Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın “müzakere olmaz” açıklamasına hükümetin Musul'da DAİŞ ile yaptığı müzakereleri hatırlatarak yanıt verdi. Demirtaş, barış isteyen tüm kesimlere dönük hayata geçirilen baskılara ilişkin ise “Ülkemizde savaş istemiyoruz demek asla bir ‘terör suçu vatan hainliği’ değildir. Böylesi bir ortamda savaşı dayatanlar en büyük vatan hainidirler” dedi.
Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında güncel gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. Avukatların 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutlayarak, konuşmasına başlayan Demirtaş, geçen günlerde Çağlayan Adliyesi’nde avukatların polislerce darp edilmesine değindi ve şunları söyledi: “Savcılar, polislere ‘Bu avukatları dövün’ talimatı veriyor. Bizde savcılar kendisini adalet bakanının memuru olarak görürler ve devleti nasıl korurum diye hareket ederler. Halktan yana bir etkin soruşturma yürüterek, iddianame hazırlandığı görülmemiştir. Avukatlar günü ama aslında savunmaya ihtiyacı olan hepimizin günü. Bugün vesilesi ile insan hakları ve demokrasi ve özgürlükler konusunda çalışma yürüten bütün avukatların da 5 Nisan Dünya Avukat Günü’nü kutlarım.”
Demirtaş, Diyarbakır’da 28 Kasım’da katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi de andı.
SURİYE’DEKİ SAVAŞTAN EN FAZLA TÜRKİYE ETKİLENDİ
Demirtaş, Suriye’de yaşanan 3’üncü dünya savaşına benzer savaşın en fazla Türkiye’yi etkilediğini belirterek, toprağını terk etmek zorunda kalan milyonlarca insanın savaşın en büyük mağduru olduğunu ifade etti ve Türkiye’nin bu savaştan en çok etkilenen ülke olduğuna dikkat çekti.
‘SURİYE’DE ÇETELER AKP’NİN DESTEĞİYLE GÜÇLENDİ’
Demirtaş, hükümetin Suriye ve Ortadoğu politikasına ilişkin şunları söyledi: “5 yıl önce savaş ilk başladığı ilk gün ne dediysek, 5 yıl sonra aynı noktadayız. AKP hükümeti ki o zaman stajyer başbakan henüz başbakan değil, Dışişleri Bakanı idi. O zaman bazı milletvekilleri hızını alamamış Şam’da namaz kılacağız demişti. AKP mevcut BAAS iktidarından mezhebi nedeniyle rahatsızlık duyuyordu, katliamlarından rahatsız olduğuna dair tek bir eleştiri almadık bugüne kadar. BAAS rejimi yıkılacaksa yerine AKP’ye yakın bir iktidarın oluşumunu istediler. AKP iktidarına yakın siyasi anlayışlar iktidar olursa yeni halifesinin de inşa süreci başlayacaktı. Saray’daki şahsın hedefleri olabilir, halife de olmak isteyebilir. Bunu açıkça ifade edebilir, benim siyasi projelerim şunlardır diyebilir. Halka kendini bu şekilde ifade eder, halk bunu uygun görürse gerçekleştirebilir. Fakat çirkin oyunlarla, ayak oyunlarla rant düzeni üzerine kurulmuş bir sisteme biz meşru bir sistem diyemeyiz. Şam ile ilgili hayalleri bunlardır. Ama baktılar Şam yönetimi devrilmiyor. İşte o zaman Davutoğlu ve Erdoğan 'O halde biz bir şey yapalım' dediler. Bir şeyler yapmak istiyoruz dedikleri şey oradaki radikal grupların desteklenmesiydi. Bugün çeteci örgütler AKP’nin destek kararıyla güçlenmeye başladı.”
