Oluç, BBC Türkçe'nin de aralarında bulunduğu bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Sedat Peker'in açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, çok ciddi iddiaları var..
İddialar ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyoruz ama vahim bir durum olduğu görülüyor. Sadece onun iddiaları değil, bir süredir bu konuda yazılan çizilen şeyler var eroin ve kokain ticareti üzerine. Onlarla örtüştü aslında yaptığı açıklamalar. (Eski MİT Müsteşar Yardımcısı) Cevat Öneş'in demecini okudum, "Susurluk'tan beter dönemde Türkiye" diyor. Hakikaten öyle.
2014'ten bu yana Sedat Peker'in iktidarla ilişkisini hatırlatmak isterim. Hatta bir AKP'li belediye, üstün hizmet nişanı da vermişti, mitingler yaptı AKP için. Aydınları, akademisyenleri, ağır tehdit eden açıklamaları oldu ve bunların hepsinden beraat etti. Yani iktidarla ilişkisi yurt dışına gidene dek son derece iyiydi. Yurt dışına da zaten elini kolunu sallayarak gitti. Hakkında adli sicil kaydı bile yokmuş. İçlerinde bir iktidar kavgası, pazar kavgası başladı belli ki ve konuşmaya başladı. Hep öyle olur zaten ve bir kez daha öyle oldu. Söyledikleri çok vahim şeyler dolayısıyla iktidarın bu kadar suskun kalması tuhaf. Susurluk döneminden çok daha organize, çok daha profesyonelce çalışan, iktidarın çeşitli çeşitli odaklarıyla ciddi ilişkileri olan, çeşitli odaklar tarafından koruma altına alınmış olan bir suç ortamından söz ediyoruz.
'Susurluk'tan kötü, iktidardaki çeşitli odaklar bir yerinde duruyor'
Bu sizce iktidar içinde bir çözülme mi?
Çözülmeden çok iktidar içindeki büyük bir kavgayı gösteriyor. Çünkü bunların her birinin iktidarın belli odaklarından beslendikleri bilinir. Eskiden beri böyledir. Bu kavga aslında çürümenin ne kadar derinde olduğunu gösteren bir yan taşıyor. Susurluk'tan kötü bir durum. Çünkü siyasetçi, mafya ve bürokrasi arasındaki ilişkiyi çok net olarak gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız. Susurluk'ta da öyleydi, Susurluk'ta arabanın içinden çıkanlar temsili isimlerdi bürokrasi, mafya, siyaset ilişkileri açısından. Bugünkü mesele içlerindeki bir iktidar kavgasının dışa yansımasıdır. Burada illa siyasi iktidarı kastetmiyorum, işte uyuşturucu alanındaki pazar payı belki ya da organize suç örgütlerinin bütün çalışma alanlarındaki pazar payından bahsediyorum. Ve siyaset bu işin içinde, iktidardaki çeşitli odaklar bir yerinde duruyorlar. Bu çözülmeden çok çürümeyi gösterir.
Her konuda lüzumlu lüzumsuz konuşan bir İçişleri Bakanı var. Bu organize suç örgütlerinin çalışmaları üzerine ağzını açmıyor, sesini çıkarmıyor. Bu kadar vahim durum ortaya çıkmış ama ülkeyi yönetenler, hiç ağızlarını açmıyorlar, kıllarını kıpırdatmıyorlar.
Meclis'te bu konuda bir araştırma önergesi verecek misiniz?
Tabii, Meclis açılsın biz de hazırlık yapıyoruz, diğer muhalefet partileri de hazırlık yapmışlardır. Geçmişte biz şimdiki açıklamalarla ilgili değil ama devletin içindeki çeşitli tuhaflıklara ilişkin önerge vermiştik. Ama iktidar oylarıyla reddedilmişti. Bu konunun üzerine muhalefet mutlaka gidecektir. Başka türlü temiz toplum yaratmak mümkün değil. Bu anormal durumdur ve bunun değişmesi için muhalefetin mücadele etmesi gerekir.
'MHP'nin anayasa önerisi, gündemde yer alma hevesi'
MHP Lideri Bahçeli yeni anayasa önerisi hazırladıklarını açıkladı, iktidar partisi de bayramdan sonra açıklayacağını söylüyor. Sizin bu hazırlıklar ve MHP'nin önerisiyle ilgili değerlendirmeniz nedir?
