CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, doğuda yaşananlar ile ilgili açıklama yaptı. Tanrıkulu, “Sadece 1 Ocak’tan bugüne kadar 8 sivil öldürüldü. Toplam 16 Ağustos’tan bugüne kadar 151 sivil yaşamını yitirmiş durumda. Bu konuda müthiş bir cezasızlık politikası devam ediyor. 16 Ağustos’tan bugüne kadar 193 güvenlik görevlisi polis, polis özel harekat, asker, jandarma şehit edildi. İnsan Hakları Vakfı’nın kayıtlarına göre. Bunun dışında ölen kaç insan var gerçek sayı ne kadardır binler midir, yüzler midir? O konuda hiçbir açıklayıcı bilgi yok. 3 bin sayısı ifade ediliyor. Başka ifade edilen sayılar var. bu sayıları şunu ifade etmek için söylüyorum. Bu çok vahim bir insan hakları tablosudur. Bu tablo sadece terörle mücadele kapsamında izah edilemeyecek rakamlardır. Bu rakamları 90’lı yıllarla karşılaştırmak istemiyorum. Çünkü 90’lı yıllarda böyle bir tablo böyle ağır bir tablo yoktu gerçekten. Evet faili meçhul cinayetler vardı şimdi olduğu gibi bu dönem içerisinde 20 faili meçhul cinayet var sivil ölümlerin içindeki sayılardan biri de 20 faili meçhul cinayetin olduğu.
Anayasa Mahkemesi'ne kadar giden başvurular var. Ama o başvurulardan biliyoruz ki, yargı iflas etmiş durumda gerçekten. Hiçbir ama hiçbir yol açıcı bir şey yok. O nedenle başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmış durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 3 değerli hukukçu arkadaşım Oya Aydın, Reşet Giresun ve Erhan Şenses başvuru yaptılar. Geçici tedbir istemli başvuru. Bu tedbir istemi geçtiğimiz hafta basına yansıdı. Başvuru dilekçesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ulaşır ulaşmaz anında başvuruyu işleme aldı ve Türkiye’ye önemli 3 soru sordu. Evet bu soruları Türk yargısı da, Türkiye’deki yargıçlar da hükümete sorabilirlerdi, mesele burada. Ama hiçbir savcılık, hiçbir mahkeme, anayasa mahkemesi dahil olmak üzere bu soruları soramadı. Yargının bu kadar etkisiz olduğu bu kadar güvensiz olduğu başka bir dönemi de bunu 30 yıldır hukuk ortamında olan bir hukukçu olarak söylüyorum Türkiye yaşamamıştı sıkı yönetim dönemleri dahil devlet güvenlik mahkemesi olağanüstü hal dönemleri dahil olmak üzere 3 soru sordu sokağa çıkma yasaklarının hukuki temeli nedir? Ben de aynı soruları bugün itibariyle Davutoğlu’na soruyorum. Aynı soruları.
Gösterilen hukuki temel tamamen dayanaktan yoksundur. Hiçbir dayanağı yoktur mahalli idareler yasası ile sokağa çıkma yasağı ilan edemezsiniz, iç güvenlik yasasında da bu yetki yoktur. Bu yetkinin olduğunu iddia edenler eblehtir, hukuk nosyonundan yoksundur. İki kanunda sokağa çıkma yasağı vardır, biri olağanüstü haldir, birisi sıkı yönetimdir. Dolayısıyla dayanağı olmayan bir yetki ile Türkiye’nin 17 ilçesinde 56 kez 300 günü aşkın bir süre sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır ve devam ediyor. 14 Aralık’tan bu yana Cizre ve Silopi’de 2 Aralık’tan bu yana Sur’da devam eden sokağa çıkma yasakları var. Türkiye’nin bir bölgesinde toplamda 300 günü aşan sokağa çıkma yasağı var. Anayasamız uyarınca bunun hiçbir hukuki dayanağı yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aynen bu gerekçelerle Türkiye’yi mahkum edecek.
Dokunulmazlık konusunda yaklaşık 10 yıldır CHP parlamentoda çaba sarf eden, kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlığa karşı çıkan, aday olan milletvekillerinden dokunulmazlık istemiyorum diye dilekçe alan bir siyasi partiyiz. Dokunulmazlığı aynı biçimde konjonktürel nedenlerle kin ve intikam nedenlerle aynı biçimde 2012’de gündeme getirmiş Erdoğan ve sonra tekrar gündemden kaldırılmış. Tekrar gündeme getirdi tekrar gündemden kaldıracak. Bunu ne zaman söyledi? Suudi Arabistan’dan yani kankasının yanından gelirken uçakta söyledi. O kankası da kendisinden 1 gün sonra 47 muhalifi idam ettirdi. Buradan Erdoğan’a soruyorum; acaba Esad dostu gibi Suudi Krallarına da insan hakları ihlalleri konusunda uyarıcı sözlerde bulundu mu? İşte kendisinden bir gün sonra 47 insan Suudi Arabistan’da idam edildi. Görüşmesinden sadece 1 gün sonra acaba Ortadoğu’daki bu kanlı ortama, mezhepçi siyasetlerin çok yarar vereceğini, idamların doğru olmayacağını, Ortadoğu’da yeni kavga ve ayrışmalara neden olacağını acaba ifade etti mi?'' diye konuştu.