‘DAVUTOĞLU BİZZAT TERÖRÜ BESLEDİ’
Mülteci krizi ve bunun üzerinden yapılan anlaşmalara da değinen Demirtaş, “AKP orada insanları diri diri yakan barbarlık ordusunu destekleme kararı alıncaya kadar toplu göçler yoktu” diyerek, AKP’nin çete örgütleri desteklemesiyle birlikte toplu göçlerin de yaşanmaya başladığına işaret etti. “Bu göçleri tetikleyen şey yeni Osmancılık anlayışı olan hatalı politikalarından kaynaklanıyor” diyen Demirtaş, Davutoğlu’nun bizzat terörü beslediğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Cumhuriyet Yayın Yönetmeni’yle ve Ankara Temsilcisi’nin yargılanmasının nedeni budur. Orada sadece birkaç TIR yakalandı. Yüzlerce, binlerce TIR teslim edildi. Orada bir nüfus değişimi sağlanacaktı. O insanlar göç edecek, Nusracılar, IŞİD’ciler yerleşecek. Bunlar AKP’yle uyumlu kesimler. Musul’da olanlar... Konsolos şu an CHP milletvekili. Keşke konuşsa.”
Demirtaş, dün Kürt sorununun çözümü için “müzakere olmaz” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu açıklamasına atıfta bulunarak, “Terörle müzakere olmaz” diyenlerin Musul’da teröristin en barbarları olan DAİŞ’le Musul Konsolosluğu'nda müzakere yapıldığını, bunun da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açık bir şekilde söylendiğini anımsattı.
‘ÖNCE EVLERİNDEN ETTİLER, ŞİMDİ AHLAKSIZCA PAZARLIK YAPIYORLAR’
Suriye’de yaşanılanlar konusunda Avrupa Birliği’nin günahının AKP’den daha büyük olduğunu ifade eden Demirtaş, o dönem AB’ye yaptıkları “Gönderdiğiniz yardımlar insani yardım vakıfları aracılığıyla bu DAİŞ’lilere gönderiliyor” uyarıları yaptıklarını ancak bunların dikkate alınmadığını söyledi. Demirtaş “Tayyip Erdoğan, Nusra’nın Ahrar ul Şam’ın ve DAİŞ’in insanlığın başına bela olmasından sorumludur” diyerek, bu yetmezmiş gibi kendi yarattıkları mülteci krizi üzerinden çıkıp “ahlaksızca” pazarlık yaptıklarını kaydetti. Demirtaş, “Bu insanları evinden eden sizsiniz. Bu insanlar üzerinden şimdi para alışverişi yapıp kendilerince tüccar pazarlığı yapan sizsiniz” dedi.
‘MÜLTECİLER İÇİN YAPILABİLECEK EN İYİ ŞEY SURİYE’DE BARIŞI İNŞA ETMEKTİR’
Maraş’ın Pazarcık ilçesinde Alevilerin yaşadığı köye yakın bir noktada yapılmak istenen mülteci kampına ilişkin de konuşan Demirtaş, şunları söyledi: “Bu insanlar mağdur, diyecek bir şeyimiz yok. Mülteci statüleri yok çünkü Türkiye mülteci olarak kabul etmiyor. Hukuken bunlar mülteci değil, sığınmacılar. Sadece sığınmacı olunca burada kalmak da istemiyorlar. Ölümü göze alıp Türkiye’den kurtulmayı istiyorlar. Mülteciler için yapılabilecek en iyi şey Suriye’de barışı inşa etmektir. Sen ona en iyi kampı yapsan da ülkesine dönmek ister. Suriye’de ateşkes ilan edileceği zaman en çokta Davutoğlu karşı çıkmıştı. Dolayısıyla mültecilerle ilgili yapılacak olanlar samimi değil. Belli bölgelerde nüfus çoğunluğunu sağlayacak şekilde orada demografik bir değişimi sağlayacak şekilde müdahale aracı olarak kullanmak istiyorlar.”
