Star Wars'ta iyi yok!

Sendika.org yazarı Didar Aytaş, vizyona girmesiyle dikkatleri üzerine çeken Star Wars ile ilgili bir yazı kaleme aldı.
Star Wars'ta iyi yok!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

İşte o yazı:

2015 yılında sündürme bir senaryoyla Star Wars, hayranlarına kavuşuyor, şehirlerin meydanlarında bombaların patladığı, Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü toplumsal bir kaosun ortasında serinin yeni filmi vizyona giriyor. Salondan kafasında soru işaretiyle değil bir çeşit arınma (katarsis) ile ayrılıyor izleyici. Sonra daha büyük bir yığın serinin oyuncaklarını almak için marketlerde birbirlerini eziyor.

Tarihi hep savaşlarla yazılmış, iki dünya savaşı geçirmiş, şimdi 3. Dünya Savaşı tezlerinin konuşulduğu gencecik dünyamızda, Star Wars serisinin 7. devam filmi en çok konuşulan gündem maddesi olmayı başarıyor.

Peki Star Wars’un bu başarısının sırrı ne? Gerçekten çok başarılı bir senaryoya mı sahip? Çok sağlam bir hayal gücünün ürünü mü? Felsefi önermesi mi çok kuvvetli? Benim cevabım üç soru için de hayır.

Serinin başarısının sırrı iyi bir toplum analizi ve pazarlama stratejisi.

İkinci Dünya Savaşı olmuş bitmiş. 1980’ler yaklaşmış. ABD’nin soğuk savaş stratejisinin karşılık bulduğu, emperyalist kapitalist kampın etkili ataklara giriştiği yıllar. Vietnam Savaşı ABD’de büyük travmalara yol açarak sonuçlanmış, büyük altüst oluşlar yaşayan halk, uydurma kahramanlık hikayeleriyle avutulmuş, yeni dünya düzeni insanlara bireyselliğin aşılandığı fantastik kahramanlık hikayeleriyle sunulmuştur. G. Lucas’ın Star Wars’u tam da böyle bir dünyanın gereksinimlerine uygun, toplumların ve yeni kapitalist dünyanın isteklerini yerine getirebilecek şekilde özel güçleri olan kahramanlar, fantastik öğelerle dolu (uzay yaratıkları, robotlar vs.) bir senaryo yaratıyor. Senaryo oldukça basit, diyaloglar 8 yaşında bir çocuğun anlayabileceği kadar sade. Sonuç olarak ortaya çıkan şey sinema değil bence ama başarısının formülü de bu.

İlk kez 1977’de gösterilen film  o sene izleyici rekorları kırıyor ve popüler kültür sinemasının kültleri arasındaki yerini alıyor. Üç filmlik serinin tamamlanmasından yaklaşık 20 sene sonra Lucas tekrar yönetmen koltuğuna oturuyor ve geçmişe dönük bir Star Wars serisi başlıyor.

İkinci serinin ilk gösterim yılı 1999’da Lucas, Times’a verdiği bir röportajda “Star Wars’daki hikaye toplum olarak insanların sahip olmasını istedikleri birtakım idealleri barındıran kahramanlarla ilgili. Toplumunun çoğunluğunun işte böyle bir insan olmak isterim diyebilecekleri kahramanlara ihtiyaçları var” diyor. Halbuki toplumun mu böyle kahramanlara ihtiyacı var kapitalizmin mi? Bu çok detaylı bir yazının konusu. Biz biraz filme dönüp bize ne anlatmak istiyor ona bakalım.

Kısaca Star Wars galaksisi

Evren çoğu gezegenin üyesi olduğu bir cumhuriyetle yönetiliyor. Evrenin her yerinde “güç” diye bir olguya inanılıyor. Ancak bu gücün aydınlık ve karanlık tarafları var.

Aydınlık tarafı Jedilar oluştururken kötü tarafını Sith lordları oluşturuyor. Bir de farklı dinlere inanan ayrılıkçı gezegenler var ve cumhuriyeti istemiyorlar. Bunlar kökten dinci ayrılıkçı gezegenler olarak tasvir ediliyor. Jedilar cumhuriyete hizmet eder gibi görünerek cumhuriyeti yönetirken Sith Lordu kimliğini gizleyerek Cumhuriyet Senatosu’na sızıp önce kendini başkan seçtirip Jediları öldürüyor sonra imparatorluğa geçişi sağlıyor. Bunu yaparken de ayrılıkçı gezegenleri kışkırtarak galakside savaş ve huzursuzluk ortamının oluşmasını sağlıyor. Ayrılıkçı gezegenlerle işi bitince hepsini yok ediyor.

