HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar partisinin grup toplantısında konuştu. Sançar, Hakkari'nin Esendere beldesine askerlerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdiği iddia edilen çiftçi Serali Dereli ile ilgili valilik tarafından yapılan ve Dereli'nin 'uyuşturucu ticareti' nedeniyle suç kaydı olduğu belirtilen açıklamaya tepki gösterdi. Sancar, "Kaçakçılık, uyuşturucu, petrol ve silah ticareti mi arıyorsunuz? O zaman Kürt halkının ekmek kavgası için getirdiği basit eşyalara bakmayın. Venezuela’ya Kolombiya’ya Kıbrıs’a bakın. Suriye’ye yolladığınız TIR’lara bakın. Yoksul köylünün katırlarına değil gemiciklerinize, TIR’larınıza, uçak filolarınıza bakın" diye konuştu.
Sancar'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"KÜRT HALKI SAHİPSİZ DEĞİL: Hakkari Şemdinli’ye gitmemizin özel bir sebebi vardı. Derecik’te bir çoban ve arkadaşı, koyun otlatırken askerlerin açtığı ateş sonucu yaralanmıştı. Bundan tam 15 gün önceydi. Hakkari’de son 5 yılda 3’ü çocuk 15 sivil kolluk güçlerinin hedef gözeterek açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. 17 sivil yaralandı. Biz de halkımızın sahipsiz olmadığını adalet mücadelesinin dimdik ayakta olduğunu göstermek için Hakkari’ye gittik. Oradan bir kez daha haykırdık: Kürt halkı sahipsiz değildir, bu kurşunları, bu zorbalığı alt edecektir.
FAİLLERİ APAÇIK BELLİ: İçişleri Bakanlığı geçen hafta katıldığı bir programda kendi döneminde faili meçhul olmadığını, işkence yapılmadığını söyledi. Aslında doğruyu söyledi ama eksik söyledi, yanlış söyledi, yalan söyledi. Doğrusu şu: Kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil. Failleri apaçık belli, ama bunlardan yargı önünde hesap sorulmuyor. Cinayetlerin faili belli, ama akıbetler belirsiz. Biz o akıbeti de adalet önünde belirli hale getirmek için mücadele yürütüyoruz. İşkence de diz boyu. Son 5 yılda hak örgütlerinin raporlarına bakarsanız işkencenin nasıl rutin bir idari, yargısal ve polisiye bir işlem olduğunu görürsünüz. Van’da helikopterde yapılan işkence sonucu hayatını kaybeden. Bunun faili de bellidir. 61 yaşındaki Şerali Dereli, Hakkâri Esendere’de evinin yakınında askerlerce vuruldu. O da hayatını kaybetti. Bu cinayetlerin hepsinin failleri bellidir. İktidar tarafından korunup kollanmaktadır. İktidar bütün bu insanlık suçlarından sorumludur, hesabını da verecektir.
UMUT KİTABEVİNİ HATIRLATTI: Şemdinli’de Umut Kitabevi’ni de ziyaret ettik. Bu iktidar döneminde, 2005’te ‘iyi çocuklar’ tarafından bombalanmıştı. Yargı süreci devam ediyor ama adım adım beraata gidiyor. Erdoğan dönemin Başbakan’ı iken Şemdinli’den gelen bir heyete, ‘Benden yol isteyin, su isteyin ama bu olayı çözmemi istemeyin’ demişti. Bunları unutmadık. Kürt halkı da unutmaz. Burada Kürt’e bakış da ortaya çıkıyor. Size yol getirelim, gerekirse onu da yapmıyorlar ya, ama hayatınızdan ve onurunuzdan vazgeçin. Gerekirse hayatınızı yok ederiz, onursuz, haksız, hukuksuz bir yaşamı kabul edin demek istiyorlar. Biz haykırıyoruz: Hayır bunu kabul etmeyeceğiz. HDP bunun için; hayatı, onuru barışı savunmak için vardır.
KAÇAKÇILIK GEREKÇESİNİN ARKASINA SAKLANIYORLAR: Sivilleri hedef alan saldırılar sonucunda yapılan resmî açıklamalara bakın. Kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar çoğu zaman. Oysa bunların epeyce bir kısmı sınırda bile değil. Şehrin merkezinde. Yine de madem kaçakçılık gerekçesinin arkasına saklanıyorlar o zaman bunu biraz açalım. Kim işliyor bu suçları? Kürtler mi yoksa bu iktidarın kendisi, besledikleri çeteler ve mafyalar mı işliyor? Kaçakçılık dedikleri yoksul halkın ekmek ve geçim kavgasından başka bir şey değil. Sınırın diğer tarafında akrabalar var. Zaten sınırın yapay bir bölünmeden başka bir anlamı olmadığını da biliyoruz. Aynı halklar yaşıyor her iki yakada da. Roboski’de de aynı gerekçelerle 34 vatandaşımız aynı gerekçelerle katledilmişti.
