Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugün Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Türkiye'nin Girişimci ve İnsani Dış Politikası’ konulu konferansa katıldı. Çavuşoğlu, burada şöyle konuştu:
“Kadınlar gününüzü tebrik ediyorum. Bu alanda ülkemizde en önde gelen kurumlardan olduğumuzu da gururla söylemek isterim. Personelimizin yüzde 38’i kadın. Kariyer memurlarının yaklaşık yüzde 37’si kadın ve genel müdürlerimizin yüzde 44’ü kadın. Büyükelçilerimizin sayısı şu anda istediğimiz oranda değil yüzde 21’i biraz geçti. Bu sayıyı da arttırmak için çalışıyoruz.
Bugün dünyada çok ciddi sorunlar, krizler var. Savaşlar var. Savaşların, çatışmaların yüzde 60’ı bizim yakın coğrafyamızda. Afganistan’ı da dahil edecek olursak. Dolayısıyla dünyada sadece fikirler değil, ekonomik faaliyetler değil, tehditler de küresel hâle geldi.
Uluslararası sistem bugün bu sorunların çözümüne katkı sağlayabiliyor mu? Çatışmaları engelleyebiliyor mu? Krizleri yönetebiliyor mu? Var olan çatışmaları dondurabiliyor mu? Ya da çözümü dondurulmuş, eskiden dondurulmuş ihtilaf diyorduk, şimdi gördük ki, aslında bu sorunlar dondurulmuş ihtilaflar değil. Karabağ Savaşı, Karabağ sorununun da dondurulmuş bir ihtilaf olmadığını sadece çözümün dondurulmuş olduğunu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) de bunu çözemediğini, Azerbaycan’ın da kendi göbeğini kendisinin kestiğini görüyoruz. Kırım bir dondurulmuş ihtilaf değil. Kıbrıs da dondurulmuş ihtilaf değil, çözümü dondurulmuş bir ihtilaf.
Uluslararası sistem yetersiz. Sadece AGİT değil, Birleşmiş Milletler (BM) de yetersiz, Avrupa Birliği (AB) de yetersiz. Avrupa Konseyi de yetersiz. Birkaç gün önce NATO toplantısındaydık. NATO’nun yeni stratejik konsepti var. Daha aktif hâle getirmeye çalışıyoruz. Sınama ve tehditlerle mücadele konusunda daha etkili olsun diyoruz. Bunun içinde terörizm de var. Aynı şekilde AGİT de 2.Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve ötesi için kurulan bir barış projesidir. Ama bugün ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz. Bu zor dönemlerde, uluslararası sistemin de yetersiz olduğu dönemlerde inisiyatif alacak yol gösterecek liderlik edecek girişimci güçlere ihtiyaç var. Gururla söylemek isterim, Türkiye bu güçlerin başında geliyor.
Dış politika bir güven meselesidir. Türkiye bugün gerçekten küresel diplomaside en güvenilir aktörlerden bir tanesidir. Çünkü biz ne söylüyorsak onu yapıyoruz ne yapıyorsak da onu söylüyoruz. İletişim çağındayız, teknoloji hızlı bir şekilde ilerliyor. Herkes kimin ne dediğini görüyor. Türkiye ilkeli tutumları sayesinde güvenilir bir aktör.
Bugün dünyada enerji krizi var. Bugün Avrupa’ya baktığımız zaman kısıtlamalar var ama rezervleri de var. Bu kışı geçirecek rezervlerinin olduğunu görüyoruz. Bu güzel bir şey. Ama gelecek kışa yönelik çok ciddi endişeler var. Bu krizi yaşayan birçok ülke var. Türkiye Cumhuriyeti’nde biz de Türkiye’de şu anda yüksek enerji fiyatlarından hepimiz şikâyetçiyiz. Yani, yüksek enflasyon da doğruya doğru, burada ekonomistler de var aramızda, bugün Türkiye’deki enflasyon oranı yüksek. Göreceli olarak diğer ülkelerde de artıyor ama bizimki biraz daha yüksek. Bunu çözmek de bizim sorumluluğumuz. Enerji fiyatları da Rusya’dan aldığımız doğalgaz fiyatı 3-4 katına çıktı. Dolayısıyla ister istemez her ne kadar devlet desteklese de fiyatlarla ilgili şikâyetimiz var. Ama şunu da soruyorum sizlere; aranızda bu sene veya önümüzdeki süreçte ‘Doğal gaz ya da elektrik sıkıntısı çekeceğiz’ diye endişe duyan var mı? Yok. Çünkü bu yıllardır izlediğimiz stratejik politikaların bir neticesidir. Ama bugün Türkiye’nin geldiği nokta sadece kendi enerji güvenliğini garanti altına alan bir ülke değil, bugün Türkiye bir taraftan kuzey güney ekseninde küresel gıda güvenliğine katkı sağlarken, diğer taraftan doğu batı ekseninde küresel enerji güvenliğine önemli katkı sağlayan güçtür.
