İşte o açıklama;
''2015 34.İstanbul Film Festivali’nde yaşanan sansür krizi sonrası, festival yönetiminin ve tüm tarafların var olan rollerini tartışmak ve bunlardan ders çıkarmak üzere ulusal yarışma yönetmenlerinin festival ile yaptığı görüşmeler, festival yönetiminin akıl almaz yaklaşımları ile yeni bir krize yol açmıştır.
Sansüre karşı mücadele eder gibi görünerek, gerçekte kurumsal varlığını zarar görmeden devam ettirmek için, çeşitli yöntemlerle süreç içinde biz film yönetmenlerine tüm yükü bırakan İKSV nin bu tavrı 35 yıllık kurumsal tarihine yakışmamaktadır.
İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma’ya katılan yönetmenleri (Selim Evci, Barış Atay, Tolga Karaçelik, Emine Emel Balcı, Mehmet Eryılmaz, Faruk Hacıhafızoğlu, Caner Erzincan ve yapımcı Nadir Öperli) olarak, farkındalık yaratmak ve film yapan insanların sonraki adımlarını atarken sinemanın ruhuna zarar getirmeyecek eylemleri konusunda IKSV İstanbul Film Festivali direktörü Azize Tan ve direktör yardımcısı Kerem Ayan ile 18/04/2015 tarihinde IKSV binasında bir toplantı gerçekleştirmişlerdir.
İlk sözü alan Azize Tan, Tüm yarışmaların yapılamamış olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirerek Ekim ayında festivali yeniden yarışmalı olarak yapmayı planladıklarını,hatta belgesel ve juri üyelerinin bazılarıyla görüştüğünü, ve bu filmleri ortada bırakmak niyetinde olmadıklarını, açıkça,söz veriyorum” şeklinde ifade etmiştir.
Aradan geçen yaklaşık 3,5 aylık ve zaman zaman alaycılık boyutuna ulaşan bir sürecin sonucu, İKSV başkanı Görgün Taner’in kısa yazısı, Yarışmaların yapılmayacağı, fakat 2016 yılında bu filmlerin de diğer filmlerle birlikte festivale yeniden başvurabilecekleri ve ön elemede yeniden değerlendirilebileceklerini ifade eden bir başka alaycı mesaj ile son bulmuştur.
Festivaller, sinema, yarışmalar bir yana, ülkemizde sanat ortamına yön veren bir kurumun sanatçısıyla kurduğu bu ilişki biçiminin geldiği yer, detaylara bakıldığında gerçekten içler acısıdır.
Bu süreç gösteriyor ki, gerek Görgün Taner gerekse Azize Tan maalesef bir kriz yönetimi konusunda çok acemice davranmışlardır. Bizler en az sansüre karşı mücadele kadar önemli gördüğümüz bir konuda da ; kendi sanatcısına tepeden bakan bir eda ile, insan ruhu ve insan iletişimi konusunda gösterdikleri bu özensizlik ve duyarsızlığı tüm sinemacılara yapılan bir hakaret olarak kabul edip, protesto ederek süreci kamuoyuyla paylaşıyoruz…
Barış Atay
Selim Evci
Tolga Karaçelik
Mehmet Eryılmaz
Caner Erzincan
Ali Atay
Ufuk Bayraktar
Faruk Hacıhafızoğlu''