Gazeteci Ayşe Arman'a konuşan Dilek İmamoğlu, "Eleştiri oklarının hedefi sadece Ekrem Bey değil, zaman zaman size de dönüyor bu oklar… Zorlanıyor musunuz? Mesela Başak Demirtaş’la buluşmanız kamuoyunu çok meşgul etti… Ne hissetiniz bu kadar eleştirilince?" sorusunu yanıtladı.
İmamoğlu, "İnsan, kendini, kendi niyetini ve neyi, neden yaptığını bilince o oklara 'dur' diyebiliyor. O yüzden çok zorlanmıyorum. Başak Hanım’la buluşmam neden bu kadar eleştirildi anlam veremedim. Kutuplaşmanın sona ermesi için barış için sevgi için adım atmanın neresi yanlış? İnsanların seçmeden dünyaya geldiği etnik kökenleri, dilleri, dinleri, yaşadığı coğrafyalar, renkleri, ırkları ve cinsiyetleri üzerinden ayrıştırılması çok acı verici. Ben ayrım yapmadan, her konuya insan odaklı bakarak hareket ediyorum. Ayrıca barış için biz kadınlar emek vermeyeceksek kim emek verecek?" dedi
Arman'ın sorularından bazıları ve İmamoğlu'nun verdiği yanıtlar şöyle:
Sürekli siyasetin içinde olmak ya da siyasi sohbetlere maruz kalmak yormuyor mu?
-Büyük-küçük herkesin gündelik hayatının bir parçası, hatta en önemli gündem maddesi siyaset. Ya seyircisi oluyorsunuz ya da oyuncusu. Üstelik ben, ilk gençlik yıllarımdan bu yana siyasetin içindeydim. Okulda sürekli siyaset konuşulurdu. Evlendikten sonra da devam etti. “Maruz kalmak” demeyelim de siyaset, gündelik hayatımızın bir parçası diyelim.
Sizin için, “First Lady” yorumları yapılıyor… Hoşunuza gidiyor mu? Yoksa ayrı bir sorumluluk mu yüklüyor bu size?
-Sevgi ve nezaketle yapılan tüm yorumlar için teşekkür ediyorum. Mevcut durumun getirdiği sorumlulukları elimden geldiğince yerine getirmeye çalışan bir toplum gönüllüsüyüm sadece.
Hem Bodrum hem de kayak tatillerinizin zamanlaması manidar bulunmuştu. Ekrem Bey’i çoğunlukla buradan vurmaları karşısında ne hissediyorsunuz? “Tatil eleştirileri”ne ne diyeceksiniz?
-Ne yazık ki, son yıllarda artık her şey üzerinden yıpratıcı gündemler oluşturuluyor. Sadece Ekrem’e değil, herhangi bir kişiyi yıpratmaya yönelik atılan bu tür adımlar beni rahatsız ediyor. Amaç, acıtmak, can yakmak, itibar zedeleyerek siyasi çıkar elde etmek! Bunu hepimiz görüyoruz. Biz anne-baba ve üç çocuktan oluşan bir aileyiz. Çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek her anne ve baba için doğal bir sorumluluk. Bugün çocuğunuza yaptığınız en küçük bir ihmal, gelecekte telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, bu sorumluluğu yerine getirmek hayattaki diğer sorumlulukları yok saymak olarak mı algılanmalı? Tabii ki öyle değil! Ekrem’in çalışma temposunu zaten anlatmaya bile gerek yok. Ailesiyle bu kadar sınırlı vakit geçiren bir insanın, üç gün çocukları ve eşiyle bir arada olmasının neresi yanlış? Bir siyasetçinin yaptığı iş nedeniyle babalık vasıflarını yok sayması mı gerekiyor? Bu yaklaşım hiç adil ve insani değil. Üstelik bu sadece bizim ailemize özgü bir durum da değil. Türkiye’de yaşanan siyasi iklimin bir sonucu ne yazık ki.
Çocuklarına düşkün bir baba olduğunu görüyoruz Ekrem Bey’in. Ama İstanbul’un dertleri öne geçiyordur… Çocuklar alıştı mı babalarını İstanbul’un dertleriyle paylaşmaya?
-Ekrem, dengeyi kurabilmek için çaba gösteriyor. Çocuklar, babalarının görevinin ve sorumluluklarının bilincindeler. Ayrıca çocuklar da İstanbul’un dertlerini kendilerine dert edindikleri için yeri geliyor babalarına, “Bu iş ne oldu?” diye bile sorabiliyorlar. Ama kolay değil tabii, çünkü onlar da netice çocuk!
Fransız Dergisi Madame Figaro’ya kapak oldunuz. Kıyamet koptu… Pişman mısınız?
-Yok hayır. Siz de biliyorsunuz bizim ülkemizde, ilk kez siyasi bir lider eşinin fotoğrafı, dergi kapağında yer aldı. Bu dönemde bazı değişimlerin olması gerekiyordu. Bence çok güzel ve zamanında yapılan bir çalışmaydı.