Patronların Ensesindeyiz Ağı’na gelen bir ihbar, TRT'nin aylardır set çalışanlarına ödeme yapmadığını ortaya çıkardı. soL'un Diriliş Ertuğrul” setindeki çalışanlarla yaptığı röportaj şu şekilde:
'DİZİYİ YAYINDAN ÖNCE ANKARA İZLİYOR'
TRT devlet televizyonu… Burada ödemelerin düzenli olduğu, çalışma koşullarının standartlara uygun olduğu propaganda edilir hep. Bize biraz çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?
Set Emekçisi A- Diriliş Ertuğrul devlet destekli bir proje. En çok şuna şahit oldum ben, akşam Cumhurbaşkanı ulusa sesleniş yapıyor, ertesi gün senaryoya revizyon geliyor ve yapılan konuşmadan sahnelere cümleler ekleniyor. Ertuğrul karakterine söyletiliyordu bu cümleler, gündeme göre durmadan senaryolar değişiyordu. Daha önemlisi, Diriliş Ertuğrul'un kasetlerinin yayından bir gün evvel prodüksiyon aracıyla Ankara'ya gönderildiğini duyduk. Orada izlendikten sonra yayına giriyormuş.
Ayrıca insanlar sağlıksız koşullarda çalışıyor. İzleyenler görecektir, sahneler ormanlık alanda geçiyor çoğunlukla ve çekim esnasında ısınabilecek hiçbir kaynak yok. Bununla görevlendirilmiş bir ekip yok. Kendi imkanlarımızla odun toplayıp yakıyorduk, gece evimize gittiğimizde üzerimiz başımız is kokuyordu.
KARA LİSTEYE ALINAN OYUNCULAR
Set Emekçisi B- Onun dışında ayrıca çalıştığımız kapalı mekanlarda, dönem havasını yaratabilmek için, durmadan kömür yakıp içeriyi dumanla dolduruyorlardı. Muhtemelen ileride tüm çalışanlar ciddi sağlık sorunları yaşayacaklar. Arkadaşın da dediği gibi platoda ve ormanda uzun saatler soğukta ve çamur içinde çalışıyoruz.
Sosyal medya kullanımı konusunda oyuncular üzerinde, hükümeti eleştiren paylaşımlar yapmamaları yönünde baskılar, yasaklar olduğu biliniyor. Kara liste”ye alınan ya da rolüne son verilen oyuncular var. Ayrıca figüranların ve çocukların setlerdeki çalışma koşulları da sıklıkla gündeme geliyor. Bu konularda set emekçilerinde durum nedir?
Set Emekçisi A- İşe alınırken sosyal medya konusunda uyarıldım. Set ekibinden kimseyi sosyal medyada takip etmemem söylendi. Bir kamera şoförü sette fotoğraf çekerken yapımcıya yakalandığı için işten çıkarıldı. Adam iki ay sonra kalp krizinden vefat etti. Diriliş'te işe girebilmek için istenen evraklar arasında diğer setlerde istenmeyen evraklar yer alıyordu.
ON GÜN TATİLSİZ ÇALIŞMA
Set Emekçisi B- Sosyal medyanın kişisel kullanımıyla ilgili yani kişisel paylaşımlarla ilgili yasaklar var. Hatta sözleşmede de madde olarak var bu sanıyorum, gerçi okuyamadım ama... Hatta para cezası da var yaptırım olarak. Gereksiz bir baskı altında çalışılıyor, zaten çalışma şartları yeterince ağır. Ama fiziksel koşullardan önce psikolojik olarak etkileniyor insan. Haftada 6 gün çalışıyorum. İlk başlarda 20 gün tatilsiz çalışıldığı olmuş. Şimdiyse tatil gününün ne zaman olacağı belli olmuyor. Yedi, sekiz, dokuz, on güne kadar tatil vermeden çalıştığımız oluyor. Hayatın setten ibaret oluyor, sosyal çevremle hiç bağım kalmıyor. Uyku dışında bir zamanım yok. İşten geliyorum uyuyorum, uyanıyorum işe gidiyorum. Sette insanlar birbirinden çok kopuk ve uygunsuz üsluplarla konuşuluyor. Sette hiyerarşide üstte olanlar son derece sert ve kaba davranıyorlar. Hakaretlere varan düzeyde.
'ÇOCUKLAR KÖMÜR DUMANI ALTINDA 8-9 SAAT ÇALIŞIYOR'
Çocuk oyuncularla çalışıyoruz. Bazıları da çok küçük çocuklar. 8-9 saat boyunca kapalı bir mekanda kömür dumanının altında çalıştırıldıklarına şahit oldum. Doğru düzgün hava almalarına bile izin verilmedi. Çocuklarla kurulan iletişim de çok kötü. Figürasyona yaklaşım da öyle. Figüran sette, sahnede sakatlanıyor, kalkıp çalışmaya devam etmesini istiyorlar. Ana cast dışında diğer insanların pek bir önemi olmuyor. İki ekip çalışıyoruz aradaki çalışma koşulları da çok adaletsiz. Setteki ilgili çalışanlara, çok uçuk sayfa sayıları veriliyor çekip bitirilmesi için mesela. Olay başrol oyuncusunda bitiyor, onun olduğu sahneler hızla çekip bitiriliyor, o olmadığında durum farklılaşıyor.
