Altaylı, yazısında şunları kaydetti:
"Oysa daha pek çok hastalık gibi çocuk felci de, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1920’lerde oluşturduğu aşı politikası ile ortadan kalkmış hastalıklardan biriydi.
Kurucu Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında TBMM’de aşılamanın önemine değinmiş, Cumhuriyet kurulup kurulmaz Osmanlı döneminden kalma sıtma, tifüs, difteri, verem, trahom gibi hastalıklarla mücadele başlamış, 1927’de yoğun bir verem aşısı kampanyası başlatılmış, 1930’da ise çiçek aşısı zorunlu hale getirilmiş, difteri, tetanoz, boğmaca aşıları uygulanmaya başlamıştı.
Hıfzısıhha Enstitüleri salgınlar ve hastalıklarla toplumsal mücadelenin öncüsü olmuştu.
1950’lerin ortasında Jonas Salk’ın çocuk felci aşısını bulup, önce kendi çocukları üzerinde deneyip, sonra da dünyaya armağan etmesinden sonra 2 yıl içinde ABD’deki çocuk felci vakalarında yüzde 90’lık azalma görülmesi üzerine bu aşı da Türkiye’de uygulanmaya başlamıştı.
Benim yaşıtlarım ve benden büyükler hatırlayacaktır.
Bizim okul yıllarımızda, sınıflarımızda mutlaka birkaç çocuk felci geçirmiş ve bunun izlerini taşıyan arkadaşımız olurdu.
Zaman içinde Türkiye’nin başarılı aşı uygulamaları sayesinde bu hastalık da ortadan kaybolup gitti.
Şimdi “Yeni Türkiye” iddiasındakilerin göç uygulamaları sayesinde çocuklarımızı hedef alan bu hastalık da hortladı.
Suriye ve Afganistan başta olmak üzere pek çoğu çok geri kalmış ülkelerden gelen “göçmenler” Cumhuriyet’in yok ettiği bu hastalıkları Türkiye’ye yeniden getiriyorlar.
Böylelikle Cumhuriyet’in kazanımlarından birini daha, üstelik de çocuklarımızın sağlığını ve geleceğini tehdit edecek bir biçimde kaybediyoruz.
Zaten zannederim göç politikasının amacı da buydu.
Uygulayanlara hayırlı olsun."