Sera Kadıgil, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı Onursal Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızının 6 yaşından itibaren istismar edilmesi ve buna ilişkin başlatılan yargılama hakkında TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Gazeteci Timur Soykan’ın BirGün’de yayımlanan haberinin ardından derhal tepki gösterdiklerini belirten TİP Sözcüsü Kadıgil, başta iktidar temsilcileri olmak üzere siyasilerin konuya ilişkin suskunluğuna tepki göstererek, Biz salı günü itibarıyla konunun ilgili olduğu tüm bakanlara önergelerimizi verdik ama cumartesi günü çıkan bu mide bulandırıcı habere rağmen, başta iktidar temsilcileri olmak üzere siyasetin kahir ekseriyetinin ölüm sessizliği ne mutlu ki kamuoyunun yoğun baskısı sayesinde daha geçtiğimiz gün içerisinde sona erdi ve ardı ardına nihayet kınamalar siyasetten de geldi” dedi.
Dünden beri ise 'tarikatların ve cemaatlerin kafalarını gömdükleri yerden kaldırdığını' söyleyen Kadıgil Tüm yüzsüzlükleriyle açık açık söylüyorum tüm yüzsüzlükleriyle çocuk istismarcılarına değil ama bu istismarı ortaya döken sevgili Timur Soykan’a ve bu haberin peşini bırakmama iradesi gösteren kamuoyuna yüzsüzce tekrar ediyorum saldırmaya başladılar” açıklamasında bulundu.
Kadıgil, sözlerine şöyle devam etti:
En rezil tarafı ne biliyor musunuz bu konunun? Düğün fotoğrafları paylaşıyorlar ve diyorlar ki yalan söylüyorsunuz. Bu kız çocuğu 6 yaşında değil 14 yaşında. Yaptıkları savunma bu! Sizin bize bunca rezillik karşısında ağzınızı açıp söyleyeceğiniz şey bu mu?
Açık açık söylüyorum hadi oradan be. Hadi oradan ya! Bu ne edepsizlik, bu ne yüzsüzlük, bu ne arsızlık! Hepsinin ötesinde söylüyorum, bu ne cesaret? Siz bizim karşımıza geçip 13 yaşında bir kız çocuğunun nişanlanmasının, 14 yaşında anne baba eliyle paralar takılarak evlendirilmesinin normal bir şey olduğunu savunuyorsunuz; bunun üzerinden de Timur Soykan’ın yargılanmasını istiyorsunuz. Gerçekten akıl almaz! Yani bu zihniyete göre çocuğun yaşı 6 değil 14 olunca artık çocuk istismarcısı sayılmayız sanıyorlar ve bu yönde hayaller kuruyorlar belli ki!”
Cağaloğlu Anadolu Lisesi Okul Müdürü Zafer Koçyiğit’in, istismarın yalan olduğu şeklindeki sosyal medya paylaşımlarına da yanıt veren Kadıgil şu ifadeleri kullandı:
Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin müdürü, ‘Çocuk 6 yaşında değilmiş bunlar tarikatları cemaatleri karalamak için uydurulmuş yalanlardır’ diyor. 13 - 14 yaşındaki çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir okulun müdürü diyor bunu! Çok normal çünkü profil fotoğraflarına da baktım, ‘Rabialı’ birçok fotoğrafı var. Zaten malumunuz Rabialı fotoğraf vermeyenleri okul müdürü yapmıyor Saray Rejimimiz. Hepimiz de bunun çok iyi farkındayız. Bir tek bu okul müdürü değil… Gazeteci kisvesi adı altında faaliyet gösteren kiralık kalemler, bizim vergilerimizle fonlanan o troller. 2 gündür gemi azıya aldılar Timur Soykan yargılanacakmış!”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklamasına da değinen Kadıgil, şöyle konuştu:
’Çocukların rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz’ demişler. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkenin Anayasası, bu ülkenin Medeni Kanunu yokmuş gibi aynı görüşte. ‘14 yaşında çocukla evlenilebilir’ görüşüyle aynı görüşteler! Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Bu ülkenin bir Medeni Kanunu var, bu ülkede 18 yaşından küçük herkes çocuktur. 18 yaşından küçük hiç kimse evlendirilemez, bu bir suçtur’ diyeceği yerde tartışmalara burasından giriyor. Bir de utanmadan çıkıp tartışsaymış 6 yaş mı 14 yaş mı diye! Bu ülkenin yasalarına kendini bağlı hissetmeyen bir güruhla karşı karşıyayız, ancak laik bir ülkede yasalardan konuşabiliriz, laiklik varsa yasaların geçerliliğinden bahsedebiliriz ve ancak laiklik varsa tüm kurumlar kendini bu yasalarla bağlı hisseder. Oysa Saray Rejimi tüm ilerici adımlara savaş açtığı gibi en büyük savaşını laikliğe karşı açtığı için bunlar bu cesareti bulabiliyorlar! 20 yıldır tek başına ‘hem laik hem Müslüman olunmaz’ diyen bir erkek tarafından yönetildiğimiz için bunlar bu kadar cesur olabiliyorlar.”
