Kadıgil, TBMM’de düzenlediği gündem değerlendirme toplantısında geçtiğimiz günlerde Erdoğan tarafından kimi sanatçılara verilen iftar yemeğini sert sözlerle eleştirdi.
“Saray da katlanarak artan örtülü ödeneğinin ve dudak uçuklatan masrafının hakkını vermek için iftarı vesile kılarak türlü alanlardan yandaşlarıyla bir araya geliyor” diyerek 2022 yılının ilk üç ayında 1 milyar 15 milyonluk harcamayla rekor kıran örtülü ödeneği hatırlatan Kadıgil, sözlerini şu şekilde sürdürdü.
Kadıgil; “Bu hafta da “sanatçılar”la iftar yaptı. Kimler yoktu ki bu güzide bu etkinlikte? Kendisi her fırsatta durup durup ne kadar özgür olduğumuzu anlatırken damadı ihalelere doyamayan Hülya Koçyiğit. Simitin bile 4 lira olduğundan bihaber ”gerekirse simit yeriz” diye oturduğu malikaneden halka akıl vermeyi ihmal etmeyen Hülya Avşar. Tayyip Erdoğan sevgisini anlatmaya ara verdiği nadir anlarda kadın şarkıcılara edep dersi vermeye kalkan Orhan Gencebay. Pandemide müzisyenler çaresizlikten intihar ederken, bilmiyoruz kaç milyon TL harcayıp bin kişinin izlemediği konserlerde ağırladıkları bir takım şarkıcılar. Sinema televizyon emekçilerinin değil ama patronlarının örgütünün yani Yapımcılar Derneğinin Kurucu Başkanı Birol Güven. Tescilli kadın düşmanı, bütün yandaşlığına rağmen AKP’de aday adaylığından öteye gidemeyen İbrahim Tatlıses ve daha niceleri bir aradaydı bu iftarda” dedi.
“Evet Hülya Avşar'ın da salık verdiği üzere halk simite talim edecek ki lale devrinin makbul sanatçıları saraylarda şatafat içinde ağırlanabilsinler, ejder meyveli smoothielerini içebilsinler kestane ballı manda yoğurdu ve hurmayla günü tamamlayabilsinler.”
Kadıgil iftar yemeğine katılan sanatçılara şu soruları yöneltti:
“Bu saray sanatçılarına sormak gerekir; biriniz kültür sanat emekçilerinin gerçek dertlerini anlattınız mı? Kapanan sahnelerin ödeneme hale gelen faturaların hesabını sordunuz mu? Sanatçıların sosyal medya hesapları üzerinden tutulan kara listeleri sözleşmelere eklenen vallahi siyasi yorum yapmayacağım maddelerini konuşanınız oldu mu? Mahkeme kapılarında süründürülen Metin Akpınar için Genco Erkal için azara boyunuz yetmez de bir küçük sitem etmeye cesaret edeniniz oldu mu? Sahi merak ediyorum bu isminin başında müzisyen sıfatı taşıyanlar hiç mi utanmadılar sanatlarını yasaklayanın sofrasına oturmaya? Yüzden fazla müzisyen intihar etti, binlercesi enstrümanını sattı, müzisyenliği bırakmak zorunda kaldı. Hiç mi içiniz yanmıyor?”
“Son iki 2 yıldır, saat 12’den sonra müzik yasak bu ülkede, müzik! Sadece müzik değil, yaşam tarzını yasaklamak dertleri! İçki içmeyelim, eğlenmeyelim gezmeyelim! Şeriata uygun yaşayalım yaşamayacaksak da şehir içi gettolara sıkışalım derdindeler! İran’daki gibi bir gecede gelmedi ama bizdeki de artık basbayağı Neo-şeriat! Koca İstanbul’da Kadıköy gibi üç beş sınırlı semtte ne yapacaksanız yapın onu da 12’ye kadar yapın şeklinde başlayan politika en son Kadıköy’e tebliğci yollama noktasına da ulaştı! Sarıklı olmasa da “Kravatlı mollalar iktidarı” laikliğe açtığı savaşı gaz kesmeden başka kılıflar ardında sürdürüyor!”
