Cumhuriyet gazetesi yazar, çizer ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu tutuklu gazetecileri Silivri’de ziyaret eden CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, görüşmelere ilişkin bilgi verdi. Tutuklanmaya, "Niçin buradayız!" diye isyan eden gazeteciler, iddianamenin bir an önce hazırlanmasını ve tutuksuz yargılama talep etti. Gazetecilerin en çok iddianamenin hâlâ ortada olmaması ve kitap okuyamama sorunlarını dile getirdiğini aktaran Çakırözer, iddianamenin bir an önce hazırlanması gerektiğini söyledi.
Cumhuriyet'ten İklim Öngel'in haberine göre, Çakırözer’in ziyaret ettiği gazeteci ve sanatçıların, mesajları şöyle:
"Kadınlar umut verdi "
Murat Sabuncu: Öncelikli beklentimiz iddianamenin hemen çıkması. Avrupa ile ilişkilerden kaygılıyım. Türkiye bu kopuşun altından kalkamaz. Bu kopuşa neden olan şeylerden biri de gazetecilerin içeride olması. Türkiye bu sorunu çözmeli. Benim darbe girişimi gecesi, darbeye karşı attığım tweetlerim var. Buna rağmen tutuklu olan benim, bu büyük çelişkidir. İstismar düzenlemesine verilen kadın tepkisini çok önemli buluyorum. Anlamlı ve heyecan vericiydi. Bunun Türkiye’de başka sorunların çözümü konusunda da umut verici olduğunu düşünüyorum.
"Masa yok, örtüsü var"
Akın Atalay: Pul ve zarf var ancak mektup yazamıyoruz. Bu konuda dilekçe verdim. Ayrıca diğer arkadaşlarımla birlikte kalmak istiyorum, bir de bu konuda dilekçe verdim. Çalışmak için masa istedim. Cezaevi yönetmeliğine göre reddedilmiş ama masa örtüsünü vermişler. Tüm bunlar psikolojimizi bozmak için yapılan uygulamalar. Zaman gazetesi kapatıldığında attığım tweetleri suçlama konusu yapıyorlar. Ben orada çok sayıda tweet attım ama birini özel olarak çekip gösteriyorlar. Ben orada basın özgürlüğüne sahip çıkıyorum. AKP’nin başına da böyle antidemokratik bir uygulama gelse ona da karşı çıkarız.
"Kitap yasağı ilave ceza"
Kadri Gürsel: Bana 63 soru soruldu. Sadece biri yazımla ilgili. 2007’den beri yazıyorum, hakkımda bir tane dahi soruşturma veya dava açılmadı. Sadece Milliyet gazetesindeki bir tweetim şikâyet edildi ama dava konusu olmadı. Tutuklu yargılama vahim bir hak ihlalidir, bir an önce iddianame çıkmalı. Gazeteci için, yazar için kitap okumadan geçen her gün kayıptır, ilave cezalandırmadır.
"Yargılanan gazetecilik"
Güray Öz: Bu soruşturmanın ilertutar yanı yok. Yargılanan gazetecilik. İçerdeki kitapları vermiyorlar, dışardan kitap gelmesi lazım. Hiç kitap yok. Savunmamız için de belli özellikte kitaplara ihtiyacımız var, kaldı ki biz okuyacak kitap bulamıyoruz.
"Kadınlar oyunu bozdu"
Musa Kart: Kadınların daha cesur ve duyarlı olduğuna inandım. Kaç gündür sergiledikleri kararlılıkla Türkiye’de bir oyunu bozdular ve bize diğer oyunların da nasıl bozulacağını gösterdiler. Bize büyük moral oldular.
"Kitap ve mektup sıkıntı"
Turhan Günay: Hâlâ iddianamenin hazırlanmamış olması ve kitap ile mektup yasağı en büyük sıkıntılarımız.
"Herkese 1 kitap geldi"
Hakan Kara: Adalet Bakanı 13 bin kitap olduğunu söylemiş. 1750’lik bir liste vardı, oradan istediklerimizi alamadık. 400’lük bir liste geldi. 50 kitap istedik, bizim koğuşa 40 sayfalık bir kitap geldi. Dönüp dolaşıp onu okuyoruz.
"Kitap okuyamıyoruz"
Bülent Utku: İddianame bir an önce hazırlanmalı. Kitap okuyamıyoruz, mektup alamıyoruz ve yazamıyoruz. Öte yandan kadınların istismar düzenlemesine karşı tepkisini çok önemli.
"Görüşler kaydediliyor"
Mustafa Kemal Güngör: Kitap isteyeli 10 gün oldu hâlâ gelmedi, dün akşam yeni liste verdik. Umut ediyoruz ki gelir. Eş, avukat, aile, milletvekili görüşmelerinin yanı sıra seçilen 3 arkadaş ile görüşme vardı. Ancak bu hakkımız alındı, artık arkadaş görüşüne izin verilmiyor. Avukatlarla görüşmelerde ise yanına biri oturuyor ve görüşme kameraya alınıyor. Bir an önce iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz.
