışı ile, demokratik bir çözüm ve barışla tüm Orta Doğu'ya öncülük yapabilme imkanları vardı. Bu fırsatları elinin tersiyle iten, savaş siyasi ülkeyi çatışmadan beslenen mafyanın, karanlık yapıların çıkar ortağı haline getirdiğini gördük. IŞİD'in lideri, sınırın 4 km ötesinde, Türkiye'nin kontrolündeki noktada öldürüldü. Yeni emiri olarak açıklanan kişi ise sınıra 1,5 km mesafede öldürüldü. Bir sonraki de sınırın bu tarafında ortaya çıkarsa kimse şaşırmasın. Türkiye sınırlarını, kendilerine güvenli alan olarak gören bu karanlık yapı, cesareti geleneksel Kürt düşmanlığı politikasından alıyor.
Hâlâ komplo ve kumpaslarla, tecrit politikası ile demokratik çözüm yollarını tıkama çabalarından sonuç alacaklarını sanıyorlar fakat tarihi bir yanılgı içerisindeler. Kobani kumpas davası da aynı komplocu zihniyetin bir sonucu. Dava ellerinde kaldı, dosyaları dava açıldığı gün çökmüştü, bunu da yargılanan siyasetçi arkadaşlarımız çökertti.
Arkadaşlarımız bu davanın Kürt sorunun çözümü önünde engel olduğunu anlatmaya, HDP'nin müzakere çabasının hayati olduğunu anlatmaya devam edecek. Bu kumpaslarınızla sonuç alamayacaksınız, yarattığınız davalar elinizde kalacak. Devlet ve siyaset aklı tecriti derinleştirdikçe, demokratik siyaseti engelledikçe Türkiye kaybediyor, Türkiye halklarına zarar veriyor. Gelin bu sorunu bir haftada çözelim diyen İmralı'ya kulak vermek, diyalog kanallarını açmak bütün düğümleri çözecek önemli bir yoldur. 2013'teki Nevroz mektubu, 2015'teki Dolmabahçe Mutabakatı önemli bir fırsattı. Bu fırsatın tepilmesiyle Türkiye'nin neler kaybettiğini hepimiz çok iyi gördük ve yaşadık. Bu gerçeği artık görün. Bütün gerçeklerin ortaya çıkacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Demokratik çözüm ve barış Türkiye'yi büyütür, güçlendirir. Barışı ve eşit yaşam iradesini güçlendirir, demokrasinin önünü açar. Zihniyetin artık değişmesi gerekiyor. Zamanın ruhu bu hakikati tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Önümüdeki yüz yıl böyle geçmeyecek, tarih tekerrür etmeyecek. Çözümden kaçanlar, tekçilikle, yasaklarla, Kürt düşmanlığı ile hareket edenler bu yüzyılda kalacaklar ve birer birer tasfiye olacaklar.
Bu çözümsüzlük siyasetinin sonuçlarını ekonomik çöküş olarak da yaşıyoruz. AKP iktidarı ve küçük ortağı Türkiye'yi buhran dönemine soktu, Türkiye'yi felakete götürüyorlar. AKP MHP ittifakı, halkı her gün gadre uğratan bir felaket iktidarıdır.
Yurttaşlarımız hiç merak etmesin, en büyük siyasi faturayı ilk seçimlerde bu saray iktidarı ödeyecek. Enerjiyi özelleştirerek beşli çeteye peşkeş çektiler. Önce Türkiye'nin kurumlarını, yollarını, havalimanlarını, limanlarını, fabrikalarını, ovalarını, derelere bu çetelere hibe ettiler, bunlara bir de enerjiyi verdiler. Onlar kâr etsin diye 84 milyonun alın terine göz diktiler. Yeter ki 5'li çeteleri hep kazansın! Evlere, esnafa gelen yüksek faturaları, CHS'nin soygun ve haraç faturalarıdır. 24 Haziran'da şu kardeşinize yetkiyi verin diyen anlayış, halkın cebindeki son kuruşa kadar almak istiyor. Almak istedikleri halkın cebindeki son kuruştur. AKP Genel Başkanı, belediye başkanı olduğu dönemde yüzüğünü göstererek, 'bütün servetim budur, eğer bir gün zengin olursam, bilin ki bu kardeşiniz haram yemiştir' demişti. Ülkenin şimdi tüm kaynaklarını yüzük yaptılar, parmaklarına taktılar. Halkın bütün kaynakları yüzük oldu. İnsanlar bugün borçları nedeniyle parmağındaki yüzüklerini satıyorlar.
Durmadan yastık altındakileri getirin diyorlar bir de. Soymadıkları bir yer kalmıştı, o da insanların yastık altıydı. Oraya da göz diktiler! Yastık altında para yok, altın yok, sadece faturalar, hacizler var! İlla istiyorsanız insanlar yastık altındaki faturaları size göndersizler siz ödeyin o faturaları!
'Her yeni ay, geride bıraktığımız aydan daha iyi durumdayız' demişti AKP Genel Başkanı. Tam tersi oldu. Bunlar yüzünden domatesin, biberin, patlıcanın kilosu 30 liranın altına düşmüyor. Patlıcan, salatalık, kabak gibi insanların her gün gidip aldığı bu gıdaların hiçbirinin tanesi 5 liranın altında değil. İnsanlar pazara, markete gitmiyor, gidemiyor. AKP Genel Başkanı bir ay önce bir market alışverişinde görüldü, zamlardan sonra markete gittiğini gören, duyan var mı? Gidemiyorlar çünkü, gidemezler, yarattıkları tablo ile yüzleşmek cesaret ister, onlarda cesaret yok.
