Erdoğan: Katar Emiri'nin uçağı şahsıma değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne hediyesi

Erdoğan: Katar Emiri'nin uçağı şahsıma değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne hediyesi 2018-09-17 11:07:16 - 2018-09-17 11:07:16    
Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim’in Cumhurbaşkanlığı filosuna hediye ettiği VIP Jumbo Jet için ilk kez konuşarak, “Katar Emiri uçağı Türkiye’ye hibe etti. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nindir” dedi. İdlib'deki durumun ağır sonuçları olabileceğini söyleyen Erdoğan "Hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım" açıklamasını yaptı. 

İdlib'deki durumun ağır sonuçları olabileceğini söyleyen Erdoğan "Hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım" ifadesini kullandı.

Erdoğan, Reza Zarrab'ın New York’taki meşhur bir restoranda yemek yerken görüntülenmesinin ardından, davayı yakından takip eden Amerikalı hukukçuların Zarrab'ın serbest kalmasının hukuken mümkün olmadığını söylemelerine ilişkin  olarak, “Sarraf'ın serbest kalması mümkün değil, mümkün olur mu? Bir taraftan öyle diyorlar, şu diyorlar, kelepçeli diyorlar ama demek ki orada bu kelepçelerin dışında  başka kelepçeler de var. Demek ki o hukukçular bu işi iyi bilmiyor, çünkü görüntülendiği yanındaki bayan onun avukatı zaten.” değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, CHP'nin İş Bankası'ndaki hisselerinin Hazine'ye aktarılması gerektiğini de söyledi.

 Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü özgürlüğüne kavuşturmasının yüzüncü yıldönümü nedeniyle Bakü’de düzenlenen katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, Osmanlı Devleti’nin zor  günlerinde Ermeni ve Bolşevik çetelerine karşı kazanılmış tarihi bir zaferdir. Ordunun başında Enver Paşa’nın o zaman 28 yaşındaki kardeşi Nuri Paşa bulunuyordu. Bu savaşta biz 1130 şehit verdik. Türkiye’den sonra en fazla Türk şehitliği malum Azerbaycan’da bulunuyor. 100 yıl sonra Türkiye Azerbaycan ilişkileri güçlenerek her alanda gelişmeye devam ediyor. Görkemli gösteriler ve resmi geçit töreni de ülkelerimiz için gurur vericiydi. Mehteran takımımız, komando birliğimiz ve Türk Yıldızları orada görevlerini istisnai bir şekilde yerine getirmiş oldu.” dedi.


Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede ikili ilişkileri ve bölgesel sorunları ele aldıklarını belirtti. Bölgesel konularda, Yukarı Karabağ meselesini gündeme getirdiğini vurgulayan Erdoğan, “Buradaki sürecin acımasız yanı, ABD-Rusya-Fransa’dan müteşekkil Minsk üçlüsünün adeta oyalama taktiği içinde olması. Duyarlı davranmıyorlar. Nitekim, 1992 yılından bu yana yani 26 yıldan beri süreç adeta sürüncemeye bırakılmış vaziyette. Minsk üçlüsünün asli görevi, Yukarı Karabağ’da işgal altındaki toprakların bir an önce gerçek sahiplerine verilmesinin sağlanmasıdır. Temenni ediyoruz ki bunu bir şekilde başarma imkanı doğar” açıklamasını yaptı.

 

"O uçak benim şahsımın değil"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Tamim bin Al Sani'nin Cumhurbaşkanlığı filosuna hediye ettiği VIP Jumbo Jet için ilk kez konuştu. Muhalefet tarafından gündeme getirilen uçağın satın alındığı iddiasına ilişkin Cummhurbaşkanı Erdoğan, “Katar Emiri uçağı Türkiye’ye hibe etti. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nindir” şeklinde yanıt verdi.

