Boğazını sıkasım geliyor!

Boğazını sıkasım geliyor! 2020-08-11 06:40:55 - 2021-09-05 00:13:37    
AKP’li Anayasa profesörü Burhan Kuzu, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak açıklamalarda bulundu.
Milat gazetesinden Bayram Zilan'ın sorularını yanıtlayan Burhan Kuzu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Bizim de bugün manşete taşıdığımız son kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 70,5’i Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kuruluna Başkanlık etmesine olumlu bakıyor. Siz bu hususta neler söylemek istersiniz?

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi %70 ile kabul edildi. O süreçte referandum kararı başkanı bulunduğum Anayasa Komisyonu’ndan geçti. O zamanlar çok büyük sıkıntılar yaşadık. CHP’nin Grup Başkanvekili, komisyonun kapısından içeriye çok girdi. Ak Parti ile CHP arasında nerdeyse silahlar çekilmek üzereydi, yumruklar havaya kaldırıldı, cep telefonları havada uçuşuyor. “Sayın Başkan Çanakkale Geçilmez” dedi. Bu aslında “biz öyle bir vesayet kurduk ki bu yolla bunu sana kaptırmayız” demekti. Nasıl Çanakkale geçilseydi ne olacaksa halk bunu seçerse aynısı olur demektir. Bunun karşılığı bu. CHP, hakikaten haklı. Çünkü yıllardan beri milletin seçtiği hükümeti Cumhurbaşkanlığı makamı ile vesayet kurarak yönlendirmiş, engellemiş, iş yaptırmamış, getirmek istediği bürokratı atatmamış. Mesela Ahmet Necdet Sezer, 7 sene bunu çok taraflı bir şekilde yaptı.
‘Parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanı zayıf kalır, halkın seçtiği güçlüdür’

Halk yüzde 52’lik bir oy ile Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçti. Gördüğüm kadarıyla parlamentonun seçtiği Cumhurbaşkanı zayıf kalır. Halkın seçtiği güçlü olur. Amerika’da bana deseniz ki Cumhurbaşkanı’nın gücü yetkisinden mi geliyor. Evet yetkileri vardır, yürütmeyi tek başına temsil eder, ama asıl Amerika’daki Cumhurbaşkanı’nın gücü, halk tarafından doğrudan seçilmesinden kaynaklanıyor. Bu önemli bir durum. Birinci elden insanlar seni görmek istiyor. Bir de vatandaş, artık sorumluluk makamında bir kişi istiyor. Bir kişi derken başkası olmasın anlamında değil. Sorumlu tutacağı bir kişi istiyor. Demokrasi de birçok organ elbette olacak, bu çok doğal. Buradaki bir kişi dediğim demokratik yollarla gelen, karizması olan, gerektiği zaman hesap soracak birini istiyor. Bu yüzde 70’lik rakam hakikaten muazzam bir rakam. Anlamı büyük, bunu yüzde 50’ye çekseniz bile demokrasi de, bu kadar bölünmüş bir siyasette iyi bir rakamdır. Önemsiyorum, 70’lik bir rakam demektir ki; Millet Başkanlık Sistemi gelsin diyor.
‘Başkanlık sistemine karşı çıkanlar sistemi bilmeyenlerdir’

Doğrudan Başkanlık Sistemi konusunda kamuoyu araştırmaları sonuçları nasıl?

Başkanlık modelini sorduğunuz zaman bu kadar yüksek bir sonuç alamıyorsunuz. Çünkü öyle bir algı oluşturuldu ki; sanki Başkanlık diktatörlüktür, tek kişidir, padişahlıktır, krallıktır, sultanlıktır. Bunların hepsini duydum. 30 yıldır bu işin içerisindeyim. Bu söylediklerimin hepsini duydum. Geçen günlerde Abbas Güçlü’nün programına gitmiştim. Orada da öğrenciler vardı. Beş öğrenci geldi. Önce kitapları filan sordu. Beşi de bana muhalif olarak geldiler. Üç saatlik karşılıklı soru ve müzakerenin sonunda dört öğrenci Başkanlık modelini savunuyorum dedi. Ve bunların tamamının bizim parti ile bir alakası yok ona göre çağırılmışlar. Demek istediğim şu ki anlattığınız zaman insanlar bunu anlıyor. Ben Türkiye’de aşağı yukarı 60’a yakın ile gittim. Bu rakam, yüzde 7 de iken yüzde 47’lere çıkardım. Şu anketten sonra demek ki başka bir anket daha yapılsa daha farklı bir sonuç çıkabilir.
‘Başkanlık sisteminin adı aslında kongre hükümetidir’

Başkanlık Sistemi, Türkiye’ye özgür bir sistem mi olacak?

