Yerel seçime yönelik de açıklama yapan Zorlu, özellikle büyükşehirlerdeki adaylara ilişkin, "İstanbul ve diğer büyükşehir belediyelerimiz özel bir çalışmayı gerektiriyor. Bunları da önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız.” ifadelerini kullandı.
Zorlu, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Zorlu, özetle şunları söyledi:
“Bugün Necip Hablemitoğlu suikastının yıl dönümü. Bu tür suikastların karşısında olan bir parti, İYİ Parti. Vatanı için mücadele eden, mesleğini halkımıza yakışır bir onurla icra eden böylesi şahsiyetlerin uğradığı saldırılar karşısında Türk milleti olarak bir ve bütünlük içinde olmalıyız. Bir kez daha merhumu, rahmetle anmak istiyorum.
"Erkan'ın açıklamaları, başkası adına utanmamızın dozunu artırdı"
Ülkemizin en büyük sorunu ekonomi. Siyasi iktidarın hatalı politikaları ile derinleşen hayat pahalılığı, buna asla yetmeyen gelir grupları artık bir gerçeğimiz. Böyle bir ortamda 2024 asgari ücretinin açıklanmasını bekliyor, milyonlarca çalışanımız. Bugün, Asgari Ücret Komisyonu ikinci toplantısını gerçekleştirecek. Muhtemelen bir mutabakata da varılmayacak. Bizler, asgari ücretin ve genel olarak ücretlerin yetersizliğini gündemde tutmaya ve hükümetin ‘rasyonele dönüş’ planının iki kahramanı olan Sayın Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Sayın Erkan’ın talihsiz açıklamalarına değinmek istiyoruz. Özellikle Merkez Bankası Başkanı Sayın Erkan’ın açıklamaları uluslararası basına da yansıyarak, başkası adına utanmamızın dozunu artırmış oldu. Aslında her iki açıklama da konut ya da barınma krizi ile ilgili. Sayın Şimşek, sosyal medyadaki bir paylaşımında konut arzında artışı sağlayan düzenlemelere bağlı olarak özellikle büyük şehirlerde kiraların gerilediğinden söz etti. En son Ekim verisi açıklanan kira endeksi, aylık artışın devam ettiğini, ancak sadece artış hızında bir yavaşlama olduğunu söylüyordu. Kasım ayı kiralık ilan ortalamalarının açıklandığı çalışma ise kiralarda reel gerilemenin yaşandığını, ancak düzeylerin hala yüksek olduğuna işaret ediyordu. Bu düzeyleri seslendirmek, sorunun boyutunu anlamak; ‘kiralardaki düşüş başladı’ demenin anlamsızlığını teyit etmek açısından çok önemli…
Merkez Bankası Başkanı'na tepki: Kendi kurumunun yayınladığı verilerden haberdardır
Kiralık konutların ortalama ilan metrekare fiyatı Türkiye’deki ortalama ücretten de asgari ücretten de emekli aylığından da çok daha yüksek durumda. Merkez Bankası Başkanı Sayın Gaye Erkan… Ülkenin para politikasından sorumlu kurumun başkanı, ‘İstanbul’da ev bulamadık, müthiş pahalı, annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz’ diyor. Üstelik bunu, bir arkadaş ortamında falan değil; kamuya açık olacağını bile bile bir röportajda söylüyor. Türkiye’nin yabancı yatırıma duyduğu ihtiyacı en çok bilmesi gereken, bildiğini de düşündüğümüz kişi söylüyor. Önceki pozisyonda milyonlarca dolar kazanmış ve şimdi de ayda yaklaşık 200 bin TL ücret geliri olan birinin, ‘İstanbul’da ev bulamadım, annemde kalıyorum’ demesi mantıklı mı? Bunu geçtik… Bir kişinin 10 evi olacağına 10 kişinin bir evi olmalı gibi bir cümleyi de kurdu. Özellikle bir Merkez Bankası Başkanı, yaptığı işin yüzde 90’ının iletişim olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Hele hele ülkemiz, 10 kişinin birleşip bir ev alamayacağı durumdayken, yanlış kelime seçiminiz doğal olarak tepkilere de eleştirilere de yol açacaktır. Buna hazırlı olacaksınız. Ülkemizdeki ortalama hane halkı büyüklüğü, 3,17 kişi olduğuna göre; ‘üç hane birleşip bir ev almalı’, mı demek istiyor? Belki de hayat pahalılığından dert yanan Gaye Hanım, ‘üç hane birleşseniz de ev alamazsınız’ demeye mi getiriyor? Sayın Başkan Erkan, kendi kurumunun yayınladığı verilerden haberdardır. Ülkemizdeki satılık konut ortalama metrekare fiyatının, Eylül 2023 itibarıyla; 29 bin 110 TL’ye çıktığını biliyor olmalıdır. İstanbul’daki konutun ortalama metrekare fiyatının ise 43 bin 669 TL olduğunu da… İstanbul’da 120 metrekare büyüklüğünde bir ev alalım deseniz, vatandaşımız için; en az 5.2 milyon TL’yi gözden çıkarmanız lazım. Yani 460 asgari ücret…
Hep asgari ücret ya da emekli aylığı üzerinden örnek vermemizi eleştirenler olduğunu da görüyoruz. Oysa TEPAV’ın son araştırması, emek geliri olarak hanesine sadece tek asgari ücret giren yaklaşık 3 milyon ev olduğunu gösteriyor. Özel sektörde çalışanların yüzde 46’sı asgari ücret statüsünde, ama iki asgari ücretin altında ücret kazanıyor çok daha fazlası…
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz da memur ve emekliler için yaklaşık yüzde 50 zam yapmayı düşündüklerini ifade etti. Ancak TÜİK’in makyajlı verilerine göre enflasyon yüzde 61, ENAG verilerine göre yüzde 126 iken; verilecek yüzde 50 zammın vatandaşlarımızın geçimini sağlaması, barınma, beslenme giyinme, ulaşım ve eğitim giderlerinin karşılanması için yeterli olmadığı ortadadır. Gelinen aşamada bir yandan emeklilerin çilesini ve asgari ücretin norm ücret haline gelmesini eleştirirken, bir yandan da milyonlarca lira ile ‘geçinmeye’ çalışan Merkez Bankası Başkanı’nın talihsiz açıklamalarını hep birlikte üzülerek takip ediyoruz.
"Bürokrasinin en yeni siması Sayın Erkan yoksa siyaset dünyasına mı hazırlanmak istiyor?"
Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamaları sadece bizim için değil; yabancı yatırımcı için oldukça önemli. Mesela bu açıklamalar sonrası, Türkiye’ye doğrudan yatırım yapma imkanı olan bir yabancı yatırımcının kararından vazgeçmiş olmasına neden olmuş, olabilir misiniz Sayın Erkan? Bunu en iyi siz biliyorsunuz. Ne pahasına? Bürokrasinin en yeni siması Sayın Erkan yoksa siyaset dünyasına mı hazırlanmak istiyor. Böyle bir niyeti varsa, keşke başkanlıktan affını istese. Keşke bu rekabetin içine girse… Yok böyle bir amacı yok ise icra ettiği görevin Merkez Bankası Başkanlığı olduğunu kendisine hatırlatmakta yarar görüyoruz.
"Her mikrofon uzatana konuşmamasını öneriyoruz"
Merkez Bankası Başkanı’ndan ne bekliyoruz? Çünkü Türkiye’deki hayat pahalılığının giderilmesi konusunun en önemli sorumlu kişisidir. Bilimle, verilerle çelişmeyen para politikası kararlarını özgürce almasını; Merkez Bankası’nın nitelikli insan kaynağı için yıpranan çekiciliğini yeniden inşa etmesini; yok denecek kadar azalmış itibar ve güven sorununu çözecek etkili bir iletişim politikası uygulamasını… Ülkenin yatırım iklimine yönelik negatif algılanabilecek açıklamalar yapmamasını ve hatta her mikrofon uzatana konuşmamasını öneriyoruz.