"Mahkeme mahkeme sürünecekler"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Sağırları incitmek istemem. Ama bahsettikleriniz, duymuyorlar ama uyduruyorlar. İşin aslı nasıl peki? Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye’ye hibe etti; ‘Ben Türkiye’den para almam; bunu Türkiye’ye hediye ediyorum, hibe ediyorum’ dedi. O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verilecek böyle bir uçak, CHP’yi niye rahatsız ediyor? Ya da onların tvkanallarını niye rahatsız eder? Bunları anlamak mümkün değil. Ben bunlara hukuki davalar açtım. Bunlar mahkeme mahkeme sürünecekler. Hepsi, genel başkanları da öyle. Atar atar iftiraları, biz davaları kazanıyoruz; o ödemekten bıkmıyor, biz de kazanmaktan bıkmayacağız, devam edeceğiz. Sözünü ettikleri uçak şu anda boyanıyor. İnşallah her şey bitikten sonra bir seyahati de onunla yaparız. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağına bineceksiniz, benim uçağıma değil.”

"Sarraf'ın serbest kalması mümkün değil"


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de hapis yatan Reza Zarrab'ın New York’taki meşhur bir restoranda yemek yerken görüntülenmesinin ardından, davayı yakından takip eden Amerikalı hukukçuların Sarraf'ın’ın serbest kalmasının hukuken mümkün olmadığını söylemelerine ilişkin şunları söyledi:

“Sarraf'ın serbest kalması mümkün değil, mümkün olur mu? Bir taraftan öyle diyorlar, şu diyorlar, kelepçeli diyorlar ama demek ki orada bu kelepçelerin dışında  başka kelepçeler de var. Demek ki o hukukçular bu işi iyi bilmiyor, çünkü görüntülendiği yanındaki bayan onun avukatı zaten.”

"Cumhur ittifakından yana olduğumuzu hep söyledik"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Lideri ile Devlet Bahçeli ile yerel seçimlerde ittifak yapıp yapmayacaklarına ilişkin soruları şöyle yanıtladı:

“Daha yaptığımız hiçbir şey yok. Biz sadece gönlümüzden geçeni söylüyoruz. Biz her zaman bu tür ittifaka hazırız. Bu, belli yerlerde mi olur, bütünü ile mi olur, daha belli değil. Bu bir genel seçim değil, yerel seçim. Yerel seçimde özellikle adayların muhatabı ya da adayların durumu çok önemli. Şimdi böyle bir seçimde tabii ki cumhur ittifakından yana olduğumuzu hep söyledim, hala da söylüyorum. Ama bunu yaparken geçirdiğimiz seçimleri de göz önüne almalıyız. Geçirdiğimiz tüm bu seçimleri masaya yatırmak, adımları ona göre atmak lazım.”

"Putin ile İdlib meselesini öncelik alacağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün gerçekleştireceği Soçi ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile birlikte Suriye meselesini ele acaklarını bildirdi. İdlib’teki sürecin bu şekilde devam ederse, durumun katlanılması ağır sonuçlar doğuracağını söyleyen Erdoğan, “Sayın Putin ile ikili konularımızı özellikle Suriye meselesini ele alacağız. İdlib’teki son durumu bir kez daha değerlendireceğiz. İstanbul’da malum dörtlü bir görüşme yapıldı; Türkiye Rusya, Fransa ve Almanya’dan temsilci arkadaşlarımız Suriye konusuyla ilgili bir ön hazırlık görüşmesi gerçekleştirdiler. Bilahare, konuyu tabii ki liderler seviyesinde değerlendirmemiz gerekecek. İdlib’te bu süreç böyle devam ederse bunun katlanılması ağır sonuçları olabilir. Buna  fırsat vermeden, hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım. Koalisyon güçleri içerisinde malum ABD farklı bir yerde duruyor. Almanya ve Fransa ile daha önce görüşmelerimiz oldu. Rusya ile zaten işin içindeyiz. Pazartesi yapacağım görüşmede, ardından BM Genel Kurulu’nda, ayrıca Almanya’ya yapacağım ziyarette bu konuları ele alma fırsatımız olacak.” İfadelerini kullandı.