Demokratik ve özgürlükçü anayasa ortamının olduğu kanaatinde değilim. Çünkü demokratik, özgürlükçü anayasa yapılacaksa, o ülkedeki tartışma ortamının da demokratik ve özgürlükçü olması lazım. Yoksa bu kadar büyük bir korku ikliminin politikaya bu kadar hakim kılınmaya çalışıldığı bir ortamda toplumsal ve siyasal muhalefetin bu kadar ağır baskı, suçlamalarla karşı karşıya olduğu bir ortamda demokratik ve özgürlükçü anayasa tartışması yapılamaz.
Türkiye'nin eşitlikçi demokratik, özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı var. Ama bu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ve dünyada örneği bulunmayan ucube sistemin daha da ucube hale getirilmesi için çalışmalar yapılacağı anlamına gelmez.
Ben MHP'nin bu anayasa önerisinin bu ölçüde olduğunu düşünmüyorum. Var olan sistemi daha beter, daha otoriter, daha özgürlükleri kısıtlayıcı sistem haline getirebiliriz arayışıdır. Biraz da siyaset gündeminde yer alma hevesidir. Bahçeli diyor ya, "Sıkılı yumruklarla bir tartışma yapılamaz" diye. Önce aynaya bakması ve kendi yumruklarının ne durumda olduğunu görmesi gerekiyor. Şu anda yapılması gereken, politik iklimin değişmesi, demokratik politik kültürün yeniden hakim olması ve bu değişen politik iklimde bu tartışmanın yapılmasıdır.
Toplumun, sivil toplum kuruluşlarının, Meclis dışındaki siyasi partilerin bu tartışmaya katılması gerekir. Bütün bunlara bakınca şu anda bir anayasa tartışması gündeminin gerçekçi değil. Bu iktidar zihniyeti değişmediği sürece böyle bir anayasa çalışması yapılabileceği kanaatinde değiliz.
Partinizin Merkez Yürütme Kurulu toplantısında Kobani davası ile ilgili yeni strateji izleneceği yönünde tartışmalar yürüttünüz. Neler yapacaksınız?
İlk duruşma bize çeşitli konularda mesajlar vermiş oldu. Biz buna tamamen siyasi intikam davası diyoruz. Çünkü 6-8 Ekim 2014'te yaşanmış olan Kobani protestoları, 2015-2016' da bütün MYK üyelerinin tüm ifadeleri tamamlanmış, bunun sonucunda 2020 sonuna kadar, Eylül ayına kadar hiçkimse tutuklanmamış gözaltına alınmamış. Sonra günün birinde tutuklanıyor o arkadaşlarımız ve yıllardır raflarda tutulan o dava açılıyor. Gizli tanıklar bulunuyor, hatta gizli tanık yaratılıyor ve bir dava açılıyor. Dava o kadar zayıf ve iddianamede hiçbir şey yok ki. Medyada yer alan haberler, Google, sosyal medya taramaları yapmışlar, bir iddianame üretmişler. Bunu da 6-8 Ekim 2014 protestolarına bağlamışlar. Siyasi nedenle açılmış, çok açık siyasi nedenlerle sürdürülecek bir dava. Mahkeme heyeti ilk duruşmada bunu çok açık gösterdi. Her türlü hukuk ve savunma hakkını sınırladı, işletmedi, insanların sözünü kesti konuşmadı. Mahkeme başkanı, "Giremeyenler avukatlar için başka salon hazırladım izleyebilir" dedi. Avukat, savunma makamı, izleme makamına dönüştürebilir mi?
Bu aslında bir tiyatro. Bu mahkemenin kararı verilmiş, bu mahkeme aslında karar kendisine tebliğ edilmiş olarak orada oturuyor. Burada bir hukuk işlemeyecek. Var olan iddianamenin ne kadar boş tuhaf hukuksuz hazırlandığını ortaya çıkaracak bir mahkeme heyeti değil. Siyasi intikamın alınacağı ve insanları çeşitli şekilde mahkum edileceği bir tiyatro.