Timur Soykan’ın gündeme getirdiği haberin yalan olduğu iddialarına ilişkin olarak, Elimde iddianame var. Bizim konuştuğumuz hiçbir şey bizim sözlerimiz değil, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının sözleri. İstanbul Anadolu Adliyesi’nde düzenlenmiş bir iddianameden alıyoruz biz bunları” diyen Kadıgil, sözlerini şöyle sürdürdü:
Aile çıkmış ‘küçüğün kafası karışık, bir süre sonra psikolojisi bozulmuş, onun laflarına itibar ederek bu ülkenin dini bütün insanlarını karalamaya çalışıyorlar’ diye açıklama yapmış. Eğer siz 6 veya 13 yaşında bir çocuğun evlenebileceğini düşünüyorsanız bu ülkede sizden büyük din düşmanı yok. Bizim düşman olduğumuz şey ne dindir ne dindarlardır. Bizim düşman olduğumuz şey dinini bahane ederek 6 yaşında, bilemedin 13 yaşında çocuklara hallenen bu sapıklardır. Bunu herkes kafasına çok iyi sokacak!
Biz ‘20 yıldır sistematik olarak tecavüze uğruyorum’ diyen bir kız çocuğuna inanmayacağız da size mi inanacağız? Bu iddianamenin içerisinde Kadir denen zattın, kendisi 37 yaşındayken 13 yaşında bir çocukla nişanlanmayı makul sandığı ses kayıtları var. Bunu iddianame söylüyor. Ben buna inanmayacakmışım, gerici yobazlara inanacakmışım. Kadir kendi ağzıyla bu iddianamedeki ses kayıtlarında diyor ki ‘benim şimdi çocuğum olsa yine 6 yaşında evlendiririm ama cinsel ilişkiye müsaade etmem’. Kadın ‘biz seninle o çocuk yaşta ilişkiye girmeseydik belki mutlu olur muyduk’ diye soruyor, ‘ne yapalım olan olmuş’ diyor. İkrar var be ikrar var!
Hala yok o fotoğraflar bilmem ne töreninde çekilmişti diyorlar. O da doğru olabilir. Patır patır açtığınız sübyan mekteplerinin Facebook sayfalarında hiç utanmadan yayınladığınız fotoğraflarda el kadar çocuklara gelinlikler giydirildiğini görüyoruz. Bu örnekte 6 yaşında bir çocuğun gelin edildiğini de çok net görüyoruz. Çünkü elde telefon kayıtları var. Çünkü elde bir iddianame var!”
