Norveç psikozlu hastaları ilaçsız nasıl tedavi ediyor?

Psikozlu hastaların çoğu sanrılar ve halüsinasyonlar görmemek için çok kuvvetli ilaçlar kullanıyor ama bunların çok şiddetli yan etkileri de olabiliyor. Fakat Norveç şimdi ulusal sağlık sistemi bünyesinde bu tür hastalara radikal bir ilaçsız alternatif tedavi imkanı sunuyor.
Norveç psikozlu hastaları ilaçsız nasıl tedavi ediyor?
2021-02-20 12:08:27   Güncelleme: 2022-03-30 06:09:17     BBC

Malin

Malin, yaşamını belirleyen psikiyatrik sorunları ortaya çıktığında 21 yaşındaydı.

Aslında ergenlikten beri ağır depresyon yaşıyor ve bir türlü kendisini oradan çıkaramıyordu.

Sonra kafasının içinde ona şişman ve beş para etmez biri olduğunu, kendisini öldürmesi gerektiğini söyleyen bir erkek sesi duymaya başladı.

"Çok öfkeliydi. Üzerimde çok etkili olduğu için beni bir şekilde, dış dünyadan izole etmişti. Bir süre sonra hayaller de görmeye başladım. Mesela duvarlardan ahtapot kolları çıkıyordu" diyor.

Malin, doğup büyüdüğü Norveç'in kuzeyindeki fiyordlara yakın küçük kasabadan ayrılarak üniversite için başka bir şehre gitti.

Fakat tam bir çöküntü geçirip yataktan çıkamaz hale gelmesi çok sürmedi.

Ailesi onu almaya geldi ve kısa süre sonra bir yıl kalacağı pskiyatri kliniğine yatırıldı.

Hayatı boyunca defalarca uzun sürelerle böyle psikiyatri kliniklerine yatacaktı ve o dönemde psikozlu hastalara uygulanan tek tedavi yöntemi kuvvetli anti-psikotik ilaçlardı.

"O kadar çok ilaç alıyordum ki kafam tamamen bulanmıştı. Tek yaptığım öylece tepkisiz bir şekile oturup hayatımın akıp gittiğini seyretmekti. Duygularımla düşüncelerimle bağlantım kopmuştu."

"Sürekli aynı şeyi yaşıyordum. Yardım istiyordum ve bana ilaç veriyorlardı. Hiçbir şey iyiye gitmiyordu. Bu insanı yıkan bir durum. İyileşmek istiyorsunuz ve insanlar size hayatınızın böyle geçeceğini, bunu kabullenmeniz gerektiğini söylüyorlar. Ben bu hayatı kabullenemiyordum."

Malin'in psikiyatrik ilaçlarla ilgili tecrübesi çok sıra dışı değil. Birçok psikozlu hasta bu ilaçların normal bir hayat yaşamalarını sağladığını düşünse de hastaların yaklaşık yüzde 20'si ilaçlara olumlu yanıt vermiyor.

Bu ilaçların aşırı yorgunluk, şişmanlık, yüksek kolesterol ve diyabete yol açan etkileri kimi hastaların hayatını derinden etkiliyor.

Norveç'te bu ilaçların yan etkilerinin yarattığı kaygılara bir de "zorla tedavi uygulaması" ekleniyordu.

Birleşmiş Milletler'in İşkenceyle Mücadele Komisyonu, bu konuda Norveç'i özel olarak öne çıkararak akıl sağlığı kurumlarında hastaların zorla tecriti uygulamasının değişmesi gerektiğini bildirmişti.

Mette

Mette Ellingsdalen de tıpkı Malin gibi, bipolar rahatsızlığı nedeniyle şiddetli depresyonlar geçirdiği 13 yıllık bir süre boyunca anti psikotik ilaçlar kullanmış.

Başka bazı hastalar gibi zorla zaptedilip ilaç verilmediyse de ilaç almaya zorlandığını, ilaç almayı reddetseydi hastaneye kabul edilmeyeceğini anlatıyor.

"İlaçlar bazı belirtileri bastırıyordu ama aynı zamanda gücünüzü, kendi sorunlarınızla baş etme becerinizi de bastırıyordu. Bir şekilde kendi hikayemin kontrolünü kaybettim" diyor.

Beş yıl boyunca ilaçla idare etmeye çalışıp başaramadıktan sonra 2005 yılında Norveç'in akıl sağlığı sistemini değiştirmek için kampanya yürüten gruba katılıyor ve şu anda hastaların oluşturduğu "Başaracağız" (We Shall Overcome) grubunun başkanı.

"Zor kullanımını azaltmanın en kolay yolu, insanlara seçenek sunmak, onlara kabul edebilecekleri bir tedavi sunmak" diyor.

