Soysal, kendisine kesilen idari para cezası tebliğ edilmeden ödeme emri gönderilmesine karşı ödeme emrinin iptali için dava açmış ancak idare mahkemesi bu davayı reddetmişti.
vicdaniret.org’un aktardığına göre; Soysal söz konusu karar kesin nitelikte olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu ancak buradan da istediği cevabı alamadı. AYM Soysal’ın başvurusu, diğer kabul edilebilirlik kriterleri incelenmeden “Başvurunun Anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu” gerekçesiyle kabul edilemez bulundu.
Bunun üzerine Soysal, her ne kadar sadece bir ödeme emrinin tebliğine ilişkin gibi dursa da ortada AYM’nin iddia ettiğinin aksine başvurunun hem Anayasal olarak hem de kişisel olarak oldukça önemli olduğunu belirterek 10 Ekim’de AİHM’e başvurdu.
Soysal başvurusunda ayrıca Anayasada yazılı ‘vatan hizmeti’ni, Anayasanın öngördüğü üzere Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) dışında bir kamu kurumunda sivil hizmet olarak yerine getirmek istediği talebiyle Askerlik Şubesi’ne, Askeralma Genel Müdürlüğü’ne ve TBMM’ye başvurduğunu ancak bu talebinin kabul edilmediğini de belirtti.
Soysal özellikle Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinden hareketle resmi rakamlara göre 6 Şubat depremlerinde 50 binin üstünde insanın yaşamını yitirdiğini belirterek depremle ilgili bir sivil hizmet almak istediğini belirtmişti.
AYM önünde halihazırda vicdani ret hakkıyla ilgili birçok başvuru bulunurken Soysal’ın müvekkilleri adına gerçekleştirdiği 50’nin üzerinde bireysel başvuru hakkında hala karar verilmedi.
“Savaşları engellemenin en iyi yolu zorunlu askerliğe karşı çıkmak"
Soysal, son dönemde sıklıkla 3. Dünya Savaşı’ndan bahsedildiğini, geçmiş iki dünya savaşında asker sivil fark etmeden milyonlarca insanın yaşamını yitirdiğini belirterek bunun önüne geçmenin tek yolunun militarizme karşı koymak olduğunu söyledi.
Filistin ve Ukrayna’da sivillerin katledildiğini unutmamak gerektiğini eleyen Soysal savaşlara karşı olmanın en iyi yolunun zorunlu askerliğe karşı çıkmak olduğunu ve suç olarak tanımlanmasına rağmen “halkı askerlikten soğutmak” gerektiğini belirtti.
Bu durumun sadece Türkiye’yle ilgili olmadığını ancak var olan şiddet ikliminin Türkiye’deki görünümümün toplumsal kriz olduğunu ifade etti.