Nevşin Mengü: AKP’nin 2002 ayarlarının yanından geçme şansı mümkün değil

Birgün yazarı Nevşin Mengü, bugünkü "Padişahım çok yaşa!" başlıklı yazısında, " Yerel seçimden sonra Erdoğan’ın 2002 ayarlarına dönmeye çalıştığına dair kulis haberleri yazıldı çizildi. Liderini padişah, müzakereyi, diyaloğu taviz olarak gören bir AKP’nin 2002 ayarlarının yanından geçme şansı artık mümkün değildir." ifadelerini kullandı.
Nevşin Mengü: AKP’nin 2002 ayarlarının yanından geçme şansı mümkün değil
2019-04-16 17:03:56   Güncelleme: 2022-03-26 06:13:42    

AKP’liler Erdoğanizm karşısında konuşlanan, bir kısmını Millet ittifakının da kapsadığı partilere isim taktılar, beş benzemezler ittifakı diyorlar. CHP, İYİ parti, Saadet Partisi ve HDP’den bahsediyorlar.

Beşinci dedikleri kim onu bilmiyorum. AKP kendisine yapılan bir şeyin aynısını da İYİ partiye yapıyor. AKP siyaset sahnesine çıktığında kendisine yeni ve temiz bir başlangıcı çağrıştıran ‘AK Parti’ demiş, partiye “hadi canım sizin nereniz ak” diye yaklaşanlar, ‘Akepe’ hatta zaman zaman ‘Akape’ demeyi tercih etmişti. AKP de şimdi İYİ partiye İP demeyi tercih ediyor, iyi kelimesini kullanmak istemiyor. İP’nin aslında şimdi Erdoğanist olan İşçi Partisiyle karıştırılma ihtimali de var.

‘Beş benzemezler’ yakıştırmasını iktidar alay etmek, aşağılamak için kullanıyor. ‘Bakın efendim kimler kimlerle kol kola’ diyor. Uzun yıllar süren iktidar AKP’ye muhtemelen demokrasi 101’i unutturdu. Demokrasilerde normal koşullarda siyaset tam da böyle bir şey. Aynı fikirde olmayan, aynı değerleri her zaman savunmayan grupların bir araya gelerek, beraber çalışabilecekleri ortak prensipleri belirlemeleri, siyaset üretmeleridir. Öbürü, bir kişinin ya da bir grubun sürekli benim dediğim doğru, ben ne dersem o, benden başka herkes yanlış, herkes benim çizgime gelecek anlayışı diktatörlüklerde olur. Herhalde iktidar siyasetçileri de Osmanlı dizileri izleye izleye günümüzden koptu.

Demokrasi her şeyden önce diyalog ve müzakere demek. A partisi B partisine hiç katılmıyor olabilir ama iki partinin bir araya gelip konuşması, gerekirse birlikte çalışması ihanet, savrulma falan değildir. Siyasettir, demokrasinin gereğidir. Biri “a” der biri “z” der, “L” de veya “m”de buluşulur. Tam da bu olsun diye demokrasilerde farklı görüş ve duruş grupları farklı partilerce temsil edilir.

Ekrem İmamoğlu seçim propagandası için startı Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ederek yaptı, ilk etapta CHP seçmeninden çok tepki aldı. Ancak sonunda bu hamlenin aslında epey işe yaradığı görüldü. Ekrem İmamoğlu, ‘ben herkesle konuşmaya hazırım, niyetim bağcı dövmek değil üzüm yemek’ demiş oldu ve seçmen buna oy verdi. Ayrıştırma kutuplaştırma bu zamana kadar Cumhurbaşkanı’nın lehine çalıştı. Ancak yıllardan sonra tam tersi bir uzlaşmacı söylem büyük kentlerden başlayarak puan topluyor görünüyor.

Diğerini yok sayıp devamlı düşmanlaştırmak, uzun vadede çok yorucu bir politika, bu söylem seçmeni de yoruyor. Hem de Türkiye ciddi bir ekonomik krizle baş etmeye çalışırken insanlar, çözüm odaklı uzlaşmacı lider arayışına giriyor.

Cumhurbaşkanı şu aşamada kendi kadrolarına ve seçmenine parmak sallıyor. “Savrulanları görüyoruz” diyor. Cumhurbaşkanı aslında idealindeki rejimin demokrasi olmadığına da dair samimi ikrar da bulunuyor.

İmam hatiplilere seslenirken, “Ana muhalefetin başındaki zat ile oturuyoruz, nasıl olduysa bir kere Külliye’ye geliverdi. Bilir misin dedim, ‘İmam hatip okullarında tarih, coğrafya, felsefe, matematik, fizik, kimya bunların okutulduğunu bilir misin’ Saf saf duruyor. İşte neymiş, Kadıköy’de 5-6 imam hatip okulu fazla, dedi bu. Birisi çıkmış diyor ya, ‘Çamlıca’ya 60 bin kişilik caminin ne gereği var’ Bu hesabı kalk bir de Kanuni’ye sorsana, bu hesabı kalk bir de Fatih’e sorsana?” diyor. Kendisini seçilmiş değil, kan bağı yoluyla liderlik koltuğuna oturmuş liderlerle bir görüyor.

Yerel seçimden sonra Erdoğan’ın 2002 ayarlarına dönmeye çalıştığına dair kulis haberleri yazıldı çizildi. Liderini padişah, müzakereyi, diyaloğu taviz olarak gören bir AKP’nin 2002 ayarlarının yanından geçme şansı artık mümkün değildir.