Bizim modelin bir şanssızlığı var. O da isim şanssızlığıdır. Bu modele Başkanlık Sistemi denilmiş. Aslında bu modelin adı Kongre Hükümeti’dir. Yani meclisin hâkim olduğu hükümettir. Milletin seçtiği vekiller birinci elden yetkili olsun. Benim bütün hesabım kitabım bu. Bu sistemle söylenenlerin aksine meclis öne çıkarıyor. İsimi Kongre Hükümeti. Başkanlık deyince Meclis kapatılıyor zannediyorlar.
‘Ölene kadar bu sistem için çalışacağım’

Bu önyargının kaldırılması için hep çabalayacağım. Ölene kadar bununla uğraşacağım. Türkiye’de bu modeli bilenlerin sayısı çok az. En iyi bilen Besim Tibuk, Korkut Özal, Halil Şıvgın kısmen Işın Çelebi’dir. Ben bu modeli savunduğum zaman çok hücumlara uğradım. 1983 senesinde bir makalem vardı. Rahmetli Özal onu okumuş. Ben çağırdı. Hatta rahmetli Yusuf Bozkurt Özal başkanlık modelini getirelim dedi. Dedim ki Yusuf abi sen evvela hükümet ol sonra ben getirip teslim edeceğim söz dedim. Anayasa hazır dedim.
‘Türkiye’de iflah olmaz bir kesim var’

Türkiye’de iflah olmaz bir kesim var. Ne yaparsanız yapın adam bütün damarlarını kapamış. Bir zaman Özal’a karşı aynı tutum vardı. Bütün mesele kronik dediğin o tabloyu en aza indirebilmek. Yani diyelim yüzde 10’lardaysa onu yüzde 25’e çekebilmek. Biz şunu diyemeyiz. Bırak ne yaparsa yapsın. Biz ne kadar çok anlatabilirsek o kadar daha gayret edeceğiz. Böyle insanlar maalesef ki var.
‘Ak Parti’nin sivil anayasa taslağı hazır’

Siz, Başkanlık modelini iyi bilen Türkiye’deki sayılı kişilerdensiniz. 2015’te, Başkanlık Sistemi’nin tartışılacağı zamanda 3 dönem kuralı nedeniyle olmayacaksınız?

Başkanlık sistemi için biz desteğimizi veririz. Yeter ki gelsin, benim olup olmamam önemli değil. Anayasamız hazır. Anayasa hazırlanırken bizim metnimiz hazır vazıyette duruyor. Biz onu gerektiğinde revize ederek sunacağız. 130 madde yanlış hatırlamıyorsam. Onda çok emeğim geçtiği için artık benim olup olmamam çok önemli değil. Metnin hazırlanmasında belirli bir katkı sunmaya çalıştım.
‘Parlamenter sistem kokuşmuş İngiliz sistemidir’

330 Milletvekilim sayısı tabi çok önemli. O rakamı alamazsak üzülüyorum. Bu parlamenter model kokuşmuş İngiliz sistemi.Bu model miladını doldurmuş. Bu modelden hayır gelmez. Bu modelin yenisini, tekrar aynı anayasayı parlamenter olarak yazalım teklifleri var. Modelin kendi sakat, mayası bozuk. Sen bunu ne yaparsan yap mutlaka firesini verir. Kokuşmuş İngiliz sisteminin komple değişmesi gerekiyor. Çünkü bu modelin denemeleri yapıldı. Yeni parlamenter model dedikleri denendi. Olmuyor.
‘Parlamenter sistemde kuvvetler ayrımı yoktur’

Parlamenter Sistem neden olmuyor peki?

Birincisi mevcut model de kuvvetler ayrımı yok. Hâlbuki kuvvetler ayrımı çok önemli. Kuvvet ayrımı derken yargıyı kastetmeyiz. Yargı zaten kenarda durur. Yasama ve yürütmeye baktığınız zaman parlamenter modelde yürütme dışında başka bir organ yok. Bence o da Başbakan’dır. Kanunlar hükümetten geliyor, parlamentoda usulen görüşülüyor. Çıkan yasaların yüzde 98’i hükümetten geliyor. Yüzde 2’si ancak milletvekillerinden geliyor. Normalde tersi olması gerekir. İkincisi bütçe konusu. Para muslukları tamamen hükümetin elinde. Biz sadece usulen izin veririz. Kanunu o yapıyor, o uyguluyor. O getiriyor, o harcıyor. Pek parlamentonun yetkisi ne? Denetim de yapamıyor. Oğlan bizim, kız bizim.
‘Parlamenter sistemle koalisyonlardan kurtulamazsınız’