İçişleri Süleyman Soylu’nun LGBTİ+ları hedef alan sözlerini hatırlatan Kadıgil, “Müzisyen kimliğini bir kenara koyuyorum. Bakın, Daha 2 gün önce beyefendinin suç işleri bakanının dediklerine. Suçlularla fotoğraf çektirmeye ara verdiği zamanlarını LGBTİ+’lara saldırmakla değerlendiren Süleyman Soylunun bu yine bu ülkenin yurttaşlarının bir bölümünü cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle hedefe koydu. Sayın Ersoy’a açıkça sormak gerekir; LGBTİ+’lar hele hele trans kadınlar bu ülkede her gün olmadık zülme uğrarken bu zulmün baş müsebbipleriyle aynı masada oturmaya gerçekten hiç mi utanmıyor? Bu açıklamanın üzerine Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin en ünlü kadın transını sofrasında ağırlaması aslında “Erdoğan’dan Soylu’ya tokat gibi yanıt!” olarak da yorumlanabilir elbet! Lakin gönül isterdi ki Bülent Ersoy tüm düşmanlaştırılan LGBTİ+lar için bir duruş sergileyebilseydi” ifadesini kullandı.
Kadıgil, Bülent Ersoy’a Saray tarafından gösterilen hoşgörünün benzerini Türkiye’de eşit yurttaş oalrak yaşamak isteyen ve temel hakları gaspedilen tüm cinsel kimliklere gösterilmesi gerektiğini belirterek Erdoğan’a çağrı yaptı:
“Saraya da bir önerim var; Madem yılgın bir hoşgörüyle de olsa bazı translara karşı toleransınız yüksek o halde. “Bir gün de aynı Eryaman Olayında olduğu gibi İzmir’de polis zoruyla evinden mahallesinden sürülmek istenen trans kadınları davet edin. Bir gün de katledilen Hande Kader’in yakınlarını, her gün öldürülme tehlikesi altında hayata tutunmaya çalışan arkadaşlarını davet edin. Etmezsiniz, çünkü belli ki trans kadınların da ancak zengini ve yandaşı makbul.
Kadıgil, Erdoğan’ın iftar programında “Korsanla mücadeleden, telife, tiyatrodan sinemaya kadar pek çok farklı başlık altında verdiğimiz desteklerle sanatçılarımızın emeğine sahip çıkıyoruz” sözlerinin büyük bir yalan olduğunu belirtti. Kadıgil “Zat- ı şahaneleri bir cümleye 4 yalan sığdırmayı yine başarmış” diyerek sanatçılar ürettikleri eserlerden hala tek kuruş telif alamadıklarının altını çizdi.
Tiyatro ve sinema için sağlanan toplan destek miktarının 85 milyon TL olduğunu belirten Kadıgil; “Rize’de çay üreticilerine destek vermek yerien şahane bir projeye daha imza atanlar çay bardağı şeklinde yaptıkları “şey” için 47 milyon Tl ödemişler. Yani bir memleket dolusu sanatçıya ödenen para iki çay bardağı etmiyor. Ödeme garantili Çanakkale köprüsünün günlük zararı 11.2 milyon. Her gün cebimizden 11.2 milyon alarak o köprüden geçmeyen araçlar için öderken sanatçılara 8 günlük zarar parası vermekle övünüyorlar” ifadesini kullandı.
Kadıgil şunları kaydetti:
“Tüm baskılara inat hatırlatalım, seveceğiz, gezeceğiz, canımız isterse içeceğiz ve görürsün teslim alamadığın bizler ilk seçimde sana neler edeceğiz”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği'ne kapatma davası
Tip Sözcüsü Kadıgil, Türkiye'de kadınlara yönelik cinayet ve saldırılarla mücadele etmek amacıyla 2010 yılında kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne "Kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek" suçlamasıyla kapatma davası açılmasına tepki gösterdi. Kadıgil “Yaşamak istiyorum” diyen kadınların şikayet dilekçelerini işleme koymayan erkek yargı 300 TL nafakasını bile ödemeyen AKP’li bir erkeğin şikayetini derhal işleme almış” ifadelerini kullanan Kadıgil, davanın kanuna ve ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle açılmasını da eleştirdi. Kadıgil, “Asıl “Kanuna ve ahlaka” aykırı faaliyet yürüten sizsiniz. Bir ahlaksızlık arıyorsanız uzaklarda değil halkın parasını çalan saraylılarda arayacaksınız! Ve emin olun yargılanacaksınız!” diye konuştu.