"Ülkemiz vatandaş olmanın kolay ama mutlu olmanın zor olduğu bir ülke haline geldi"
11 bin 402 TL olan asgari ücretin, 7 bin 500 TL olan düşük emekli aylığının yeterliliği hepimizce tartışılıyor. Bir haneye iki asgari ücret girse, hanenin geliri bu ay 22 bin 804 TL idi. Kasım 2023 itibarıyla İstanbul’daki kiralık konutların ortalama ilan metrekare fiyatı, 166,7 TL. 120 metrekare ortalama bir ev için talep edilen kira ne kadar, 20 bin 4 TL. Ne kaldı iki asgari ücretten geriye?.. Ücretler öyle bir düzeye geldi ki işçiyi, emekçiyi açlıkla imtihan eder hale geldiler. Yaptıklarının adı olsa da vatandaşımızla alay etmek anlamına geliyor. İYİ Parti olarak asgari ücrete ilişkin önerimizi dile getirmiş, Çalışma Bakanı’nın asgari ücrete yılda iki defa zam yapılamaz açıklamasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştik. 2024 net asgari ücret için teklifimiz, yılın ilk yarısında 17 bin TL en az, ikinci yarısında en az 20 bin 500 TL şeklindedir. Yaşam maliyeti o kadar yükseldi ki bu miktarlar da büyük haneler için bir anlam ifade etmeyebiliyor. Diğer taraftan düşüyor dense de hala yüksek olan enflasyon nedeniyle birkaç ay sonra zammın da bir anlamının kalmadığını hep birlikte göreceğiz ve konuşacağız. Maalesef ülkemiz vatandaş olmanın kolay ama mutlu olmanın zor olduğu bir ülke haline getirilmiştir. 137 ülke arasında ortalama mutluluk açısından 106. sıradayız. Bu gidişle biz mutsuz asgari ücretliler ülkesi olarak anılmaya başlanacağız. Buna sebep olan da elbette mevcut siyasi iktidar olacaktır.
Dün bütçe görüşmelerinde, Millî Eğitim Bakanlığı’na yönelik değerlendirmeler yapıldı. Sayın Bakan kürsüye geldi. Öğretmenlerimiz ve aileleri ekranları başındaydı. Uzun süredir seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ne atama bekleyen öğretmenlerimiz somut bir açıklama bulabildi, ne de mülakat konusu açıklığa kavuşturulabildi. Netice, 1 milyona yakın vatandaşımız için ortada yine belirsizlik ve yine güvensizlik. Ancak Sayın Bakan, ‘meri kanunlar’ derken neyi kastediyor?.. Sadece 2016’da yayınlanan bir KHK ile öğretmen alımlarına bir sözlü sınav getirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı seçimden önce ‘mülakatı kaldıracağız’ demişti. Bilmiyor muydu, kanunlarda mülakat zorunluluğunun olmadığını? Siz şimdi koskoca Milli Eğitim sisteminde yarattığınız o büyük problemin, siyasi saiklerle kontenjan artırımı ile öğretmenlerimizi zor sürecin içine soktunuz. Kendi yaptığınız yanlışlığı eleştiriyor ve bütün yükü de öğretmenlerimizin sırtına bırakıyorsunuz. Her meslek için farklı değerlendirme yapmak gerekiyor.
Buradan bir teklifimiz var. Madem Sayın Bakan’ın dediği gibi ‘meri hukukta mülakat zorunluluğu var.’ Ve o var olduğu için öğretmenlerimiz mülakata tabi tutuluyor. O halde, öğretmenlerimizi mülakat zorunluluğunun dışında tutacak düzenleme teklifimizi İYİ Parti olarak hazırlayıp TBMM’ye getireceğiz. Samimiyseniz, meri hukuktaki bu zorunluluğu kaldıralım, siz de böyle zoraki açıklamalar yapmaktan kurtulun, öğretmenlerimiz de ucu açık bu belirsizlikten…
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği mezalim devam ederken; Irak ve Suriye’deki iki önemli gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Özellikle dikkatlerden kaçan Suriye’de sessiz sedasız yeni bir tehlikenin işaretleri gelmeye başladı. Terör örgütü PYD, Suriye’nin kuzeydoğusunda ‘anayasa taslağı’ olarak lanse ettiği bir belge ile ayrılıkçılık yolunda bir adım daha attı. Aslında İsrail ile Hamas arasında çıkan çatışma, PYD’ye bu anlamda yeni bir olanak tanıdı da denilebilir. Suriye’nin kuzeyinde yaşanan ayrılıkçılığın, terör koridoru ile tahkim edilmek istenmesi, ardından defacto bir terör devletine kapı aralanması hedefi; 12 Aralık’ta açıklanan yeni bir metin ile bambaşka bir evreye taşınmıştır. Buna karşı uyanık olmak durumundayız. ABD ile