CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Özkoç, İstanbul’daki terör saldırısını hatırlatırken Bakan Soylu'yu, “Terörle mücadele MİT'in dışında, istihbaratın olmadığı bir mücadele olabilir mi? Devletin başının bilgisi olmadığı iradesinin olmadığı bir mücadele olabilir mi? Bana göre olmaz. Akılla düşündüğüm zaman olamaz. Kardeşlerimizi kaybettiğimiz, ciğerimizin yakan terörle mücadele şov alanı değil ki. Süleyman Soylu'nun şov alanı değil ki. Süleyman Soylu'nun beceriksizliğinin bedelini ya da oynanan oyunlardaki aldığı rolün bedelini Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan masum insanlar kanıyla ödemek zorunda mıdır? Buna devam etmek zorunda mıdır?" sözleriyle eleştirdi.
Engin Özkoç'un konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Göz yuman kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır"
Çok acı bir olay yaşadık. Taksim'de bir bomba patladı. 6 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti. Dün de ifade ettiğim gibi, böyle bir acıyı yaşamak; her hanede kendi evladıymış gibi bu acıyı içinde hissetmek, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan her yurttaşın içselleştirdiği bir şeydir. Herkesin canı yandı, herkesin içinden bir parça koptu. Türkiye Cumhuriyeti, büyük, güçlü bir devlet. Böyle büyük ve güçlü bir devletin maalesef güçsüz; ne yaptığı, ne söylediği belli olmayan, kendi bakanlığını yönetemeyen bir bakan tarafından, İçişleri Bakanlığı idare ediliyor. Birisi buna göz yumuyor. Göz yuman kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bütün bu işlerin sorumlusu ve tetikçisi Süleyman Soylu'dur.
Bu elimdeki belge, Emniyet'in internet sayfasından indirdiğim bir belgedir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da bir video görüntüsü vardır. Bu konuşma ile ilgili. Bu konuşmada İçişleri Bakanı, bu terör saldırısından sonra nasıl bir ifade kullanmış: 'Kimsenin etrafında Nusaybin'inin, Kızıltepe'nin, Kamışlı'nın olduğu gibi birçok terör örgütünün fink attığı ve birçok ülkenin istihbarat ağlarının fink attığı bir yer yoktur.' Ben size soruyorum, Nusaybin ve Kızıltepe hangi ülkeye ait? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları içinde… Bunu söyleyen kim? Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı. Ne diyor burada, diyor ki bizim sınırlarımız içinde terör örgütleri fink atıyor, istihbarat örgütleri fink atıyor diyor. İşte belge. İsteyen arkadaş videosunu da indirip gösterebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanlığı’nın başındaki bu adamdır.
"Bunu İçişleri Bakanı'na söyleten ve daha sonra da Biden'in elini sıkıp taziyeyi kabul eden Recep Tayyip Erdoğan'dır"
Olayı birlikte inceleyelim. Süleyman Soylu, ayrıca dedi ki 'Bu terör örgütünün arkasında ABD vardır' dedi. 'Taziyesini de kesinlikle kabul etmiyoruz' dedi. Ya bunu sana Recep Tayyip Erdoğan söyletmediyse kendi başına söylediysen bunu; bunun gereğini Recep Tayyip Erdoğan'ın yapması gerekiyor. Ama ben inanıyorum ki bunu İçişleri Bakanı'na söyleten ve daha sonra da Biden'in elini sıkıp taziyeyi kabul eden Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bunu bu noktaya getiren Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zattır. Ama bunlar bir şeyi planlarken ve yaparken beceriksizce, ellerine, yüzlerine bulaştırarak yapıyorlar.
Arkasından diyor ki, 'Mesajı aldık, karşılığını vereceğiz.' Adım adım gidelim. İçişleri Bakanı, terör örgütünün mesajını aldık der mi? Size soruyorum. İçişleri Bakanı, terör örgütünün yaptığı bir eylemden sonra, 6 kardeşimiz hayatını kaybettikten sonra terör örgütü bize vermek istediği mesajı biz aldık diyor, İçişleri Bakanı. Bu gerçekten aklıyla hareket etmiyorsa başka bir şeyle hareket ediyor. Çünkü aklıyla hareket eden bir insanın bunları kullanıyor olması mümkün değil.
