Kemal Kılıçdaroğlu: Vatandaş perişan haldeyken, bir kişiyi nasıl koltuğa oturtulabiliriz

Kemal Kılıçdaroğlu: Vatandaş perişan haldeyken, bir kişiyi nasıl koltuğa oturtulabiliriz 2019-10-03 09:02:01 - 2019-10-03 09:02:01    
CHP lideri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yüzde 50+1 tartışmasıyla ilgili “Muhalefetten gelirse, biz hepsini değerlendirmeye tartışmaya açığız” açıklamasıyla ilgili de ilk kez konuştu. Kılıçdaroğlu tartışmayı “abes” olarak tanımladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, yeni yasama yılının başladığı TBMM’de ilk Meclis grup toplantısını yaptı, ardından da hareketlenen siyaset gündemine ilişkin BBC Türkçe’nin sorularanı yanıtladı.

TBMM’nin yeni yasama yılı başlarken, Faruk Çelik’in, cumhurbaşkanı seçilebilmek için gerekli olan “yüzde 50+1” oy alma zorunluluğunu daha aşağıya, yüzde “40+1’e çekilmesi” önerisi yankı buldu. Bir anlamda “ittifakları zorunlu” hale getiren “yüzde 50+1” oranının değişip değişmeyeceği konusu, TBMM’nin yeni yasama yılının açılış konuşmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu.

RESEPSİYONDA ‘GÜNDEMDE DEĞİL’ DEDİ

Erdoğan, ilk açıklamasında, bunun için anayasa değişikliği gerektiğini anımsatarak, “Konuşma yeri Meclis’tir. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz. Onun için iktidarıyla, muhalefetiyle el ele vererek bunu gerçekleştirebiliriz” açıklaması yaptı ve bu sözleri oranın düşürülmesine “yeşil ışık” olarak da yorumlandı. Ancak Erdoğan, aynı akşam TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un verdiği resepsiyonda aynı soruyla karşılaşınca, bu kez böyle bir değişikliğin gündemlerinde olmadığını vurguladı.

Hatta Erdoğan yüzde 50+1 düzenlemesini getirenin kendileri olduğunu anımsatıp, “revize etmemiz ciddiyetimize yakışmaz” dedi ancak bir yine de bir açık kapı bıraktı: “Muhalefetten gelirse biz hepsini değerlendirmeye, tartışmaya açığız.”

Henüz sıcak bir tartışma olması nedeniyle, Kılıçdaroğlu’na ilk yönelttiğimiz soru da Erdoğan’ın açıklamaları oldu. CHP lideri bu tartışmayı, “Gündem değiştirme, içeride ekonomi, dışarıda dış politikada yaşanan büyük sorunları örteme yönelik bir tartışma” olarak nitelendirdi.

‘DİKTA YÖNETİMLERİNDE OLUR’

Erdoğan’ın, değişiklikle ilgili muhalefeti adres olarak gösteren sözlerini anımsattığımızda ise şu yanıtı verdi:

“Muhalefetin önceliği, vatandaşın içinde bulunduğu perişan durumdan vatandaşı kurtarmak, çözümler üretmek ve bu çözümleri dillendirmek. Muhalefetin görevi bir kişiye koltuk bulmak ya da bir kişinin koltuğuna sürekli kazandırmak değildir. Vatandaş perişan haldeyken, siz bir kişiyi, nasıl koltuğa oturtulabiliriz, nasıl buna süreklilik sağlanır? Böyle bir arayış demokrasilerde de olmaz, dikta yönetimlerinde olur. Bunun tartışılmasını da abes görüyorum, doğru değil.”

‘MİLLET İTTİFAKINI BOZMAK İÇİN İSTİHBARAT DA DEVREDE…’

Siyasette son dönemde yanıtı merak edilen sorulardan birisi de CHP ile İYİ Parti’nin yaptığı seçim ittifakının devam edip etmeyeceği. CHP liderinin, ittifak tartışmaları, hem de hem de Fırat’ın doğusuna operasyon konusunda hükümetten gelen açıklamalarla ilgili sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:

Son zamanlarda İYİ Parti’den, Millet İttifakı’na dönük eleştiriler artmaya başladı. Özellikle parti sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, “CHP HDP ile ittifak yaparsa biz orada yokuz” gibi açıklamalar yaptı, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin ittifakını bozmaya yönelik bir Saray hareketi bu. Çünkü Saray, bu ittifakın bir şekilde bozulmasını istiyor. Araya pekçok kişiyi koyuyorlar, istihbarat elemanları dahil olmak üzere devreye konulup, “Millet ittifakını nasıl bozarız?” arayışı içindeler. Ben bu ittifakın bozulacağını sanmıyorum.

Bu Ağıralioğlu’na farklı bir kimlik yüklemek anlamına gelmiyor mu?

Ben sayın Ağıralioğlu için konuşmuyorum. Kaldı ki sayın Ağıralioğlu’nun söyledikleri çok yanlış şeyler değil onu da bir bilelim yani.

Dedi ki, “İYİ Parti ayrı CHP ayrı.”