IŞİD’e karşı bir operasyonel ortaklığa dönüşen PYD/PKK desteği son birkaç yılda giderek siyasal bir proje hüviyeti kazanmıştır. Önce Suriye’de özerk bir yapı isteyen PYD, sonrasında federalizm çıkışını gerçekleştirmiş. Bugün ise Anayasa adı öne sürülen bir belge ile; demokratik konfederalizm kavramı devreye sokulmuştur. Türkiye’de yeterince yer bulmayan bu gelişme karşısında yetkili kurumlarımızı uyarıyoruz. PKK terör örgütünün ve terörist başı Öcalan’ın kullandığı biçimi ile demokratik konfederalizm kavramı, yeni yapının anahtar kelimesi olarak burada tekrarlanmıştır. Söz konusu metnin 5. Maddesinde, ‘Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Cumhuriyeti, Suriye Demokratik Cumhuriyeti’nin bir parçasıdır’ ifadesi ile burada yer almaktadır. Oysa Suriye Demokratik Cumhuriyeti diye bir devlet şu anda bulunmamaktadır. Burada hangi yakın gelecek nasıl öngörülmektedir, uzmanlarımızın bunu irdelemesini salık veriyoruz. Bugünlerde Gazi Meclis’imizde, Türk milletinin iradesinin tecelligahında terörist başı Abdullah Öcalan’a övgüler düzen konuşmalar yapılması karşısında her zamankinden daha fazla dikkatli olunmalıdır. Gerçek şudur ki; PYD eşittir PKK’dır bizim için…”
"Bunun adı operasyon siyasetidir"
Zorlu, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İYİ Parti’den istifa eden siyasilerin anımsatılması üzerine Zorlu, şunları söyledi:
“Partimize yönelik manipülatif, bütünleşik, yer yer planlı bir saldırının olduğunu ifade etmek istiyorum. Diyarbakır… Orada bizim 11 bin 179 kayıtlı üyemiz vardı. Bir haftada 525 üye istifası gerçekleşti, sadece. Bu üye sayımıza karşın, biz son seçimde 20 bin üye aldık. Son 10 günlük süreç içinde birtakım istifalar yaşandı. Ama bize yine üye katılımları da oldu.
Biz eleştiriye çok açığız. Partimizin içinde de eleştiri yaygın ve hakimdir. Genel Başkanımız bütün toplantılarda buna açıktır. İçeriden ya da dışarıdan, bizim içimizden ayrılan arkadaşların da bize yönelik kayda değer eleştirileri elbette önemlidir. Bu açıdan bakmıyoruz, meseleye. İstanbul örneği… Bu ismi geçen arkadaşlardan bir tanesi bugün İstanbul dışında yakın bir ilin bir belediye meclis üyemizi arıyor. Diyor ki, ‘Biz bu akşam bir TV kanalında, bazı arkadaşlarla topluca istifa ettiğimizi meclis üyeleri olarak ifade edeceğiz. Siz de istifa edin…’ CHP bir başka kişinin ismini vererek, ‘Size onunla bir görüşme ayarlayalım’ diyor. Bunun adı, operasyon siyasetidir. Elbette biz partimizden kimsenin gitmesini istemeyiz. Ancak, haklı eleştirilerle böyle bir inisiyatif alarak partimizden ayrılan arkadaşlarımıza saygımız var. Bu bahsettiğim başka bir şeydir. Bir parti, kendi iradesi ile yetkili organları ile hür ve müstakil bir şekilde, ben rekabet etmek istiyorum, diyorsa; Türkiye’de üçüncü bir yolun öncüsü olacağım diyerek, bu kutlu duruşu ortaya koyuyorsa, karşımızda bulacağımız bir davranış mıdır bu? Hangi parti disiplinine yakışan bir davranıştır?”
İstanbul ve Ankara adayları
Zorlu, İYİ Parti’nin İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayları ile ilgili sorusuna şu yanıtı verdi:
“Aday belirleme çalışmalarımız devam ediyor. Şu ana kadar dört büyükşehir, yedi il, 85 ilçe ve 10 beldede adaylarımızı açıkladık. Yarın Uşak’ta, cuma günü Nevşehir’de olacağız. Adaylarımızı açıklamaya devam edeceğiz. İstanbul ve diğer büyükşehir belediyelerimiz özel bir çalışmayı gerektiriyor. Bunları da önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız.”
Ahmet Zeki Üçok’un, İYİ Parti Başkanlık Divanı’ndaki görevinden alınması ile ilgili soru üzerine Kürşad Zorlu, “Sayın Üçok, bu aşamada Başkanlık Divanı bir üyesi değil Genel İdare Kurulu üyesi olarak görevine devam edecek. Bunu farklı noktalara çekmek doğru değil, her siyasi partinin içinde bu tür değişiklikler oluyor. Olacaktır. İYİ Parti, güneşi ile milletimizi aydınlatmaya devam edecek” dedi.