Bir diğer küresel sorun da terörizmdir. Biraz önce saydığımız sınama ve tehditlerin arasında artış gösteren bir tehdittir terörizm. O nedenle Madrid Zirvesi’nde NATO’nun Stratejik Konsepti’ne tehdit olarak Rusya’dan sonra terörizm de dahil oldu. Tabii, bu Türkiye’nin ve İspanya’nın katkıları sayesinde oldu. Çünkü terör belasıyla uzun yılladır mücadele ediyoruz. Son dönemde de terör saldırılarına maruz kaldık. Hem İstanbul’da hem de Gaziantep’te. Tüm şehitlerimize bir kere daha rahmet diliyoruz. Milletimize de sabır ve başsağlığı diliyoruz. Terörle mücadelemizi de kararlılıkla sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kere daha vurgulamak istiyorum.
Sahada güvenlik güçlerimizin mücadelesini biz de tabii diplomaside desteklemek zorundayız. İçeride ve dışarıda Dışişleri Bakanlığı olarak her türlü katkıyı sağlamak için gece gündüz çalışıyoruz. NATO’nun Stratejik Konsepti’ne terörizmin girilmesinde oynadığımız rolü sizlere anlatmıştık. Yine İsveç ve Finlandiya ile imzaladığımız üçlü muhtırada da FETÖ, PKK, YPG; FETÖ ve YPG ilk defa NATO’nun dolaylı da olsa bir NATO belgesine girdi. Çünkü Zirve Bildirgesi bu belgeye de atıfta bulunuyor ve desteklediğini de söylüyor. Bu terör örgütlerinin bu belgelere girmesi için çalıştık. Romanya’da İsveç ve Finlandiya Dışişleri bakanları ile bir araya geldik. Ondan önce daimî komitede üçlü bir mekanizma kurmuştuk. Bu üçlü muhtıranın uygulamasını takip edecek bir komite kurduk. Bu toplantıdan sonra şöyle bir gözden geçirdik. Atılan adımlar var ama atılması gereken çok ciddi somut adımlar var. Onları kendilerine de söylemiş olduk.
Tüm dünya ilgisini oraya vermeye başladı. Yani Türk dünyasına. Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya. Bugün (Nikos) Dendias (Yunanistan Dışişleri Bakanı) da soluğu orada aldı. Bazı ziyaretlerde bulunuyor. Nereye gitsem arkasından koşuyor zaten sağ olsun Dendias. Benim eski dostum. Tabii dertliler. Neden dertliler, KKTC Semerkant’taki zirvede gözlemci üye oldu. Ama bu bir başlangıç, adım adım. Gerisi de gelecek. Endişeleri, paniğe kapılmalarının sebebi de gelecek olan. Sonuçta, Türk dünyası ile iş birliğimizi ve dayanışmamızı arttırmamız gerekiyor. Türk dünyası, KKTC’yi gözlemci üye olarak almasıyla birlikte Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk dünyası Doğu Akdeniz'e de bu şekilde inmiş oldu.
Kuzey Koridoru alternatif olmaktan çıkınca, Doğu-Batı Orta Koridoru önem kazandı. Yani Hazar geçişi, Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye’nin üzerinde olduğu Doğu-Batı Orta Koridoru. İşte bu koridoru canlandırmak için, İpek Yolu’na dönüştürmek için bu toplantıları yapıyoruz, bu mekanizmaları kuruyoruz. Böylelikle Türk dünyasının önemi daha da artmış oluyor. Ermenistan da akıllanır, Ermenistan üzerinden geçecek projelerin de hayata geçmesiyle onlar da bundan faydalanır. Yani bir ülkenin, Azerbaycan’ın topraklarını işgal ederek huzura kavuşmayacağını 30 yılda görmüştür. Bunun kalıcı olmayacağını da görmüştür. Ama Türkiye ve Azerbaycan olarak barış elini uzattık. Azerbaycan kapsamlı bir barış anlaşması teklifinde bulundu. Müzakerelerin sonuç odaklı olması gerekiyor. Bizim de bir normalleşme sürecimiz var ama bunu tabii can Azerbaycan ile koordineli bir şekilde götürmemiz gayet doğal.
Avrupa’nın şu an Türkiye’ye ihtiyacı var. Avrupa’nın ortasında bir savaş var. Avrupa’da ciddi krizler var. İçinde bulunduğumuz kıtanın istikrarlı olması, ekonomisinin de yine büyümesi bizim yararımızadır. Bazıları diyor ki, ‘Avrupa’nın ekonomisi kötü. Enerji krizi yaşıyor. Oh olsun’ diyor. Belli duygularla söylüyor. Ama gerçekçi düşünecek olursak, bu olumsuz gelişmelerin bize yansıması da olumsuz olur. O nedenle Avrupa’ya da bir o kadar odaklanmamız gerekiyor. AB üyeliğinden bahsetmiyorum. Bu sadece bize kalmış bir şey değil. Bizim Avrupa içinde önemli bir aktör olarak oynayabileceğimiz çok önemli roller var ve Avrupa’nın yararına, hepimizin yararına bu rollerimizi pekiştirmemiz lazım.”