Mette gibilerin yıllar süren kampanyaları, sonunda netice verdi ve 2016 yılında Sağlık Bakanı Bent Hoie, yerel sağlık müdürlüklerine ilaçsız tedavi koğuşları oluşturulması için talimat verdi.

Bazı başka ülkelerde de psikozlu hastalara ilaçsız tedavi uygulanabiliyor ama Norveç, bunu ulusal zihin sağlığı sistemine bir seçenek olarak dahil eden ilk ülke oldu.

Doktor Hald

Doktor Magnus Hald o sırada, Tromso'deki Kuzey Norveç Üniversite Hastanesi'nin akıl sağlığı ve madde kullanımı tedavisi bölümü başkanıydı.

İlaç tedavisi uygulanan birçok bölümde çalışmıştı ve alternatif bir tedavi üzerinde çalışmayı çok istiyordu. Bu fırsat çıkınca hastanenin ilaçsız tedavi bölümünün sorumluluğunu üstlendi.

"Bana göre en önemli olan insanların farklı tedavi ihtimallerini denemesine izin verilmesiydi" diyor.

"Hastaya ilacın nasıl bir etki yaptığını ve onunla ilgili bütün bildiklerinizi anlatmanız lazım. Ve İlaç sanayiiyle birlikte hareket edenlerin hastalara ilaçların etkisi ve riskleri hakkında tamamen doğru bilgiler vermediği anlaşılıyor. Mesela ciddi mental sorunları olan insanların beyinlerinde bir tür kimyasal dengesizlik olduğu yolunda bir efsane var ama aslında bunu destekleyen hiçbir araştırma yok."

Tromso'deki ilaçsız tedavi birimindeki hastaların çoğunun önce, kullandıkları ilaçları azalta azalta bırakmaları gerekiyor - ki bu da hem zaman hem de dikkat isteyen bir süreç.

Doktor Hald, çoğu hastada işe yaradığını söylediği yöntem için, "Bazı hastalar muhtemelen bir daha hiçbir tür ilaç almayacak, bazıları bir zaman sonra yeniden ilaca dönebilir, bazı hastalar ise daha düşük dozlu ilaçlarla devam edebilirler" diyor.

Şimdi 34 yaşına gelmiş olan Malin de Doktor Hald'ın hastalarından.

Tromso'deki klinikte bazen haftalarca kalıyor sonra arada birkaç ay eve, köpeği Jarek'in yanına dönüyor. Bu kolay değil. Yalnız yaşıyor ve çevresinde ona zihin sağlığı bakımından destek zayıf. O nedenle yavaş iyileştiğini, kafasının içindeki sesin tamamen yok olmadığını anlatıyor.

Malin şimdi sadece yatışmak için geceleri yatmadan önce ilaç alıyor. Kliniğe yattığı sürelerde ise yoğun bir ilaçsız tedavi görüyor. İyileşmesinde en büyük rol ise sanatsal faaliyetlerin.

"Belirtileri baskılamak yerine duygularımla yeniden bağ kurmaya çalışıyorum. Bu sesin ne istediği ve onu durdurmak için ne yapmam gerektiği üzerinde çalışıyoruz" diyor.

İlk kez çalışmayı düşünmeye başlamış.

"İlk defa kendimi bulmaya başladığını hissediyorum. Kendime güvenimi inşa etmeye başlıyorum ve ilk kez gelecek hakkında bir umut beslemeye cesaret edebiliyorum. Müthiş bir şey bu!"

Claudia

Malin gibilerin hikayelerinin duyulması ve dinlenmesi gerekiyor. Ama Norveç'te ilaçsız tedavi hala tartışmalı bir konu.

Birçok hasta için anti psikotik ilaçlar hayati önem taşıyor.

Örneğin şu anda 20'li yaşlarında olan Claudia (gerçek adı değil) ergenlik çağında intihar eğilimi gösteren ve sanrılar gören bir hasta.

Hastalığının bir parçası olarak kendisine verilen anti psikotik ilaçların zehirli olduğuna inanıyor.

Bu yüzden ilaçları ona, zaptedilip zorla verilmiş ve zaman içinde etkilerini göstererek onu iyileştirmişler.

"Fakat stresli bir dönemden sonra yeniden ciddi şekilde hastalığım nüksetti ve yeniden başlamam gerekti. Şimdi hayatta kalabilmek için ilaçlara ihtiyacım olduğunu kabullenmiş durumdayım" diyor.

"Normal kelimesini sevmiyorum ama ilaçlarımı aldığım zaman gerçekten iyi hissediyorum. Derslere katkım olabileceğini, arkadaşlarla takılabileceğimi, bu tür şeyler hissediyorum. Ama ilaç almadığım zaman işleyişim giderek bozuluyor ve daha stresli, dağınık ve tuhaf hissediyorum" diye ekliyor.

