Hayvanların engel ve travmasının genellikle insan kaynaklı olduğunu ve travmayı aşma sürecinin hayvandan hayvana farklılık gösterdiğini belirten Ersen Sarıkoca, şu bilgileri verdi:
“Yaşam merkezimizde darbeye, şiddete bağlı travma yaşayan, kurşunlanmış, baltalı saldırıya uğramış, kulakları, patileri kesilmiş, köpek dövüşlerinde kullanılmış, tecavüz ve tacize uğramış birçok hayvan var. Bu hayvanlar, insanlar tarafından bu denli zarar gördükleri halde buraya geldikten sonra yine bir insan tarafından sevilmeyi öğrenebiliyorlar. Çünkü köpeklerin, insanlardan en büyük farkı art niyetleri olmaması ve kötülüğü çok çabuk unutabilmeleri. Hafızalarında kötülüğü tutup, insanlardan intikam alma gibi bir duyguları yok. Onlar sevgiye sevgiyle kısa sürede karşılık verebiliyor.”
DÖVÜŞTÜRÜLDÜ, BALTALI SALDIRIYA UĞRADI
Ardahan’da, 2019 yılında dövüştüğü köpeğin sahibi tarafından sürekli kazandığı gerekçesiyle baltalı saldırıya uğrayan Kangal cinsi köpeğin, omurgasında balta yarasına bağlı kocaman delikle yaşam merkezine getirildiğini anlatan Sarıkoca, “Ağır yaralı olarak gelen köpeğimizin çok şükür tedavisi tamamlandı. Yaşadıklarına rağmen insan canlısı bir köpek olarak hayatına devam ediyor. Çünkü bir köpek siz ona ne verirseniz onu alıyor. Bir köpeği nasıl yetiştirirseniz davranışı da buna bağlı şekilleniyor” dedi.
KULAKLARI KESİLDİ, DİŞLERİ SÖKÜLDÜ
Kulakları makasla kesilip, şiddet uygulanan Pitbull cinsi 'Turbonaz’ın dramını da anlatan Sarıkoca, “'Turbonaz'ın bize gelene kadar ne yazık ki yaşamadığı sıkıntı kalmamış. Dişi olduğu için üretimde adeta fabrikasyon usulü kullanılmış. Kulakları büyük ihtimalle makasla kesilmiş. Köpek dövüşlerinde kullanılmış, geldiğinde dövüşlerden kalan birçok yarası ve izi vardı. Tedavi gördüğü halde izlerin bir kısmı hala duruyor. Bir deri bir kemik olarak bize gelen 'Turbonaz', dövüş köpeklerinin önüne dişleri çekilerek yem olarak atılmış. Bugüne kadar birçok sıkıntı yaşamasına rağmen insanlarla hiçbir problemi yok. İlk defa gördüğü insanlara bile göbeğini açar, kuyruk sallar, kendini sevdirir. Aslında Pitbull'lar saldırgan, deniyor; 'yasaklı ırk' olarak adlandırılıyor ancak bunun sorumlusu da insanlar” diye konuştu.
‘MUCİZELER BİZİM İÇİN GÜNDELİK ALIŞKANLIKLAR OLDU’
Engelli, hasta ve felçli hayvanlarla aynı atmosferi solumayan kişiler için mucize olan durumların, kendileri için günlük rutin haline geldiğini belirten veteriner Sarıkoca, “Ötenazi yapılmak üzere olan, ‘Artık bu hayvana yapabileceğimiz hiçbir şey yok’ denen noktalarda yaptığımız müdahalelerle birçok kedi ve köpeği ayağa kaldırdık. Bakımevinde, kronik hastalığı olan, kanserli, çeşitli travmalar sonucu felçli ve yatalak olan birçok hayvanın tedavisi devam ediyor. Ayrıca köpeklerde ölümcül olabilen gençlik hastalığı ve kanlı ishal, kedilerde ise tedavisi mümkün olmayan FIP hastalığıyla mücadele eden hayvanların da süreci iyi geçirmeleri için elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
'HAYVANLARIN MADDİ MANEVİ DESTEĞE İHTİYACI VAR'
Hayvana şiddetin yaptırımının ağırlaştırılması gerektiğine vurgu yapan Sarıkoca, “Hekimlerin, hayvanseverlerin yasada değişikliğe yönelik bir beklentisi var, insan olarak herkesin böyle beklentisi olmalı, diye düşünüyorum. Yaptırımlar etkisiz ve oldukça yetersiz. Maalesef toplumda, ‘Hayvanlara yapılmış, o hayvan, ne olacak ki’ gibi yanlış bir inanç var; ama bilmiyorlar ki bu işi yapan insanlar normal psikolojiye sahip değiller. Bugün hayvana şiddet gösteren bir kişi, yarın bir insana şiddet gösterebilir ve bu şiddetti alışkanlık haline getirebilir. Bu konuda birçok bilimsel makale bulunmaktadır. O nedenle önlemlerin alınması ve caydırıcı şekilde cezaların uygulanması şart” dedi.
