Uluç yazısında, Yani benim İstanbul'a geldiğim 1980 tarihinden bu yana, 42 yıldır 3 kar afeti yaşadık bu kentte, yollarda, evlerde kalmacasına.. Hepsi o.. Şimdi bu doğal afeti kullanıp belediyelere yüklenmek ne derece doğru olur, onu sordum dünkü yazımda. Dünyanın 1 numaralı süper devleti ABD'nin başkenti Washington'da hayatın sabah sadece 2 saat yağan bir karda nasıl durduğunu örnek vererek. Ordaydım, başka Türk gazetecileriyle. Şimdi bizim medyada 'Maksat muhalefet olsun' diye kaleme sarılan sarılana.. Gene dün söyledim.. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin (İBB'nin yani) varlığı ile yokluğu belli olmayan, aklı fikri TC Başkanı olmaya saplantılı bir başkanı var. Bin konu var, onu eleştirecek.. Ama sen kalkıp bir doğal afetle onu vurmaya kalkarsan, 'Bu adam mükemmel' havası yaratırsın. 'Eleştirecek şey bulamıyorlar, karı, seli, depremi bahane ediyorlar' diye düşüncesini dile getirdi.
Uluç şu ifadeleri kullandı:
Yatağımın başucunda 8.05 ayarlı bir radyo saat durur. Tam o saatte, odayı aydınlatan bir ışık yanar benim cihazda ve TRT Nağme adlı radyo alaturka şarkılarla açılır ve beni uyandırır. TRT Müzik TV Kanalı'nın adeta unuttuğu alaturkanın en güzel şarkıları, en ünlü şarkıcılardan sunulur. Yarım saat kadar yatağımda dinler, 8.30'da yataktan neşeli çıkarım.. TRT Nağme, sadece isteklerle seçilen şarkıları çalmaz.. O saatte radyoları en çok yoldakilerin dinlediğini bildiğinden, onları ilgilendiren haberleri de verir.. Karayollarında durum ve Hava durumu.. Tamirat ve saire gibi sebeplerle birkaç karayolu kapalıdır ya da bir başka geçit sağlanmıştır, onları anlatır.. Pazartesi, salı ve çarşamba sabahları ne karayollarında durum vardı, ne de hava durumu, 8.30'a dek.. Sebep?. Tahmin edersiniz..
Kardan kapalı yollar say say bitmez.. Açık yolları saymak daha kolay da ondan.. Şimdi bu kapalı yollardan, hem de müthiş bir kar temizleme araç parkı olan Karayolları'nı ve bağlı olduğu Ulaştırma Bakanlığı'nı sorumlu tutmak mümkün olabilir mi?. Doğal afetle, hem de böylesine yurdu saran, Ankara-İstanbul gibi muhteşem otoyolu kapatan, yüzlerce araba ve binlerce insanı şehir içinde de değil, dağ başında mahsur bırakan (Dikkat mahsur.. Mahzur değil.. Bu ikisi çok farklı anlamlara sahip, ama hem gazetelerde görüyor, hem ekranlarda dinliyorum. Bu iki sözcüğü birbiri yerine kullanan yazarlar, muhabirler, hatta haber spikerleri var) bir ender afetle karşı karşıyayız.. Hepimiz elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız. Peki oluyor muyuz?. İstanbullular olarak, biz yardımcı oluyor muyuz?. Bu yazıyı okuyanlar?. Meteoroloji kardan önce günlerce herkesin cebine anonslar yaptı. Arabası olup da cebi olmayan var mı, dünyada?. Dikkat.. İstanbul için sarı alarm.. Dikkat.. İstanbul için turuncu alarm.. Yani Kırmızı alarma, afete az kaldı.. Herkes önlemini alsın.. Mecbur kalmayan araçla yola çıkmasın. Çıkmak zorunda olanlar kış lastikli olmalı. Her araba bagajında zincir, takoz, çekme halatı, akü donmasına karşı da takviye kablosu bulundurmalı demek bu.. Peki, kaç İstanbullu bunu dikkate aldı, söyleyebilir misiniz?