Yalana sarılıyorlar, beklenti satmaya çalışıyorlar. Ekonomik sorunların farkındayız, biz çözeceğiz diyorlar. İnsanların aklıyla alay ediyorlar, sorunları yaratan siz değil misiniz? Bunları nasıl çözeceksiniz? 20 yıldır iktidarda olan bir parti değil misiniz? Gören de muhalefetteler, iktidara gelince çözecekler sanacak! Pandemide bu ülkede neler yaptığınızı, yangında, selde, depremlerde, halkı kara kışla nasıl baş başa bıraktığınızı hepimiz biliyoruz. Halkı kendi kaderi ve çaresizliği ile baş başa bıraktınız ama halk bunu asla unutmayacak.
Isparta halkını 5 gün elektriksiz bırakan sizin iktidarınızdır. Sizin derdiniz elektriği kesilen, yolları kapanan, çaresiz kalan insanlara çare olmak değil. İktidarınızı eleştiren insanları gözaltına alıp tutuklamaktır.
Hukuksuz bir şekilde hibe ettiğiniz elektrik ve dağıtımını geri kamulaştırın. Her hane için 250 kw'a kadar elektriği ücretsiz sağlayın.
Doğalgaz, akaryakıt, iletişim gibi kalemlerde ÖTV'yi kaldırın. Yapılan tüm zamları geri alın. Alın size çözüm. Bunu yapacak ne cesaretiniz ne anlayışınız var.
Temel gıdalarda KDV'yi yüzde 1'e indirdiler. Ortada büyük bir yangın var. Bunlar bardakla yangına su dökmekten başka işe yaramıyorlar.
KDV indirimi tüketiciye yansımaz, yansımıyor. Beşli çeteye sayısız vergi indirimi yaptılar, yurttaşa gelince yüzde 7'lik KDV indirimi var... Bu hiç değerindedir. Önce kullanımı lüks olmayan doğalgaz, akaryakıt, ulaşım, iletişim gibi kalemlerde ÖTV'yi kaldırmadan, elektrik ve su faturalarında KDV'yı indirmeden temel gıdalardaki KDV indirimi halkın yükünü hafifletmez.
Bu gemi yürümez, yürüyemez, batacak! Bizim derdimiz bu gemi batarken halkı batmaktan kurtarmaktır. Halkın bu iktidara bakışını, itirazını değiştiremeyecekler. Soygun var seslerini kesemeyecekler. İstanbul'dan Şırnak'a ülkenin dört bir yanında işçiler, emekçiler itirazını da sesini de sözünü de her geçen gün yükseltmeye devam ediyor. Farklı iş kollarında halen sürmekte olan elliden fazla grev ve direniş var Türkiye'de.
Kürt düşmanlığı öyle boyutlara vardı ki Leyla Güven arkadaşımıza kendisini tehdit eden gardiyanlarla tartıştığı için 11 gün hücre cezası verildi.
AKP-MHP iktidarı aynı zamanda kayıplar düzenidir. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilen bu iktidar şimdi de kadınların nafaka hakkını gasp etmenin yollarını arıyor. Bu iktidarın bütün gayesi toplumsal kazanımları, kadınların kazanımlarını bir bir yok etmektir. Bizim yapmamız bu kazanımlara birlikte sahip çıkmak, güçlendirmek, geri almak için örgütlü mücadelemizi yükseltmektir.
Türkiye toplumu içinde yer alan bütün farklılıkların sesi ve partisi olan partimiz, toplumun her kesimini kapsamayı hedefleyen demokrasi ittifakını büyütme amacındadır. Hayata, emekten ve demokrasiden bakan güçler ve partilerle bir araya geliyor, demokrasi ittifakını her gün daha da büyütüyoruz. Bu ittifak Türkiye için umudun, özgürlüğün, karanlığı yırtıp atmanın ittifakı olacaktır, aynı zamanda Türkiye için en acil ve gerekli ittifakın demokrasi ittifakı olduğu bilinciyle bu ittifak çalışmalarının devam edeceğini belirtmek istiyorum.
HDP, bu ülkenin geleceğinin adıdır. HDP olmadan demokrasiyi konuşmak çözüm değildir. HDP'nin içinde olmadığı bir gelecek arayışı yeni bir gelecek sunamaz. HDP'nin ortak geleceğe, demokratik çözüme, adalete, barışa, eşitliğe, kadınların ve gençlerin özgürlüğüne, emeğin hakkında dair ortaya koymuş olduğu çözüm ilkeleri, Türkiye'nin ortak yaşam ilkeleridir, güçlü demokrasiye geçişin ilkeleridir. Türkiye'nin gerçek anlamda demokrasi ile buluşması ancak HDP ile mümkündür. Herkesi bunun böyle görmesi, kavraması demektir. İstiyoruz ki bu ülke daha fazla zarar görmesin, halk tek adam sistemi karşısında daha fazla ezilmesin. Demokrasi ittifakını bu nedenle çok önemli görüyoruz. Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır, ortak geleceği birlikte inşa etme ve irade ortaklığıdır. Birlikte yürümeye, en güçlü seçeneği yaratmaya devam edeceğiz. Umudu birlikte inşa ediyoruz. Ortak yaşam iradesini, demokrasi ile örülen ortak ufukumuzu yeniden inşa ediyoruz, bu birliktelik tüm Türkiye halkları içindir, barış içindir, gerçek bir adalet düzeni içindir. Hukuk içindir, demokratik yeni bir anayasa içindir. Özürlük, alınteri ve emeğin hakkı içindir. Yoksulluğu ve yolsuzluğu bitirmek içindir."