Bunu bir kez daha değerlendirdik MYK toplantısında. İki konu önemli bizim için; bir hukuk mücadelesi, her şeye rağmen, tüm hukuksuzluklara rağmen, elbette ki sürecek.
İkincisi politik olarak bir kez daha şunu tartıştık: Bu davanın tam olarak arkasında duracağız. Biz defalalarca Meclis'te araştırma önerge verdik ve dedik ki 6-8 Kobani olayları ile ilgili yaygın bir araştırma yapılsın. Bize her keresinde siyasi cevaplar verildi ve her seferinde reddedildi bu önergelerimiz iktidar tarafından. Sadece iki dava, birisi İzmir'de diğeri de Yasin Börü davası. Onun dışında ölenlerin katilleri hakkında herhangi bir soruşturma, dava açılmadı, kimler nasıl öldüler ortaya çıkarılmadı. Bütün bunların araştırılması için 10-11 kez araştırma önergesi verdik. Çünkü Meclis'in daha önce yaptığı önemli çalışmalar var Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu, çok ciddi araştırma olmuştur. Yapılabilir dedik ama iktidar yaklaşmadı çünkü siyasi intikam davası ceplerinde duruyordu, şimdi onu harekete geçirdiler. Bütün bunları değerlendirdik MYK'da ve bunun sonucunda siyasi olarak arkadaşlarımızın tutumlarına sahip çıkacağız, hem siyasi hem hukuku ihtiyaçları neyse hepsini karşılayacağız.
'HDP seçmeni, seçimler geldiğinde, ne yapması gerektiğini HDP olsa da olmasa da bulacaktır'
Meral Akşener'in ittifaklarla ilgili açıklaması oldu, HDP'nin seçime ayrı girmesi gerektiği yönünde...
Seçim ittifakı, seçimler gündeme geldiği zaman konuşulacak meseledir. Birincisi seçimlerin ne zaman yapılacağı belli değildir, ikincisi seçim koşulları belli değildir ve hangi sistemle yapılacağı belli değildir. Varolan sistemle mi yoksa yeni bir seçim yasasıyla mı, hiçbirinin belli olmadığı bir zamanda seçim ittifaklarını konuşmak bizim için doğru bir iş değildir. Biz bir demokrasi ittfakından söz ederken bir seçim ittifakı olarak bunu tarif etmedik. Demokrasinin yeniden kazanılması, güçlü bir demokrasinin olması, güçlü bir yerel demokrasi üzerinde yükselen parlamenter sistem olması, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı gibi birçok konuyu içeren bir çerçevede bunu konuştuk. Bunun için mücadele edenlerin bir demokrasi ittifakı zemininde buluşması ya da benzer önerilerini güçlü olarak birlikte ifade etmelerinin önemine işaret ettik. Önemli olan temel konularda benzer önerilerin ortaya çıkmış olmasıdır. Biz bunu hep önemsedik ve önemsemeye de devam ediyoruz.
Türkiye'de böyle bir demokrasi anlayışı olmazsa eğer bu otokratik sistemin, tek kişi yönetimi anlayışını değiştirme şansı olmayacağını düşünüyoruz. O yüzden bunları değiştirmenin yolunun demokrasi ittifakı anlayışında ortaklık yaratmak olduğunu düşünüyoruz.
Şu anda yaptığımız bir seçim tartışması yoktur. Ancak bunun koşulları ve zamanı belli olduğunda elbette ki seçim tartışması bizler de yapacağız. Şunu bütün partiler de bizler de biliyoruz, HDP seçmenleri partilerine en bağlı olan seçmen olarak görünüyor, bütün kamuoyu araştırmalarında. Yani HDP seçmenlerinin de aslında Türkiye'de demokrasinin gerçekleşmesi için çok kararlı bir seçmen olduğu açıkça görülüyor. Bilinçli bir seçmendir HDP seçmeni, seçimler geldiğinde koşullara bakarak ne yapması gerektiğini HDP olsa da olmasa da bulacaktır. Biz o konuda rahatız, kendimize güveniyoruz. Türkiye'de siyasetle ilgili, olan yorumlayan herkesin de açık olarak gördüğü bir konu var; HDP olmadan herhangi bir ittifakın başarı elde etme şansı yoktur bugünkü sistem içerisinde. HDP çok önemli, kilidi açacak pozisyondadır. Biz bunun bilincindeyiz, bu olgunlukla siyaset üretmeye devam ediyoruz.