Tarikatlarda yaşanan istismarlara dikkat çeken Kadıgil, Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı bu tarikatların elinde istismara uğrayan, hayatı karartılan ne ilk ne de son çocuktur. Aladağ’da yanarak ölen kız çocukları gibi, Ensar Vakfı’nda istismara uğrayan onlarca çocuk gibi. O kapatıldığı tarikat yurdunda canına kıyan Enes Kara gibi. Ne ilk ne son… Bilin ki bunlar ülkeyi sermayeye peşkeş çekmek için din sömürüsü üzerine kurulan bu Saray Rejimi’nin gözden çıkartılabilir kurbanlarıdır” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın istismara ilişkin olarak, Bu konu siyasetler üstü” açıklamasına da tepki gösteren Kadıgil, Bu sistematik bir düzen ve Derya Yanık bu sistematik düzenin temsilcisidir. Eli bu iktidarın eline değen herkes bu istismarın bu sistematik istismarcıların işbirlikçisidir, ortağıdır” diyerek şöyle devam etti:
Amasra’da 42 tane madenciyi katlettiklerinde denetimsizliğe isyan ediyoruz, ‘Sayıştay raporları var’ diyoruz. Dönüp bize ‘Madencilerin canı siyasetin konusu değildir, bu siyaset üstü bir meseledir’ diyorlar. Soma’da insanlar ölüyor, ‘Fıtrattır, siyaset üstü meseledir, siyasete alet etmeyin’ diyorlar. Kadına yönelik şiddet vakaları oluyor, eşitsizliğe isyan ediyoruz ‘Kadına yönelik şiddete hepimiz karşıyız, bunlar siyaset üstü meseledir’ diyorlar. Tarikat eliyle sistematik olarak babası tarafından verildiği bir yerde 20 yıl tecavüze uğrayan bir kız çocuğu var ve aile bakanı çıkıp ‘Münferit bir olay’ diyor. Utanmasa halefi gibi bir kereden bir şey olmaz diyecek neredeyse. Bunlar tam da siyasetin konusudur. Sizin siyasetinizin konusudur! Sizin yüzünüzden olan şeylerdir! O yüzden hiç bize yalan atmayın, hiç bizi kandırmaya çalışmayın!”
Kadıgil, AKP döneminde tarikatların önünü açtığı yasal düzenlemeleri de kronolojik olarak sıraladıktan sonra Tüm bu düzenlemeleri ben değil AKP iktidarı yaptı. Tam da bu yüzden siyasetin meselesidir. Sizin siyasetinizin yarattığı mesele. Tüm bunların sebebi de ne biliyor musunuz? buluğ çağına gelmiş kızlarla ve hatta Nurettin Yıldız gibi yaşam formlarının savunduğu üzere 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenmenin dinen mümkün olduğunu savunan gericiler ve bu gericilerin bağrından kopup gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu din ve emek sömürüsüne dayalı padişahlık sistemidir” dedi.
Kadıgil emek- siyaset- tarikat üçgeninin altını çizerek Siz hiç ömrünüzde yoksul bir tarikat lideri gördünüz mü? Ya da etrafınızda bu tarikatlara cemaatlere bulaşıp sonra zengin olmayan bir kişi tanıyor musunuz? Ben tanımıyorum. Bu tarikatlara katıldıktan sonra çifter çifter Mercedeslerle gezer oluyorlar ya. İman gücü değil mi? Eminim bunların tarikat-siyaset-ticaret üçgeninizle hiçbir ilgisi yoktur. Yasalarla çocuk istismarının önünü açarken bir yandan da bunlara kaynak üretmeleri gerekiyordu” ifadelerini kullandı.
TİP’li Kadınlar’ın 'Çocuklar kreşe, kadınlar işe' kampanyasını hatırlatan Kadıgil, TİP’li kadınlar olarak kreş istiyoruz dedik. Bize dediler ‘Gündem bu mu ne alakası var’ dediler. Gündem tam da bu, biz bu yüzden kreş istiyoruz. Yüz binlerce çocuğumuz şu anda bu tarikat ve cemaatlerin hiçbir denetimi olmayan sübyan mekteplerine mahkum. Bir anne çocuğunu buraya vermek istemiyorsa ya çalışma hayatını bırakıp eve kapanmak, ekonomik özgürlüğünden olup başına gelecek eşi tarafından her şeye katlanmak zorunda, çocuğunu götürüp buralara vermek zorunda. Niye? MEB’e ait kreşlerin yüzde 90’ı kapatıldı. Onun yerine son 5 yılda Diyanet İşleri’ne bağlı sübyan mekteplerinin, kuran kurslarının sayısı yüzde 91 arttı” şeklinde konuştu.