Tartışmalar sürüyor

İlaçsız tedavi yönteminin araştırma ve kanıtlara değil ideolojik bir yaklaşıma dayandığını söyleyerek eleştirenler var.

Oslo'da yaşayan ve çalışan psikiyatrist Doktor Jan Ivar Rossberg, ilaçsız tedaviyi 1960'lar ve 70'lerde hastaların her istediklerini yapabildikleri, LSD gibi maddeler almaya ve çocukluğuna dönmeye teşvik edildiği terapi topluluklarına benzetiyor. O yıllarda uygulanan bu yönteme anti psikiyatri deniyordu.

Doktor Rossberg "Tarih bize bu yaklaşımın işe yaramadığını gösterdi, bu yüzden artık kullanmıyoruz. İlaçsız tedavi yaklaşımlarının etkili olduğunu gösteren kanıtlar elimizde yok" diyor.

Psikozlu hastaların tedavisinde en başarılı sonuçların hastalığın en şiddetli olduğu ilk aşamasında ilaca başlanması ve iki yıllık bir tedaviden sonra dozun yavaş yavaş düşürülmesi yoluyla elde edildiğini gösteren verilere işaret ediyor.

Fakat Doktor Magnus Hald bu konuda ikna olmuş değil. Tromso'deki ilaçsız tedaviyi göen hastaların uzun yıllar izleneceği bir çalışma başlatmaya hazırlanıyor.

Şu ana kadar merkezde tedavi gören hastalar arasında hiç intihar vakası yaşanmamış ama henüz tedavinin başarısı konusunda kapsamlı bir araştırma yapılmış değil.

İlaçsız tedavinin geleceği

Bu da tartışmalı bir konu.

Şu anda ileri derecede psikozlu hastalar ilaçsız tedavi birimlerine sevkedilemiyor.

Hasta hakları grupları, insanların güvenli hissettikleri ortamlarda hastalığın bu evresini daha rahat geçirebileceğini savunarak bunun değişmesini istiyorlar.

Fakat akut psikoz uzmanı Doktor Tor Larsen bundan endişe duyuyor.

Tedavi olmamız psikoz hastalarının çoğunun hasta olduğunun ayırdında olmadığını dolayısıyla ilaçlı ya da ilaçsız tedaviyi genellikle reddettiklerini, oysa ilaçsız tedavinin gönüllü olması gerektiğini söylüyor.

"Halusinasyon ya da hayal gören hastanın neredeyse tanımı bu. Tanrıyla iletişim kurduğunuzu ya da Napolyon'un yeniden doğmuş ruhu olduğunuzu düşünüyorsanız hasta olduğunuza inanmıyorsunuz" diyor ve bu nedenle ağır psikozlu hastalarda, tedavinin gerekirse rıza olmadan yapılmasının önemli olduğunu söylüyor.

Araştırmalar tedavi olmayan birçok psikoz hastasının sokakta yaşadığını, bu hastaların aşağı yukarı yüzde 30'unun yakınlarına ve başkalarına şiddet kullandığını ya da cinayet de dahil suçlar işlediğini gösteriyor.

2019 yılında Norveç'in güneydoğusundaki küçük Haugesund kasabasında, 67 yaşındaki Bjorg Marie Skeisvoll Hereid'in, mezarlık ziyareti sırasında elinde balta olan bir psikozlu adam tarafından öldürülmesi bunun bir örneği.

Psikozlu bir hasta olan katil, bunun için verilen ilaçları almadığı gibi yasa dışı uyuşturucu maddeler de kullanıyordu.

Bu trajik olayın Norveç yasalarında 2017 yılında yapılan bir değişiklikten sonra gerçekleşmiş olması da tartışma yarattı.

Değişikliğe göre tedavisi konusunda karar verme yetisine sahip hastalar artık iradeleri alıkonup ilaçlarını almaya zorlanamıyor.

Ama ilaçsız tedavi için kampanya yürütenler bu tür tehlikeli vaka örneklerinin psikozlu hastaların toplumdan tecrit edilmesinin, tedavi yerine uyuşturulmasının meşrulaştırılması amacıyla kullanıldığını söylüyorlar.

Dünyanın dört bir yanından psikiyatristler ve hastalar, hükümetin psikozlu hastaların yaşamını iyileştirmeye yönelik bir adım attığı Norveç'i yakından izliyor.

Küresel düzeyde de zihinsel hastalık tedavilerinin geliştirilmesi ve zor unsurunun azaltılması yönünde bir eğilim var.

Bu yolda ilaçsız psikoz tedavisi, gelip geçici yeni bir tedavi hevesi olarak da kalabilir, psikiyatri dalını daha ileriye taşıyacak sonuçlar da elde edebilir.