"Erdoğan'ın bu millete bunun hesabını vermesi gerekiyor"
Bir gün sonra, MİT, CIA ve Rus istihbarat şefleri Ankara'da ağırlandı. Bir gün sonra. ABD'nin yaptığı, CIA'nın içinde olmadığı bir terör saldırısı mümkün müdür? Yani hem diyorsun ki ben onların taziyesini kabul etmiyorum hem de oturuyorsun CIA ile toplantı yapıyorsun. Bir gün sonra da Tayyip Erdoğan, sanki Süleyman Soylu böyle bir şeyi söylememiş gibi, gitti Biden'in elini sıktı, taziyesini kabul etti. Şimdi bir kez daha soruyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan bütün yurttaşlarımızın dikkatini buraya çekmek istiyorum: Dünyanın hiçbir ülkesinde bir İçişleri Bakanı, burada yapılan terör örgütünün yaptığı saldırının arkasında şu ülke vardır dedikten sonra o ülkenin başkanı gidip onunla el sıkışmaz. Böyle bir şey yok. Burada bu emri Recep Tayyip Erdoğan, Soylu'ya vermemişse bunun başka bir açıklaması yok. Recep Tayyip Erdoğan bunu bile bile yaptırıyorsa, o zaman Recep Tayyip Erdoğan'ın bu millete bunun hesabını vermesi gerekiyor.
Terörle mücadele… MİT'in dışında, istihbaratın olmadığı bir mücadele olabilir mi? Devletin başının bilgisi olmadığı iradesinin olmadığı bir mücadele olabilir mi? Bana göre olmaz. Akılla düşündüğün zaman olamaz. Kardeşlerimizi kaybettiğimiz, ciğerimizin yakan terörle mücadele şov alanı değil ki. Süleyman Soylu'nun şov alanı değil ki. Süleyman Soylu'nun beceriksizliğinin bedelini ya da oynanan oyunlardaki aldığı rolün bedelini Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan masum insanlar kanıyla ödemek zorunda mıdır? Buna devam etmek zorunda mıdır?
Topyekûn hem iktidarın kendi içinde hem de muhalefetin her kesiminin, hepimizin birlikte olduğu ortak bir mücadelenin sürdürülmesi gerekirken, bu insanlarla bir uzlaşı içinde samimi olmadıkları için, kafalarının arkasında başka bir şey olduğu için bunu düzgün bir şekilde yürütmedikleri için, beceriksiz, art niyetli oldukları için kötü oldukları için… Bunu ortak düzleminde birlikte yürütemiyoruz. Soylu, tek başına faili bulduysa yani bu da Amerika ise TBMM burada. AKP iktidarı ABD ile ilgili delilleri kapalı oturumda TBMM'ye getirir konuşur. Buradan Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum, elini sıktığın Biden'in söylediği mi doğru, onunla mı samimisin; yoksa emir verdiğin Soylu'ya mı söylettin, emir vermediğin Soylu, sana rağmen mi bunu söyledi? Eğer sana rağmen bunu söylediyse kardeşim, bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsun, gereğini yap.
