Fazıl Say sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Babamı kaybettik.
Üzüntüm sonsuz.
Ahmet Say, Türkiye’nin en değerli aydınlarından biriydi, tüm müzik ve edebiyat çevresinin de başı sağolsun.
86 yıllık ömründe ne çok eser bıraktı.
Ve çok özel çok güzel bir baba oğul ilşkisidir, son anına kadar.
Son 3-4 yıldır sağlık sorunları çok fazlaydı.
Dostlarım, cenaze merasimi konusunda elimden geldiğince hızlı bilgilendireceğim.
Başımız sağ olsun…" ifadelerini kullandı.
Gazeteci Yazar Soner Yalçın, Fazıl Say'ın babası Ahmet Say'la ilgili 26 Ekim 2014'te Sözcü gazetesinde bir yazı kaleme almıştı.
Soner Yalçın'ın yazısının ilgili bölümleri şöyleydi:
"Baba Ahmet Say…
İstanbul Erkek Lisesi'nde öğrenim gördü. 1954'te Almanya'ya gazetecilik öğrenimi görmeye gitti ve beş buçuk yıl kaldı. Piyano çalmayı hiç bırakmadı.
Dört yılını Kurt Köhler isimli emekli bir müzikolog ve orketra şefinin pansiyonunda geçirdi.
Almanya'da sosyalist oldu.
Sosyal Demokrat Partisi'nin gençlik örgütü Sosyalist Öğrenci Birliği‘nin üyesi oldu.
Almanya'da felsefe ve tarihe nasıl bakması gerektiğini öğrendi.
Adorno gibi filozofların seminerlerini takip etti.
1958'de Franfurt'ta “Uluslararası Sosyalist Gençlik Kongresi” yapıldı ve kongreye delege olarak katıldı. Kongrede yetmiş yaşlarında bir Alman hanım yanına gelip, delegede adını gördüğünü ve üç gündür ulaşmaya çalıştığını söyledi. “Fazıl Say ile bir akrabalığınız var mıdır?” diye sordu.
Babası olduğunu öğrenince çok heyecanlanan yaşlı hanım “Babanız Fazıl Say bizim Spartakus Bund geleneğini benimsemişti! Değerli bir militandı…” dedi.
1960 yılında Türkiye'ye döndüğünde olayı annesi ile paylaşan Ahmet Say, annesinden öğrendi ki; Demokrat Parti iktidara gelince babasının Almanya'daki geçmişini kurcalamış ve babasını sorguya çekmişti…
BİNGÖL’DE ÖĞRETMEN
Ahmet Say Almanya'dan döndüğünde 25 yaşındaydı. Almanya'daki öğrenim programının Türkiye'deki eğitim programına benzememesi nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı “denklik” yönünden diplomasını onaylamadı.
27 Mayıs 1960 askeri müdahalesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi‘nin olumlu kararlarından biri, lise mezunlarına askerliği köy öğretmeni olarak yaptırmaktı.
Ahmet Say Bingöl'e öğretmen olarak gitti.
Burada hiç görmediği/yaşamadığı ülke gerçeklerini gördü. Maaşını öğrencilerin ihtiyaçlarına harcamaktan çekinmedi. Köylülere okuma-yazma öğretti.
Gençlerle halk dansları aracılığıyla yakınlık kurdu…
İstanbul'a döndüğünde arkadaşlarına hep Bingöl'ü anlattı. Büyük yazar Orhan Kemal “yazsana bunları” dedi. “Bingöl Hikayeleri”ni yazdı.
Bingöl'den dostu olan Milli Eğitim Müdürü Hayrettin Uysal, Öğretmenler Federasyonu'nda yayın müdürü olmasını istedi. 1964'te Ankara'ya yerleşti. Türkiye Öğretmenler Dernekleri Milli Federasyonu'nda Öğretmenler Gazetesi‘ni çıkardı. Arkası geldi, hep yayın organları kurdu.
Ahmet Say'ın yazarlığı da hep sürecekti. Dört ciltlik Müzik Ansiklopedisi başta olmak üzere birçok müzik kitabı yazdı: Müzik Öğrenimi, Müzik Tarihi, Müziğin Kitabı, Müzik Sözlüğü gibi…
Ve gelelim yazının başlığına…
Ahmet Say… 12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde yüzlerce aydınla Mamak Askeri Cezaevi‘ne atıldı.
60-70 kişinin olduğu “müebbetlikler” koğuşundaydı. Koridorun diğer tarafında Deniz Gezmiş'lerin kaldığı “idamlıklar” koğuşu vardı.