Murat Karayılan ateşkes şartını açıkladı!

Murat Karayılan, Bu çocuk oyuncağı değil; bir savaş başlamış bulunuyor.
Murat Karayılan ateşkes şartını açıkladı!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, Dolmabahçe mutabakatına uyulması gerektiğine dikkat çekti.

ANF'nin sorularını yanıtlayan Murat Karayılan, "Gerillanın şimdi yaptığı, savunma hakkıdır. Meşru savunma hakkı çerçevesinde misilleme eylemlerini yapmaktadır ama süreç artık başlamıştır ve bu süreç daha da derinleşecek, bizim de topyekûn savaşa karşı topyekûn direniş sürecimiz gündeme girecektir… Madem onlar bizi savaşla yok etmek istiyorlarsa buyursunlar; yapabiliyorlarsa yapsınlar. Onlar gelişmiş istihbarat imkanlarına ve yüksek teknolojilerine güvenerek bizi yok edeceklerini sanıyorlar. Buyursunlar etsinler bakalım…" diye konuştu. 

"ÇEKİLME SÜRECİ, AKP GÖREVİNİ YAPMADIĞI İÇİN DURDU"

Murat Karayılan, çözüm sürecinin sona ermesiyle ilgili olarak da şunları söyledi:

"Gerçek şu ki Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümüne samimi yaklaşmadı. Hep seçim ve oy hesabıyla yaklaştılar. 2013 Newrozu’nda Önder Apo’nun yayınladığı deklarasyon çok önemli ve tarihsel bir içeriği taşıyordu. Biz o deklarasyonun çerçevesine bugün de katılıyoruz. O zaman da çok samimi yaklaştık. Gerekenleri yapmak için kararımızı basın toplantılarıyla kamuoyuna açıkladık. Bu temelde geri çekilmeyi pratikleştirme sürecine koyduk ama AKP hükümeti ve devleti üzerine düşeni yapmadı. Şimdi, ‘geri çekilme sözünü yerine getirmediler’ diyorlar ya; bu büyük bir çarpıtmadır. Geri çekilme süreci AKP hükümeti görevini yapmadığı için durdu. Yasal ve anayasal düzeltmelerin yapılması gerekiyordu ama bunlar yapılmadı.

"2015 Newrozu yaklaştığında ise; Önderliğimiz çözüm sürecini bütün gücüyle gündemleştirdi. 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı yayınlandı. İzleme Heyeti de belirlendi. Eğer İzleme Heyeti İmralı’ya gitmiş olsaydı, bu süreç tamamlanmış olacaktı ve Önder Apo’nun yapacağı çağrı temelinde biz de kongre toplayıp gerekli kararları alacaktık. Ancak Erdoğan buna da bizzat müdahale etti. Önce 15 Mart’ta, ‘Kürt sorunu diye bir sorun yok’ dedi. Peşi sıra ise, sırasıyla ‘İzleme Heyeti’ne katılmıyorum’, ‘Dolmabahçe’ye de katılmıyorum’, ‘masa falan yok’ dedi. Kısaca bir darbe yapar gibi süreci Erdoğan durdurdu."

''İKİ POLİSİN ÖLDÜRÜLMESİ MERKEZİ BİR EYLEM DEĞİL"

Çatışmaların tekrardan başlamasının sebebi olarak gösterilen, Ceylanpınar'daki iki polisin öldürülmesiyle ilgili de konuşan Karayılan şunları söyledi:

"Ceylanpınar’daki iki polisin öldürülmesini gerekçe olarak göstermeleri büyük bir sahtekarlıktır. Herkes de biliyor ki, daha 15 gün öncesinden Bülent Arınç, ‘onları zor günler bekliyor; görecekler’ dedi. Yani önceden karar almışlardı, hazırlıklarını yapmışlardı. İki gün içinde topyekûn bir harekatın başlatılması mümkün mü? Belli ki önceden hem topluma dönük operasyon, hem de Medya Savunma Alanları’ndaki merkezlerimize dönük kapsamlı bir hava saldırısı, karadan da top ve tank atışı saldırısı planlanmış, büyük ve kapsamlı bir harekatın kararı alınmış ve hazırlıkları yapılmış. Yani her şey planlı bir biçimde geliştirilmiş. Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi bizim merkezi bir kararımızla yapılmış bir eylem filan değildir. Hatta resmi bir birimimizin yaptığı bir eylem bile değildir. Kendine ‘Apocu Fedailer’ diyen bir grup tarafından yapılmış bir eylemdir. Biz de zaten bunu böyle açıkladık. Hemen buna sarıldılar. Oysa hükümet tarafından daha önceden karar alınmış, hazırlıkları yapılmış ve bilinçli olarak 24 Temmuz gününde saldırıyı başlatmışlardır." 