"Köln'de bir hitabım olacak"

Erdoğan, Almanya ziyareti hakkında da şunları söyledi:

Cumhurbaşkanı ile olan resmi ziyaret. Şansölye ile iki kez bir araya geleceğiz: İlk gün bir öğle yemeği yiyeceğiz; ikinci gün sabah kahvaltısı var ve ucu açık. Almanya ile olan münasebetlerimizi, siyasi, askeri, ekonomik, ticari, her açıdan ele alcağız. Bunları ele alırken terörle mücadele konusu ele alacağımız konulardan bir tanesi olacak. Ön hazırlıkları Almanya bir özel temsilcisini görevlendirdi, benim özel temsilcim İbrahim Kalın Bey’i Almanya’ya gönderdim. Orada görüşmeleri yaptılar. Almanya bizler gibi bu işi çok ciddiye almış vaziyette. Biz de çok ciddiye alıyoruz. Uzun bir aradan sonra Almanya ile böyle bir görüşme bundan sonraki süreci inşallah çok daha olumlu etkileyecektir. Ben ümitliyim. Gerek Almanya Cumhurbaşkanı gerek Şansölye ile yaptığımız telefon görüşmelerinde de bu havayı gördüm. Hazine Maliye Bakanı’mız Berat Albayrak’ın da bir ön görüşmesi olacak. Bu çalışmalarla birlikte süreç içerisinde özellikle Almanya’daki FETÖ ve PKK faaliyetlerini de değerlendirme imkanımız olacak.

Daha önce Schroeder döneminde yaptığımız gibi bu ziyaretimizde de orada büyük Alman şirketleriyle bir araya geleceğiz. Türkiye’nin yatırımı olanlar veya Türkiye’de yeniden yatırım yapabilecek olanlarla görüşmelerimiz olacak. Diyanet İşleri Başkanlığımız Köln’de güzel bir camii inşa etti. Bu camiinin açılışını da inşallah bu seyahatte yapacağız. Köln’de bize Eyalet Başbakanı eşlik edecek; kendisi SDO’nun da genel başkan yardımcısı. Orada bir hitabım olacak.

Türkiye’nin İdlib’teki girişimlerinin bir neticesini aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin batı gibi davranamayacağını ve İdlib’teki mağdurlar için çok daha koruyucu bir tutumda olacağını açıkladı:

“İdlib’te durum iki üç gündür sakin. Yapılan girişimlerin bir neticesini aldık gibi görünüyor. Fakat hala biz tatmin olmuş değiliz. İşin siyasi ve insani yükünü Türkiye çekiyor. 3,5 milyon mülteci bizim ülkemizde. İdlib’ten yine bir göç harekatı olursa insanların geleceği, sığınacağı yer yine Türkiye gözüküyor. Bizler bazı hazırlıkları yapmış vaziyetteyiz. Bu ön hazırlıklarla Suriye tarafında bazı çalışmalarımız var. Biz batı gibi davranamayız. Bizim davranışımız çok daha koruyucu olacaktır. Fakat yük de hafif değil, yük ağır. Bu ağır yükün altından kalkmak da kolay değil. Sabırla bu işi çözmeye, bunun altından kalkmaya gayret edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de ortak bir operasyon yürütüp yürütmeyeceğine ilişkin şu ifadeleri kullandı.

“Biz Suriye’de üzerimize düşeni zaten yapıyoruz. Afrin’de ve, Cerablus’ta yaptıklarımız ortada. Biz terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Hakeza, İdlib’te de yine terörle mücadelemiz var. Tahran zirvesinde bunları en güzel şekilde konuştuk. Dedik ki, teröre karşı bir mücadele verelim. Teröre karşı vereceğimiz bu mücadelede hepimizin  ortak aklının olduğunu gördük. İdlib’te bizim  12 gözlem noktamız var, Rusya’nın 10 gözlem noktası var, İran’ın az sayıda  var. Bu gözlem noktaları ile oradaki saf, temiz, masum insanları koruma gayreti içerisindeyiz.

