TİP Milletvekili Şık, 2020’de sosyal medya hesabından, Cendere adlı kitapta yer alan ses kayıtlarına atıf yaparak Avukat İnal hakkında paylaşımlarda bulundu. Şık, söz konusu ses kayıtlarından yabancı bir markanın yerli bir markaya ödemesi gereken paranın tahsil edilmemesi için İnal’ın aracılık yaptığının anlaşıldığını iddia etti ve bu durumu eleştirdi.
Daha ağırı reddedildi, iki dava kabul edildi
İnal, bunun üzerine Şık hakkında tazminat davaları açtı. Şık’ın üç ayrı paylaşımı için tazminat talebinde bulunan İnal’ın açtığı üç ayrı davanın tamamı İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne düştü.
Açılan davalardan ikisi tazminat kararıyla sonuçlandı. Şık, iki dava sonunda 2020’den bu yana işleyecek yasal faizle birlikte 40 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edildi. Bir dava ise reddedildi. Tazminat kararıyla sonuçlanan iki davanın gerekçeli kararlarında, Şık’ın sözlerinin sertliğine atıf yapıldı.
Tazminat talebinin reddedildiği davaya ilişkin paylaşımının ise diğer ikisine oranla daha sert olması dikkati çekti. Şık, söz konusu paylaşımında şunları belirtti:
“Türk Yargısı şaşırtmıyor. Cumhurbaşkanı avukatı Mustafa Doğan İnal'ın kendisinin bile kabul ettiği ve yargıya müdahalede bulunulduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunan ses ve kayıtlarıyla ilgili savcılık kovuşturmaya yer yık kararı vermiş. Çünkü delil yokmuş. Yerseniz. Şikayetçi taraftan kimsenin ifadesini almayan, ilgili dava dosyalarıyla ilgili herhangi bir inceleme yapmayan, ses kayıtlarıyla gerçekleştiğine dair bilirkişi incelemesini yaptırmayan İstanbul Başsavcı Vekili İbrahim Bozkurt delil bulamamış! Türkiye yargısı bağımsızmış! Dünkü takipsizlik kararı bugünkünün habercisiydi. Mustafa Doğan İnal için de takipsizlik kararı verildi.''
Şık’tan tepki: “Elçi neden bakana gitti, bakan niye avukatı aradı?”
TİP Milletvekili Şık, kararlarla ilgili olarak şunları söyledi:
“Söz konusu davalara konu olan ses kayıtlarıyla ilgili olarak Mustafa Doğan İnal, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Zeybekçi’nin talimatlarıyla konuya dahil olduğunu ve yargı sürecini hızlandırmak için girişimlerde bulunduğunu açıkladı. Her şeyden önce Türkiye yargısı şu soruların yanıtını aramak zorunda. Fransa elçisi bir Fransız şirketi olan TEFALin süren davası için neden bir bakana gider? Nasıl bir yardım ister? Bir bakan neden ve ne karşılığında buna uyar? Cumhurbaşkanının avukatını ne ile görevlendirir? Velev ki açıklamalar doğru olsun, Cumhurbaşkanının avukatı sıfatını taşıyan bir kişi davalara yön verecek üst düzey yargı mensuplarıyla neden konuşur? Bunlar yargı bağımsızlığını zedelemez mi? Türkiye’de bağımsız, tarafsız, siyasal iktidarın ve suç ortaklarının talimatlarının dışına çıkarak hukuk saikiyle kararlar veren bir yargı olsaydı bu soruların yanıtını öğrenirdik. Hakkımda açılan davada ortaya çıkan sonucu da sürpriz olarak değerlendirebilirdik. Ezcümle hukuk saikiyle bir açıklama yapmak manasız.
“Tesadüfle mi açıklayacağız?”
Sadece bu davaya bakarak bile yargının durumu hakkında bir tespit yapmak mümkün. Aynı dosya içeriğiyle açılan 3 ayrı davanın UYAP’tan belirlenen bir dijital sistem olmasına rağmen aynı mahkemeye düşmesi, hukuk varmış gibi göstermek için davalardan birinin reddedilmesi, diğer iki davada yüklüce tazminata hükmedilmesi, mahkemeye bakan hakimlerin evli ve adliyedeki odalarının dahi ortak olmasını tesadüfle mi açıklayacağız? Hal bu iken bir alacak verecek davasına siyasetin müdahil olmasına dair tek bir soru sormayan bir yargı varken tesadüflere inanmak aptallık olur.
“Teminatı yatırdım tazminatı değil”
Mustafa Doğan İnal’ın konuyu duyurduğu sosyal medya paylaşımıyla ilgili şunu da belirteyim. İnal, bana açtığı davayı kazanıp parayı tahsil ettiğini iddia etti. İlk derece mahkemesinin verdiği karara itiraz edildi. Ancak haciz işlemi başlatılmaması için hükmedilen miktarı dosyaya teminat olarak yatırdım. Yani dava Yargıtay aşamasında sonuçlanana dek tahsil edilmiş bir para yok. Mustafa Doğan İnal’ın mesleki birikimi TEFAL örneğinde olduğu gibi yargıdaki davaların hızlandırılmasına dönük girişimlerle sınırlı olduğu için olsa gerek hukuk eğitimi almayan benim dahi bildiğim bir konunun doğrusunu anlatamıyor. Ya da istinaf mahkemesinin ne karar vereceğini çok iyi biliyor ve parayı şimdiden cebinde hissediyor.”