"HAVA SALDIRILARI DEVLET AÇISINDA FİYASKO"

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait jetlerin, PKK mevzilerini bombalamasıyla ilgili de konuşan Karayılan, saldırıları "fiyasko" olarak nitelendirdi. Toplanda 10 PKK üyesinin hayatını kaybettiğini söyleyen Karayılan, "Bu saldırı dalgası şimdiden boşa çıkartılmıştır; sonuçları TC Devleti açısından gerçek bir fiyaskodur" dedi. Karayılan'ın açıklamalarının devamı şu şekilde:

"13 günlük süre içerisinde hemen her gün hava saldırıları ve karadan tank, top ve obüs atışları yapılmaktadı. TC tarihinin en büyük hava saldırısı bu dönemde gerçekleştirildi. İlk gün, kesintisiz 16 saat sürdürülen bir hava saldırısı durumu yaşandı. Daha sonraki günlerde de benzer saldırılar gerçekleşti. Tek cümleyle, ‘sonuçları fiyaskodur’ diyebilirim. Geliştirmiş olduğu hava saldırılarının bize verdiği ciddi bir kayıp yoktur. Doğru; Şehit Şervan gibi çok değerli komutan arkadaşlarımızı şehit verdik. Şimdiye kadar 8 arkadaşı hava saldırısıyla, 2 arkadaşı da sınırda Türk ordusunun döşemiş olduğu kara mayınına basmaları sonucu şehit verdik. Toplam 10 şehidimiz var. Zergelê’de de 8 sivil insanımız şehit edilmiştir. Yine gerilla güçlerimizden 15 kadar, sivil halktan da 11 kadar yaralımız vardır. Bunun dışında herhangi bir kaybımız yoktur. Tabi maddi zayiat, ormanların yakılması, vb. verilen tahribatlar vardır fakat can kaybı bakımından sonuç böyledir. Bunun dışında herhangi bir kaybımız söz konusu değildir. Bu açıdan da, bu saldırı dalgası şimdiden boşa çıkartılmıştır; sonuçları TC Devleti açısından gerçek bir fiyaskodur. Bu konuda güçlerimizin tecrübeli olduğu biliniyor. Yine gerillanın yüksek bir disiplin, fedakarlık ve askeri performansla kendini savunma yöntemlerinde oldukça tecrübeli olma gerçeği var. Yürütülen hava ve top saldırılarının tümüyle boşa çıkartılmasının temel nedeni budur.

"GERÇEĞİN YÜZDE 10'U BİLE DEĞİL"

"Bu topyekûn saldırıya karşı tabii ki kurbanlık koyun gibi boynumuzu uzatacak değiliz; gerilla olarak biz de savunma hakkımızı kullanmak zorundayız. Şimdiye kadar gerilla henüz kendi taktiksel hamlesini yapmış değildir, kendi planını henüz hayata geçirmiş değildir. Şimdi gelişen saldırılara karşı kısmi bir misilleme faaliyeti söz konusudur. Bu konuda ben daha fazla bir şey belirtmek istemiyorum, yalnız bu topyekûn saldırı karşısında bizim de söyleyeceklerimiz ve yapacaklarımız vardır. Bunu geliştirenler bunun hesabını verecektir. Türk basınına göre bugün itibarıyla Türk güvenlik kuvvetlerinin resmi ilan edilen kaybı 23’müş. Bu, gerçeğin yüzde 10’u bile değildir. Gerçekleri toplumdan gizliyorlar. Kayıplarını vermiyorlar. 10 kayıp vermişlerse, basına 1’ini veriyorlar. Biz burada ‘çok asker ölsün’ demiyoruz fakat savaşın bir faturası vardır. AKP hükümeti ise bu faturayı Türk kamuoyundan gizlemektedir. Gerçekleri halktan gizleyerek hiçbir yere varamazlar.