Üçüncüsü, bu modelle koalisyonlardan kurtulamıyorsunuz. 1970-1980 arasında 10 yılda 12 hükümet kurulmuş. Türkiye perişan oldu. Demirel’in tek başına olduğu dönemler var. Ataklar yapmış. Barajlar filan. Onun önünde Menderes var. Menderes ayyuka çıkmış tek başına koalisyon yok. 1964’te Demirel almış şaha kaldırmış. 1970-1980 perişan. Sonra Özal gelmiş. 1991’e kadar bir koalisyon başladı. 2002’de biz gelene kadar. Türkiye perişan. Kalkınma hızı -9.9, İyi ki bu partiyi kurmuşuz. Memleket gümbür gümbür gidiyormuş. 1999’da bir deprem oldu. Deprem’e Birleşmiş Milletler para verdi. Bu para ile memur maaşı ödendi. Para yok. Ecevit Hollanda’ya gitti. Borç talep etti. Vermediler. Türkiye nerelerden geldi.
‘Türkiye tek parti iktidarlarında kalkınmıştır hep’

Ben şunu gördüm. Menderes, Demirel, Özal, Tayyip Erdoğan döneminde tek başına olduğu zamanlar kalkınmış. Koalisyonla hep kötü olmuş. 65 sene içerisinde 4 kötü, 4 de iyi dönem var. İyi olan dönemlerin tamamı tek parti iktidarları dönemidir. Bu kadar tesadüf mü olur.
‘248 yılda kurmamız gereken 62 hükümeti biz 91 yılda kurmuşuz’

Cumhuriyetimizin 91. yılında kurduğumuz 62. Hükümeti, normalde Cumhuriyetin 248. yılında kurmamız gerekiyordu. Bugün hükümet, aslında 11 ya da 12. Hükümet olmalıydı. 248 yıllık hükümeti 91 yılda kurmuşuz. Bunları bilelim. Benim bir rahatlığım var. 30 yıldır Başkanlık Sistemi’ni savunduğum için Ak Parti bağlantısı kuramıyorlar. Bu bir bilimsel tutarlılığı gösteriyor.
‘Muhalefet başkanlık modelinde asla uzlaşmaz’

Seçimlerde 330 barajını aşamazsanız B Planınız nedir?

Muhalefet başkanlık modelinde asla uzlaşmaz. O yüzden seçimlerde millete “Ey aziz millet, sizden isteğimiz şudur: bu memleketi ilelebet ayağı kaldıracaksak başkanlık modeline geçip, koalisyonlar modeline paydos dememiz lazım. Bunun da yolu 330’dan geçer” dememiz gerekiyor. Geçen dönem 4 vekille kaybettik.
‘Türkiye bir daha koalisyon dönemine girerse 15 yılda yapılanların hepsi 6 ayda heba olur’

Endişem şudur; Bugün hala bize soruyorlar. Ak Parti hükümeti ne güzel gidiyor. Bir koalisyon yok. Niye bu kaygı telaş diyorlar. Bende diyorum ki Menderes’te Özal’da Demirel’de öyle gidiyordu. Bu gidiş parlamenter modelde ilelebet olmuyor ki. Sistemin kendisi sakat. Mutlaka bir gün o huyunu yapıyor. Memlekete bir koalisyon dönemi getiriyor. 15 yıldır yapılanlar 6 ayda gidiyor. Şimdi o kadar da sürmez. Türkiye’nin etrafı ateş çemberi. Bir taraftan İslamofobi dedikleri fitne çıkmış, Avrupa’da Müslüman âlemi perişan vaziyette. Suriye’de olanları görüyoruz. Buna hangi koalisyon hükümeti dayanabilir.
‘Amerika’da 300 milyon nüfus var, 12 bakan var’

Bugün Amerika’da 300 milyon nüfus 12 tane bakan var. 76 milyonluk Türkiye’de 24 bakan var. Bir de böyle bir tasarrufu var bu işin. İdeolojik yapılanma bizde çok fazla. Adam çözüm süreci olsa koalisyonu nasıl götürürsün diyelim. Biri karşı çıkıyor biri taraftar. Özelleştirme diyorsun, anayasa değişikliği diyorsun farklı telden çalıyor. Yerinde sayıyorlar.
‘Başkanlık modeliyle koalisyonlara paydos’

