GÜNCEL - 'Tam kapanma sonrası virüs İstanbul'dan Anadolu'ya taşındı'

GÜNCEL - İstanbul Tabip Odası tarafından yayınlanan raporda 17 günlük tam kapanma kararının ardından yaşananlar değerlendirildi. Raporda, "Yüz binlerce insanın tatil beldelerine, köylerine doğru yola çıkmasıyla 'Kavimler Göçü' misali virüs, İstanbul'dan Anadolu'ya taşındı" dendi.
'Tam kapanma sonrası virüs İstanbul'dan Anadolu'ya taşındı'
2021-05-04 16:31:29   Güncelleme: 2021-05-04 16:31:29    

Yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı 29 Nisan-17 Mayıs 2021 tarihleri arasında 'tam kapanma' uygulamasına geçilmesinin ardından, İstanbul Tabip Odası Kovid-19 İzleme Kurulu tarafından nisan ayı raporu yayınlandı.

Raporda, İstanbul'un nisan ayındaki koronavirüs tablosu raporlaştırıldı. Raporda, salgının en büyük pikini nisan ayında yaptığı ve bu ayda Türkiye sağlık sisteminin çöktüğü bilgisi yer aldı. İstanbul'da koronavirüs hastalarının yoğun bakım yatağı bulamadığı ifade edildi.

Sözcü gazetesinden Sibel Gülersöyler'in haberine göre rapordan öne çıkan bazı başlıklar ve çözüm önerileri şöyle:

"1) Kovid-19 salgını Türkiye'de olduğu gibi İstanbul'da da şimdiye kadarki en büyük pikini Nisan ayında yaptı. Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı açıklamalara göre 1 Nisan 2021 günü günlük vefat sayısı 176 iken ay boyunca sürekli yükselerek 30 Nisan 2021 günü 394'e çıktı.

'Çöküşün en yoğun olduğu il İstanbul'

 2) Nisan ayında Türkiye sağlık sistemi çöktü. Bu çöküşün en yoğun yaşandığı il ise İstanbul oldu. İstanbul'da binlerce Kovid-19 hastası hastaneye yatması gerektiği halde yatak bulamadı, bir yoğun bakım yatağının 'boşalması' ve böylece sıranın kendisine gelmesini beklemek zorunda kaldı.

 3) Salgının daha önceki aylarında hafif-orta hastalar dahi hastaneye yatırılırken Nisan ayında oksijen saturasyonu düştüğü için kesin yatış endikasyonu bulunan Kovid-19 hastalarına bile yatak bulunamadı.

'Hekimler hastalar arasında seçim yapmak zorunda kaldı'

 4) Kamu hastanelerinin çoğu fiili olarak pandemi hastanesine dönüştürülmesine rağmen ihtiyaca cevap veremedi. Hastalar evlerinde ya da acil servislerde yatış sırasında can verirken hekimler hastalar arasında seçim yapmak zorunda kaldı.

 5) Hastanelerin Kovid-19 hastalarıyla dolması nedeniyle Kovid-19 dışı hastaların maruz kaldığı mağduriyet nisan ayı boyunca daha da arttı.

 6) Salgınla mücadelenin en ön saflarında görev alan hekimler, sağlık çalışanları Nisan ayı boyunca çok daha yorucu, yıpratıcı koşullarda çalışırken pandemi bahanesiyle izin, istifa, emeklilik haklarının kısıtlanması, engellenmesi nedeniyle de mağduriyet yaşadılar.

 7) Kamu hastaneleri bu durumdayken özel hastane patronlarının kâr peşinde koşmaya devam ettiklerini İTO olarak 20 Nisan'da açıkladığımız 'Pandemi Döneminde Özel Hastanelerde Sağlığın Finansmanı Raporu'yla kamuoyuyla paylaşmıştık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 26 Nisan'da yaptığı açıklamada da konuya değinmesine rağmen değişen bir şey olmadı. Özel hastane patronları can derdindeki vatandaşlardan kanunsuzca para sızdırmaya hala devam ediyorlar.

 8) Nisan ayında İstanbul'da dördü hekim sekiz sağlık çalışanı, Türkiye genelinde toplam yirmi bir sağlık çalışanı Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Bu ölümlerle birlikte 'Kovid-19 hekim/sağlıkçı kırımı'nda kaybettiğimiz sağlık çalışanlarının toplam sayısı  417'ye yükseldi.