"Kısaca gerillanın şimdi yaptığı, savunma hakkıdır. Meşru savunma hakkı çerçevesinde misilleme eylemlerini yapmaktadır ama süreç artık başlamıştır ve bu süreç daha da derinleşecek, bizim de topyekûn savaşa karşı topyekûn direniş sürecimiz gündeme girecektir. Aslında biz tekçi, faşist, sömürgeci devletin yönetim sistemini aşmayı hedefliyoruz. Yeni paradigmamıza göre yaklaşıldığında ordu bizim öncelikli hedefimiz değildir. Ancak AKP kendi çıkarları için herkesi kullanıyor; orduyu da kullanmaktadır. Demokratik Ulus-Demokratik Özerklik perspektifiyle Türkiye’de demokratik bir dönüşümü hedefleyen hareketimizin esas olarak orduyu hedeflemek gibi bir sorunu yoktur. Fakat AKP orduyu önümüze sürüyor ve böylece çatışmalar başlamış bulunuyor." 

"HERKES AKP’NİN SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞININ TÜRKİYE İÇİN YARATTIĞI TEHLİKEYİ GÖRMELİ" 

Karayılan sözlerine şöyle devam etti:

"Madem onlar bizi savaşla yok etmek istiyorlarsa buyursunlar; yapabiliyorlarsa yapsınlar. Onlar gelişmiş istihbarat imkanlarına ve yüksek teknolojilerine güvenerek bizi yok edeceklerini sanıyorlar. Buyursunlar etsinler bakalım. Sonuçta bunu düşünüp uygulayanlar mı yok olur, yoksa biz mi yok oluruz zaman gösterecektir. Bu konuda gelecekleri varsa, elbet görecekleri de olacaktır.

"Ama tekrar söyleyeyim; Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü çerçevesinde düşünen, Türkiye’yi gerçekten seven bütün güçlerin AKP’nin bu savaş çığırtkanlığının Türkiye için yarattığı tehlikeyi görmeleri gerekiyor. Biz dürüstçe ve samimice çözüme açık olduğumuzu söyledik ama onlar şimdi bizi bombalarla yok etmek istiyorlar. Yok etmek istiyorlarsa o zaman biz de kendi yöntemlerimizle hem kendimizi ve halklarımızın iradesini savunma, hem de kendi çözümümüzü pratikleştirme seçeneğine yönelmek durumundayız ve şimdi bu seçenek gündemdedir. Devrimci Halk Savaşı seçeneği artık halkımız için tek seçenek haline gelmiş bulunmaktadır. Buna kararlıca yönelmek ve sonuç almayı başarmak öncelikli görevimiz durumundadır. Bu kez bizim başarı şansımız daha yüksektir. Halkımıza, şehitlerimize ve bütün dostlarımıza verdiğimiz sözlere bağlı kalmak ve bu konuda gereken fedakarlık ve cesaret ne ise onu göstermek durumundayız."

Kandil'de Fırat Haber Ajansına konuşan Murat Karayılan, Öcalan'ın cezaevi şartlarının değiştirilmesi ve Mandela gibi müzakere koşullarının yaratılması gerektiğini belirterek, "Dolmabahçe'de yayınlanan 10 maddelik mutabakat çerçevesinde İzleme Heyeti'nin gözetiminde müzakere süreci başlatılmasını istiyoruz. Bu şekilde her iki tarafın tahkim edilmiş bir ateşkes üzerinde anlaşmasıyla köklü bir biçimde ellerin tetikten çekilmesi sağlanabilir. Yoksa ciddi ve tutarlı bir yaklaşım olmadan, kayıtlara ve kararlara dayanmayan, keyfi uygulamalarla süreci ele alan birtakım sözler veya yaklaşımlarla artık biz sürecin gelişeceğine asla inanamayız. Bu çocuk oyuncağı değil; bir savaş başlamış bulunuyor" ifadelerini kullandı.