Gül'ün adaylığı: Bize teklif gelmedi
Ali Babacan, Abdullah Gül'ün adaylığı konusunda muhalefetin çatı adaylığı için yapılan görüşmelerin içinde yer aldığını söyledi. Size çatı adaylık için gelindi mi, ikincisi de sizce bir sonraki seçimde muhalefetin çatı adayı mı olmalı yoksa, herkes kendi adayını mı çıkarmalı?
Birincisi Gül'ün çatı adaylığı konusunda bize resmi teklif gelmedi. O tartışmanın içinde parti olarak bulunmuş değiliz.
İkincisi de kendi içimizde böyle bir tartışma yok. Gerçekten bir seçim tartışması, çatı aday mı kendi adayıyla mı gibi bir tartışmayı, geçmişte seçim zamanında biz de yapmıştık, adayımız da çıkmıştı. Ama şu anda içimizde böyle bir tartışma yok. Çünkü seçimin hangi koşullarda hangi yasal çerçevede yapılacağı çok belirsiz. Bu belirsizlik içinde bu tartışmayı yapmak aslında iktidarın istediği bir şey. Hani "çalı taşlamak" diye bir laf vardır, çalıyı taşlayıp arkasındakilerin ortaya çıkmasını sağlamak için. İktidarın kalemşörleri de bu tartışmaları kışkırtmaya çalışıyor ama bunu ciddiye almıyoruz. Hangi koşullar ve yasal çerçevede seçime gidileceği belli olsun, tabii ki bu tartışmayı açıkça yapacağız gizli de değil. Çünkü seçmenlerimize, tüm Türkiye'ye mesaj vereceğiz. Bu tartışma sadece iktidarın işini kolaylaştıracak bir tartışma. Acaba bazıları adaylıklarını açıklarlar da hızla o adaylığı açıklamış olanları yıpratabilir miyiz gibi. Geçmişte Süleyman Demirel usta bir siyasetçiydi. Mesela Çevik Bir'in adaylığı gündeme geldiğinde, bir gazetecinin sorusu üzerine Çevik Bir'in adaylığını bitirmiş kişidir. O nedenle biz iktidarın bu dolduruşuna gelmek yanlısı değiliz. Muhalefete de tavsiye ederiz gelmesinler bu oyuna.
'Filistin halkını hep destekledik, destekleyeceğiz'
Meclis'ten çıkan İsrail'e karşı ortak bildiriye imza verdiniz, daha önce bir çok bildiriye imza verme vermemekle eleştirildiniz, nasıl karar verdiniz?
Daha önce de HDP ya ikidir ya üçtür bu tür bildirilere imza attı. İmza atmadığımız bildiriler de var. Bakın imza atılan bildiriler daha çok dış politikaya yönelik. Biz bu konuya şöyle bakıyoruz, bir dış politika konusu varsa, o dış politika konusunda iktidarın attığı adım doğru mu yanlış mı değerlendiriyoruz. Bunun sonucunda o politik adımı yanlış buluyorsak desteklemiyoruz. Doğru buluyorsak söylenenleri atılacak adımları destekliyoruz.
Mesela Doğu Akdeniz bildirisini imzalamadık, çünkü Doğu Akdeniz'de sorunlar var, Türkiye'nin çıkarları var, korunmalı, evet ama bunu korumanın yolu Doğu Akdeniz'de askeri güç gösterisi yapmak değil ki, Akdeniz'de kıyısı olan bütün ülkelerle konuşmak, diplomasi yapmak, dış politikayı diplomasi eksenine oturtmak. Diyorlar ki milli mesele. Yani iktidarın kendi bekasını sürdürebilmek için yanlış dış politika adımları niye milli mesele oluyor? Biz yanlış gördüğümüz politika varsa imza atmayız. İsrail'in yaptığını da çok açık bir şekilde yanlış buluyoruz.