Bütün bu anlattıklarım koalisyonlara Başkanlık modeli paydos diyor. Çünkü yüzde 50 artı bir ile hükümet olunuyor. Seçim günü hükümet bellidir. Hükümet belli olduğu içinde kimin yürüteceğini görüyorsunuz. Kanun yapmak, bütçe konusu, tamamen meclisin tekelinde, bunda hükümetin zerre kadar bir müdahalesi yok. Sadece hükümet çıkarılan kanunu uyguluyor. Bütçe, ben çıkarıyorum, o harcıyor. Dolayısıyla diyorlar ki diktatörlük. Adama sorarlar: elinde kanun yapma yetkisi, para yetkisi olan Başbakan mı diktatörlüğe daha yakın olabilir. Bu yetkileri olmayan bir Başbakan mı daha yakın olabilir?
‘Obama zavallı’

Bu yüzden güçlü Erdoğan zavallı Obama diyordum. Hakikaten Obama zavallı. Tam onu dediğim günlerde bütçesi ret oldu. İki kanatta da azınlığa düştü Obama. Ama sistem gidiyor. Türkiye’de olsa bitti. Sistem ne kadar rahat. Vekiller rahat, tek tek seçiliyorlar kalite öne çıkıyor, adam oraya geldiği zaman ne Obama’yı ne de kimseyi dinlemiyor. Çünkü seçilmesi ona borçlu değil. Milletvekili olmak için delegelerle arası iyi olacak, liderlerle değil. Milletvekilinden Bakan olmuyor. Çünkü anayasa diyor ki; milletvekilinden bakan olamaz. Bakan olacaksan dışarda kalacaksın. Böylece kuvvetleri ayırıyor. Seni lidere bağlayacak tüm yolları kesiyor. Yüzünü millete döndürüyor
‘Başkanlık modeliyle diktatörlük gelecek diyenin boğazını sıkasım geliyor’

Biri bana çıkıp da Başkanlık modeli geliyor, diktatörlük geliyor derse boğazını sıkasım geliyor. Çünkü dediklerimin hiç birinde diktatörlük yok. Diktatörlük gelir diyenler sistemi bilmeyenler. Başkan zavallı olur diyen sistemi bilendir.
‘Türkiye’de başkanlık sistemine medya patronları ve küçük partiler karşı çıkıyor’

Başkanlık modeline Türkiye’de kimler, neden karşı çıkıyor?

Küçük partiler az olsun benim olsun diyor. Koalisyona da Allah bereket versin. Zengin kesim, medya patronları karşı çıkıyor. Çünkü ihale dertleri var. Kendi kuruyor hükümeti, Başbakanı kendi belirliyor, sonra evinde pijaması ile karşılıyor. Memleket böyle. Seçim oldu, hükümet kuruldu, bunlar bitti. Bir de sol kesim karşı çıkıyor. Onlar da diyor ki yüzde 35 Türkiye’de sol var, yüzde 65 sağ var. Biz gelemeyiz. Solculara diyorum ki 50 yıldır yoksunuz zaten parlamenter modelde.
'Bu sistem sonunda Türkiye’yi iki partili bir sisteme götürür'

Kim ki ana muhalefetten ya da muhalefetten sonunda bu sistem iki partiye götürür. Sağdan ve soldan merkeze oturur. Etnik, dini kökenli partiler zaten mecburen birleşir. Türkiye’nin hayrına olur. Mevlana misali kim kucağını çok açarsa o kazanır. CHP aklını kullanır laikliği çağdaşlık olarak yorumlarsa, başı açık da, kapalı da başımın tacıdır, memleketimin insanıdır, Alevi, Sünni, dine saygımız var, ama laikliği savunuyoruz, derse kimse bundan rahatsızlık duymaz.
‘Başkanlık sisteminde asla federasyon yoktur’

Türkiye’deki kavga bunun farklı yorumlanmasından kaynaklanıyor. Hâlbuki laiklik tam tersine ona imkân vermek için vardır. Sen aç ya da kapat denmesin diye vardır. Ama tek taraflı bakıyorlar ve öyle olunca da kavga çıkıyor. Başkanlık Sistemi, bu aşırılıkları da törpüleyen bir model aynı zamanda. Ayrıca federasyon asla bu modelde yoktur. Başkanlık modeli geldi diye ülke federal devlet olmaz, yok öyle bir şey. Almanya mesela federal yapılı parlamenter model. Avustralya, Yeni Zelenda, Kanada federal yapılı ülkeler. Hepsi parlamenter model. Niye başkanlık değil? Böyle bir şey yok. Dolayısıyla buradan korkutuyorlar.
‘Türkeş, Türkiye’nin tek kurtuluşu başkanlık modelidir demişti’

MHP’lilere şunu diyorum. Siz Türkeş’e inanır mısınız? Türkeş 1960 tarihinde kitabında Türkiye’nin tek kurtuluşu başkanlık modelidir diyor. Tıkanıp kalıyorlar.
son dakika