Erdoğan, "Ülkemiz FETÖ ile mücadelesinde de yalnız bırakılmıştır. FETÖ elebaşının hâlâ serbestçe dolaşmasını kabul etmiyoruz. Meclis'i bombalayanların yeri sokaklar değil, hapishanelerdir." sözleriyle ABD'ye tepki gösterdi. İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliklerine ilişkin olarak da "Sözler yerine getirilmeden Türkiye bu iki ülkenin üyeliğine onay vermeyecektir." açıklamasını yaptı.
Erdoğan, “Dünyanın dört bir köşesinde görev yapan, devletimizi gururla temsil eden büyükelçilerimiz tespit, teklif ve değerlendirmelerinin son derece kıymetli olduğuna inanıyorum. Sizlerden bu süreçte görüş ve kanaatlerinizi açık yüreklilikle paylaşmanızı rica ediyorum. İlk kez 2008 yılında Büyükelçiler Konferansı’nın önemi, aradan geçen 14 yıllık süre zarfında çok daha iyi anlaşılıyor. Her yıl küresel diplomasinin fotoğrafının çekildiği konferans vesilesiyle hem geçmiş yılın muhasebesini yapıyor hem de ülkemizin tehditler ve fırsatlar karşısında daha hazırlıklı olmasını sağlıyoruz." dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar şöyle:
"Büyükelçilerimizin kendi aralarında tecrübe ve bilgi paylaşımına imkân veren, devletimizin diğer kurumların koordinasyonunu artıran konferansın, idari yapımızda önemli bir ihtiyacı giderdiğini görüyoruz.
2023 ve ötesinde akil ve müşfik Türk diplomasisi” temasıyla gerçekleştirilen 13. Büyükelçiler Konferansı’nın da verimli, ufuk açıcı tartışmalara zemin teşkil edeceğini düşünüyorum. Bilhassa bölgemizde ve küresel ölçekte yaşanan kritik gelişmeler dikkate alındığında samimi fikir teatisine olan ihtiyacımız ortadadır.
Merhum Cengiz Aytmotov’un ifadesiyle, bir günü bir asra bedel olan bu dönemlerde en küçük bir hatanın, ihmalin sonuçları çok ağır olacaktır. Bunun önüne geçmek ise ancak istişare kültürü ve iş birliği ruhunun içselleştirilerek, bakanlıklarımızın arasında güçlendirilmesiyle mümkündür.
Bürokratik oligarşinin sembollerinden olan, kurumsal taassubun geçmişte ülkemize yüklediği faturaları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Türkiye sadece devlet organlarında eşgüdüm eksikliğinin değil, rekabetin, güç savaşının, çekişmenin, hatta çatışmanın bedelini ödemiş bir ülkedir. İlk göreve geldiğimizde bu sorunla maalesef biz de pek çok defa yüzleştik. Kendini milletten, milletin yetki ve sorumluluk verdiği siyasi iradeden üstün gören elitist zihniyetin engellemelerine maruz kaldık.
27 Nisan Bildirisi’nden, 7 Şubat MİT krizine, 17/25 Aralık girişiminden 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar devletin içine çöreklenmiş yapıların hedefi haline geldik. Devletin içine sızmış örgütlerden farklı menfaat gruplarına kadar birçok karanlık odakla karşılaştık, mücadele ettik.
Milletimizin güçlü desteği ve demokratik zeminde yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde hamdolsun tüm saldırıları boşa çıkardık. Devletine ve milletine bağlı vatanperver bürokratlarımızın da çabalarıyla ülkemize tarihi önemde eserler, hizmetler, yatırımlar kazandırdık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek Türkiye’ye ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak bedel ödeten vesayetçi yaklaşımları tamamen rafa kaldırdık. Karar alma süreçlerini hızlandırarak yönetimde çift başlılığa son veren bu sistemin özellikle avantajlarını bilhassa salgın döneminde müşahede ettik. Türkiye son asrın en büyük sağlık krizini başarıyla yöneten birkaç ülkeden biri oldu.
Kendi insanımıza sahip çıktığımız gibi bizden talepte bulunan 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek gönderdik. Gerek vatandaşlarımızın diğer ülkelerden tahliyesi, gerekse yardımların ulaştırılması konusunda fedakârca çalışan büyükelçilerimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Burada yakaladığımız başarıları bölgemizde gerilimlerin azaltılması, barışın tesis edilmesi noktasında da sergilemenin gayretindeyiz. Çevremizde barış ve iş birliği kuşağı oluşturma, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirme anlayışıyla hareket ediyoruz.