AKP’nin bu istismarı ne çocuklardan ibaret ne kadınlardan ibaret. Bu kurulan Saray Rejiminin özeti budur, bu bir istismar iktidarıdır, istismar rejimidir” diyen Kadıgil, sözlerini şöyle sürdürdü:
Din ve duygu istismarıyla geldikleri 20 yıldır etimizi, kemiğimizi, emeğimizi, işimizi, bedenimiz, tüm varoluşumuzu istismar eden bir güruhla karşı karşıyayız. Bir yüzükle yola çıkan Kasımpaşalı’nın kurduğu istismar düzeninde her gün bir vahşeti yaşıyoruz, her gün bir vahşete tanıklık ediyoruz. Muktedirlerin amaçları dışında aslında hiçbir şeye hizmet etmeyen milli ve manevi hassasiyetleri var. Kendi iktidarlarını yeniden üretmekten başka hiçbir derdi olmayan bir iktidarla karşı karşıyayız biz. Günlerdir yaşadığımız bu çocuk istismarı da bu anlattığım toplum istismarının en korkunç en can yakıcı en mide bulandırıcı bölümü sadece.
6 yaşında bir çocuğu hapsettiğimiz bu istismar düzeninden hepimiz sorumluyuz. İnançlı- inançsız, başörtülü-başörtüsüz, bıyıklı-fularlı fark etmez; hepimiz sorumluyuz. Bu denli istismara açık bir toplum olduğumuz için sorumluyuz aslında. Yolda düşürdüğümüz 5 liranın peşine düşerken, kaybettiğimiz bir eşyamızı fellik fellik arama peşine düşerken verdiğimiz vergilerin peşine düşmediğimiz için sorumluyuz. Milyonlarca liramız cemaatlerin cebine konulup üstüne de çocuklarımızın canı buralara peşkeş çekildiğinde sustuğumuz için sorumluyuz. Türkiye İşçi Partisi Hiranur Vakfı önünde yaptığı eylemde 200 tane üyesiyle kaldığı için hepimiz sorumluyuz.
Artık herkes konuşacak, susma zamanı, bunlardan korkma zamanı geçti. 6 değil 13 yaşında çocuğun evlendirilebileceğini savunanlarla açık açık mücadele etme zamanıdır. Tüm bu olan bitene sessiz kalmak demek vicdanını korkunun altına gömüp bir nevi ölmek demektir.
Yani öyle bir istismar düzeni kurdular ki ahir ömrümüzde bize en küçük bir mutluluk vadetmedikleri için öbür dünyamızı istismar ediyorlar. Bu ülkede yaşattıkları cehenneme tahammül edebilelim diye öbür dünyadaki cennet hayallerini istismar ediyorlar. Kendileri yatlar katlar, uçan-yüzen saraylarda bir ömür sürerken, 3 kuruşa bir ömür çürüttüğümüzde emeğimizi istismar ediyorlar.
Gencecik çocuklarımız bilmediğimiz topraklarda 20 yaşında ölüme gönderilip sıvasız evlere cansız bedenleri geldiğinde vatan sevgimizi istismar ediyorlar.
Biri Kürt, öbürü Alevi, diğeri eşcinsel, diğeri memleketin makbul vatandaşları diye böldüklerinde sizin en temel korkularınızı istismar ediyorlar!
Ve diyoruz ki biz bu istismara düşmeyeceğiz. Başta çocuklara yaşattıklarının, toplum istismarının tam karşısında duracağız. ‘Timur Soykan yargılanacak’ diyenlere son cevabımız şu olsun:
Hayır Timur Soykan yargılanmayacak çünkü milyonlarca insanın sesi oldu Timur Soykan ama siz yargılanacaksınız. Bu çocukları istismar edenler yargılanacak, bu istismarı sistematik hale getiren bir düzen kuranlar yargılanacak ve bu istismarların baş müsebbibi Saraylılar yargılanacak.
Bütün toplumsal kesimlerden de bu olayın peşini bırakmamalarını ve gerçekten bu ülkenin dindar ya da inanan insanlarını değil; sadece yüzde 1’lik gerici yobaz bir kısmını temsil eden bu marjinallere pabuç bırakmamanızı hepinizden istirham ediyoruz.