Kadıgil, KCDP’nin kapatılması için verilen dava gerekçesinde yer alan “Muhtelif şikayet dilekçelerinde, derneğin kadın haklarını koruma kisvesi altında aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçaladığı, kadın ve çocuklar üzerinden menfaat elde ettikleri, kaos yaratıp mağduriyetleri arttırmayı amaçladığı, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak gibi isimlerle birlikte terör faaliyetine katılan kadınları savunduğu..." Nasıl leş bir aileyse bunların kafasındaki aile. Günde 3 kadının katledilmesi, her gün yüzlercesinin evlilik içi istismara türlü çeşitli tacize, tecavüze uğraması bu aileyi bozmuyor. Her gün onlarca çocuğun enseste maruz kalması bu kutsal aileyi bozmuyor. Ama kadın cinayetleriyle mücadele etmek için on yıldır adliye adliye, meydan meydan gezen KCDP bozuyor!” değerlendirmesini yaptı.
Kadıgil sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Yıllardır kadın mücadelesi yürüten canım Hülya Gülbahar’ın sözleriyle size cevap veriyoruz. “Kadınlar özgürlükleri için öldürülüyor. Çantalarında uzaklaştırma kararlarıyla öldürüleceklerini bile bile özgürlüklerini istiyor kadınlar… Dernek nedir ki? Kapatın dernekleri biz yenisini kurarız. Vakıf nedir ki kapatın vakıfları biz yenisini kurarız,,, Platform nedir ki dağıtın, feshedin biz yenisini kurarız… Biz özgürlük için hayatlarımızı ortaya koyduk”
Bir cümlede biz ekleyelim Hülya’nın sözlerine gelin topunuzla tüfeğinizle yobaz yandaşınızla trollerinizle yargı kisvesi adı altında adliyelere yerleştirdiğiniz yanaşmalarınızla gelin!
"Elinizden geleni de ardınıza koymayın!"
“Çocuklara LGBTİ ve PKK propagandası” yapıyor diye yoksullukla mücadele eden belki iki çocuğun hayatını kurtarırız diye çırpınan Tarlabaşı Toplum Merkezi’ni kapatın!
Rosa Kadın Derneğini kapatın! Şafak operasyonlarıyla basın evleri, kadınların iç çamaşırlarını saçın ortaya, “ince aramalarla” alın gözaltına, o cahil cevvalliğinizle “Neden adınız Rosa diye sorgulayın” belki bir başka irtibat iktibas bulursunuz Saray’a müjdeleyeceğiniz ve karşılığında ödüllendirileceğiniz!
Haaa Sayın Yanık siz de müdahil olun, hiç ar etmeden sizin yapmadıklarını yapan derneğin aleyhinde müdahillik talep edin,,, hiç utanmayın Ben size bir şey söyleyeyim mi. Asıl “Kanuna ve ahlaka” aykırı faaliyet yürüten sizsiniz. Bir ahlaksızlık arıyorsanız uzaklarda değil halkın parasını çalan saraylılarda arayacaksınız! Ve emin olun yargılanacaksınız! Hani bir zamanlar sizden hesap sormazsam namerdim diye kükreyen dünün yiğit oğlanı bugünün Suçişleri Bakanı gibi koftiden atmıyoruz; “Hesap sormazsak namerdiz!”
İstanbul Sözleşmesi davasına çağrı
28 Nisan 2022 Perşembe günü saat 9:45’te Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’ne dair davaları esastan görüşecek. Danıştay'ın vereceği karar; sadece İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararının hukuksuzluğuna ve buna yönelik iptal taleplerimize ilişkin değil, aynı zamanda, Türkiye’nin geleceği ve hukukun üstünlüğü adına da belirleyici olacak. Hep birlikte orada olacağız.
"Öğrencilerin yurt sorunu için kanun teklifi verdik aylardır bekliyor bir adım atılmıyor”
Karadeniz Teknik Üniversitesi kampüsü içerisinde bulunan Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) bağlı erkek öğrenci yurdunda yönetim tarafından öğrencilerin yemekhane ve kantine şort ve kısa pantolonla girmesinin yasaklanmasını da gündeme getiren Kadıgil; “ Üniversitedeki Dayılar tarafından yemekhane ve kantin girişlerine "Kantin ve yemekhaneye şortlu ve kısa pantolonlu girmek kesinlikle yasaktır" yazılı uyarı metni asılmış. KYK yurdu çıkma ihtimali milli piyango çıkma ihtimalinden daha düşükken yasaklar bitmek bilmiyor. Koşullar berbat yemekler berbat. Öğrencilerin yurt sorunu için kanun teklifi verdik aylardır bekliyor bir adım atılmıyor”
Barınma sorunun Türkiye’de her geçen gün daha da imkansız hale geldiğini belirten Kadıgil “-3-5 arkadaş birleşip ev tutalım desen? Kiralar korkunç. İstanbul Ankara İzmir hele tatil yerlerine hiç girmiyorum! Antalya! Mahkemeler kira davalarından geçilmiyor. İnsanlar ev bulamadığı için evlenemiyor. Öğrenciler açıkta, çalışanlar açıkta! Deprem riskli binalarda kelle koltukta yaşıyoruz! O da bulursak! Merkezi yerlerde oturmak hayal bile değil artık Türkiye’de doğanlar için. Oralar yabancılara rezerve, kiralar dövizle, Sevgili Garo’nun deyimiyle Ahmetlik Ayşelik Agopluk değil artık bizim muhitler, Johnluk, Olgalık Hanslık!” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin içine girdiği gıda krizine karşı TİP’in geçtiğimiz hafta sonu Kemalpaşa’da düzenlediği Tarım Konferası’na da değinen Kadıgil, konferansın sonuç bölümünde yer alan önerileri sıraladı.
