Yeniçağ yazarı Özcan Yeniçeri'nin "MHP'ye yaptığınız kötülüğün farkında mısınız?" başlığıyla yayımlanan (23 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Bilinçte, akla gelmez sanılan şeyin başa geldiği, olağan dışılığın olağanlaştığı ani bir imaj değişimine Michel Foucault "epistemik çöküş" der.
Fransız İhtilali'ne kadar, bir kralın başının kesilebileceği asla akla gelmezdi. Derken birdenbire kralın başı kesildi. Marks'ın tarihin sonu dediği "komünist toplum" bir anda kapitalist topluma dönüştü.
Siyasette çok keskin bir biçimde antitezini, zıddını ve karşıtını savunmak da epistemik çöküş gerçeğiyle yakından ilişkilidir.
Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak Türkiye'de akla dahi gelmeyenin başa geldiği, olağandışılığın olağanlaştığı siyasi bir süreç yaşanıyor.
Bahçeli'nin yaşadığı ve yaşattığı bu yönü itibarıyla tam bir "epistemik çöküştür".
Bahçeli'ye göre kimler cumhurbaşkanı olmaz!
Devlet Bahçeli, olgular üzerinden hareket ederek kimin Cumhurbaşkanı olamayacağını 2014 Ağustos'unda şu gerekçelerle ortaya koymuştu:
"Önce özerkliğe arkasından Kuzey Kürdistan'a açık kapı bırakandan cumhurbaşkanı olmaz.
Türkiye birbirine düşürmeye azmedenden toplumu kamplara ayırandan cumhurbaşkanı olmaz.
Şehitlerin vebalini ve kanını taşıyan, bebek katiliyle müzakere yapandan teröristleri kucak açandan cumhurbaşkanı olmaz.
Vatanı bölme, milleti otuz altıya ayırma hedefinde olandan cumhurbaşkanı olmaz.
Kişisel hak ve hürriyetleri budayandan cumhurbaşkanı olmaz.
Hukuka saldırandan, adaletten kaçandan rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz.
Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz.
Türklüğü reddeden, T.C.'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan cumhurbaşkanı olmaz, olamayacaktır".
Bu sözleri eden bir kimse, cumhurbaşkanı olamaz dediği kişiye cumhurbaşkanlığı bir yana başbakanlığı, genel başkanlığı ve kararname çıkartma yetkisi veren değişikliği nasıl savunabilir?
Bunda bir yanlışlığın, olağanüstülüğün ve anormalliğin olmadığını kim söyleyebilir?
Bu 'cumhurbaşkanı olmaz deniyor, siyasi partili cumhurbaşkanlığı olmaz denmiyor' şeklindeki bir demagojiyle geçiştirilecek bir husus değildir.
Kendi kriterini kendisi imha ediyor!
Bahçeli'nin 7. Haziran seçimleri sonrasında AKP ile koalisyon için ileri sürdüğü dört şartından dördüncüsü şuydu: "Cumhurbaşkanı'nın 10 Ağustos'tan bu yana anayasal çizginin dışına taşarak, kendi kafasına göre ülkeyi yönetme anlayışına son vermek".
Nasıl oluyor da gelinen aşamada Cumhurbaşkanı'nın yarattığı fiili duruma anayasal meşruiyet kazandırmak için Bahçeli'nin kendisi kendi koyduğu kriteri çiğniyor?
Bu dönüşümün normal ve makul bir izahını kim yapabilir?
Bahçeli'nin bu keskin dönüşünün izahı, tevili ve vahameti açıklanamazdır.
Aktroller kimi övüyor?
7 Haziran sonrası Bahçeli muhalifi bazı MHP'liler için AKP'nin Aktrol diye nitelenen unsurlarının övücü ve takdir edici sözlerine karşı Bahçeli çok açık bir biçimde şunları söyler: "Aktrollerin övdüğü insanı, ben MHP'den ihraç ederim".
MHP'nin temsil ettiği Türk Milliyetçiliğini "ayakları altına" alan, MHP zihniyetini "kafatasçı" olarak suçlayan Erdoğan Anayasa değişikliğine destek veren Bahçeli ve ekibi için şunları söylüyor: "MHP'nin gerçeği görmesi sayesinde yeni sisteme uygun değişikliklerin yapılabilme yolu açılmıştır. Ben milletim adına MHP liderine ve ekibine özellikle teşekkür ediyorum".
MHP'yi siyaset sahnesinden silmeye azmetmişlerin Devlet Bahçeli'yi takdir, alkış ve teşvik etmelerinin bir nedeni olsa gerek.
Görüldüğü gibi gelinen aşamada AKP'nin aktrolleriyle birlikte ne kadar yeminli MHP karşıtı varsa Devlet Bahçeli'yi öve öve yere göğe sığdıramıyor.
Ne dersiniz bugün de AKP'nin aktrollerinin övdüğü bütün MHP'liler MHP'den ihraç edilsin mi?
"Yüce Divan'a göndereceğiz" derken gerçekte 'yüce makama çıkartacağız' diyormuş. 'Cumhurbaşkanı'nı anayasal sınırlar içine çekeceğiz' derken aslında 'anayasayı Cumhurbaşkanı'nın davranışlarına uygun hale getireceğim' demek istiyormuş. Birileri birilerini yanlış anlamış!
Sonuç: Aslına dönüşemeyen her hareket eninde sonunda zıddına dönüşür.