26 Nisan 1986 yılında Sovyetler Birliği’nin Pripyat kentindeki Çernobil Nükleer Santralı’ndaki patlama dünyanın en büyük felaketlerinden birine yol açtı. Yüz binlerce insanın ölümüne ve hastalanmasına yol açan radyoaktif yüklü bulutlar kısa sürede Türkiye’ye de ulaştı.
Piyasadaki çaylar en önemli radyasyon kaynağı oldu. Patlamanın Türkiye için en büyük sonucu özellikle Doğu Karadeniz’de kanser vakalarının artması oldu.
Hopa’lı sanatçı Kazım Koyuncu’nun kansere karşı mücadelesi Türkiye’de Çernobil ve kansere karşı verilen mücadelenin en önemli simgelerinden biri haline geldi. Koyuncu 2005 yılında kansere yenik düşerek yaşamını yitirmişti.
Deutsche Welle Türkçe, hazırladığı “Çernobil’in Türkiye’deki izleri” videosu için Kazım Koyuncu’nun abisi Hüseyin Koyuncu’ya mikrofon uzattı.
Hüseyin Koyuncu kardeşinin ölümünün ardından Çernobil’le mücadele konusunun eskisi gibi gündeme gelmediğini düşünüyor. Kazım Koyuncu’nun çok mücadeleci olduğunu, devrimci kimliğini her zaman iyi kullandığını ve halkın yanında olan birisi olduğunu söyleyen Hüseyin Koyuncu, “Babamı da kaybettik 3 yıl öncesinde. Aynı şeyi ben de taşıyorum. Ben de kanserim, 5 yıldır. 15 yaşında 20 yaşında gençler de kanser vakalarıyla mücadele ediyor” dedi.
Koyuncu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kanser taramaları hiçbir şekilde yapılmadı. Ciddi anlamda kanser devam ediyor. İnsanların imkanları kısıtlı. Kimisi Rize’ye, Trabzon’a gidemiyor.
Orada yaşayan insanlar ne istiyor? Burada bir onkoloji bölümü açılsın. Erken teşhis hayat kurtarıyor, bu bir gerçektir."
Türk Tabipler Birliği’nin 2006’da yayınladığı “Çernobil nükleer kazası sonrası Türkiye’de kanser” başlıklı rapora göre son 3 yılda Hopa’daki ölümlerin birinci nedeni yüzde 47.9’la kanserdi. Raporda bölgede artan kanser vakalarının Çernobil’le ilişkisinin araştırılması için Doğu Karadeniz’de bir kanser taraması yapılması gerektiği belirtilmişti. Ancak şu ana kadar böyle bir tarama yapılmadı. Çernobil felaketi ile ilgili resmi bir araştırma paylaşılmadığı için bunun bağlantısı halen ortaya konulmuyor.