Yaptığı çarpıcı açıklamalarla sık sık gündeme gelen Tuğçe Kazaz, Posta'dan Oya Çınar'ın sorularını cevapladı. Kazaz'ın yanıtları şöyle:
Ağzınından çıkan her söz tepki alıyor. AK Parti’den ufak ufak soğudunuzu söylemeniz de olay oldu...
Bir kesimin içinde barındırdığı ama bir türlü söyleyemediği bir noktaya temas ettiğim için böyle oldu. AK Parti’yi futbol takımı gibi gören ve hiçbir şeyini sorgulamak istemeyen, sorgulayanları da ötekileştirmeye çalışan bir güruh var. “Sen nasıl olur da benim tuttuğum takıma karşı olursun” mantığıyla bana karşı bir saldırı söz konusu.
Sizce söyledikleriniz yeterince ciddiye alınıyor mu?
İnsanlar bu konularda kadınların konuşmasına çok alışkın değil tabii. Ataerkil bir toplumdan geliyoruz. Evde de baba konuşur, anne susar. İnsanların yadırgadığı şeylerden biri de geçmişim ve yaptığım hatalar. Bundan kaynaklı bir önyargı da var.
Yaşanan tartışmalardan sonra “Ben taraf değiştirmiyorum” dediniz. Sizin tarafınız ne?
Önce şuna açıklık getireyim. AK Parti siyasi görüşümün tamamına hitap etmiyor. Ancak benim Türkiye ile ilgili ideallerimi ve hedeflerimi sırtlayıp, göğüsleyebilecek kadrolara ve halktaki güce sahip olan parti de AK Parti. Dolayısıyla biz AK Parti’nin yanlışlarını düzeltirsek, el ele verip hastalıkları bertaraf edersek, yeni bir şeyi inşa edebiliriz diye düşünüyorum. Tabii burada kastettiğim, MHP’de tutunamayanların oluşturacağı bir model değil.
Siz mi kendinizi yanlış ifade ediyorsunuz yoksa anlaşılamadığınızı mı düşünüyorsunuz?
Kendimi insanlara göre eğip bükmediğim ve onların beğenilerine, mantığına, duygu ve isteklerine göre şekillenmediğim için onların gözünde hatalı olabilirim. Zeka olarak Türk insanını 200 ila 300 yıl sonrasında görüyorum. Ama bu zekayı kullanma biçimimizi çok ilkel buluyorum. Yani, çok zeki bir milletiz ama bunu kullanamıyoruz. Duyduğunu anlama ve buna göre şekil alma noktasında bayağı iyiyiz. Ama okuduğunu anlama noktasında pek iyi olduğumuz söylenemez. Çünkü okuyan bir millet değiliz.
“Tuğçe Kazaz’ın donanımı ne? Siyasi konularda demeç verme hakkını nereden buluyor” diyenler var...
Demek ki yaptıklarımı doğru buluyorlar, ama yapan Tuğçe’yi doğru bulmuyorlar. Ayrıca kimse kusura bakmasın. Oy kullanma hakkına sahip olan herkesin siyasetle ilgili yorum yapma hakkı da var.
Geçirdiğiniz bu değişim sürecinde neler okudunuz? Ne tür araştırmalar yaptınız?
Birçok kitap okudum ama hiçbiri beni tam anlamıyla tatmin etmedi. Ta ki Enis Timuçin’in ‘Ruhlarınız Hatırlayacak’ kitabını okuyana dek. Şimdiyse kendimi okuyorum.
Nelerle meşgulsünüz? Nasıl para kazanıyorsunuz?
Bir yayınevim var. Ekibimle birlikte yeni projeler, kitaplar üzerine çalışıyoruz.
Görüntü olarak çok sadeleştiniz...
Yıllarca dışıma yatırım yaptım. Baktım ki içimi kaybediyorum. Bu sefer içimi zenginleştirmeye karar verdim. O zaman da dışım sadeleşti.
Kapanmayı düşünüyor musunuz?
Öyle bir düşüncem yok.
Geçmişteki evliliğiniz ve din değiştirmenizin hâlâ gündeme gelmesi sizi üzüyor mu?
Benim için önemsiz, bitmiş, tükenmiş ve yanlış olarak değerlendirdiğim bir süreç. O konuyu istedikleri kadar açsın veya kapasınlar. Bu benim hatamsa, benimle Allah arasındadır. Eleştirmek kimsenin haddi değildir. Herkes dilediğine inanmakta özgürdür.
Şimdi hayatınızda biri var mı? Parmağınızda alyans mı görüyorum?
Bunlar nasip kısmet işi. Eskiden bir mahallede sorulabilir miydi böyle şeyler? Soramazdık, merak etsek bile edepten susardık.
Açıklamanıza dönersek, neden “AK Parti’den soğuyorum” deme ihtiyacı duydunuz?
“Her şeyden önce ben ne AK Parti’ye ne de Cumhurbaşkanı’na karşıyım! Görüş değiştirmiş değilim. Savunmuş olduğum görüşün ayakta kalabilmesi adına dışarıdan içi yanan ve destek veren bir insan olarak gördüğüm yanlışları ifade ediyorum sadece. Hepimizin amacı Türkiye’yi büyütmek. Sonuçta Türkiye, Erdoğan’ın Türkiyesi değil. AK Parti’nin de Türkiyesi değil. Türkiye hepimizin Türkiyesi ve bu ülkenin başında Sayın Recep Tayyip Erdoğan var. Onun da davası Türkiye.
Sizce ne yapılması gerek?
