“19'uncu yüzyılda Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz döneminde sultan hükümetin gerisinde kalmıştır, Abdülhamit Babıali'yi bastırmıştır. Abdülhamit'i sevmek başka bir şey, onun şartlarına sahip olmak başka bir şey, bu çok önemli, belirli vasıfları, nitelikleri var, herkes Abdülhamit olamaz. Abdülhamit kozmopolit bir imparatorluğun başında, onu tanıyor ve gereklerini yerine getiriyor. Diğer tarafta bazı noksanları var, donanma çok ihmal edilmiş, geriye hiçbir şey kalmamış. İkincisi sansür meselesi, o iyi bir şey değil. Sen sansürle asıl ayaklanan ve İmparatorluğa karşı kastı olan azınlıklara bir şey yapamıyorsun. Yayın organları dışarda, basılıyor geliyor. Cumhuriyet'te Osmanlı'yı reddetme durumu söz konusu değildir. Bugün Türkiye, askeri bakımdan birçok Avrupa ülkesinin önündedir. Hilafet geri gelmez, çünkü hilafet Bohemia kristali gibidir, kırılır, gider. Kırıldığı yerden onu bir daha bitiştiremezsin, eski görünümü kaybolur. Porseleni bağlarsın, tınısı gider ama kristali hiç bağlayamazsın. Hilafet kurumu zaten 20'nci yüzyılla birlikte işlevini yitirmiş bir kurum olduğu için kaldırılması Cumhuriyet'in iç ve dış politikasını önemli bir şekilde etkilemedi. Bundan sonra saltanat da gelmez, hilafet de gelmez, bunu herkes aklından çıkarsın.”