“Bu memleketi talan eden piyasacı tarım politikalarına son verecek, Türkiye’yi kendi kendine yeten bir ülke olması için yeniden yapılandıracak, kamu yatırımları, sosyal hizmetler, teşvikler, toplumsal ve kültürel yaşamın inşası ile köylerimizi yeniden kuracağız. Özal ile başlayıp Saray Rejimi ile doruk noktasına ulaşan kamu kaynaklarının yağmasına son vereceğiz. Çiftçilere kamusal destek sağlayacak, yeniden kamu iktisadi teşekkülleri ile köy-kent bağlantısını sağlayacağız.
Tarımda kayıt dışı, güvencesiz çalışmaya son vereceğiz; kadın ve göçmen emeği sömürüsü ile yoğunlaşan bu alanda güvenceli ve gelecekli bir istihdam ilişkisi yaratacağız. Tarladan tabağımıza uzanan gıda ağının her aşamasının takipçisi olacak, sağlıklı gıdayı herkes için erişilebilir kılacağız. Özetle sermayenin kar hırsıyla yakıp yıktığı, dışa bağımlılıkla güçsüzleştirdiği, 20 yılın sonunda bizi bir Ayçiçek yağına muhtaç hale getirdiği bu piyasacı anlayışa karşı, yurttaşlarımızı ve doğayı önceleyen bir tarım için mücadele edeceğiz”
Kadıgil Sendikal örgütlenme hakları gasp edilerek işlerine son verilen Pas South İşçilerinin direnişlerini selamlayarak; geçtiğimiz hafta Parti olarak TBMM’ye sundukları sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik kanun teklifini hatırlatı.
Kadıgil şunları kaydetti:
"Hafta sonu ziyaret ettiğim Pas South’un işçileri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Özellikle kadın emekçiler. Henüz 20’li yaşlarında İrem neden işten atılmış biliyor musunuz? Sendikalı oldukları için işten atılan 63 arkadaşına camdan el sallayarak veda ettiği için… Bütün direnen emekçi kadınlara buradan selam gönderiyorum”
Burak Oğraş açıklaması
Ortada hiçbir neden yokken gencecik bir insanın intihar ettiğine tam 11 yıldır inanmamızı bekliyorlar.Deliller zamanında toplanmıyor, var olan delillerle yapılması gereken iki şüpheli tam 11 yıldır tutuklanamıyor. Ve bir türlü dava açılmıyor. Bir anne ve bir babaya yaşatılan zulüm tam 11 yıldır sürüyor. 11 yıldır bir aile yasını tutamıyor.Buradan 1 gecede iddianame hazırlayan savcılara sesleniyorum 11 yılın sonunda artık bir iddianame hazırlayın ve bu zulme son verin”
"Bayram yaklaşıyor. 4 bir kişilik bir aile otobüsle memlekete gidip dönmeye kalksalar masrafı bir asgari ücrete denk geliyor. Maalesef bayramı bile sevdiklerimizle kutlamayı bu iktidar engelliyor! Gelin bu sene tam da bu sebeple bayramları birleştirelim! Ailenizle sevdiklerinizle eşinizle dostunuzla gelin bu bayramı 1 mayısta meydanlarda başlatalım! Tüm bu anlattıklarıma hak verdiyeseniz, daraldıysanız, seçimi bekleyecek lüksünüz kalmadıysa, 1 Mayıs’ta meydanlara , İstanbul’da Maltepe’ye. 1 Mayısta Türkiye İşçi Partisiyle yürünür! Partinle yürü. Bu leş düzeni değiştir"