'İNSANLARIN CEBİNDE YOL PARASI BİLE YOK'
TRT'de çalışanların ücretlerini düzenli aldığı söyleniyor. Bu doğru mu yoksa şehir efsanesi mi?
Set Emekçisi B- Haftalıklarımız düzenli olarak yatmıyor. 6 bölüm param var içeride. İnsanların ceplerinde yol paraları dahi yok. Herkes birbirinden borç alıp işe gitmeye çalışıyor. Herkes rahatsız ama Ocak'tan sonra düzene girer deyip susuyor. Şikayet edene de git başka yerde iş bul diyorlar.
Sözleşmeyi okumak istedim imzalamadan, ama öyle bir dünya da yok. İmzala, geç, imzalamazsan işten ayrıl, deniyor. Mecbur kalıyorsun imzalamaya, yarın neyle karşılaşacağımı kestiremiyorum. İşten ayrılan bir arkadaşım var, onunla iletişime geçtim, şartlardan memnun olmadığı, parasını düzenli olarak alamadığı için ayrılmıştı, yine de alamamış parasını. Cinnet geçirme noktasına gelmiş.
Çalışmaya başladığımdan beri, 4 bölüm parası aldım, 6 bölüm param içeride. İşe parası için girdim ama ödemeleri yapmakta zorlanıyorum. Birini ödesem biri kalıyor.
'ROL GEREĞİ AĞLATMAK İÇİN ÇOCUK OYUNCUYA DEFALARCA VURULDU'
Set Emekçisi A- Ne zaman yatacağı hiç belli olmuyor ödemelerin. Pazartesi ya da Cuma yatıyordu. Ama sette bir anda o gün kaşelerin yatmayacağı söyleniveriyordu. İnsanlar tüm hesaplarını paranın yatacağı üzerine yaptıkları için hazırlıksız yakalanıyorlar. Kredi çekip paralar yatmaya başlayana kadar kredi ödeyen insanlar var mesela. Kredi ödemeleri aksıyor çalışanların. Benim cebimde akbilim yok, ekip servisinin kalkış yerine nasıl gidebileceğimi bilmiyordum mesela. Ödemeler düzene girdikten sonra da hiç onların söyledikleri gibi olmadı. Ayda hiç 4 kaşe yatmadı. Hep bir kaşeyi içeride bıraktılar.
Ben de mesela çocuk oyuncunun sahnede rol gereği ağlasın diye ayağına defalarca vurulduğuna tanık oldum. Bu çocuk sabah bizimle sete gelip bizimle setten gidiyordu. Ortalama 12-13 saat çalışıyordu. Normalde çocukların olduğu sette pedagogların olması gerekir ama yapım buna uymadı.
Çalışma koşullarımızla ilgili sendikaya şikayet ettiğimizde de zaten diğer setlere göre çalışma saatleriniz az, daha ne istiyorsunuz” gibi şeyler işittik.
'SİS MAKİNESİ ALMAK YERİNE KAMYON LASTİĞİ YAKILIYOR'
Set emekçilerinin sağlığının düşünülmediği anlaşılıyor. Peki, ormanda, deniz kenarında çekim yaparken çevreye zarar vermemek için gerekli önlemler alınıyor mu?
Set Emekçisi Y- TRT’nin diğer setlerinde de olduğunu duydum... Savaş sahnelerinde duman efekti verebilmek için sis makinesi almak yerine araba, kamyon lastiği yakıyorlarmış. Tüm gün 400 civarında lastik yakılıyormış. Tüm set çalışanları, figüranlar, sahnedeki oyuncular bu dumanı soluyorlar. Yaklaşık olarak 12 saat boyunca bu duman solunarak çalışılıyor o sahnelerde. Kendi canımızı geçtik, doğaya verilen zararı düşünsünler. Gökyüzü simsiyah oluyor gün boyu. Çevre köylerden yapılan şikayet üzerine jandarma geliyor, TRT dizisi olduğunu görünce çayını, kahvesini içip gidiyor. Set emekçilerinin sağlığı, hayatı son madde bile değil. Masada yok.