Biz Filistin konusunda hassasız. Filistin'in, onlarca yıldır Ortadoğu'da süren bu sorunun Filistin halkının eşit devlet oluşumuyla sonuçlanması konusundaki fikrimiz nettir. Ve Filistin halkının mücadelesini hep destekledik ve desteklemeye dayanışmaya devam edeceğiz. İsrail'in yaptığının hem uluslararası politika açısından, hem bölge politikası açısından, hem insanlık açısından hem inançlar açısından baktığımızda hiçbir kabul edilebilir yanı yoktur.
HDP nin kapatılması davası gündemde. Bileşenleriniz Türkiye İşçi Partisi'nin, EMEP'in seçime girip giremeyeceği belirsiz. Sizin bu konuda B planınız nedir?
Bu partilerin durumu, bizimle ilgili bir şey değil. Onların kendi örgütlenme çalışmaları veya YSK ile ilişkileridir. Şu anda bir B planımız yok. Çünkü HDP'nin kapatılmasıyla ilgili berbat iddianame iade edildi. Dolayısıyla şu anda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nasıl yol izleyecek, o iddianamenin tadilatıyla mı uğraşacak, yeni iddianame mi hazırlanacak, bunların hiçbirisini bilmiyoruz şu anda. Ama ilk kapatma iddianamesi ortaya çıktığında, hem hukukçular hem MYK ile görüşmeler yapmıştık ve çeşitli alternatif adımları planlamıştık. Ama onların hepsi beklemede, çünkü ne olacağı konusunda net bir veriye sahip değiliz. Dolayısıyla onları rafta tutuyoruz. Ama tekrar gündeme gelirse elbette ki değerlendireceğiz.
TİP bileşen değildi ittifak gücüydü. Sonra onlar kendi yollarında devam ettiler. EMEP önceki yıllarda ittifak gücüydü şu anda değil. Eğer YSK ya da iktidarın içindeki çeşitli çevreler; "TİP veya EMEP, HDP'nin ittifakı olabilir, onların da seçime girmesini engelleyelim" diye bir fikir taşıyorlarsa, bu konuda da konuşmak istemem, arkadaşlara haksızlık etmiş oluruz. Öyle bir durum yok.
Kapatma davası sürecini izliyoruz ama henüz elimizde veri yok. Biz her ihtimale karşı çeşitli alternatifleri düşünmüştük, onları bekletiyoruz. Yeni bir adım atılırsa tekrar güncelleriz onları.
'Kayyumlar yolsuzlukta usulsüzlükte bir numara haline geldi'
Diyarbakır'da kayyum belediyesinin diktirdiği karpuz heykeli tartışma yarattı, siz nasıl buldunuz?
Kayyum kendi heykelini dikse çok daha hayırlı olacak. O diktikleri tuhaf figürler Diyarbakır'ın mimarisi kültürüyle alakası olmayan şeyler. Hiçbir estetik değeri olmayan berbat şeyler. 4 milyon liranın üzerinde paralar ödemişler. Bu belli ki yandaş birilerine para kazandırma kapısıdır.
Utanmıyorlar, bir de açıklama yapıyorlar. Geçmiş Diyarbakır kayyumu, Valisi de aynı zamanda, yolsuzluk yaptı görevden alındı. O vali hakkında İçişleri Bakanı soruşturma izni vermedi. Sadece Diyarbakır değil, Mardin, Siirt kayyumu, tek tek hepsini sayarız. Bütün kayyumlar yolsuzluk usulsüzlükte bir numara haline geldiler. Yani halkın seçimlerdeki iradesini gasp etmekle kalmıyorlar, aynı zamanda halkın alınteriyle yarattığı o belediyelerdeki zenginlikleri de talan ediyorlar, yandaşlara dağıtıyorlar.
Bazı belediyeler kayyumların oluşturduğu borçları ödeyebilmek için belediyelerin mallarını yandaşlara satıyorlar. Sonuna kadar bunun takipçisi olacağız.
En son Diyarbakır'a o ucubeyi diken kayyumun da estetik anlayışı olmadığını biliyorduk. Bunun en iyi cevabı, sandık yerel seçimler için tekrar oraya konulduğu zaman, Kürt halkı, bütün bölge halkı hepsi birlikte en iyi cevabını verecektir. Kayyum atamalarının asla halk tarafından kabul görmediğini bu iktidar bir kez daha görecektir.