'Gülhane Parkı’nda yattım, çöpten ekmek yedim'

'Gülhane Parkı’nda yattım, çöpten ekmek yedim' 2021-01-31 09:53:11 - 2021-01-31 09:53:11    
Sanatçı Selami Şahin, Hürriyet'ten Hakan Gence'ye konuştu.

İşte o röportaj:

Bir süredir pandemi sebebiyle Çeşme’deki müstakil evinde yaşıyor. Komşularına gitmiyor, az insanla görüşüyor. Ama geçen süreyi üreterek değerlendiriyor. Yeni şarkılar yapıyor, bir de sürpriz kitap hazırlıyor. Selami Şahin’le (73) telefonda konuşmak üzere sözleşiyoruz. Telefonda da sahnedeki gibi enerjik. Sırrını “Can boğazdan gelir ama boğazdan da gider. Çok yemeyeceksin. Kendine bakacaksın” diye açıklıyor. Genç jenerasyona “Kalıcı besteler okuyun. Kimseyi taklit ederek yola çıkmayın, güzel şeyler yapın” diye sesleniyor. Türk müziğine yüzlerce eser katan ustayla hayat muhasebesinden başlıyor, evliliğine uzanıyoruz.

◊ 55 yıldır sanat dünyasındasınız. Nasıl geçti yıllar?

Su misali akıp gidiyor zaman. Mesela bu sabah evden çıkışını geri getirmek istesen, mümkün mü? Değil.

◊ Siz sözlerin ustasısınız. Bir cümleyle nasıl anlatırdınız yaşadıklarınızı?

Benim hayatım bir roman Hakan.

◊ O romanın sayfalarını birlikte çevirmeye başlayalım mı?

Tabii. Antakya’nın Yayladağ’ında, Suriye hududuna yakın bir köyde doğdum. Rahmetli anne-babam çok fakirdi. Babam inşaat işçisiydi. Annem Mısırlıydı, hiç Türkçe bilmezdi. Ben de Türkçeyi ilkokula giderken öğrendim.

◊ Şarkıcı olma fikri nasıl aklınıza girdi?

Öğretmenlerim “Senin sesin çok güzel. Günün birinde şarkıcı olabilirsin” derdi. Ama nota, müzik nedir bilmiyordum ki. Sadece köyde kendi kendime kaval çalardım. Ben de “Şarkıcı olacağım” diye ailemin gönlünü alıp köyden yola çıktım.

◊ İlk durak neresi oldu?

15 yaşında üstü kapalı bir kamyona bindim, cebimde beş kuruş para olmadan Antakya’ya gittim.

Elimde tahta bavul...

◊ O yaşta parasız ne yaptınız orada?

Hemen iş aradım. Bir lokantada komilik yapmaya başladım. Adana, İskenderun... Gezdim, çalıştım. Ama baktım ki oralarda şarkıcı olunmaz. İstanbul’un yolunu tuttum.

◊ Koca şehir ve kimseniz yok…

Evet. Elimde tahtadan bir bavul, başladım iş aramaya... Bulamadım. İlk gece Taksim Parkı’nda yattım. Ertesi gün Beyoğlu’nda Şato Hotel’de çalışmaya başladım. Müşteri gömleği yıkadım, ütü yaptım, tuvaletleri temizledim. Otelin en üst katında halılar, kilimler vardı, onların üzerine bir yorgan koyup orada yatıyordum. Ama param azdı. Daha rahat yiyecek bulurum diye düşünüp Tarlabaşı’nda Lades tavukçusunda komilik yapmaya başladım. Bir süre sonra işten çıkardılar.

◊ Eyvah!

Sorma. Gülhane Parkı’nda üç gün üst üste yattım. Çöp kutularına atılmış ekmekleri yedim. Çok acılı günler yaşadım.

◊ En unutamadığınız şey neydi o döneme ait?

Bir arkadaşımın evinde kalıyor, elektrik, suya az bir şey yardım edebiliyordum. Bir gün yarım ekmek alıp eve geldim. Evde zeytin var sanıyordum, dolabı açıp zeytinlerin durduğu kâğıdı elime aldım, bir de baktım sadece çekirdekleri kalmış. Hepsini bir gün önce yemişim. Ama anne-babama göndermek için para biriktirmem gerekiyordu, harcamamak için zeytin almadım. O zeytin çekirdeklerini emerek ekmeğe katık yaptım. O günü asla unutamam.

◊ Peki bu mücadelede hiç güzel şeyler olmadı mı? Mesela sesiniz nasıl keşfedildi?