Sette çalışma süresi yasal olarak 14 saat. Bunun gerçeğini düşünün bir de. Hele de çektiğiniz bölüm yayınlanıyorsa o hafta büyük bir hızla, iş yetişene kadar kaç saat gerekiyorsa o kadar çalışıyorsunuz. Bu koşullarda kazalar da oluyor tabii. Kimi büyük kimi küçük, kimi duyuluyor kimi duyulmuyor. 14 saat kuralına uyuldu mu kimse gerisiyle ilgilenmiyor. Bu kural nasıl uygulanıyor kimse sormuyor. Sabah 8'de işe başlayıp akşam 5’ten önce yemek yiyemiyoruz iş yetişsin diye.
'SERVİS SAATLERİ YAPIMCININ KEYFİNE BAĞLI'
Set Emekçisi Z- Bu koşullar, insanların arasındaki ilişkide büyük bir çürüme yaratıyor. İlişkilerde en ilkel noktayla, her koyun kendi bacağından asılır” anlayışıyla hareket ediliyor, herkes birbirine kötü davranıyor. İnsanlıklarını unutuyorlar. Mesela ışık malzemesi en ağır malzemedir, en son onun toplanması biter sette. Kimse serviste bir ışık asistanının olmasını istemez. Başka servise binmesini tavsiye eden bile oluyor. Işık ekibi bunun da stresiyle hızlı toplamaya çalışıyor ağır malzemeleri ve bu da kazalara sebebiyet verebiliyor. Servise en son bindikleri için utanıyorlar bu insanlar ve bu utanç yüzlerinden okunuyor.
Set Emekçisi Y- Servislerle ilgili bilgiler ben de vereyim. Ekibin evlere dağıtımı diye bir şey var. Kimi setlerde saat 22.00'de bittiğinde kiminde 00.00’da -bu yapımcının keyfine bağlı, sendika ile bu konuda yapılmış anlaşmalar var ama bunu hiçbirinin taktığı yok- ekip servislerle eve bırakılıyor. Servisler yalnızca Avrupa ve Asya yakası olarak ayrılıyor. Servis dağıta dağıta gidiyor ekibi ve evinize ulaşmanız 2 saati bulabiliyor.
Set Emekçisi Z- Servis şoförü herkesi bıraktıktan sonra evine dönüyor ve 2-3 saatlik uykuyla yine işbaşı yapıyor. Ekibi uykusuz taşıyor yani. Dağıtım olmadığında merkezi yerlere bırakılıyoruz. Sonrasında otobüsle, dolmuşla evimize gidiyoruz.
'BEBEK OYUNCULAR VAR AMA HİÇBİR DENETİM YOK'
Şunu da söyleyeyim, çocuk oyunculara değinildi, bebek oyuncular da oluyor sette. İşin yetişmesi için bebeğin gecenin bir yarısı uykusundan uyandırılıp sahneye alındığı oluyor ve hiçbir ama hiçbir denetim söz konusu değil. Burada vicdansız olan set emekçileri değil. Bir haftada 140 dakika diziyi 6 günde çekmeyi talep eden koşullar. Bir sinema filmi ortalama olarak 90 dakikadır ve 1 ayda çekilir. Biz neredeyse iki sinema filmini 6 günde çekiyoruz.
Set emekçilerinin bu şartlarda birbirine düşmesi, sorumluluğu üzerinden atmak için ekip arkadaşını ispiyonlaması işverenin işine geliyor. Bu sayede insanları çalıştırmaya devam ettirmeyi sürdürebiliyorlar. Bahaneleri de şu; asgari ücretin çok üzerinde para kazanıyorsunuz, ne olmuş 14 saat çalışıyorsanız!
'9 HAFTA ÇALIŞMAYA 3 HAFTALIK ÜCRET'
Set Emekçisi Y- İyi de 6 ay çalışıyoruz. İlk bölüm 1 ayda çekiliyor, ikinci bölüm 3 haftada, üçüncü bölüm 15 günde. Yayına girene kadar bu bölümler için sadece bir hafta parası alıyoruz. Yani 9 hafta çalışıp 3 hafta çalışmış kabul ediliyoruz. Yayına girdikten sonra çektiğimiz bölümler için haftalık ödemeye dönülüyor onda da en erken 6 hafta sonra ödeme yapılmaya başlanıyor. Bir yıl 12 ay. Bu durumda kabaca hesaplarsak asgari ücretten biraz fazla kazanıyoruz. O da dizi 3. bölümünde yayından kalkmazsa. İş tutar da, set oturursa ekibin işine son verip yeni bir ekiple devam etmelerinin önünde hiçbir engel yok hatta olağan durum bu.
Tüm bu konuştuklarımız buzdağının görünen kısmı. Sorunlarımız çok daha ağır. Yapımcılar ayda bir kez bir araya gelip ortak kararlar alıyor ve uyguluyorlar. Bizimse bir araya gelip sorunlarımızı konuştuğumuz bir yapımız yok. Onun için olan her şeyi kabullenmek zorunda kalıyoruz. Yani patronlar örgütlü bizse örgütsüzüz. Yaşadıklarımızın nedeni bu!