'Böyle kapanma olmaz'

 9) 13 Nisan'da açıklanan 'kısmi kapanma' tedbirleri hasta ve ölüm sayılarındaki artışı durduramayınca 29 Nisan'dan 17 Mayıs'a kadar  'tam kapanma'ya gidileceği açıklandı. Ancak siyasi iktidar bütün uyarılarımıza rağmen çarkları durdurup insanların pandemi kurallarına uyarak fiziksel hareketlerini, temiz hava almalarını sağlayacağına, tam tersine çarkları serbest bırakıp insanları evlerinde hapsederek bütün dünyaya 'Böyle Kapanma Olmaz!' dedirtti. Bunun yanında, 'Ekonomik Sosyal Desteksiz Kapanma Olmaz!' çağrılarımıza kulak tıkayan siyasi iktidar milyonlarca insanı açlık ve sefalete mahkum etti.

 10) 26 Nisan akşamı 'tam kapanma' kararının açıklanmasının ardından yüz binlerce insanın tatil beldelerine, köylerine doğru yola çıkmasıyla 'Kavimler Göçü' misali virüs İstanbul'dan Anadolu'ya taşındı.

 11) Aşılama çalışmalarındaki belirsizlik ve aksaklıklar Nisan ayı boyunca da devam etti. Önce Sinovac aşıları randevuya kapatıldı. Sonra Biontech aşılarının ikinci dozunun 6-8 haftaya erteleneceği açıklandı. Ertesi gün ertelemenin iptal edildiği duyuruldu. Bu kaos ortamının sonucu olarak İstanbul İl Sağlık Müdürü 15 Nisan'da yaptığı açıklamada 60-64 yaş grubunun ancak yüzde 60'ını aşılayabildiklerini itiraf etti.

 12) Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın aşı konusunda sürekli kendini yalanlayan açıklamaları yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Sağlık Bakanı'nı yalanladı. Sağlık Bakanı 26 Nisan'da 'Aşı tedariki önümüzdeki iki ay için güçleşiyor.' derken Cumhurbaşkanı iki gün sonra 'Aşı tedarikinde herhangi bir sıkıntı yaşayacağımız kabul etmiyorum.' açıklamasını yaptı.

 13) Test sayıları düzenli olarak düşerken ve filyasyon çalışmaları sadece semptom gösteren hastalarla temaslıların izlenmesine indirgenmişken Sağlık Bakanlığı'nın her akşam yayınladığı 'Turkuvaz Tablo'da filyasyon oranının yüzde 99.9'a sabitlenmesinin hiçbir inandırıcılığı yoktur.

'Bu dönemde bir diğer ayrıcalıklı grup da 'turistler' olarak ön plana çıktı'

 14) İnsanların en yakınlarının cenaze törenlerine katılması bile yasakken bu yasakları koyan iktidardaki 'ayrıcalıklı azınlık' sahipleri kalabalık törenlere katılmaya devam ettiler.

 15) AKP-Saray Rejimi Kovid-19 pandemisini baskıcı, otoriter emellerine alet etmeyi nisan ayında da sürdürdü. İTO olarak 15 Nisan günü İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde gerçekleştireceğimiz 'Yaşamak İstiyoruz/Ölümleri Durdurun' başlıklı basın açıklamamız Fatih Kaymakamlığı'nın keyfi yasaklamasıyla engellenmeye çalışıldı. (Hükümet güçlerinin zorbaca kuvvet kullanmasına rağmen açıklamamızı tarihi Çemberlitaş Meydanı'nda gerçekleştirdik.) Aynı şekilde, 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününe çağrı amacıyla yapılan basın açıklamaları ve 1 Mayıs günü Taksim'e çıkmaya çalışan emekçiler polisin yoğun şiddet ve saldırısına maruz kaldılar.

 16) Bu dönemde bir diğer ayrıcalıklı grup da 'turistler' olarak ön plana çıktı. Bu konuda yapılan bütün uyarılara rağmen farklı bir ülkeye ait pasaportu olan herhangi bir birey hiçbir engellemeye takılmadan yurda girebildi. Ülke nerededeyse bütün varyant virüslerin görüldüğü bir rezervuara dönüştürüldü. Yurt dışından gelenlere PCR zorunluluğu bile ancak 30 Aralık 2020 itibariyle uygulamaya sokuldu. Şimdi ise yayınlanan genelgeyle 15 Mayıs 2021 tarihinden itibaren Hong Kong, Çin, Tayvan, Vietnam, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur, Tayland, Güney Kore, İsrail, Japonya, Birleşik Krallık, Letonya, Lüksemburg, Ukrayna ve Estonya'dan Türkiye'ye gelen kişilerin Türkiye’ye girişlerinde PCR testi talep edilmeyeceği kamuoyuna duyuruldu."