O zamanlar plakçılık Sirkeci Doğubank İş Hanı’ndaydı. Rahmetli Recep Dengin’in sahibi olduğu bir plakçıda işe girdim, dükkânda kalmama izin verdiler. Orada çalışırken bir gün müzisyen arkadaşların geleceğini ve yemek yiyeceklerini duydum, mutluluktan uçtum. Yanlarına gidip “Bana plak yapabilir misiniz? Sesim çok güzel. Yoksa işten ayrılacağım” dedim. “Daha çok küçüksün, nota bilmiyorsun ama sesini bir dinleyelim” dediler. ‘Gurbette ömrüm geçecek’ diye bir türkü okudum, hepsi ayağa kalktı. Sesimi çok beğendiler. Arka arkaya 45’likler yapıldı. Ve birden neye uğradığımı şaşırdım, ünlendim...

◊ İlk besteniz ‘Sen Mevsimler Gibisin’le de Altın Kelebek Yılın Şarkısı ödülünü aldınız…

Hürriyet gazetesini çok seviyorum, hayatımın ilk ödülünü verdiler. Bana en güzel kapıyı açtılar, teşekkür ediyorum.

◊ Anne-babanız şöhretli dönemlerinize şahit olabildiler mi?

Evet, bir gün otobüsle İstanbul’a geliyorlardı. Yan koltuktakilerle sohbet ederken bizimkilere “Neden İstanbul’a gidiyorsunuz” diye sormuşlar. Bizimkiler de “Selami Şahin’in ailesiyiz” demiş. Başlamışlar gülmeye, inanmamışlar.

Mevsimlik şarkı yapmam

◊ Nota bilmeden bu kadar etkili şarkılar yapacağınızı düşünür müydünüz?

16 yaşında ünlendim, nota bilmiyorum, ilkokul mezunuyum... Ders alırsam param azalır diye kitaplara bakarak kendi kendime öğrendim.

◊ 50 yıldır şarkılarınız ezbere söyleniyor. Ama yeni şarkıcıların, şarkıların ömrü çok kısa. Neden?

Ben mevsimlik şarkı yapmam. Yapacağım şarkının yıllar geçse de unutulmaması lazım. Sözlerde daha önce işlenmiş bir konu varsa, müziğim başka şarkılara benziyorsa yırtıp atarım. Bu bana Allah’ın lütfu. Anne-babamı kral ve kraliçe gibi yaşattım. Hacca gönderdim. Mezarları Zincirlikuyu’da. Onlara o mutlu günleri yaşattım, Allah da bana o yüzden bu özelliği ve ödülü verdi diye düşünüyorum.

Onu gördüğüm an içime ateş düştü

◊ Söylendiği gibi çok çapkın biri miydiniz?

Hatırlamıyorum, sarhoştum (gülüyor). Düşün, tek başına 16 yaşında ünlenmiş bir adam, çapkınlık yapmaz mı? Ben de çok çapkınlık yaptım. Ama kimseye ‘Seninle evleneceğim’ vaadinde bulunmadım. Kimseyi kandırmadım.

◊ Evlendikten sonra duruldunuz mu?

Evlendikten sonra o defteri kapadım. Eşim bana dünyanın en güzel üç ödülünü verdi; iki oğlum ve kızım...

◊ Didem Hanım’la 1984’te Gar Gazinosu’nda tanışıyorsunuz değil mi?

Evet, kadınlar matinesi vardı. Kapının önü kuyruk... Fotoğraf imzalıyorum. Didem geldi. İmzalı fotoğraf istedi. Gördüğüm an içime ateş düştü. Adını sordum ve “Bir yanaktan öpebilir miyim” dedim. “Annem kızar” dedi. Fotoğrafın arkasına  telefonumu yazdım. Bir hafta sonra aradı. Caddebostan’da buluşmak üzere sözleştik.

◊ İlk randevu böyle mi oldu?

Yoook. Oturdum, bekliyorum. Bir kadın geldi. Meğer annesiymiş, “Kızımdan uzak durun. Sanatçıya kız vermeyiz, aldatır” dedi. Kalktı, taksiye bindi. Takip ettim ve oturdukları apartmanı buldum. Sonra Didem beni aradı ve başka bir gün çay içtik. Dairelerini de o sırada öğrendim.

◊ Ve kız istemeye mi gittiniz?

Evet. Babası Didem’i çağırdı, “Sen bu adamı istiyor musun” dedi. Cevap alamadı, yine sordu. “Demek sen cevap vermiyorsun, o halde istiyorsun, verdim gitti kızı” dedi.

◊ Kaç yaşındaydı Didem Hanım?

16. Doğacak çocuklarımız varmış demek.

◊ Üç çocuğunuz var. Babalık hayatınızı nasıl değiştirdi?