Güç, iyiler ve kötüler 

Jedilara göre korku ve nefret kişideki zayıflık göstergesidir, içinde korku olanların gücün karanlık tarafa geçme ihtimalleri daha yüksektir. Anakin’in de yetenekli bir Jedi’dan Darth Vader’a dönüşme hikayesi böyledir; annesine yapılan işkence nefretini açığa çıkartır. Annesinin işkencecilerini ve hatta o an köyde olan herkesi öldürür, kendi ifadesiyle “kadınları ve çocukları bile”…

”Bir Jedi gücü sadece savunma amaçlı ve bilgi için kullanır, saldırma amaçlı değil” der Usta Yoda.

Gücün karanlık tarafı ise her türlü uç duygunun sonuna kadar yaşanması konusunda kişiyi teşvik eder.

Filmi izleyen bir çocuğun aklında kalacaklar

Güzel bir kraliçeye aşık olursan hele bu kraliçede Jedi özellikleri de varsa sen de birkaç kahramanlık yapıp ölüm yıldızının patlatılmasına yardımcı olmalı ve galaksideki en iyi pilotlardan biri olmalısın (Han Solo’nun Ölüm Yıldızı’nın patlamasında Luke’a yardım edip kraliçenin kalbini kazandığı sahne).

Yönetmek için güçlü olmalısın, yönetim mekanizmalarında sadece güçlü canlılar bulunabilir.

Her zaman iyiler kazanır. İyilerin yanında olmalısın. İyiyle kötü ayrımını yapmak ise çok kolaydır; kötüler çirkin, eciş bücüş ya da devasa ürkütücü karakterlerdir. İyiler yakışıklı, karizmatik, güzel ya da sevimlidir.

Alt metin çok daha karanlık. Filmde insana dair az şey var. Çöllerin ortasında barakalar, açlıktan kırılan insanlar, bireysel silahlanma, kölelik, diktatörler, ikiyüzlü siyasetçiler, her bölüm sonu iyiler kazansa da salondan insanlar keyifle çıksa da içimizde bir yerlere kazınan hep yenilme, ezilme korkusu. Çözümsüzlük hissi.

Ne dünyamızda savaşlar bitiyor ne de yıldızlar arasında

2015 yılında sündürme bir senaryoyla Star Wars, hayranlarına kavuşuyor, şehirlerin meydanlarında bombaların patladığı, Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü toplumsal bir kaosun ortasında serinin yeni filmi vizyona giriyor.

Lucas şimdiye kadar 4,5 milyar dolar kâr elde ettiği seriyi tüm haklarıyla 4 milyar dolara Walt Disney’e satıyor, yönetmen koltuğuna ise bu kez J.J. Abrams oturuyor.

Ticari olarak bakıldığında eldeki böyle bir fırsatın kara dönüşmemesini beklemek çok saçma olurdu. Nitekim beklenen çok kapsamlı bir PR çalışmasıyla birlikte geldi.

Film yayımlanmadan aylar önce insanlar fragman yayımlanacak diye bilgisayar başında sabahladı, ömrü Star Wars’un sinemaya gireceği tarihe yetmeyecek olan kanser hastası Daniel Fleetwood “Ölmeden önce tek dileğim, Star Wars’un yeni bölümünü izlemek” dedi ve onun için özel gösterim düzenlendi. Filmi izledikten dört gün sonra Fleetwood öldü, hastalığı da ölümü de PR çalışmasının bir parçası oldu. İnsanlar filmi izlemek için sinemaların önüne günler öncesinden çadırlar kurdu. Ve o insanların haberlerini okumak gerçekleşmiş bir distopyaydı.

Star Wars (Güç Uyanıyor) nihayet perdede

7. filmde yeni bir senaryo yazılma zahmetinde bile bulunulmamış. Luke’un yerine gizemli bir kadın karakter (Rey) konulmuş, Darth Vader’ın yerine ise Han Solo’yla Leia’nın çocukları (Kylo Ren) geçmiş. Karanlık taraf güçlü silahlar yapıp gezegenleri patlatırken gizemli bir Jedi kız çıkıp galaksiyi kurtarma işine girişiyor.

Çocukların gözleri önünde gezegenler yok ediliyor, yüzlerce klon savaşçı öldürülüyor, ormanlar cayır cayır yanıyor, yok oluyor, yanımda oturan çocuk ise Han Solo’nun öldüğü sahnede ağlıyor. Ama film diğer serilerde olduğu gibi mutlu sonla bitiyor. Salondan kafasında soru işaretiyle değil bir çeşit arınma (katarsis) ile ayrılıyor izleyici. Sonra daha büyük bir yığın serinin oyuncaklarını almak için marketlerde birbirlerini eziyor. Herkes sevdi diye filmi daha çok kişi seviyor. Herkes filmden bahsettikçe film daha da çok popüler oluyor. Bu yazı bile G. Lucas’a ve Walt Disney’e hizmet ediyor. Ne de olsa reklamın iyisi kötüsü yoktur.

Vehaber Menu