Senin İçişleri Bakanı'nın diyor ki 'Benim ülkemde terör örgütleri, başka ülkenin istihbarat ajanları fink atıyor.' Dünyanın neresinde bunu söyleyen bir İçişleri Bakanı var? Dünyanın neresinde bunu söylerse yaptırımı olmayan bir ülke var? İstanbul'un göbeğinde milletimize bir saldırı olayı oluyor, 6 canımız gitmiş, İçişleri Bakanı çıkmış diyor ki 'Mahcubuz' diyor. İçişleri Bakanı, terör örgütünün böyle bir saldırısından sonra milletimize 'mahcubuz' cümlesi ile bu olayı hafifletmek istiyorsa İçişleri Bakanı bir alçaktır. Bir alçaktır. Eğer 'Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde terör örgütleri fink atıyor' diyorsa, 'Başka ülkelerin istihbarat ajanları fink atıyor' diyorsa; o fink atan terör örgütleri bin 200 kilometre gelip İstanbul'un göbeğinde de fink atarak bomba koyuyor, 6 canımız gidiyor, İçişleri Bakanı Soylu, gelip de milletin karşısında 'Mahcubuz' diyorsa o İçişleri Bakanı alçaktır. Derhal görevden alınmalıdır, kesinlikle görevden alınmalıdır, kesinlikle görevden uzaklaştırılmalıdır. Eğer bunu Recep Tayyip Erdoğan yapmıyorsa o İçişleri Bakanı'nın Recep Tayyip Erdoğan ile bildiği ilgili şeyler vardır, onu tehdit ediyordur. Ya da bu yaptıklarının tamamını Recep Tayyip Erdoğan, ona yaptırıyordur, o yüzden ikisi bu süreci birlikte yönetiyorlardır. Bu kadar açık ve net.
Sen demedin mi 'Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz, kuş uçurtmuyoruz, 120’den az terörist kaldı.' Şimdi sen diyorsun ki 'Türkiye topraklarında terör örgütü fink atıyor.' 'Uluslararası ajanlar fink atıyor' diyorsun. Bunu ben söylemiyorum, bunu sen söylüyorsun. Taksim'in merkezine bomba koyan kadın terörist, güvenlik unsurlarının en yoğun olduğu yerlerden biri olan Afrin'den 4 ay önce yola çıkmış. Türkiye'ye sınırdan kaçak olarak geçmiş. Zaten sınır kevgir. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu, 'Sınır namustur' diyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşının canı, bizim namusumuzdur. Onun için Kılıçdaroğlu bunu söylüyor.
İstanbul'a ulaşıyor bu terörist, ev kiralıyor, tekstil atölyesinde işe giriyor. Tekstil atölyesinde yaptığı bir iş de yok. Ve elinde bomba Taksim'e geliyor. Giydiği kıyafet, herkesin dikkatini çekecek derecede ilginç bir kıyafet. Kamuflajlı bir pantolon, ayağında postal var. Geliyor, o bombayı bir saksının dibinde 45 dakika oturarak orada bekliyor. Arkadaş, tam da İçişleri Bakanı'nın dediği gibi terör örgütüne mensup kişi İstanbul'un göbeğinde fink atıyor. Bombayı saksı dibine bırakıyor ve gidiyor. 6 canımız gidiyor. 6 insanımız ölüyor. İçişleri Bakanı, bu saldırıdan sonra 'mahcubuz' diyor. Aldıkları tedbiri söylüyorum size, Taksim'deki saksıları toplattılar, ağaçları söktüler, bankları kaldırdıttılar. Terörle mücadele bu mudur? Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanlığı'nın aldığı tedbir bu mudur? Bu kadar basit midir? Bombayı terörist kadına teslim eden, organizasyonu yapan karanlık isim nerede? Onunla beraber gelen, kalan, bombayı ona teslim eden, ondan sonra ortadan kaybolan adam nerede? Çünkü o da fink atıyor. Terörle mücadele saksı sökmek değildir. Terörle mücadele istihbarattır, ciddiyettir. Terörle mücadele bir ülkenin içinde terör örgütlerine fink attırmamaktır. Başka ülkelerin ajanlarına fink attırmamaktır. Eğer sınır güvenliği yoksa bir ülkede, eğer sınırda güvenlik değil de terör kol geziyorsa Soylu'nun Taksim'de yaptığı açıklama gibi kimsenin coğrafyasında Tel Rıfat, Kobani, Mümbiç yok, kimsenin coğrafyasında kengire dönmüş sınırlarından ülkeye giren 5 milyon sığınmacı yok.