Engelli ve ağır hasta olan hayvanların bakım ve tedavi masraflarının maliyetli olduğunu ve insanlardan yeterli desteği göremediklerini söyleyen veteriner Sarıkoca, “Ağır ve kronik hastalığı bulunan hayvanların özel mamalar tüketmesi gerekiyor. Ayrıca çeşitli ilaçlar ve tedavilerin düzenli olarak yapılması ve belli aralıklarla rutin kontrollerin, kan testlerinin yapılması gerekiyor. Bunların hepsini üst üste koyduğunuzda bu hayvanların bakım ve tedavi masrafları oldukça maliyetli oluyor” diye konuştu.
Engelli hayvanlara özel üretilen yürüteç ve diğer aparatlara da ulaşmanın zor olduğunu belirten Sarıkoca, “Paranız varsa kolay, her şey maliyete bakıyor ne yazık ki. Maddi durumunuzda sıkıntı yoksa yurt dışından da getirebiliyorsunuz, bunu Türkiye’de üreten çeşitli firmalar da var. Ancak olay tamamen maliyette bitiyor” dedi.
BULUNDUĞUNDA 3 PATİSİ KESİLMİŞ, KAN KAYBINDAN ŞOKA GİRMİŞ
Hayvanların yaşamlarının geri kalanında bir gün bile olsa mutlu olabilecekleri ortam yaratmaya çalıştıklarını belirten derneğin kurucusu ve başkanı Zühal Kadıoğlu, toplumsal bilincin oluşması adına engelli hayvanların görünürlüğünün artması gerektiğine dikkat çekti. Merkeze patileri kesik halde getirilen ve tedavi gördükten sonra sağlığına kavuşan 'Sızı' isimli köpeğin hikayesini anlatan Kadıoğlu, "'Sızı' şiddete maruz kalıp 3 patisi kesilmiş ve çukurda en az 7-8 gün kalmış bir köpekti. Bulunduğunda kan kaybından artık şoka girmişti. Hemen özel araç ile İstanbul’a aldık ve de tedaviye başlandı. Sol ön ve arka patileri yok ve sağ arka patisi yarım. Uzun tedavi sonucu hayata tutundu, kendisine protezler yapıldı ancak adapte olamadı. İnsanlara uzun zaman güvenemedi, özel eğitmen geldi, 1 ay boyunca ilgilendi. Zamanla insanlara yaklaşmaya ve güvenmeye başladı. Şu anda öz güveni tam ve çok mutlu bir can olarak himayemizde hayatına devam ediyor” diye konuştu.
‘HER CANLININ YAŞAM HAKKI VARDIR’
Hayvanların yasada mal olarak korunduğunu, bu yüzden bir can taşıdıklarının göz ardı edildiğini kaydeden ENCANDER Başkanı Kadıoğlu, şöyle konuştu:
“Hayvanlara şiddet uygulayan, öldüren kişilere kalıcı bir yaptırım uygulanmamaktadır. Bu kişilere uygulanan yaptırım ne yazık ki para cezasıyla sınırlandırılmıştır. Biz yaşam hakları savunucuları olarak hayvanlara yapılan her türlü şiddetin mutlaka hapis cezası alması ve/veya bu kişilerin sosyal sorumluluk projelerinde çalıştırılıp hayvanlar ile iletişime geçmelerinin sağlanması, hayvanların ihtiyaçlarını gidermek için çalıştırılmaları gerektiğini düşünüyoruz. Her canlının yaşam hakkı var ve bu yaşam hakkının insan eliyle korunması gerekiyor. Bu da ancak kanunlarla mümkün olacaktır.”