Dilipak yazısında, "Oy anam oy! Millet can derdinde, partiler oy derdinde. Pandemi sonrası süreç siyasete damgasını vuracak. Siyaset bundan sonra savaş yıllarında olduğu kadar zorlu bir süreç olacak. Hem de bugünden başlayarak. Sadece Türkiye’de değil, bu süreçten etkilenen tüm ülkelerde. Bakın bu mevcut partilerin birçoğunun alacağı oy, üye sayısının altında kalacak. Savcılar ihbar kabul eder mi bilmem ama, mesela birçok kişi parti üyesi olduğunun farkında değil. Başvuru belgelerindeki imza kendilerine ait değil ve birçoğu yıllardır üye aidatı filan da ödemiyor. Peki nasıl oluyor bu iş derseniz, oluyor işte. Evrakta sahtecilik mi dersiniz, kayıt dışı para transferi mi dersiniz. Bu aidatları birileri ödüyorsa onlar kim, niye ödüyorlar ve bu değirmenin suyu nereden geliyor? Siyasetin finansmanı öteden beri hep sorun olagelmiştir zaten. Bu piyasa ne yazık ki, şeffaf değil. Bu sistemin bir faydası var, yaramazlık yapan bir üyeyi istediğiniz zaman kapının önüne koyarsınız. Çünkü üyelik formundaki imza sorunlu, zaten aidat da ödemiyorsunuz. O kadar üyenin büyük bir çoğunluğu hiçbir etkinliğe ya da oylamaya katılmamış. Bir yerde üye yapmışlar, bir rozet, bir kimlik kartı onun işini görüyor." ifadesini kullandı.
Dilipak şunları kaydetti:
"Siyaset zor zanaatir. Avamı da havası da dengede tutmak gerekiyor. Hareketin şasesi güçlü değilse kırılma çabuk olur. Bu kubbenin sütunları sağlam değilse her şey liderin karizmasına yüklenirse, tek sütunlu kubbeler kırılgan olur. Her işte olduğu gibi adalet siyaset için de en önemli müessese olarak merkezde yerini alması gerek. Ve şeffaf bir yönetim. Yüksek bir akıl, ilim ve ahlak. İstişare ve şûra, ehliyet ve liyakat. İlişkilerde erdem temelli nezaket, hikmet ve güzel söz, her türlü kabalık, demagoji, polemik, yalan ve yaralayıcı bir dilden, aşırı övgü ve sövgüden oportünizmden uzak durmak gerek. Gayeye giden her yolu meşru görenler, gayrimeşruluk bataklığında boğulurlar."