“Fransız şirket bakana gitti, görüşme yaptık”
İnal, Şık dışında Cendere kitabının yazarları Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu. İnal’ın avukatı dilekçesinde özetle şunları belirtmişti:
“Fransız TEFAL (Group SEB) şirketi üçüncü bir başka şirketin borçları nedeni ile hacizlere maruz kalmış, itiraz ve dava süreçlerinin uzaması çeşitli mağduriyetlere neden olmuştur.
Tefal şirketinin talebi, İlk Derece Mahkemesi'nde Tefal şirketinin lehine çıkan karar ile ilgili olarak İstinaf incelemesinin bir an evvel yapılması ve dosyanın ivedilikle incelenmesinden ibarettir. Bir başkasının borcu için sürekli olarak kendisine hacze gelindiğini, yargının ağır işlemesi nedeni ile itiraz ve davaların sürüncemede kalması karşısında telafisi güç zararlara uğradığını ifade eden Tefal, Fransız Büyükelçisi'ne gitmiş, Fransız Büyükelçisi de konu ile ilgili Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'den yargılama süreçlerinin hızlandırılması hususunda yardım talebinde bulunmuştur. Fransız Büyükelçisinin talebi sonrasında Sayın Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi konuyu müvekkilim Avukat Mustafa Doğan İnal'a aktarmış, bu konuda hukuki olarak yardımda bulunmasını rica etmiştir. Müvekkil ile yapılan tüm görüşmelerde gerek TEFAL'in o dönemdeki CFO'su Mustafa Kılıç gerekse avukatları Avulat Koray Söğüt hazır bulunmuştur. Yapılan görüşmelerde müvekkile bu dosyada avukatlık yapması ve kendisi ile çalışılabileceği bizzat Tefal'in Fransız CEO'su tarafından teklif edilmiştir. Müvekkilim Tefal'in çok iyi avukatlarla çalıştığını, dosyada zaten yapılması gereken tüm iş ve işlemlerin yapıldığını, kendisi ile çalışılmasına gerek bulunmadığını ifade etmiş, Tefal'in avukatlık veya danışmanlık yapılması ve ücret ödenmesi tekliflerini tamamen reddetmiştir. Müvekkil bu dosyalarda veya başka dosyalarda Tefal'in avukatı, danışmanı vb. hiçbir görev almadığı gibi hiçbir ödeme de almamıştır.Müvekkil, yargının ağır işlemesi nedeni ile bir mağduriyet oluşmaması için Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Fransız Büyükelçisi ricası ile sadece istinaf incelemesinin gecikmeksizin yapılması talebinde bulunmuştur. Bunun dışında müvekkilin söz konusu uyuşmazlık ile ilgili en küçük bir rolü, görevi ve faaliyeti bulunmamaktadır. Dikkat edilecek olursa İlk Derece Mahkemesi'nde TEFAL şirketi lehine çıkan karar sonrası dosya Bölge Adliye Mahkemesi'ne gitmiş ve çok uzun bir süre bu dosya İstinaf incelemesinden geçmediği ve nihayete ermediği için müvekkil Mustafa Doğan İnal'dan hukuki destek talebinde bulunulmuştur. İddia edildiği gibi bir kararın bozulması veya bozdurulması kesinlikle söz konusu değildir.
İstinafla görüşme
Tefal'den Mustafa Kılıç (eski CFO), Tefal'in Fransız CEO'su ve Tefal'in avukatı Av. Koray Söğüt ile müvekkil ofisinde görüşülmüş, müvekkil Mustafa Doğan İnal bu konuda dosyaların erken incelenmesi için yaşanan mağduriyetin sona erdirilmesi için Bölge Adliye Mahkemesi ile görüşeceğini ancak hiçbir şekilde dosyadan verilecek karar ile ilgili yani dosya esasına ilişkin bir talepte bulunulamayacağını ifade etmiştir. Hatta, Bölge Adliye Mahkemesi ilgilileriyle yapılacak görüşmede kendilerinin de olmasını şeffaf ve açık bir görüşme yapılmasını, taleplerini de orada açıkça belirtmelerini bizzat kendisi istemiştir. Müvekkil İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Hayri Kaynar'dan randevu talep etmiş; söz konusu görüşmede müvekkil, Tefal'in o dönem CFO'su Mustafa Kılıç, Fransız CEO Emmanuel Serot, Tefal'in Avukatı Koray Söğüt hazır bulunmuştur. Bunun dışında istinaf incelemesi yapan heyet ile hiçbir zaman ve kesinlikle bir görüşme yapılmamıştır. Bunun üzerine, ses kaydı olduğu iddia edilen görüşme gerçekleştirilmiş, Tefal adına gelen ve süreci bizzat takip eden eski CFO Mustafa Kılıç, Fransız CEO Emmanuel Serot ve TEFAL'in avukatı Koray Söğüt dosyalarının erken incelenmesi için talepte bulunmuştur. Avukat Mustafa Doğan İnal'ın dosyaların erken incelenmesine ilişkin anılan görüşme için randevu almak dışında dosyanın esasına ilişkin en küçük bir talebi, sözü, eylemi olmamıştır, olamaz. Bu görüşmede altı kişi mevcuttur."