KAÇAKÇILIK ARIYORSANIZ VENEZUELA'YA BAKIN: Kaçakçılık, uyuşturucu, petrol ve silah ticareti mi arıyorsunuz? O zaman Kürt halkının ekmek kavgası için getirdiği basit eşyalara bakmayın. Venezuela’ya Kolombiya’ya Kıbrıs’a bakın. Suriye’ye yolladığınız TIR’lara bakın. Yoksul köylünün katırlarına değil gemiciklerinize, TIR’larınıza, uçak filolarınıza bakın. (Susurluk kazası) Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici, 2000 yılında yani MHP’nin de koalisyon ortağı olduğu dönemde Radikal Gazetesi’nin ‘Türkiye’nin bir ucundan girip bir ucundan çıkıyor uyuşturucu değil mi?’ sorusuna ‘Polis yol verir, TIR’lar yürür, önde polis arabaları gider, arkada bilmem neler eskort yapar. Bu uyuşturucu bu şekilde 25 senedir, 50 senedir gider. Hala da gidiyor.’ Şimdi diyorlar ya bir organize suç örgütü lideri ifşaatlarda bulundu diye bunlara mı inanacaksınız?’ Bunlar ilk defa söylenmiyor, ilk defa da kendisi tarafından söylenmiyor. Yüzlerce bilgi belge var. İtiraflar var. Eğer ona inanmıyorsanız MHP Genel Başkan Yardımcısının iktidar ortağı iken söylediklerine bakın. Türkiye’de çeteler, mafya ve suç örgütleri iktidarın bilgisi ve dahli olmadan işleyemez. Bunu herkes biliyor.
OLAN HALKA OLUYOR: Bu kirli ağların ve ilişkilerin kaynağı Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasıdır. İnkar, imha ve savaş politikalarıdır. Bu politikalarla Kürt sorununa yaklaşan iktidarlar, bu politikaları finanse etmek için bütçenin açık ya da örtülü kaynaklarıyla yetinemiyorlar. Nizami güçleri ile bu politikaları yürütmeyi istemiyorlar çünkü işlenmiş ve işlenecek suçlar çok büyük. Gerektiğinde bunların sorumluluğundan kaçmak için çeteleri, mafyayı ve paramiliter güçleri devreye sokuyorlar. Bunların hepsinin finanse edilmesi gerekli. İşte, Kürt sorununda çözümsüzlük böylece çürütüyor ülkeyi. Bu kirli işlerin yarattığı korkunç bir ekonomi ortaya çıkıyor. Afganistan’dan İran’a, Kolombiya’ya, Venezuela’ya kadar yollar kanallar açılıyor. Sonra işte olan halka oluyor.
SORUNUN KAYNAĞI BELLİ: Önce bunda anlaşmalıyız. Bütün bu olanları istemeyen herkes, öncelikle sebepte ve kaynakta anlaşmak zorunda. Teşhisi doğru koymazsak çözümü bulamayız. Bu kirli döngü bazen yavaşlar ama yeniden büyüyerek hayatlarımıza musallat olmaya devam eder. Önce bilelim ki sorunun kaynağı Kürt meselesinde savaş politikalarıdır. Çözüm de bellidir. Kürt sorununda demokratik siyaset yoluyla barışa giden yolu açmaktır. Çare demokrasi ve barıştır. 90’lar işte böyle geçti. Susurluk bu sistemin patladığı yerdi. Maalesef teşhisi doğru koyamadık. Kendimiz adına söylemiyorum. Biz bunları o zaman da söyledik. Çözüm bulamadığımız için savaş makinesi temizlendi, yenilendi, yağlandı ve ilk fırsatta yeniden devreye sokuldu. Bir de sınırdaşı askeri planlar devreye sokuldu. Suriye’de iç savaşa müdahale etmek, Kürtlerin kazanım elde etmesinin söz konusu olduğu her yere saldırmak eklendi. Biz şimdi güçlü bir şekilde, ‘bir daha asla’ diye bağırmak zorundayız.