Çocuk sahibi olunca dünyaya yeniden geldim diye düşündüm. Artık büyüdüler ama onların sesini duymadan başımı yastığa rahat koyamıyorum. Onlar mutlu olsunlar, ben canımı bile veririm.

Sabah uyandım, ayrıldığımı unutmuşum

◊ En özel şarkınız hangisi?

Yıl 1992. Bir konserden sabaha karşı 5 gibi döndüm. Zile basıyorum, eşim Didem kapıyı açmıyor. Yarım saat bekledim, sonunda açıldı. Eşim, “Neredeysen orada kalsaydın” dedi. Durumu anlattım, yattım uyudum. Sabah bir kalktım, yok. Hep başucumda kâğıt kalem dururdu. “Özledim / Teninin kokusunu özledim / Özledim / Sımsıcak nefesini özledim / Özledim / Sohbetini, o sesini özledim” diye şarkıyı yazdım.

◊ En sevilen şarkılarınızdan ‘Seninle Başım Dertte’ nasıl çıktı?

Herkesin bekârlık zamanlarında sevgilisi olmuştur. Bir gün Tarabya’da tavernaya gittik. Yanımda arkadaşlarım ve sevgilim var. Hayranlar imza istiyor, fotoğraf çekiyor... Kız arkadaşım “Önüne bak” diye dürtüyor, “Seninle başım dertte, ne yapacağımı bilmiyorum” dedim. “Yazsana öyle bir şarkı” dedi ve şarkı ortaya çıktı.

◊ Hatırladığınız başka hikâye var mı?

Bir kız arkadaşımla aynı evde oturuyorduk, “Selami seni çok seviyorum, alıştım sana, benimle evlenmeyi düşünmüyor musun” dedi. “Düşünmüyorum” dedim. Eşyalarını topladı ve gitti. O gece dışarıya çıktım, sabah uyandım, ayrıldığımı unutmuşum. Evde adını seslenmeye başladım. Sonra mutfağa gittim, bir tost yaptım ve “Ben ona alıştım, sevmedim” dedim kendi kendime ve ‘Alışmak Sevmekten Zor’ şarkısını yazdım.

 

Sezen bir okumaya başladı, yemeği bırakıp ayağa kalktım

◊ Geçen günlerde 50’nci sanat yılı konserinizin canlı kayıtlarından oluşan bir albüm ve video kaydı yayımlandı… Proje nasıl oluştu?

Bodrum ve Harbiye Açıkhava, Zorlu PSM, Bostancı Gösteri Merkezi konserlerinden 25 şarkılık bir seçki yaptık. Şarkılarımı SemiJazz Orkestrası eşliğinde sahnede seslendirdim. Emel Sayın, Burcu Güneş, Müjdat Gezen ve Boğaziçi Caz Korosu gibi isimler de katıldı. Hologram teknolojisiyle Zeki Müren’le de düet yaptık. Beğeniler de beni çok mutlu ediyor.

◊ Zeki Müren’in hayatınızdaki yeri farklı değil mi?

Evet. Didem’le nişan yüzüklerimizi de Zeki Müren takmıştı. Benden en az 50 şarkı okudu. Zeki Müren sanat müziğinde bir okuldu, başka bir efsaneydi. En son “Şu an iyi değilim, yataktayım, kendime geleyim, seni arayıp buluşmak istiyorum. İyileşirsem ‘Özledim’ şarkısını verir misin” dedi. “Emrin olur” dedim. Bir hafta sonra vefat etti.

◊ Sezen Aksu’yu ilk dinleyenlerden olduğunuz doğru mu?

Evet, Galatasaray Tünel’de Grafson Stüdyosu vardı. Çalışıyordum, bir arkadaş geldi, “Müsaitsen İzmir’den Sezen Hanım geldi, bir sesini dinlemek istiyoruz” dediler. Ben de yemek yiyecektim. Sazlar geldi. Bir okumaya başladı, yemeği falan bıraktım, ayağa kalktım ve “Sen bu kızla hemen anlaşma yap” dedim. Sezen’e de “Sen günün birinde acayip güzel yerlere geleceksin” dedim.

Pandemi yüzünden eve hapsolmuş durumdayım

Yeni şarkılar gelecek mi?

Üç aydır, Alaçatı’daki evimizdeyim. Pandemi yüzünden eve hapsolmuş durumdayım. Yeni besteler yapıyorum. En az 15 şarkı yaptım. Bir de kitap projem var. Hit olmuş 300 eserimin içinden 100’ünün sözü, müziği, notaları ve hikâyeleri kitapta olacak.

selami şahin