Yaşadığımız acı tecrübeler savaşı kazananın adil bir barışın da kaybedeninin olmayacağını göstermiştir. Çocukların daha ömürlerinin baharındayken can verdiği bir ortamda kimsenin kendini görevde hissedemeyeceği açıktır.
Rusya- Ukrayna savaşında ilk günden itibaren hep bu hususa dikkat çektik. Hem sayın Zelenski ile hem sayın Putin’le görüşmelerimizde sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğinin altını çizdik.
Önce Antalya’da ardından da İstanbul’da yapılan temaslar umutların yeniden yeşermesine sebep olmuştu. Fakat sahada yaşanan gelişmeler dolayısıyla oluşan müspet atmosferi kalıcı ateşkese tahvil etmek ne yazık ki mümkün olmadı.
Elbette bizim gibi barışı savunanlar kadar savaşın uzamasını isteyenler vardı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen çabalarımızı sürdürerek tahıl koridoru mutabakatının hayata geçirilmesini temin ettik. Şu anda bildiğiniz gibi gemiler geliyor. Böylece gıda krizinin kapıda olduğu bir dönemde dünya arz güvenliğine katkıda bulunduk. Şimdiye kadar ciddi bir sıkıntıyla karşılaşmadan bu mutabakatı işletmeyi başardık.
Nasıl bal bal diyerek ağız tatlanmazsa barış nutukları atarak da dünyada barış tesis edilemez. Yurtta barış dünyada barış ilkesi ancak proaktif, girişimci yaklaşımlarla gerçeğe dönüşebilir.
Aynı şekilde sahada güçlü olmadan masada kazanım elde etmenin zorluğu da ortadır. Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının azatlık süreci bunun en çarpıcı örneğidir."
Yaklaşık 30 sene boyunca süren işgal katliam ve soykırım politikaları karşısında maalesef uluslararası toplum kayda değer hiçbir adım atmadı. Azerbaycanlı kardeşlerimiz yıllarca hem işgalin hem kayıplarının acısıyla yaşamak mecburiyetinde bırakıldı. Bu adaletsizliğe son vermek Türkiye’nin destekleriyle Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’ne nasip oldu. 44 gün süren destansı mücadele sayesinde hamdolsun Karabağ yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur Varılan anlaşmalarla Güney Kafkasya’da yeni bir dönem başlamıştır. Bu tarihi fırsatın heba edilmemesi için yoğun çaba harcıyoruz.
Ermenistan’la özel temsilciler vasıtasıyla başlattığımız görüşmeler devam ediyor. Başbakan Paşinyan’la Kurban Bayramı vesilesiyle aradığında çok yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Ermenistan’ın gelişmeleri doğru okuyarak, Azerbaycan ve Türkiye’nin samimi çağrılarına karşılık vermesiyle bölgemizin kısa sürede istikrara kavuşacağına inanıyorum. Suriye’deki iç savaşın sonlandırılması, Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de, Yemen’de, Libya’da, Afganistan’da istikrarın temini için gayretlerimizi sürdürüyoruz.
Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerimizi eskisinden daha güçlü hale getiriyoruz. İsrail’le yeniden rayına oturan ilişkilerimizi, ülkemizin çıkarları yanında Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu savunmak için de kullanıyoruz. Kudüs meselesindeki hassasiyetimizi, Türkiye’nin iki devletli çözüme ve Filistin’in güvenlik, huzur ve kalkınmasına verdiği önemi İsrail yönetimiyle en üst düzeyiyle paylaşıyoruz.
Mescidi Aksa’nın bizim kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça ifade ediyoruz. Son birkaç gündür İsrail güvenlik güçlerinin Gazze’yi hedef alan saldırıları karşısında da net bir duruş sergiliyoruz. Çocukları, daha kundaktaki bebekleri öldürmenin hiçbir bahanesi olamaz. Türkiye Filistin halkının ve Gazzeli kardeşlerinin yanındadır. Balkanlar’da istikrar, refahın tesisi için ayrıca çalışıyoruz. Ege’de, Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de aynı gaye ile hareket ediyoruz. Karadeniz’de yaptığımız doğal gaz keşfi enerji alanındaki ısrarlı çabalarımızın ilk meyvesini oluşturdu. Bizi hayalcilikle suçlayanlar bu tarihi keşifle birlikte mahcup oldu.