"İlaçlar geç geliyor"
Önder Çelik: Bir an önce iddianamenin çıkmasını belkiyoruz. Neyle suçlandığımızı görmek istiyoruz. İlaçlarımızı almakta güçlük çekiyoruz, geç geliyor.
Cezaevi koşulları ağırlaşmış
Gazetecilerin en çok iddianamenin hâlâ ortada olmaması ve kitap okuyamama sorunlarını dile getirdiğini aktaran Çakırözer, iddianamenin bir an önce hazırlanması gerektiğini söyledi. Gazetecilerin özgür bırakılması gerektiğini belirten Çakırözer, “Gazeteciler tutuksuz yargılansın” diye konuştu. OHAL ile birlikte tutuklu ve hükümlülerin temel haklarının da kısıtlandığını söyleyen Çakırözer, cezaevi koşullarının ağırlaştığını gözlemlediğini kaydetti. Çakırözer, “Yakınlarla görüşme, kitap ve diğer basılı yayınlara ulaşım, doktor ve ilaç ihtiyaçlarının hızlı karşılanması, cezaevi dışındaki dünyayla yazılı iletişim alanlarının yasaklanması gibi uygulamalar insan haklarına aykırı. Bu kaygı verici bir durum. Bu kısıtlamalardan bir an önce vazgeçmeli” diye konuştu.
17-25’i yolsuzluk görenler tutuklu
Mehmet Altan: Ben yarım cümle nedeniyle 45 gündür içerideyim. Askeri Darbeleri Araştırma Komisyonu’na, “Sizin mücadeleniz tüm toplumun takdirini toplamıştır” denilerek davet edilmiştim. Bakıldığında 17-25 Aralık’ı yolsuzluk olarak gören ve iktidarı eleştiren herkes şu an darbecilikten tutuklu veya tutuklanabilir. Dinleme kararı veren hâkimler FETÖ’den meslekten atıldı. Dinleyen savcı dışarıda, dinlenen ben kaçma şüphesi gerekçesiyle hapisteyim.
"Dışarıya tek satır yazamıyoruz"
Ahmet Altan: AB, Türk ve Müslüman olduğumuz için değil, kendi halkına kötü davrandığı, zulmettiği için Türkiye’yi eleştiriyor. AB ile ilişkilerinin kopmasının ekonomik sonuçları Türkiye’yi yoksullaştıracak. Kardeşimle ben 40’tan fazla kitap yazdık, 10 milyondan fazla okurumuz var, yüzlerce, binlerce yazımız var. Kardeşimi ziyaret hakkım olmasına rağmen bizi görüştürmüyorlar. En insafsız yasak ise dışarıya tek satır yazamıyoruz, dışardan tek satır alamıyoruz.
"Silivri’nin en yaşlı tutuklusuyum"
Şahin Alpay: Benim hayatım darbeyle mücadeleyle geçti. Şimdi darbeye zemin hazırlamakla suçlanıyorum. Ben Zaman’a dışardan yazıyordum. Bir darbe olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Hayatım boyunca Türkiye’ye AB standartlarında demokrasi istedim. Yazılarımda bunun üzerineydi. 72 yaşındayım ve Silivri’nin en yaşlı tutuklusu benim. 11 kronik hastalığım var.
"İnsanları devlete küstürüyorlar"
Atilla Taş: Hükümeti eleştiriyoruz diye terör örgütü üyesi suçlamasıyla içerdeyiz. Tweet’lerim nedeniyle buradayım. Benim cemaatle hiç alakam yok. Suçu suçluyu övmek diyorlar. Tek tek sayalım, AKP’lilerin Öcalan ve Gülen için söyledikleri övücü sözler ne olacak? Revire çıkamıyoruz. Kronik bronşitim var. Astıma çeviriyor ilaç istedim gelmedi. İnsanları içeride tutarak devlete küstürüyorlar.
"35 kişilik davada 4 kişi tutukluyuz"
Murat Aksoy: Tutuklu olarak 82. günüm. 35 kişilik bir dava. 23’ü yok, 12’si var, olardan 8’i serbest, biz 4 kişi tutukluyuz. Yazılarım nedeniyle tutukluyum. Süratle iddianame hazırlanmalı.
"Bu ülke bizim, nereye kaçacağız"
Ali Bulaç: Kendim teslim oldum, suçum ne olabilir? Gazetecilerin serbest bırakılması lazım. Hiçbir yazım ve haberim hakkında ne dava ne soruşturma açıldı. Bu ülke bizim ülkemiz, nereye kaçacağız, tutuksuz yargılasınlar.