Bir Soylu'nun, şımarık ve maço şovlarına bu ülke neden katlanıyor? Bu ülke Recep Tayyip Erdoğan'ın Soylu'ya yaptırttığı işlerden dolayı ona katlanmak durumunda kalıyorsa bu ülkede daha çok canları, bu insanlar dolayı yanacaktır ve bunun sorumlusu bundan sonra bir tek can dahi gitse Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu İçişleri Bakanı'nı orada tuttuğu müddetçe. Nedeni çok açık. Dünyanın neresinde olursa olsun bir İçişleri Bakanı, 'benim ülkemde terör örgütleri fink atıyor, benim ülkemde istihbarat ajanları fink atıyor' diyorsa, 'Benim ülkemde 6 can gitti, bundan dolayı mahcubiyet duyuyorum' diyorsa ve bununla bunu basite indirgeyerek kendisini temize çıkartmak istiyorsa o zaman bu ülkenin çivisi çıkmış demektir.
İçişleri Bakanı Soylu, CHP Grup Başkanvekili olarak söylüyorum, beceriksiz, terörle mücadele etme bilgisinden yoksun, zavallı bir adamdır. Zavallı bir adam olduğunu defalarca ispatlamıştır. Böyle bir terör olayından sonra televizyonların karşısına çıkıp da 'mahcubuz' diyen ne yapabilirim ki benim ülkemde terör örgütleri kol geziyor, ne yapabilirim ki benim ülkede yabancı ajanlar kol geziyor diyen bir İçişleri Bakanı'nı orada oturtan bir Cumhurbaşkanı asla iyi niyetli biri değildir."
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, geçmişte FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e yaptığı övgüler için "Keşke söylemeseydim" sözlerinin anımsatılması üzerine Özkoç; şunları söyledi:
"Ülkeyi bunlar yönetiyor. Biri Adalet Bakanı, biri İçişleri Bakanı. Keşke söylemeseydim demiş. Keşke söylemeseydim dediği kişi bugün terör örgütünün lideri olan kişidir. Terör örgütüne dizdiği övgülerden dolayı diyor. Aynı övgüleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da yapmıştır. Aynı övgüleri Recep Tayyip Erdoğan defalarca yapmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği ve bilgisi olmadan hiçbir terör örgütünün başını ve üyelerini onlardan hiçbir tanesi övemez. Şimdi onların 17-25 Aralık'ları dedikleri milat 17-25 Aralık'ta Fetullahçı Terör Örgütü'nün bilgisi dahilinde yaptıkları hırsızlıkların ifşa oldukları tarihtir. Bizim için böyle bir milat yoktur. Bizim için 17-25 Aralık, hırsızlıklarının ortaya çıktığı milat tarihidir. Yoksa terör örgütü ilan ettik diye bir şey yok. O terör örgütünün ne olduğunu bile bile Recep Tayyip Erdoğan, 'Onlar ne istediyse yaptık' diyen siyasi liderdir. O yüzden Türkiye Cumhuriyeti'nin yöneten kişiler bu kişiler, bu bakanlardır. Bu sarayın bakanları ve onların başındaki zattırb"
Altılı Masa'nın Cumhurbaşkanlığı adayına ilişkin sorulan soruya Özkoç, "Cumhurbaşkanı adaylığını belirleyecek yer Millet Masası'dır. Altı genel başkanın olduğu Millet Masası'dır. Adayı nasıl açıklayacaklarını Millet Masası açıklamıştır. Adayın hangi özelliklere sahip olacaklarını açıklamıştır. Millet Masası'nın iradesi ile bu çürümüş Cumhurbaşkanlığı sistemini yok etmek için birlikte kararlı bir şekilde yürüyen, genel başkanların kararlı tutumunu zafiyete uğratacak hiçbir söylem doğru bir söylem değildir. Bütün genel başkanlarımızın kararlı ve istikrarlı tutumunu güçlendirecek, arkasında duracak bir duruş sergilemeliyiz. Biz bunu böyle yapmakta milletvekillerimiz, parti meclisimiz, MYK'mız bunu böyle ifade etmekte kararlıyız" dedi.