Ama şu anda rejimin acımasızlığını, oralarda nasıl terör estirdiğini herkes görüyor. Ortada bir terör devlet var. Tahran’da yaptığımız görüşmede ben Sayın Putin’i daha olumlu gördüm. Temenni ederim ki kendileri oolumlu yaklaşımlarını bundan sonra da devam ettirirler. İdlib’te içeride muhaliflerin arasında bulunan terör gruplarına karşı hep birlikte adımları atalım, tedbirleri alalım. Ama bahane üreterek orayı bombalamak gibi bir adımın içinde de olmayalım. Bizim temennimiz budur.”


"Ateşkes herkes için geçerli"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib için ateşkes çağrısını yenileyerek, Türkiye’nin İdlib’teki gözlem noktalarını, başkalarının orada insiyatif alarak masum insanları zor durumda bırakmasının önüne güçmek için güçlendirdiklerini ifade etti:

“Bunları Tahran’da konuştuk; silahların bırakılması, ateşkes, herkes için geçerli olan bir şey... İdlib’tekigözlem noktalarımızı güçlendirdiğimiz doğrudur. Bu hususta zaafımız olamaz, güçlendirmeye de devam edeceğiz. Zira biz gözlem noktalarını güçlendirmeyecek olursak, başkaları daha farklı yerlerde orada insiyatif alıyorlar ve aldıkları bu insiyatiflerle de oradaki masum, mağdur insanları zorda bırakıyorlar.

Bu meselede en sıkıntılı olan ülke Türkiye’dir. Bizim dışımızda oraya sınırı olan yok çünkü. 115 km batıda, 915 km kuzeyden sınırımız var. Her taraftan sınırı olan ülke biziz. Buradan çıkacak insanların geleceği yer de Türkiye. Buradan çıkıp İran’a gitmeyecek, Irak’a gitmeyecek, Rusya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya gitmiyecekler. Herkesin geldiği yer Türkiye. Bu nedenle aslında Türkiye’ye yardım etmeleri, bu işin yükünü paylaşmaları lazım. Ama bu hususta yeterince duyarlı olduklarını söyleyemeyiz. O nedenle kusura bakmasınlar, biz de a’dan z’ye kendi tedbirlerimizi almak durumundayız.”

"Suriye'de parselasyon yapılmış"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib meselesine ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Lafta herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya baktığınız zaman, herkes parselasyonu yapmış. Bir ülkenin 22 üssü var, bir diğerinin  5 üssü var. Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz biz. Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi iseseçimlerin içeride ve dışarıda  tüm Suriyelilerin katılımı ile yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber Suriye’yi terk edelim. Bundan daha başka çıkış yolu olamaz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Suriye’deki adımlarına ilişkin değerlendirmesinde, ABD’nin çatışma bölgesine YPG’yi yerleştirmek için elinden geleni yaptığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD diyor ki ‘Bizi buraya  rejim çağırdı’. Biz de diyoruz ki, ‘Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya  Suriye halkı çağırdı. Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz, Suriye devletini tanımıyoruz, onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Onlar bizi davet etti, bizde bu davet üzerine gittik. Şu anda kimse orada İdlib’te ellerinde Rus bayrakları ile dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor. Bunun bir anlamı var. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da değil, Suriye vatandaşı. Biz bu mağdur, mazlum insanları yalnız bırakamazdık, kaldı ki bunların birçoğu ile akrabalık ilişkimiz var, ilişkilerimiz bu kadar derin. YPG en büyük tehdit, ABD bunları buraya yerleştirmek için elinden geleni yapıyor.”  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye meselesinde ABD ile Türkiye’nin ilişkilerine dair sözlerini, “Bizim tavrımız son derece net. Tavrımız ne ise böyle devam edecek. Niye geri adım atalım? Biz, iki ileri bir geri, böyle bir mantıkla hareket eden bir ülke değiliz. Biz Türkiye’yiz. Gereği neyse bunun gereğini yapacağız. ABD’ye teklifimizi ta  başta yaptık. Dedik ki: ‘Rakka’da siz terör örgütleri ile birlikte adım atıyorsunuz. Eğer Rakka’dan  terör örgütlerini, DEAŞ’ı boşaltacaksanız, gelin bunu beraber yapalım. Bak biz iki tugay görevlendiriyoruz. ÖSO’yu da yanımıza alıyoruz, siz bize sadece lojistik destek verin, hava desteği verin, biz burayı temizleyelim.’ Bunu, bizzat Trump’a söyledim. Daha sonra heyetler arası görüşmede söyledim. Dediler ki, ‘Biz YPG-PYD ile yapacağız’. Biz de, ‘O sizin takdiriniz. Siz yolunuza biz yolumuza!’ Akabinde adımımızı attık.  Afrin ondan sonra başladı. Cerablus ile El Bap, ondan sonra başladı. Biz DEAŞ’tan orayı temizledik. Afrin’i malum o terör örgütlerinden temizledik. Bunun için kimseden izin almadık. Biz sadece Suriye halkının davetine icabet ettik. Bu icabete uyan Türkiye gereğini yerine getirdi. Şimdi de İdlib’de Rusya ile olumlu şekilde bunun ilk adımını Sayın Putin ile biz Hamburg’taki G 20 zirvesinde konuştuk. Orada ikili görüşmemizde hassas olarak ne gerekiyorsa bunları ele aldık. Şu ana kadar neyi konuştuysak harita üzerinde  aynı istikamette yolumuza devam  ettik. 12 gözlem noktasını orada konuştuk, orada kararlaştırdık. Şu anda bu yolculuğumuz böyle devam ediyor. Biz oradan herhangi bir sapma yapmadık. Sözümüz ne ise o sözümüzde durduk. Ne aldatan olacağız. Ne aldanan olacağız. Burada bir zulüm var, bu zulmün de  karşısında duracağız” şeklinde sürdürdü.

