Birsen Altuntaş'ın aktardığı habere göre, Sezen Aksu mektubunda şu ifadeleri kullandı:
“Tarihimizdeki Sivriada hikâyesi vicdanıma, kalbime batıyor… 80 bin köpeğin; kâh bir turiste saldırdılar diye kâh sayıları arttığından, toplanıp Sivriada’ya götürülmelerini, her zaman var olagelmiş iyi insanların çabalarına rağmen açlığa ve ölüme terk edilmelerini okurken seslerini duydum. Biz orayı hak edilmiş sıfatıyla “Hayırsız Ada” diye anarız. Açlıktan olduğu yazılsa da, vefasızlığa attıklarından emin olduğum çığlıkları hepimizin gökyüzünün bir yerlerinde kayıtlı, bundan eminim. Hayırsızlığın başı ademoğlunca tutulmuş, adanın günahı yok.
Bir asırdan fazla zamanın affına sığınacak yüzümüz de… Neden benim sevgili ülkemde çare ararken akla ilk yok etmek gelir… Sezen Aksu…”
Hayırsız Ada olayı nedir?
Hayırsızada Sürgünü, 1910 yılında İstanbul'da yaşayan 80.000'den fazla sokak köpeğini toplu bir şekilde İstanbul açıklarında bulunan Sivriada'ya gönderilerek terk edildiği sürgünün adıdır. Adada aç ve susuz bir şekilde terk edilen köpeklerin tamamı açlıktan veya birbirlerini yiyerek hayatlarını kaybetmişlerdir. Köpeklerin adaya sürülmesinden iki yıl sonra Marmara Denizi'nde büyük bir deprem meydana gelmiş ve çıkan Balkan Savaşları neticesinde büyük bir toprak kaybı gerçekleşmiştir. İstanbul halkı ardı ardına yaşanan iki felaketi adada olan köpeklerin ahı olarak yorumladıkları için adayı Hayırsızada olarak isimlendirilmiştir.
Avrupa'daki devletlerin köpekleri toplayarak "köpeksiz sokaklar" oluşturmalarını örnek alan 2. Mahmut hükûmeti aynı uygulamayı İstanbul'da da faaliyete geçmesi konusunda karar verir. İstanbul'da gece saatlerinde gezen bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri tarafından saldırıya uğraması sonucunda İngiltere hükûmetinden ültimatom alan 2. Mahmut yönetimi, aniden çıkartmış olduğu kararla kentteki bütün köpeklerin Sivriada'ya sürgün edilmesini emreder. Halkın köpeklerin gönderilmesine tepki göstermesi sonucunda üzerlerinde kamuoyu baskısı olan Hükûmet, vermiş olduğu kararla köpeklerin tekrardan şehre geri getirilmesini emretmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde sokak köpeklerinin tekrardan toplanarak Sivriada'ya sürülmesine yönelik karar verilmiş ve köpekler toplanarak adaya gönderilmiştir. Bu olaydan sonra İstanbul'da büyük bir yangın çıkmış halk bunu köpeklerin laneti olarak değerlendirerek Hükûmet'e tepki göstermeye başlamıştır. Bunun üzerine Padişah kanunu geri çekerek köpeklerin tekrardan şehre geri dönmesini sağlamıştır.
İttihat ve Terakki Hükûmeti, modernleşme hareketleri kapsamında İstanbul'daki köpeklerden kurtulmanın yolunu tekrardan aramaya başlamış ve Avrupa'da gelişmekte olan kozmetik sanayisinde kullanılmaları açısından Fransız şirketlerle çeşitli anlaşmalar imzalansa bile halkın tepkisiyle karşılaşılacağı düşünülerek bu plandan vazgeçilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) Suphi Bey, şehirdeki 80 bin köpeğin hızlı bir şekilde toplatılmasına karar vermiş ve köpekleri Marmara Denizi'ndeki Sivriada'ya naklederek ölüme terk etmiştir.
Köpeklerin adaya sürgün edilmesinden iki yıl sonra Marmara Denizi'nde şiddetli bir deprem meydana gelmiş, İstanbul ve Tekirdağ gibi çevre illerde ciddi zarara neden olmuştur. Aynı yıl başlayan Balkan Savaşları'yla Osmanlı'nın Balkanlar'daki en büyük toprak kaybını yaşamıştır. Halk ise başlarına gelmiş olan bu iki felaketin adaya sürülen köpeklerin ahı olmasına bağlayarak adayı Hayırsızada olarak isimlendirmeye başlamıştır.
2012 yılında adada hayatını kaybeden köpekleri anmak amacıyla Sivriada'ya anıt dikilmiştir.