Özdağ, Sözcü yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtladı.
-Sayın Özdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan son konuşmalarında Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşebileceğini ima eden “Devletler arasında siyasi diyalog kestirilip atılamaz, bizim Esed'i yenmek gibi bir derdimiz yok ki”, “Siyasette dargınlık olmaz” gibi cümleler kullandı. Türkiye, 11 yıldır Suriye iç savaşına karışıp Esad'a karşı gruplarla beraber faaliyet göstermemizin maddi-manevi sıkıntılarını yaşıyor, Suriye'dekilerle birlikte 10 milyon insana baktığımızı Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar söylemişti, sizce olumlu bir gelişme olacak mı?
Suriye'de Beşar Esad rejimini devirme ve yerine AK Parti destekli bir hükümet oluşturma politikası, AK Parti'nin 2011'den bu yana resmi politikası olarak yürürlükte. Bunun gerçekleşmeyeceği belli olmasına rağmen Erdoğan inatla birçok kez “Esad'ın devrilmesi gerektiğini, kendisiyle aynı masaya oturmanın, görüşmenin mümkün olmadığını” söyledi ve Esad'ı kendi halkına karşı katliam uygulayan bir siyasetçi olarak tanımladı. Oysa aynı Erdoğan'ın Türkiye'de PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'la uzun bir süre müzakereler yürüttüğü gayet açık bir şekilde biliniyor. Keza Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlığa karşı suç işlediği konusunda hüküm giymiş olan eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir'le de sıcak ilişkiler sürdürmeye devrilene kadar devam etti. Bu anlamda Erdoğan'ın bu son açıklaması 2011'den bu yana sürdürmüş olduğu Suriye politikasının resmen iflas ettiğini kabul etmesidir. Ama bu kötü bir şey değildir, gerçekten kopmuş bir siyasetçinin bir anlamda dış ve iç baskılar neticesinde gerçekleri görmek zorunda kalışını göstermektedir.
-Anlaşırlarsa bir kısmını gönderebilir mi acaba?
Karadeniz'de gittiğimiz illerde de halk, esnaf sığınmacılardan bıkmış durumda. Öyle “bir kısmı” falan yok, hepsi dönmeli vatanlarına. Türkiye'de 13 milyon sığınmacı ve kaçak var, bu 13 milyonun ne kadarını ülkelerine yollayacaklar, yarısını yollasalar Türk milletinin sırtında 6,5 milyon sığınmacı ve kaçak kalacak demektir, bunu Türk milleti neden kabul etsin? Bu rakamın bile Türkiye için ne kadar büyük bir rakam olduğu açık değil mi? Türkiye böyle büyük bir yükü neden kaldırmak zorunda olsun? Zaten 10 seneden beri Türk halkının sırtında bu yük her geçen gün artarak ve bugünkü ekonomik krizin en önemli nedenlerinden biri olarak varken şimdi bir de bunların kalıcı hale gelmesini kabul etmek mümkün mü? Biz bunun mümkün ve doğru olmadığını düşünüyoruz.
- Yalnız, biliyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu “vatandaşlık verilen Suriyeliler” açıklamasını benim röportajımda yapmıştı. Kendi araştırmalarına güveniyordu, “ellerindeki verilerin YSK'da bile olmayacak kadar net” olduğunu ve seçim sonucunu etkileyecek oranda vatandaşlık verilmediğini söylemişti. Cumhurbaşkanı ise buna nedense çok kızdı, öfkesi hala bitmiş değil.
İktidar vatandaşlık verdiği Suriyelileri hemen seçmen listelerin dağıtacak kadar saf değil. Şu anda CHP vatandaşlık konusunda YSK'nın verilerine güveniyorsa , bu bile bile lades olur. Üstelik Kılıçdaroğlu diyor ki “300-500 bin gibi önemli rakamlar değil”, önemli yabancı rakamı ne? Bu seçim yüzde 50+1 oyla kazanılacak bir seçim, demek ki bir oy bile önemli. Üstelik iktidar bir kuyumcu terazisi hassasiyetiyle kendi işine yarayacak bir seçim kanununu hazırlayıp geçirdikten sonra… İstanbul'daki ilk yerel seçim 13 bin oyla kazanıldı. 250 binle kaybederse ne olacak? Bu konu çok önemlidir.