Kıbrıs'taki asker sayısı


Cumhurbaşkanı Erdoğan, batı basınında, TSK’nın KKTC’de kalıcı ve kapsamlı bir deniz üssü kurmak istediği iddiasına ilişkin, “Bizim KKTC’de üs diye bir sorunumuz yok. Niye? Bizim topraklarımızdan oraya ulaşmak, Doğu Akdeniz’e varmak dakikalarla konuşulacak bir şey. Orası bize çok yakın mesafede” şeklinde yanıt vererek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yunanistan’ın bu bölgeye öyle bir yakınlığı yok. Bizim böyle bir sorunumuz yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Oradaki varlığımız önemli. Araç gereç konusunda da güçlü olmak durumundayız. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız. Artıracağız, azaltmayacağız. Laf dinlemiyorlar; dinleselerdi, Kofi Annan’la biz bu işi çözerdik. Annan planında  biz her şeyi kabul ettik, ama onlar sattı. Referandumda verdikleri söz neydi, ne yaptılar? Biz evet dedik, onlar hayır dedi. Onları tuttular AB’ye aldılar bizi dışarıda bıraktılar. Bundan sonra bizim için orada kendi ilan ettiğimiz reçete ne ise biz bu reçeteyi uygulamaya koyarız.”

"İş Bankası'ndaki CHP hissleri Hazine'ye geçmeli"

Erdoğan, CHP'nin televizyon kanalı satın aldığı yönündeki iddialara ilişkin olarak da, "Bir TV kanalı açmış açmamış çok önemli değil. Partili birinin televizyonu da olabilir. Bunlar önemli değil. Ama daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü suistimal ederek, onun Cebi Hümayunundan dediğim, İş Bankası hisselerinin yüzde 28’inin sahibi durumunda. Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım. Ben diyorum, bir defa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse Hazine’ye girer. Öyle mi? Vakıfbank’ta da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ciddi bir hissesi var. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu hissesini genel müdürlüğe aktarmak için gerekli talimatı verdik. Oradan gelecek gelir vakıf yatırımlarında kullanılsın. Zaten haram. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün haramla ne alakası olur? Olmaması lazım. Bunu Vakıf Katılım’a veya genel müdürlüğe vermesi lazım ki Vakıflar Genel Müdürlüğü bütün eserlerinde bu harcamaları yapsın. Bu çok çok ciddi bir imkan" değerlendirmesini yaptı.

recep tayyip erdoğan katar emiri