Tavukları yiyecek zanneden Greenpeace “Bile Bile Lades: Endüstriyel Tavukçuluk İçin Yolun Sonu” başlıklı bir panel düzenledi. Panelde hayvanların hangi koşullarda nasıl katledilmesi gerektiği anlatıldı. Tavuk katliamının bir sektör, bir işmiş gibi anlatıldığı panelde 'uygun koşullarda katliam' çağrısı yapıldı.
Greenpeace'in düzenlediği trajikomik panel ve paylaşılan bilgiler şöyle;
Greenpeace, sağlığımızı ve çevremizi tehdit eder hale gelen tavukçuluk endüstrisini odağına aldığı kampanyasında ‘Yutmayız!’ diyerek tavuk üretim şirketlerini harekete geçmeye çağırıyor.
“Dünyayı Tüketmek” [1] raporunu kamuoyuyla paylaşan Greenpeace, uzman isimlerin bulunduğu “Bile Bile Lades: Endüstriyel Tavukçuluk İçin Yolun Sonu” başlıklı bir panel düzenledi. Panele katılan ZMO İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Çiftçi-SEN Genel Başkanı Abdullah Aysu ve İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar hayvancılık ve tavukçuluk sektörünün gerçek yüzünü kamuoyuyla paylaştı.
Geçmişte gıda endüstrisinde GDO’ların kullanımına karşı yürüttüğü kampanyalar ile konuya yetkililerin de dikkkatini çekmeyi başaran Greenpeace, şimdi tavuk şirketlerinden 2020 yılına kadar tüm üretim zincirini sağlığa ve çevreye zarar vermeyecek şekilde yeniden düzenlemesini talep ediyor
Gıda endüstrisinin yarattığı sağlık ve çevre tahribatını tavuk endüstrisi üzerinden anlatan ‘Dünyayı Tüketmek’ isimli Greenpeace raporundan öne çıkan bulgular şöyle:
● 42 günlükken en fazla 435 gram olması gereken tavuk, şimdi verilen antibiyotikler yüzünden 2.5 kilogram oldu.
● Tavukların bir kilo alabilsin diye atmosfere 2.35 kg karbondioksit salındı, 4 ton su harcandı.
● Dünyadaki ekilebilir alanın 3’te 1’i hayvancılık için kullanılıyor. Yağmur ormanlarının 5’te 1’i yem üretmek için yok edildi.
● Türkiye’de dünya ortalamasının 1.5 katı tavuk tüketiyor.
● Bu makaleyi okuduğunuz 2 dakikada 4200 tavuk kesildi ve gıda olarak sizin alışveriş yaptığınız marketlere yol almaya başladı.
Bir avuç küresel şirketin egemenliğindeki hayvancılık endüstrisinin sofralarımıza GDO’lu yemlere boğulmuş plastik yiyecekler dayattığına dikkat çeken Greenpeace Akdeniz Tarım ve Gıda Kampanya Sorumlusu Tarık Nejat Dinç, “Tavuk endüstrisi geçen yüzyıldan kalma yöntemlerle üretim yapmaya çalışıyor. Oysa tüketiciler artık bu çağdışı yöntemi yutmuyor. Eğer tavuk endüstrisi en kirli ve zararlı endüstriler listesinden çıkmak istiyorsa, tüketicilerin ve gezegenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kendisini hızla dönüştürmek zorunda.”
Antibiyotikler amaç dışı kullanılıyor
Tavukçuluk endüstrisinde kullanılan antibiyotiklere dikkat çeken Dr. Yavuz Dizdar, “Tavuk endüstrisinde antibiyotikler civcivlerin hızlı büyütülmesinde anahtar rol oynuyorlar. Antibiyotiklerin koruma amacı kisvesi altında kullanılıyor olması hayvanın dokusundaki kalıntı riskini ortadan kaldırmıyor. 2015 yılında yapılan araştırmalar antibiyotiklerin bilinenin aksine, yapısal proteinlerin senteziyle de etkileştiğini göstermiştir. Bunun tüketiciye en belirgin yansımalarından biri hayvanın 20 dakikada dağılacak kadar çabuk pişmesidir. Gerçek tavuk 2 saatten önce pişmez” diye konuştu.
Yerel sürdürülebilir tarımla ekolojik dengeyi tekrar sağlanabilir
Tarımın bitkisel üretimle hayvansal üretimin bir arada yapıldığı faaliyet olduğunu hatırlatan Aysu, “Bu döngüde birinin çıktısı bir diğerinin girdisi olarak kullanılır. Ancak endüstriyel düzen bunları birbirinden kopardı. Dolayısıyla da döngü kırıldı. Döngü kırılınca kimyasallara yöneliniyor. Kullanılan kimyasallar ise hem insan sağlığını hem de ekolojik dengeyi bozuyor. Tavukların dışkısı gübre olacakken zehirli atık haline dönüşüyor” dedi.
Sektör Türkiye’yi GDO’ya boğuyor.
Tavukçuluk sektörünün GDO’lu soya bağımlılığına dikkat çeken Atalık, şu anda tavukçuluk sektörünün 24 tane yeni GDO çeşidinin ithalat izin başvurusunun bakanlıkta değerlendirildiğini hatırlattı. Atalık, “Türkiye 2014 yılında hayvan yemi yapmak için yaklaşık 1,5 Milyar dolarlık GDO’lu soya ürünü ithal etti. Öte yandan Türkiye son 15 yılda 26 milyon dönüm tarım arasizi kaybetti. Bu alan Belçika’nın yüzölçümüne yakın. Oysa bu kaybedilen alanın sadece 6 milyon dönümü mısır ve soya üretimine ayrılsa, hayvancılık sektörünün yurtdışından GDO’lu soya ve mısır ithalatı yapmasına ihtiyaç kalmayacak” diye konuştu.