Ben bir yola girdiğimde, o yoldaki davayı benimsemişim ve o davanın Türkiye’ye hizmet edebileceğine inanmışım demektir. Ama o dava bir kişinin davasına dönüşürse ben yokum. Ben yola bunun için çıkmadım, Türkiye davası diye yola çıktım. Bana, “Eee, sen Türkiye davası diye yola çıktın ama bu Erdoğan davasına dönüştü. Şimdi gelmiş eleştiriyorsun” diyorlar.
Bu eleştirileri duyunca siz ne hissediyorsunuz? Ne cevap vermek istiyorsunuz?
Beni eleştirenlere, “Döneksin” diyenlere, “Hadi oradan!” diyorum. “Satılmış fikir” derim ben sana! “Cahil” derim. “Kendini bulamamış, ülkesini ve milletini sevmiyor” derim. O klonlara Türkiye’de geçit vermeyiz, kimse de kusura bakmasın!
Siyasete girmek istiyor musunuz?
Hayır, böyle bir isteğim yok. Ben sadece fikirlerimi söylüyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan gökten zembille inmedi. Her şeyden önce o bir insan. Emek sarf etmiş, gecesini gündüzüne katmış, bedeller ödemiş, doğrusuyla yanlışıyla bu ülkeye lider olmuş. Kim ister ki Türkiye’yi onca zorluk, dert, mücadele ve meşakkatle yönetmeyi? Sanki her gün keyifte, dinlenmede. Oysa gece gündüz çalışıyorlar. Hata yapabilirler mi? Elbette yapabilirler. Kişisel hataları bizi ilgilendirmiyor ama ülkeyle ilgili yapacakları hataları hoş görme, “Ben senin tarafındanım” diyerek görmezden gelmek gibi bir şansımız yok.
Korktuğunuz, çekindiğiniz şeyler yok mu?
İnandıklarımı dile getirme noktasında ne hapisten korkarım ne de ölümden. Yaşayan bir ceset olmaktansa ölmeyi yeğlerim. Yani fikirlerim esaret altına alınmış ama bedenim serbest olsun... Yok öyle bir şey! Ben canlı ceset olmayacağım. Benim AK Parti’yi eleştirmem AK Parti’yi sevmemden kaynaklanıyor.
Bir gün tüm bu fikirleriniz de değişebilir mi?
Her şeyden önce AK Parti bir din değil, siyasi bir oluşum. “Ben bu ülkeye hizmet etmek için yola çıktım” dediler, ben de bakış açıma uyduğu için destek verdim. Ama bugün karşılaştığım olaylar, baştaki düşüncelerime uymayabilir. Uymadığı yerde terk edeceğim anlamına gelmiyor. Mücadeleme o yanlışları sonuna kadar dile getirerek destek vermeye devam edeceğim.
Ana muhalefet partisini de sık sık eleştiriyorsunuz...
Bence muhalefetin en büyük eksikliği, Mustafa Kemal Atatürk’ü kendilerine aitmiş gibi sunup onun gücünden nemalanmaları. Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece yüzde 20-25’lik bir kesimin sevip sahipleneceğine dair hem kendilerinde hem de toplumda bir algı oluşturmuş olmaları.
Biz kendinizi Atatürkçü olarak tanımlıyor musunuz?
Ben bir ‘şeyci’ değilim. Atatürk değilim ki Atatürkçü olayım. Atatürk’ün mantığında değilim, fikrinde değilim, donanım ve hissiyatında değilim. Ben ancak Atatürk’ün yaptıklarını takdir edebilir ya da etmeyebilirim. Dolayısıyla bu ‘çülük’, ‘cülük’lerin hepsi bölücülük diye düşünüyorum. Bunlardan uzak durmak lazım.
Siyasi ve ekonomik düzenlerin hepsini araştırdınız mı? Kafanızdaki ideal yönetim şekli ne?
Günümüz insanı için en iyi model şimdiki adıyla demokrasi. Ama insan kendini bulduktan sonra tabii ki demokrasi çok yetersiz bir yönetim modeli olacak. Ama şu anda insanlar kendi potansiyellerine hakim değiller.
Her şeye rağmen gelecekten umutlu musunuz?
Bu gidişattan umutlu değilim. Çatışmadan besleniyoruz. Kadınların yeteri kadar anlaşılmadığını ve hak ettikleri değeri görmediklerini düşünüyorum. Umut vermiyor.
Yeni bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
Seviyorum yazmayı. 2015’te bir kitabım çıktı: ‘Derin Uyku’. Gençlere doğru mesajlar vermek niyetiyle yazdım. Magazin dünyasının yalanlarını, filtresiz şekilde eksikliklerimi, ezikliklerimi, hastalıklarımı anlattım. Bütün gerçeği ortaya koydum. Genç kızlarımızın yollarını bulmaları için... Çünkü çok meraklılar ünlü olmaya. Fakat ünün insan ruhuna nasıl zarar verdiğini yaşayan biri olarak anlatınca aileler bana teşekkür etti. Başka bir kitap daha yazmayı düşünüyorum. Her şeyin bir zamanı var, doğru zamanı bekliyorum.
Geçmişte yaşadığınız hayatı hata olarak mı görüyorsunuz?
Yaşam biçimim, hayata bakış açım, kendime verdiğim zararlar... Yanlış yaşamlar içinde barınmaya çalışmak. Daha çok bedenimle var olduğum bir iş yapmış olmak hataydı tabii!
Modellik düzgün bir meslek değil mi sizce?
Hayır. Düzgün bir meslek değil modellik.
Ne açıdan düzgün değil?
Düşün, 15 yaşında bir genç kızsın ve kalkıp yaşından büyük bir cinsiyetin ağırlığını üzerinde taşıyorsun. Abartılı makyajlarla bir şekilde hep vücudunun teşhir edildiği bir mesleği yapıyorsun. Bu doğru değil.