Doğru biz ayrı partileriz, yüzde yüz örtüşmüyoruz ki.

Şimdi bazı sorular soruluyor, o sorulara bakınca alınan yanıtların hiçbirisi yanlış değil. Yanlış bir şey söylemiyor İYİ Parti’nin sözcüsü: Terör örgütünün kınanması, mesafe konulması…

Tabii zaten bütün siyasi partilerin teröre ve terör örgütün karşı çıkması lazım. Bu siyasi partilerin vazgeçilmez tavırlarından birisidir zaten. Aksi halde demokrasiyi yok etmiş olacağız. Bu konuda bütün siyasi partilerin duyarlı olması lazım.

Bu çağrıyı yapıyor Ağıralioğlu, yapabilir bu da gayet doğal bir çağrıdır yani.

CHP ile HDP kolkola girerse biz olmayız, cümlesi sizi rahatsız etmiyor mu?

Soruya bakmak lazım, hangi sorunun sonucu olarak bu cümleyi kullandı, ona bakmak lazım. HDP ayrı parti, biz ayrı partiyiz.

HDP ile kolkola mısınız?

Hayır efendim, hiçbir partiyle kolkola değiliz. Demokrasi konusunda, kim demokrasiyi savunuyorsa, biz de onlara saygı duyarız, tek adam rejimine kim karşıysa saygı duyarız.

Vatandaşın sorunlarını çözme konusunda kim düşünce üretir, yol, yöntem üretirse saygı duyarız.

HDP de bu ülkenin 6 milyon kişinin oyunu almış bir siyasi parti. Yasadışı işlem varsa bu ülkenin savcısı var, istihbarat örgütü var, mahkemeleri var, gereğini yaparlar.

İstihbarat elemanları devrede dediniz, AKP tarafından Millet İttifakı’nı bitirmeye yönelik özel bir çalışma mı yapılıyor sizce?

ÖZEL BİR ÇALIŞMA YAPILIYOR

Özel bir çalışma yapılıyor. Saray, Millet İttifakı’nı dağıtmak için özel bir çalışma yapıyor. Bu çalışmayı da “İttifakı oluşturan siyasi partileri nasıl karşı karşıya getiririz, nasıl ayrıştırır böleriz” hesabı üzerine politikalar yapıyorlar.

Belli kişiler, devreye sokuluyor, belli kişiler televizyonlarda vs. şurda burda, bu ayrışmayı bir şekliyle sağlayacak sorularla, Saray’a hizmet ediyorlar.

Biz bunu görüyoruz, farkındayız. Meral Hanım da bunun farkında.

Sizin Meral Hanım’la bir görüşmeniz oldu mu? Ya da bundan sonra, ittifak konusundaki tartışmalar üzerine bir girişiminiz olur mu, biraraya gelir misiniz?

Hayır sadece hastalandığında arayıp geçmiş olsun dedim.

Şu anda ittifakı güçlendirecek veya zayıflatacak bir ortam yok. Çünkü bir seçim sürecinde değiliz.

İYİ Parti’nin kendi programı var, CHP’nin kendi programı var, Saadet Partisi’nin kendi programı var, Demokrat Parti’nin kendi programı var. Kendi söylemlerimiz var. Ekonomiye dış politikaya farklı bakış açılarımız var.

Dolayısıyla ortada bir seçim olmadığı için “biraraya gelelim bir ittifakı kuralım” diye bir şey yok.

Ama şu var, biz aldığımız önemli kararları, belli bir konuda bir karar alayıyorsak ve ve Türkiye’nin gündemiyle çok yakından ilgiliyse ben bu önemli kararları Millet İttifakı’nın genel başkanlarıyla paylaşıyorum. Nasıl bir karar aldığımızı kendilerine bir şekliyle aktarıyorum. Onlar da benzer konularda düşüncelerini aktarıyorlar.

Fırat’ın doğusuna operasyon meselesi tartışılıyor. Bir yandan ABD ile temas var, bir yandan “gireceğiz” açıklamaları geliyor iktidardan…

Şunu söyleyeyim, devleti iyi yönetemiyorlar.

Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı olduğunda ya da saldırı ihtimali ortaya çıktığında, Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye ile Süleyman Şah Türbesi arasındaki alanı kontrol etmek durumundaydı.

Eğer bunu yapsaydı bugünkü felaketle karşılaşmazdık. Dediğim gibi devleti yönetemedikleri, nasıl yönetceklerini bilmedikleri için Rusya ile Amerika arasında savruldukları için bugünkü tablo ortaya çıktı.

Koskoca Türkiye Cumuriyeti devleti IŞİD’den korkar mı, kaçar mı? Bizi dünyaya rezil ettiler bunlar.

Şimdi getirdik Süleyman Şah Türbesini kendi topraklarımıza yakın bir yerde defnettik. Efendim yakında tekrar biz oraya götüreceğiz. Yani tam bir komedi. Yani o bölge tümüyle PYD’nin kontrolüne girdi.

Erdoğan, BOP’un eşbaşkanlığını yapmaya devam ediyor.

son dakika