‘HÜKÜMET, KAFKASYA’DA YENİ BİR SAVAŞ CEPHESİ AÇMAK İSTİYOR’
Demirtaş, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ Özerk bölgesi üzerinde yaşanan çatışmalara da değindi. AKP hükümetin buradan doğruda bir savaş cephesi açmak istediğine dikkat çeken Demirtaş, “Bu yüzden yangına körükle gidiyor. Karabağ dağlık bölgesi özerk bir bölgeydi. Şimdi oradaki insanlar nasıl istiyorsa saygı duyulmalı. Savaşarak değil, diyalogla çözülebilir. Hem Ermenistan hem de Azerbaycan’a çağrı yapıyoruz. Lütfen masaya dönün. Aranızdaki savaşı diyalogla AKP’nin savaş çığırtkanlığına rağmen masada çözün” diye konuştu.
‘BARIŞ DEMEK DEĞİL, SAVAŞ DEMEK VATANA İHANETTİR’
Üniversitelerde son dönemde artan baskılara ilişkin değerlendirmede bulunan Demirtaş, “Öğrencilere adeta 'bu üniversiteye girmeyin' tehdidi savuracak noktadalar. Barış diyen futbolcusundan, sanatçısına kadar herkesin ‘terörist’ ilan edilmesinin nedeni savaştan beslenmeleridir. Katliamla ölümle korkutarak iktidarlarını ayakta tutan bu anlayış elbette ki Türkiye’yi yangın yerine çeviren anlayış ise biz buna karşı geri adım atacak değiliz. Barış demekten korkmamamız lazım. Barış en temel hakkımızdır. Ülkemizde savaş istemiyoruz demek asla bir terör suçu vatan hainliği değildir. Böylesi bir ortamda savaşı dayatanlar en büyük vatan hainidirler. Bundan dolayıdır ki ta ABD’den bile 3-4 kişinin protestosuna karşı böğürebiliyor. Almanya’da kendisini eleştiren bir klip yapıldı diye baskı yapabiliyor” ifadelerini kullandı.
'ÇAKMA MİLLİYETÇİ ÇİN MALI PARTİ'
AKP’nin bu konudaki duyarlılığı çocuklara dönük cinsel istismarda göstermediği eleştirisinde bulunan Demirtaş, “Bir vakıfta çok ciddi çocuklara cinsel istismar iddiaları üzerine bir tartışma başladı. Ve bu ülkenin bir kadın bakanı çıkıp bu vakfı karalayamazsınız demekle yetindi. Bu bakanla ilgili verilen gensoru da çakma milliyetçi Çin malı bir parti var onların da desteğiyle gensoru reddedildi” dedi.
Demirtaş, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Çakma milliyetçi parti AKP’den daha AKP’li olmuş durumdalar. Her hafta Salı günleri iki AKP grup partisi yapılıyor. Birini Davutoğlu birini Bahçeli yapıyor. Zamana da yazık Davutoğlu konuşurken, Bahçeli yanında dursun kafasını sallasın yeter. Çin malı çakma milliyetçi koltuğunu kaybetme korkusuyla ırkçılığa oynamak için buradan bugün Nusaybin’de katliam çağrısı yapıyor. Kan görmek istiyorsan orada tam senlik günler yaşanıyor. Kan görünce kendisinin yanaklarına can geldiğini acı bir şekilde tecrübe ettik. Zaten oralar yıkılıyor için rahat etsin. Bizim içimiz rahat değil, barıştan yana olanın içi rahat değil. Irkçılık ve faşizmle beslenip her yeri işgalci ruhla fethedeceklerini düşünenler yanılırlar. Bu vücutta baş gitse bile başsız bedenimiz sizin önünüzde diz çökmez merak etmeyin. Alçaklığın tarihini yazanlar, halkı tehdit edenler katliamla korkutarak iktidarlarını güncelleyemeyecektir. Maraş’ta Sivas’ta 1925’te Şeyh Sait’te 1938’de Dersim’de Ağrı’da Zilan’da yaptıklarınızı bir kez daha yapamayacaksınız. Siz bu tarihi dönemde kaybedeceksiniz, insanlık kazanacaktır. Biz ülkemizin geleceği için faşizme karşı her yerde direnişte olacağız. Bir kez daha geleceğimizi böylesi ırkçı anlayışlara teslim edecek değiliz.” (DİHA)