Yarın adını Abdülhamid Han koyduğumuz 4. sondaj gemimizi Mersin Taşucu limanından uğurlayacağız. Bugüne kadar yetki alanlarımızda bize rağmen herhangi bir işlem yapılmasına izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.
Terör tehditlerini ortadan kaldırmaya kararlı olduğumuzu tüm dünya biliyoruz. Operasyonlarla bölücü terör örgütünün belini kırdık. Bölgemizin geleceğinde teröre yer olmadığını tüm dünyaya gösterdik. Katil sürülerini bölgemizden tamamen söküp atana kadar durmayacak, terörle mücadelemizi sürdüreceğiz. Suriye'de terör örgütünün yuvalandığı son bölgeleri de temizleyerek güvenli bölgenin halkalarını birleştireceğiz.
Mevcut küresel sistemin yapısından kaynaklanan sorunların günümüzün meseleleri konusunda yetersiz kaldığını görüyoruz. 5 ülke binlerce sivilin ölümüne, milyonlarcasının evini terk etmesine engel olamamıştır. Dünya, 5'ten büyüktür sözümüzü haklı argümanlarla tekrarlıyoruz. Türkiye bulunduğu coğrafi konum itibariyle ne doğuya ne batıya sırtını dönemez. Doğuyla da batıyla da ilişkilerimizi aynı anda güçlü tutmamız gerekiyor.
NATO müttefikiz ABD ile münasebetlerimizin değişen bölgesel ve küresel dinamiklerle uyumlu hale getirilmesi müşterek menfaatimizedir. Terör örgütlerine silah vermenin, taziye mesajları yayınlamanın müttefiklik ilişkileriyle bağdaşmadığı da ortadadır.
Ülkemiz FETÖ ile mücadelesinde de yalnız bırakılmıştır. FETÖ elebaşının hâlâ serbestçe dolaşmasını kabul etmiyoruz. Meclis'i bombalayanların yeri sokaklar değil, hapishanelerdir.
Türk Hava Yolları, TİKA, Türkiye Maarif Vaktı, Kızılay gibi kuruluşlarımız diplomatik hedeflerimize ulaşmamıza destek sağlıyor. Bu işbirliği ruhunu güçlendirerek devam ettireceğiz. Bu tavrımızı Madrid'teki son NATO zirvesinde bir kez daha ortaya koyduk. PKK'lıların sokaklarında cirit attığı devletlerin üyelikleri NATO'nun temsil ettiği değerlere zarar verecektir. Finlandiya ve İsveç'le ilgili net ve kararlı tutumumuzu koruyoruz. Sözler yerine getirilmeden Türkiye bu iki ülkenin üyeliğine onay vermeyecektir.
Karşılaştığımız çifte standartlara rağmen AB’ye tam üyelik hedefimizden geri adım atmadık, atmayacağız.
Batılı ülkelerde son dönemde Müslüman ve Türk düşmanlığıyla beraber kültürel ırkçılığın da arttığını görüyoruz. Mescidlerimize kesilmiş domuz başı bırakılması, derneklerin, camilerin kapatılması, mezarlara dahi tahammül gösterilememesi... Bunlar İslam düşmanlığının ulaştığı ürkütücü boyutları göstermiştir. Türkiye'nin bu tehditleri görmezden gelme lüksü yoktur.
Seçimlerin ülkemize, demokrasimize yakışır şekilde düzenlenmesi hususunda sizlere büyük görevler düşüyor. Her bir insanımızın mutlaka sandığa gitmesini teşvik ederken FETÖ ve PKK'nın süreci zehirlemesine müsaade etmemelisiniz.
Sizlerin de desteğiyle 2023'ü yurt dışında da demokrasi şölenine çevireceğimize inanıyoruz, gayretleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.
Türk diplomasisi cumhuriyetimizin 100. yılında geleceğe güvenle bakıyoruz. Dışişleri şehitliğimiz ödenen bedellerin abidesidir. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. 255 temsilciliğimizde görev yapan arkadaşlarımız şehitlerimizin emanetlerini yüreğinde taşıyor. Türkiye'nin içeride ve dışarıda prangalarını kırdığı bu kritik dönemde sizden daha çok gayret bekliyorum. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum. 13. Büyükelçiler Konferansı'nın tekrar hayırlı olmasını diliyorum, kalın sağlıcakla..."