İFŞAATLARIN HEPSİ İTİRAFA DÖNÜŞÜYOR: İktidar Dolmabahçe’de masaya tekmeyi vurdu devirdi, yeni Susurluk masasını kurdu. Yeni ortaklar edindi. Bunları birleştiren tek ortak nokta Kürt düşmanlığı. İktidarın temel harcı budur. Kürt düşmanlığı üzerinden işleyen bu sistem halklara bir şey üretmez. Bunu bir kez daha şimdi ortaya saçılanlarla görüyoruz. Şimdi konuşmakta olduğumuz kirlenme, çürüme, çöküş, kara para trafiği aynı zihniyetin güncellenmiş şeklidir. Şimdi konuştuğumuz mafya liderinin ifşaatlarının yeniliği, önemi nedir? Sadece kendisi konuşsa, diğerleri sussalar belki bu kadar etkisi olmayacak. Süleyman Soylu konuştuğunda o ifşaatların hepsini itirafa dönüştürüyor. Kendini aklayacak hiçbir gerekçe, argüman sunamıyor. Sonra dönüp bize saldırıyorlar. Vatan-millet hamasetiyle bu sorumluluktan kaçabileceğini düşünüyorlar. Yok, geçti o devir. Karşılarında artık HDP ve onun arkasında yürüyen Kürt halkı, Türkiye’nin emekçileri, kadınlar ve gençler var. Ben onların yerinde olsan, biraz akıllı davransalar susarlar. Yaptıkları her açıklama aleyhlerinde delil oluyor. Mutlaka yargılanacaklar. Kendi sözleriyle yargılanacaklar.
ÜSTÜ ÖRTÜLMEK İSTENEN SUÇLARI AÇIĞA ÇIKARACAĞIZ: Devlet Bahçeli; o zaman henüz iktidar ortağı değildi: ‘Erdoğan hangi yetkiyle eli kanlı gruplara silah sevkiyatı yapmıştır? -bunlar için söylüyor- MİT tırları felaket tablosundan sonra, hiçbir hükümet ayakta kalamayacaktır.’ Kaldı. Sizin desteğinizle. İşlediği suçlara ortak olarak bu iktidarı ayakta tuttunuz. Hepiniz birlikte sorumlusunuz. Hepiniz oradaydınız, hepiniz buradasınız. Bir de Tuğrul Türkeş’in o meşhur konuşması… Üstü örtülmek istenen bütün insanlık suçları ile, bütün bir kirli trafiğin, korkunç rant borsasının mutlaka açığa çıkmasını sağlayacağız.
MİLYONLARCA İNSANI YOKSUL VE İŞSİZ BIRAKAN DIŞ GÜÇLER KİM: Hep dış güçler dış güçler… Diyorlar bunun (Sedat Peker açıklamaları) arkasında da dış güçler varmış. Halkı yoksulluğa, ekmek alamaz hale getirip açlığa, pandemi pençesinde çaresizliğe terk eden, yandaş şirketlere trilyonlarca kaynak ayırın diyen, milyonlarca insanın işsiz ve yoksul bırakılmasına neden olan dış güçler kimler? Mafya çete liderlerine miting yaptırıp ‘oluk oluk kan akıtacağız’ diye halkı tehdit ettiren dış güçler kimler? Savcıların harekete geçmesini engelleyen dış güçler kimler? Asgari ücreti enflasyon karşısında ezen dış güçler kimler? HES ve maden ocakları için bu ülkenin doğasını talan eden dış güçler kim? Talanda dış güçler yer alıyor ama komplo için değil ortaklık için. Bunlarla ortaklık yapan dış güçler, sermaye güçleri vardır. Hep birlikte talan ediyorlar bu ülkeyi ama bu kararları alan bu iktidardır. Dış güçler, vatan-millet gibi hamasetlerle bunların üzerini örteceğinizi sanmayın. Geçti o devir.
ÇÖZÜM ERKEN SEÇİM: Evet istifa çağrıları yapıyoruz, ama bir bakanın istifası, bütün çağrıların oraya odaklanması sistemin yenilenmesini kolaylaştıracaktır. Semptomları, birkaç arızayı gidermiş olursunuz. İhtiyaç duyduklarında birbirlerini satacaklar bunu biliyoruz. Daha öncelikli çözüm, biraz önce saydıklarımla beraber, erken seçimi dayatmaktır. Toplumun çoğunluğunun, demokrasi güçlerinin kuvvetli bir şekilde erken seçim talep etmesiyle sağlanacak. Ancak o zaman toplu halde istifa ettirebiliriz. Hesap sormanın yolu da açılacaktır.